Ovapınar Köyünün kuruluşu 1830’lara dayanmaktadır.
Ardahan'ın merkez köylerinden olup çevresinde Tepeler(Konk) Köyü ve Akyaka (Godusgara) Köyü ile Güzçimeni (Kirman) bulunmaktadır. Ardahan merkeze uzaklığı 9 km.dir.
Ovapınar Köyünün eski adı Bağdat'tır. Köyümüz sınırlarında bulunan Tekçam, Tavşan tepe gezmeye değer yerlerdendir. Bu güzelliklerin yanı sıra günümüze yetişemeyen, belleklerede hala bir doğa harikası olarak kalan Kızılkaya’nın havasını solumak bir başka heyecandır. Ovapınar Köyü, Ardahan'ın diğer köylerinde olduğu gibi yıllarca Büyük şehirlere göç vermiştir.
Yöremiz insanı, göç ettiği yerlerde bile asla ayrı düşmemiş, birlikte olmanın, birlikte düşünmeninönemini hiçbir zaman unutmamıştır.
TEKÇAM BİR EFSANEDİR
Ovapınar köyü dağlarında bulunan ormanlık alan zamanla yok olur, bir tane çam ağacı kalır.Geceleriağacın etrafında mumların yandığını gören yöre halkı bu çam ağacının kutsal olduğuna inanır ve dilek dilemek için buraya gelir.Ancak bir gün çevredeki köylerden birinde yaşayan bir adam ağacı kesmeye karar verir.Ağacın yanına gelerek kesmeye başlar ve baltayı vurduğu yerden kan gelir.Ağacı kesmeye kararlı olan adam vazgeçmez ve ağacı keserek evine götürür.O günün akşamında bu bölgeyegörülmemiş derecede bir yağmur yağar ve adamın yaşadığı köyden bir sel geçer.Sel köyden sadece bu adamın evini ve ailesini götürürken, başka kimseye zarar vermez. Bugün ağacın bulunduğu yerde TEKÇAM denilen bir çeşme akmakta ve yöre halkı yağmur yağmadığı zaman buraya gelerek yağmur duası etmektedir.
GEÇMİŞTEN BUGÜNE AŞIKLARIMIZ • Aşık Hüseyin • Teminder ağa • Aşık Şükrü • Aşık Nayım • Aşık Kasım (Aynı zamanda pehlivan) • Niyazi Dayı (Kıtlık Şiiri) • Halim Yeşilyurt • GEÇMİŞTEN BUGÜNE USTALARIMIZ • Muharrem Dayı: Nalbant Kırık çıkık • Aziz BALKAYA: Baytar • Zeko Usta: Furgun ustası ve marangoz • Hasan Usta: Furgun ustası ve marangoz • Abduraman usta: Furgun ustası ve marongoz • Laçin emmi: Dişci (Malzemesi Kelpeten) • Nazım Özdemir: Ortopedi
GEÇMİŞTEN BUGÜNE SAĞLIKÇILARIMIZ • Nazım Özdemir: Ortopedi • Aziz BALKAYA: Baytar • Laçin emmi: Dişci (Malzemesi Kelpeten) • Hünker sarıçam: Dişci (Aynı zaman da köyün ebesi)
GEÇMİŞTEN BUGÜNE SANATÇILARIMIZ • Kör Hafız: Zurna ve ney üstadı • Abduraman ÜNAL: Cumbuş üstadı,aynı zamanda zabit katipliği yapmıştır • Dursun KIZILKAYA: Cümbüş üstadı
GEÇMİŞTEN BUGÜNE PEHLİVANLARIMIZ • Abbas oğlu Kasım pehlivan • Nazım Oğlu Feridun pehlivan • Rikabi Oğlu Cevdet Pehlivan • Kadim Oğlu Fazıl Pehlivan
FOLKLORUMUZ • Temur Ağa • Gacike • Sarı Seyran • Ardahanın Yollarında • Ağır Bar • Şeyh Şamil
GELENEKLERİMİZ Kız Saraflama (Zarraflama) :
Evlilik çağına gelen erkek çocuğun ailesi, çocuklarına ve ailelerine uygun bir gelin bulma arayışına girerler. Gelin adayı genellikle, evlilik çağına gelen evladın beğendiği, ailenin uygun bulduğu veya yakın çevreden tanıdıkların tavsiye ettikleri bir kız olur. Uygun aday bulunduğunda erkek tarafından kadınlar bir bahane bularak kız evine gider, kızın kendi aileleri için münasip olup olmadığını araştırırlar. Bunun içinde çeşitli oyunlar denerler. Kızın gözlerinin sağlamlığını öğrenmek için iğneye iplik taktırırlar; uzaktan konuşmaya çalışarak kulaklarının iyi işitip işitmediğini, evin temizliğine bakarak kızın çalışkan olup olmadığını öğrenirler. yemeklerine bakarak maharetli olup olmadığını anlarlar.
Kız İsteme: Uygun gelin adayı bulunduğunda kız tarafına haber gönderilerek kız istemeye gidilir. Erkek tarafı münasip bir dille ziyaretin amacını dile getirir. Bunun üzerine kız tarafı düşünmek için süre ister. Bu süre içerisinde yakınlarının düşüncelerini alır ve erkek tarafı hakkında gerekli araştırmaları yapar. Eğer yapılan araştırmalar müspet olursa erkek tarafına haber gönderilerek yeniden davet edilir.
Beh Takma: Bu davet üzerine erkek tarafından kız istemeye giden kişiler, tekrar kız evine giderler. Erkek tarafı kız evine giderken yanlarında “beh” denilen ve manevi değeri olan eşyalardan oluşan bir hediye paketi götürür. Kız tarafı da aynı şekilde kendi “beh” ini hazırlar. Kız tarafı gerekli ikramları yapar ve sonunda karşılıklı olarak “beh”ler verilerek şerbet içilir.
Söz Kesme: Söz kesme olayı genelde “beh takma” işinden 3-4 hafta sonra olur. Söz kesme işinde nişan tarihi, çeyiz miktarı başlık parası, şişlik ve diğer eşyalar konuşulur, düğüne ne kadar atlı getirileceği karara bağlanır. Bu iş her iki tarafın vekil ettiği kişilere tarafından karara bağlanır.
Nişan: Erkek tarafı söz kesme sırasında belirlenen tarihte, kararlaştırılan nişan hediyelerini alarak kız evine gider.Nişan veya düğün için erkek tarafından kız tarafına gidenlere “atlı” denir. Bu isim, bu kişilerin kız evine atla gitmelerinden kaynaklanır. Nişan için erkek tarafı genellikle altın, bilezik, yüzük gibi ziynet eşyaları ile elbiselik ve ayakkabı gibi giyecekler götürür. Kız tarafı da kızın kendi el emeği olan çorap, atkı, kazak, başlık gibi eşyalardan misafirlere hediye eder. Ayrıca bu hediyelerden damat adayına da gönderilir. Nişan sırasında gelin misafirlere nişan şerbeti ikram eder, atlılar da karşılığında “şerbet parası” olarak bir miktar para verirler
Başlık-Şişlik: Geleneksel düğünlerde erkek tarafından kız tarafına ödenen ‘başlık’ geleneği, günümüzde artık sürdürülmemektedir. Başlıkla birlikte erkek tarafı, düğün hazırlıkları için kız tarafına “etlik ve şişlik” olarak koyun, sığır ve yemeklik eşyalar verir.
DÜĞÜN (TOY) :
Atlı Yığma: Düğün hazırlıkları tamamlanıp düğün günü geldiğinde davet edilen atlılar erkek evinde toplanırlar. Yaşlılar aşıkların bulunduğu odaya, gençler ise davul-zurnanın çalındığı yere götürülür. Atlılar düğün evinin uzağında karşılanır, atlı havası ile düğün evine getirilir, düğün evindeki eğlenceden sonra akşam vakti gelince de komşular tarafından gece yatısına götürülür. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra kız evine doğru yola çıkılır. Kız evine yaklaşıldığında o yörenin delikanlılarınca gelenler karşılanır.
Kına Gecesi: Kına gecesi, gelinin baba evinde geçireceği son gece olup, bu gecede gelinin eline kına yakılır. Kına yakılmadan önce gelen misafirlere çerez, şeker, helva gibi ikramlarda bulunulur. Sonra gelin; kına yakılacak odaya tabaklar içinde yanan mumlar taşıyan genç kızların eşliğinde gelir ve orta yerde bir sandalyeye oturtulur. Gelinin kınası başı bozulmamış (dul olmayan) bir kadın tarafından hazırlanır. Genç kızlar ve kadınlar ayrılık, hasret kokan mani ve türküler söylerler. Odadakiler mani ve türkülerini söylerken gelinin kınası yakılır ve yine başı bozulmamış bir kadın tarafından sarılarak bağlanır. Nikah töreni bittikten sonra çeyiz yayma işlemine geçilir. Çeyiz sandıkları ve bohçaları odanın orta yerine konulur. Erkek ve kız tarafının çeyizleri ayrı ayrı yazılarak değerleri belirlenir. Bu liste iki nüsha olarak hazırlanır. İmam, muhtar ve iki şahit tarafından imzalanarak biri erkek tarafına diğeri kız tarafına verilir.
Gelin Götürme: Kız evinden oğlan evine hareket günü geldiğinde, sabah erkenden araçlar hazırlanır. Araç olarak kışın at kızakları(zanka) yazın ise atlı arabalar hazırlanır. Gelin evden çıkarken “ gelin ağlatma “ havaları çalınır. Kızın annesi hem ağlar hem de kızına öğütler verir. Kızın erkek kardeşi ise gelinin beline gümüş kemer bağlar. Kemeri bağlayana toy babası veya sağdıç tarafından bahşiş verilir. Gelinin yüzü al renkli ipek bir duvak ile örtülür ve gelin, iki yengesi tarafından itina ile getirilerek gelin arabasına bindirilir. Dualar ile yola çıkarılarak oğlan evine getirilir.
Gelin Karşılama: Gelin alayı düğün evine geldiğinde gelinin ayağını basması için bir bakır kazan ters çevrilir ve üzerine tahta kaşık veya çay bardağı konulur. Gelin inerken buna basar ve kırmaya çalışır. Kıramaması uğursuzluk sayılır. Gelin iki yenge tarafından arabadan indirilirken damat ve sağdıç, daha önce hazırladıkları bozuk para ve çerezleri onların çevresine atarlar. Bu arada gelin inerken kaynana da gelinin önünde oynar. Gelin eve geldikten sonra çalgılar çalınır, oyunlar oynır. Gece damadın arkadaşları ve gelen atlılar sağdıcın evinde toplanır, güvey tıraşı yapılır. Bu eğlenceler gece yarısına kadar sürer.
Duvak Açma: Ertesi gün kuşluk vaktinde duvak açma töreni yapılır. Gelin düğün yerinde ortada bir sandalyeye oturtulur. Başında duvağı bulunur. Çalgılar çalar, oğlan sağdıcı “beşaçılan”, “karabağ” ve “ hançerbarı” oyunlarından birini gelinin etrafında dönerek oynar. Bir yandan da elindeki hançer ile gelinin duvağını yavaş yavaş açar.
Gelinin Takdimi ve Yüz Görümlüğü: Duvak açma töreni bitip herkes dağıldıktan sonra ev halkı toplanır. Kız yengesini temsilen bu işi yapacak kadınlardan biri orta yere gelir, elini havaya kaldırarak çalgıcıları susturur. Ya sözle ya da türkü makamı ile şöyle der: Gelin diyer yoktur atam Koyunum yok koça katam. Bu söz üzerine kayınpeder öne çıkarak: Men kaynatan senin atan, Gelin hoş geldin hoş geldin, Yavrum hoş geldin hoş geldin, Bize hoş geldin hoş geldin, Dedikten sonra “Benim tarafımdan gelin kızıma on tane kuzulu koyun, nesilden nesile onun olsun” diyerek gelinin yüz görümlülüğünü verir.Bu olay sırayla kaynana, kayınbirader ve görümce için de yapılır.Yüz görümlülükleri verilerek yenge ve sağdıçlar da alınarak bar tutulur ve düğün sona erer…
YÖRESEL ŞİVEMİZ
Ağıl: Hayvanların dışarıda kapatıldığı yer Ağartı: Yağ,peynir,süt,yoğurt gibi yiyeceklerin genel adı Ahır: Hayvanların konulduğu yer Ağbun: Hayvan gübresi Alaf: Kışlık için hazırlanan haynan yemi Atol: Patatese benzer fındık büyüklüğünde kök Abursuz: Rezil Agoz: Sabanın açtığı iz
Baga: Ahırda hayvanlara ot ve sman verilen tahta bölme Beç: Biraz geri zekalı anlamında-safça Basma: Hayvan pisliğinin bastırarak düzeltilmiş şekli Berf: Kar
Dabak: Bir hayvan hastalığı Davar: Koyun sürüsü Düğmeç: Taze ekmek lokma lokma yapılarak üstüne yağ dökülerek yenilir Doydoy: Güvercin Dınaza: Alaya almak Dillo: Ketenden örülmüş çuval
Ebele gel: Bu yana gel Eğiş: Teknede hamur kazıyan kazıyacak Ele deme: Öyle söyleme Eringen: Tembel, üşenen
Fanti: İskambil kağıdı Farş: Kötü rezil kadın Ferik: Yavru yavukFırtık: SümükFışgı: Tezeğin ufalanmış hali Furğun: Öküz arabası
Gagaç: Kurumuş otlara verilen ad Gada: Dert, bela Gakka: Çoçuk dilinde şeker Galak: Tezek yığını Ganfet: Akide şekeri Gayğana: Sahanda yumurta Gedek: Manda yavrusu Gem: Döven Gaşlenmek: Donmak, çok üşümek Gımı: Atol denen bitkinin uzamış sapı Gıdik: Keçi yavrusu Goçik: Kaban Golopi: Tahtadan yapılmış yoğurt kabı Göze: Pınarın suyunun çıktığı yer Gunçul: Uç Guzuk: Kambur
Hacillenmek: Yaptığına pişman olmak Harputlamak: Sıcak suyla soğuk suyu karıştırmak Haro: Ambar içinde bir bölme Haros: Ekilmemiş tarla Hasıllama: Yoğurmak Helek: Yorgun Herk: Sürülmüş tarla Herslenmek: Sinirlenmek Herzal: Tekerleksiz el arabası Hışt: Çivili köpek tasması Hodak: Öküzün boyunduruğuna binen ve öküzü süren çoçuk Hozan: Biçilmiş tarlanın bir diğer adı
İstikan: Çay bardağı İstol: Sandalye İşkirlenmek: Şüphelenmek İşmar: İşaret etmek
Kanfet: Akide şekeri Kaşka: Küçük araba Kayış: Kemer Kayğana: Sahanda yumurta Kartopu: Patates Kerme: Koyun pisliğinden yapılan tezek Kert: Bayat Kersen: Hamur Teknesi Kırlent: Sekilere konulan yastık Kıtmir: Küçük Koraraba: Kağni Koşat: Binalarda yük taşıyan kalın ağaç Kotan: Pulluk Köçmek: Kızların evlenmesi Kurun: Ağaçtan oyularak yapılan su kabı Kuşkana: Tencere Kuzzik: Kambur Külek: Ağzı geniş, altı dar su kabı Küze: Su kabı Lazut: Mısır
Leçek: Beyaz renkli baş örtüsü Lıbbız: Parasız Lobya: FasülyeLoda: Büyük ot yığını
Mafiş: Küçük kare şeklinde kesilmiş yufkanın yağda kızartılması Maşrapa: Kulplu bir çeşit su kabı Mazi: İki tekerlek arasındaki mil Meşe: Orman Merek: Ot yada saman konulan yer Mintan: Gömlek Morbet: Çırak, yardım eden çoçuk Mögkem: Sağlam Mürgüllemek: Otururken hafiften uyumak Mozik: Dananın büyüğü Muçurlamak: Buruşturmak
Nahır: Sığır sürüsü Neft: Gaz yağı Napuzzar: Evin önünde yada arkasında kalan tarla Nat: Tırpan sapı Nöker: Hizmetkar
Pağaç: Yuvarlak ve kalın bir ekmek türü Pağıllanmak: Kıskanmak Palaz: BezPeg: Yıkıntı, virane olmuş ev Peş: Arka Peşgun: Ayakları kısa yer sofrası Peşkir: El havlusu Pisik: Kedi Pingal: Tavuk yuvası Portlak: Göz yapısı büyük olan Poşa: Yiyecek toplayan Pöçük: Kuyruk Punğar: Pınar Pulul: Ot demeti
Sahi: Gerçek Sami: Boyunduruğa takılan demir yasa ağaç çubuk Sambağı: Samileri bağlıyan ip Sanaksal: Ahırların orta yerinde, hayvan pisliklerinin toplandığı çukurca yer Sap: Başakların tutnduğu dal Seki: Oturulan divan Sinor: Tarla sınırı (hudut) Sitil: Süt kabıŞaplak: Tokat
Şirat: Peynir yapılırken sütten oluşan su Şor: Tuzlu Şos: Asfalt yol
Tar: Tavukların üzerine dizildiği ince sırık Tavşal: Kadınların baş örtüsünün kalını (şal) Telis: Çuval Terek: Raf Teşt: Saç leğen Tuman: Don Tusmak: Sinmek Tığ: Harman yerinde saman yığını
Uçuk: Yıkık Umaç: Hamurdan yapılan civcivlere verilen yiyecek
Vedire: Kova, su kabı Veran: Harabe
Yal: Köpek yiyeceği Yanbegi: Yatay olan eğri Yaşik: Ağaçtan yapılan kasa Yaşmak: Baş örtüsü şekli Yege: Eye Yel: Osuruk Yesir: EsirYığ: Topla Yığın: Kalabalık Yumri: Yuvarlak Yüngül: Hafif Yoz: Kısır vegenç mal Yaslık: Sahur Yegin: Çalışkan titiz
Zağar: Küçük kopek Zanduk: Sandık Zanka: At kızağı Zırlama: Ağlama Zırza: Asma kapı kilidi Zukkum: Haram, zehir
YÖRESEL ATASÖZLERİMİZ
• Aç it fırın yıkar Aç it tekne devirir. • Açıkta kalanı it yer, sahipsiz olanı kurt yer. • Bir it nasıl olsa deriyi sürütür. • Çok havlayan it ısırmaz. • Isıran it Dişini göstermez. • İt ite havlar yolcunun iş rastlar. • Hızlı koşan atın boku seyrek düşer. • Arpa verilmeyen,at kamçı Zoruyla yürümez. • At yedi günde,it yediğinde belli olur. • At sahibine göre kişner. • At at oluncaya kadar sahibi mat olur. • Beleş atın dişine bakılmaz. • El atına binen meydanın ortasında iner. • Ersiz avrat yularsız ata benzer. • Fakir ata binince bey oldum sanır. • Dana boku sıva tutmaz. • Dere ıssız tilki bey. • Ev danası öküz olmaz. • Fakirin tavuğu tek tek yumurtlar. • Kurdun adı çıkmış, tilki dünyayı yıkmış. • Leyleğin ömrü laklakla geçer. • Leylek tara, kız bara gelir. • Sağılan ineğin buzağısı kesilmez. • Sürü terse dönünce, öncü olan aksaktır. • Baş nereye derse ayak oraya gider. • Desinler ki Haco ’nun hançeri var. • Biti kanlanan kendini bey sanıyor
YÖRESEL KARGIŞLARIMIZ
• Afat ola canına • Ağzı kıllı • Ağzın kapanaydı • Adın bataydı • Adın ellere miras kala • Ah edip ah işitesin • Ah edesin kan kusasın • Allah uyuz verende tırnak vermeye • Allah belanı versin • Allah canını alsın • Allah sana dert vere derman vermeye • Al yeşil duvak takmayasın • Ataşlara gelesin • Ayaklarına kara su ine • Andıran kala
• Başına benim kadar taş düşsün • Boynun altında kala • Boyun devrile • Bohçan düğülü kala • Bor bohça açasın
• Gidesin dönmeyesin • Gerdanından vurulasın • Gidişin ola da gelişin olmaya • Gözün kor olsun • Gözün önüne aksın • Gözüne dizine dursun
• Hakkım sana haram olsun, kara katran olsun • Hasretin gözünde kala • Her tiken bir dağda kala, kurda kuşa yem ola • Hevesin kursağında kala • Huyun batsın • Huyun ney ki suyun ne olsun
• İşiğin söne • İki gözün avcuna aksın • İki gözün önüne düşe • İtin eniği • İt ile alamete, kurt ile kıyamete kalasın
• Kudurada dağlara düşesin • Kan kusasın • Kara haberin gelsin • Kara yola gidesin • Kara yere giresin • Kapılara gitmeyesin • Kör ocak kalasın • Kökün kuruya
• Ocağın söne, kapın tersine döne • Oturduğun yerde gugga kalasın • Omurgan çevrile belin devrile
• Ödün bokuna karışsın • Ölüp kurtulmayasın, kalıp da sürünesin • Ömründe gülmeyesin • Ölmiyesin ommiyesin.götün yatakta, gözün bacada ola
• Sene afat değsin • Seni parça tike olasın • Seni çor tuta • seni yormuyasın • Seni kan kusasın • Seni kara yere gelesin • Seni ommiyecak • Seni farşolasın • Son görüşün ola • Sufatın tökülsün
• Tuttuğun dal elinde kala • Toprak başaan • Toprak gözünü doyura
Ardahan'ın yollarında Güller açar bağlarında Öyle bir yar sevmişim ki Orıüç ondört çağlarında
Eyvah dimme dimme nazlı yar dimme Ben özüm sarhoş sen şarap verme
Dimmeyi ben çayda gördüm Elinden bir fayda gördüm İki öptüm bir sevdim Ondan vefayı da gördüm
Eyvah dimme dimme nazlı yar dimme Ben özüm sarhoş sen şarap verme
Semavarı alıştırın Maşa alıp karıştırın Yarim benden küsüp gitmiş Onu benle barıştırın
Eyvah dimme dimme nazlı yar dimme Ben özüm sarhoş sen şarap verme
Semavarı al eyledim Şekeri bal eyledim O yar gelecek diye Koçu kurban eyledim
Eyvah dimme dimme nazlı yar dimme Ben özüm sarhoş sen şarap verme
GÖLELİ GELİN
Hele sen Göle'nin neyini gördün Altmış kız gelinin boyunu gördün Sürüden ayrılan koyunu gördün Göle'li gelin, elleri kınalı gelin Göle'li gelin edalı gelin
Kaşları gözleri sürmeli gelin On parmağın onu birden kınalı gelin
Göle'nin dağları, bağlı meşeli İçlerinde biter, gül menevşe Yardan ayrılması çetin bişedir. Göle'li gelin edalı gelin
Kaşlari gözleri sürmeli gelin On parmağın onu birden kınalı gelin
İçlerine girsem ne derler Sevmedikleriyle alay ederler, Göle'li gelin edalı gelin Kaşları gözleri sürmeli gelin
Göle'nin dağlan, kardan geçilmez Soğuktur suları bir tas içilmez Göle'li gelin edalı gelin On parmağı birden kınalı gelin.
ARDAHAN SENİ
Nasıl Metedeyim Ardahan seni Kalem ile seni yazmak isterim Bahar ile açar çayır çimeni Çayırın çimenin gezmek isterim
Bir yanın bağ bahçe bir yanın meşe Bir yanın seherle dönmüş güneşe Bir yanın laledir biri menekşe Senin resimi ben çizmek isterim
San derler Arda Han'ın diyarı Senisin umudumun gölgesi varı Çimende çiçekte oynaşır arı Arda balını ben süzmek isterim
Kız gelinin yayların yaylıyor Sürülerin çayır çimen boyluyor Sana gelen senle gönül eğliyor Akıp giden Kür de yüzmek isterim
Halayda davulcu ay şabaş diyor Turnalar sesiyle gönül eyliyor Nuri bu sözleri böyle söylüyor Ardahan'a türkü düzmek isterim
DÜĞMELİ
Ardahan'ın düzüne Oy dügmeli yar dügmeli Oturmuş koyun sağar Terlemiş sineleri Oy dügmeli yar dügmeli tey tey
Ardahan'ın düzüne Düşmüşüm yarin derdine Kaç gündür görmemişim Yarim kaldır yüzünü Yandım sevdalarına Gece uykumdan etti Oy düğmeli yar düğmeli tey tey
Gökte uçan teyyare Selam söyle o yare Kaç gündür görmemişim Yüreğim pare pare
O yar yelek yaptırmış Sevmiyorum dügmeleri Ben olsan dügmeleri Fistanın topla gel Oy dügmeli yar dügmeli
HOŞ BİLEZİK
Hoş bilezik hoş bilezik kolları nazik Ben yarimden ayrılmışam vay bana yazık Dağlarda maralsın çöllerde ceylan Olmuşam nahcivan boyuna hayran Salın da bana gel ben sana kurban
Hoş bilezik hoş bilezik kolları nazik Ben yarimden ayrılmışam vay bana yazık Mencüş küpe takmış iki kulağa İnci dişler yakışıyor dudağa Beni hasret koyma elma yanağa
Hoş bilezik hoş bilezik kolları nazik Ben yarimden ayrılmışam vay bana yazık Güzeller güzeli güllerin hası Senin ol sevdanın şahan kalası Bağların çiçeği dağın lalası
Hoş bilezik hoş bilezik kolları nazik Ben yarimden ayrılmışam vay bana yazık
BU GELEN NAHIR MIDIR
Bu gelen nahır mıdır, Ay maral maral maral Saralan tahıl mıdır, Kız mısın gelin maral
Dediler yarin gelir, Ay maral maral maral Menzili yakın mıdır, kız mısın gelin maral
Bu dağda maral gezer, Ay maral maral maral Telini tarar gezer, kız mısın gelin maral
Dağ bizim maral bizim, Ay maral maral maral Avcı burda ne gezer, kız mısın gelin maral
ÇAYDA ÇINAR AĞACI (TELLO)
Çayda çınar ağacı tello Çift gezer iki bacı tello Büyüğü hele mele tello Küçüğü can ilacı tello
Hop tello can tello can tello Yaktın beni suna can tello
Suda balık yan gider tello Açma yaram kan gider tello Buna tabib neylesin tello Ecel gelmiş can gider tello
Hop tello can tello can tello Yaktın beni suna can tello
Arpa çayın kenarı tello Aktı söndü feneri tello Ben bu derdi çekemem tello Bölüşek yari yari tello
Hop tello can tello can tello Yaktın beni suna can tello
TOYUĞUM
Benim toyuğum ağıdı balam Derisi dolu yağıdı balam Dün bu zaman sağıdı balam Seni yanaşın toyuğu tutan
Oğlanasan toyuğu çalan Benim toyuğum çil çildi Kanatları tel tel idi. Toyuğ değil bir fil idi.
Seni yanaşın toyuğu tutan. Oğlanasan toyuğu çalan.
Zübeyde hala çıhdı dama Bir sağa bahdı bir de sola Toyuğu tuttu attı dama Adlanasan toyuğu tutan. Oğlanasan toyuğu çalan.
YAYLALAR
Yaylanın yolundayım Furgunun boynundayım Anam beni sorarsan Kızların yanındayım
Oy yaylalar yaylalar çimen bağladınız mı Ben askere giderken kızlar ağladınız mı
Yayla yaylaya bakar Yayla suyun yan akar Güzel gızlar dururken Çirkinlere kim bakar
Oy yaylalar yaylalar çimen bağladınız mı Ben askere giderken kızlar ağladınız mı
Yaylanın yolu daşdur Yarimin gözü yaşdur Beni yiyip bitiren Bir ela göz gaşdur
Oy yaylalar yaylalar çimen bağladınız mı Ben askere giderken kızlar ağladınız
Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.
Şanssızlığa katlanabiliriz, çünkü dışarıdan gelir ve tümüyle rastlantısaldır. Oysa yaşamda bizi asıl yaralayan, yaptığımız hatalara hayıflanmaktır. Oscar Wilde
ARDAHAN İLİ MERKEZ İLÇESİ OVAPINAR (BAĞDAT) KÖYÜ
Ovapınar Köyünün kuruluşu 1830’lara dayanmaktadır.
Ardahan'ın merkez köylerinden olup çevresinde Tepeler(Konk) Köyü ve Akyaka (Godusgara) Köyü ile Güzçimeni (Kirman) bulunmaktadır. Ardahan merkeze uzaklığı 9 km.dir.
Ovapınar Köyünün eski adı Bağdat'tır.
Köyümüz sınırlarında bulunan Tekçam, Tavşan tepe gezmeye değer yerlerdendir. Bu güzelliklerin yanı sıra günümüze yetişemeyen, belleklerede hala bir doğa harikası olarak kalan Kızılkaya’nın havasını solumak bir başka heyecandır. Ovapınar Köyü, Ardahan'ın diğer köylerinde olduğu gibi yıllarca Büyük şehirlere göç vermiştir.
Yöremiz insanı, göç ettiği yerlerde bile asla ayrı düşmemiş, birlikte olmanın, birlikte düşünmeninönemini hiçbir zaman unutmamıştır.
TEKÇAM BİR EFSANEDİR
Ovapınar köyü dağlarında bulunan ormanlık alan zamanla yok olur, bir tane çam ağacı kalır.Geceleriağacın etrafında mumların yandığını gören yöre halkı bu çam ağacının kutsal olduğuna inanır ve dilek dilemek için buraya gelir.Ancak bir gün çevredeki köylerden birinde yaşayan bir adam ağacı kesmeye karar verir.Ağacın yanına gelerek kesmeye başlar ve baltayı vurduğu yerden kan gelir.Ağacı kesmeye kararlı olan adam vazgeçmez ve ağacı keserek evine götürür.O günün akşamında bu bölgeyegörülmemiş derecede bir yağmur yağar ve adamın yaşadığı köyden bir sel geçer.Sel köyden sadece bu adamın evini ve ailesini götürürken, başka kimseye zarar vermez.
Bugün ağacın bulunduğu yerde TEKÇAM denilen bir çeşme akmakta ve yöre halkı yağmur yağmadığı zaman buraya gelerek yağmur duası etmektedir.
SÜLALELER
• Sivriler
• Ciyalar
• Asık Hüseyinler
• Vaklaliler
• Gosrolar
• Gınacalar
• Ayvazlar
• Kayalar
• Melkonlar
• Kenanlar
• Lippolar
• Köleler
• Ğırantlar
• Hurdalar
• Araslar
• Kasaplar
• Saltürkler
GEÇMİŞTEN BUGÜNE AŞIKLARIMIZ
• Aşık Hüseyin
• Teminder ağa
• Aşık Şükrü
• Aşık Nayım
• Aşık Kasım (Aynı zamanda pehlivan)
• Niyazi Dayı (Kıtlık Şiiri)
• Halim Yeşilyurt
•
GEÇMİŞTEN BUGÜNE USTALARIMIZ
• Muharrem Dayı: Nalbant Kırık çıkık
• Aziz BALKAYA: Baytar
• Zeko Usta: Furgun ustası ve marangoz
• Hasan Usta: Furgun ustası ve marangoz
• Abduraman usta: Furgun ustası ve marongoz
• Laçin emmi: Dişci (Malzemesi Kelpeten)
• Nazım Özdemir: Ortopedi
GEÇMİŞTEN BUGÜNE SAĞLIKÇILARIMIZ
• Nazım Özdemir: Ortopedi
• Aziz BALKAYA: Baytar
• Laçin emmi: Dişci (Malzemesi Kelpeten)
• Hünker sarıçam: Dişci (Aynı zaman da köyün ebesi)
GEÇMİŞTEN BUGÜNE SANATÇILARIMIZ
• Kör Hafız: Zurna ve ney üstadı
• Abduraman ÜNAL: Cumbuş üstadı,aynı zamanda zabit katipliği yapmıştır
• Dursun KIZILKAYA: Cümbüş üstadı
GEÇMİŞTEN BUGÜNE PEHLİVANLARIMIZ
• Abbas oğlu Kasım pehlivan
• Nazım Oğlu Feridun pehlivan
• Rikabi Oğlu Cevdet Pehlivan
• Kadim Oğlu Fazıl Pehlivan
FOLKLORUMUZ
• Temur Ağa
• Gacike
• Sarı Seyran
• Ardahanın Yollarında
• Ağır Bar
• Şeyh Şamil
GELENEKLERİMİZ
Kız Saraflama (Zarraflama) :
Evlilik çağına gelen erkek çocuğun ailesi, çocuklarına ve ailelerine uygun bir gelin bulma arayışına girerler. Gelin adayı genellikle, evlilik çağına gelen evladın beğendiği, ailenin uygun bulduğu veya yakın çevreden tanıdıkların tavsiye ettikleri bir kız olur. Uygun aday bulunduğunda erkek tarafından kadınlar bir bahane bularak kız evine gider, kızın kendi aileleri için münasip olup olmadığını araştırırlar. Bunun içinde çeşitli oyunlar denerler. Kızın gözlerinin sağlamlığını öğrenmek için iğneye iplik taktırırlar; uzaktan konuşmaya çalışarak kulaklarının iyi işitip işitmediğini, evin temizliğine bakarak kızın çalışkan olup olmadığını öğrenirler. yemeklerine bakarak maharetli olup olmadığını anlarlar.
Kız İsteme:
Uygun gelin adayı bulunduğunda kız tarafına haber gönderilerek kız istemeye gidilir. Erkek tarafı münasip bir dille ziyaretin amacını dile getirir. Bunun üzerine kız tarafı düşünmek için süre ister. Bu süre içerisinde yakınlarının düşüncelerini alır ve erkek tarafı hakkında gerekli araştırmaları yapar. Eğer yapılan araştırmalar müspet olursa erkek tarafına haber gönderilerek yeniden davet edilir.
Beh Takma:
Bu davet üzerine erkek tarafından kız istemeye giden kişiler, tekrar kız evine giderler. Erkek tarafı kız evine giderken yanlarında “beh” denilen ve manevi değeri olan eşyalardan oluşan bir hediye paketi götürür. Kız tarafı da aynı şekilde kendi “beh” ini hazırlar. Kız tarafı gerekli ikramları yapar ve sonunda karşılıklı olarak “beh”ler verilerek şerbet içilir.
Söz Kesme:
Söz kesme olayı genelde “beh takma” işinden 3-4 hafta sonra olur. Söz kesme işinde nişan tarihi, çeyiz miktarı başlık parası, şişlik ve diğer eşyalar konuşulur, düğüne ne kadar atlı getirileceği karara bağlanır. Bu iş her iki tarafın vekil ettiği kişilere tarafından karara bağlanır.
Nişan:
Erkek tarafı söz kesme sırasında belirlenen tarihte, kararlaştırılan nişan hediyelerini alarak kız evine gider.Nişan veya düğün için erkek tarafından kız tarafına gidenlere “atlı” denir. Bu isim, bu kişilerin kız evine atla gitmelerinden kaynaklanır. Nişan için erkek tarafı genellikle altın, bilezik, yüzük gibi ziynet eşyaları ile elbiselik ve ayakkabı gibi giyecekler götürür. Kız tarafı da kızın kendi el emeği olan çorap, atkı, kazak, başlık gibi eşyalardan misafirlere hediye eder. Ayrıca bu hediyelerden damat adayına da gönderilir. Nişan sırasında gelin misafirlere nişan şerbeti ikram eder, atlılar da karşılığında “şerbet parası” olarak bir miktar para verirler
Başlık-Şişlik:
Geleneksel düğünlerde erkek tarafından kız tarafına ödenen ‘başlık’ geleneği, günümüzde artık sürdürülmemektedir. Başlıkla birlikte erkek tarafı, düğün hazırlıkları için kız tarafına “etlik ve şişlik” olarak koyun,
sığır ve yemeklik eşyalar verir.
DÜĞÜN (TOY) :
Atlı Yığma: Düğün hazırlıkları tamamlanıp düğün günü geldiğinde davet edilen atlılar erkek evinde toplanırlar. Yaşlılar aşıkların bulunduğu odaya, gençler ise davul-zurnanın çalındığı yere götürülür. Atlılar düğün evinin uzağında karşılanır, atlı havası ile düğün evine getirilir, düğün evindeki eğlenceden sonra akşam vakti gelince de komşular tarafından gece yatısına götürülür. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra kız evine doğru yola çıkılır. Kız evine yaklaşıldığında o yörenin delikanlılarınca gelenler karşılanır.
Kına Gecesi:
Kına gecesi, gelinin baba evinde geçireceği son gece olup, bu gecede gelinin eline kına yakılır. Kına yakılmadan önce gelen misafirlere çerez, şeker, helva gibi ikramlarda bulunulur. Sonra gelin; kına yakılacak odaya tabaklar içinde yanan mumlar taşıyan genç kızların eşliğinde gelir ve orta yerde bir sandalyeye oturtulur. Gelinin kınası başı bozulmamış (dul olmayan) bir kadın tarafından hazırlanır. Genç kızlar ve kadınlar ayrılık, hasret kokan mani ve türküler söylerler. Odadakiler mani ve türkülerini söylerken gelinin kınası yakılır ve yine başı bozulmamış bir kadın tarafından sarılarak bağlanır. Nikah töreni bittikten sonra çeyiz yayma işlemine geçilir. Çeyiz sandıkları ve bohçaları odanın orta yerine konulur. Erkek ve kız tarafının çeyizleri ayrı ayrı yazılarak değerleri belirlenir. Bu liste iki nüsha olarak hazırlanır. İmam, muhtar ve iki şahit tarafından imzalanarak biri erkek tarafına diğeri kız tarafına verilir.
Gelin Götürme:
Kız evinden oğlan evine hareket günü geldiğinde, sabah erkenden araçlar hazırlanır. Araç olarak kışın at kızakları(zanka) yazın ise atlı arabalar hazırlanır. Gelin evden çıkarken “ gelin ağlatma “ havaları çalınır. Kızın annesi hem ağlar hem de kızına öğütler verir. Kızın erkek kardeşi ise gelinin beline gümüş kemer bağlar. Kemeri bağlayana toy babası veya sağdıç tarafından bahşiş verilir. Gelinin yüzü al renkli ipek bir duvak ile örtülür ve gelin, iki yengesi tarafından itina ile getirilerek gelin arabasına bindirilir. Dualar ile yola çıkarılarak oğlan evine getirilir.
Gelin Karşılama:
Gelin alayı düğün evine geldiğinde gelinin ayağını basması için bir bakır kazan ters çevrilir ve üzerine tahta kaşık veya çay bardağı konulur. Gelin inerken buna basar ve kırmaya çalışır. Kıramaması uğursuzluk sayılır. Gelin iki yenge tarafından arabadan indirilirken damat ve sağdıç, daha önce hazırladıkları bozuk para ve çerezleri onların çevresine atarlar. Bu arada gelin inerken kaynana da gelinin önünde oynar. Gelin eve geldikten sonra çalgılar çalınır, oyunlar oynır. Gece damadın arkadaşları ve gelen atlılar sağdıcın evinde toplanır, güvey tıraşı yapılır. Bu eğlenceler gece yarısına kadar sürer.
Duvak Açma:
Ertesi gün kuşluk vaktinde duvak açma töreni yapılır. Gelin düğün yerinde ortada bir sandalyeye oturtulur. Başında duvağı bulunur. Çalgılar çalar, oğlan sağdıcı “beşaçılan”, “karabağ” ve “ hançerbarı” oyunlarından birini gelinin etrafında dönerek oynar. Bir yandan da elindeki hançer ile gelinin duvağını yavaş yavaş açar.
Gelinin Takdimi ve Yüz Görümlüğü:
Duvak açma töreni bitip herkes dağıldıktan sonra ev halkı toplanır. Kız yengesini temsilen bu işi yapacak kadınlardan biri orta yere gelir, elini havaya kaldırarak çalgıcıları susturur. Ya sözle ya da türkü makamı ile
şöyle der:
Gelin diyer yoktur atam
Koyunum yok koça katam.
Bu söz üzerine kayınpeder öne çıkarak:
Men kaynatan senin atan,
Gelin hoş geldin hoş geldin,
Yavrum hoş geldin hoş geldin,
Bize hoş geldin hoş geldin,
Dedikten sonra “Benim tarafımdan gelin kızıma on tane kuzulu koyun, nesilden nesile onun olsun” diyerek gelinin yüz görümlülüğünü verir.Bu olay sırayla kaynana, kayınbirader ve görümce için de yapılır.Yüz görümlülükleri verilerek yenge ve sağdıçlar da alınarak bar tutulur ve düğün sona erer…
YÖRESEL ŞİVEMİZ
Ağıl: Hayvanların dışarıda kapatıldığı yer
Ağartı: Yağ,peynir,süt,yoğurt gibi yiyeceklerin genel adı
Ahır: Hayvanların konulduğu yer
Ağbun: Hayvan gübresi
Alaf: Kışlık için hazırlanan haynan yemi
Atol: Patatese benzer fındık büyüklüğünde kök
Abursuz: Rezil
Agoz: Sabanın açtığı iz
Baga: Ahırda hayvanlara ot ve sman verilen tahta bölme
Beç: Biraz geri zekalı anlamında-safça
Basma: Hayvan pisliğinin bastırarak düzeltilmiş şekli
Berf: Kar
Dabak: Bir hayvan hastalığı
Davar: Koyun sürüsü
Düğmeç: Taze ekmek lokma lokma yapılarak üstüne yağ dökülerek yenilir
Doydoy: Güvercin
Dınaza: Alaya almak
Dillo: Ketenden örülmüş çuval
Ebele gel: Bu yana gel
Eğiş: Teknede hamur kazıyan kazıyacak
Ele deme: Öyle söyleme
Eringen: Tembel, üşenen
Fanti: İskambil kağıdı
Farş: Kötü rezil kadın
Ferik: Yavru yavukFırtık: SümükFışgı: Tezeğin ufalanmış hali
Furğun: Öküz arabası
Gagaç: Kurumuş otlara verilen ad
Gada: Dert, bela
Gakka: Çoçuk dilinde şeker
Galak: Tezek yığını
Ganfet: Akide şekeri
Gayğana: Sahanda yumurta
Gedek: Manda yavrusu
Gem: Döven
Gaşlenmek: Donmak, çok üşümek
Gımı: Atol denen bitkinin uzamış sapı
Gıdik: Keçi yavrusu
Goçik: Kaban
Golopi: Tahtadan yapılmış yoğurt kabı
Göze: Pınarın suyunun çıktığı yer
Gunçul: Uç
Guzuk: Kambur
Hacillenmek: Yaptığına pişman olmak
Harputlamak: Sıcak suyla soğuk suyu karıştırmak
Haro: Ambar içinde bir bölme
Haros: Ekilmemiş tarla
Hasıllama: Yoğurmak
Helek: Yorgun
Herk: Sürülmüş tarla
Herslenmek: Sinirlenmek
Herzal: Tekerleksiz el arabası
Hışt: Çivili köpek tasması
Hodak: Öküzün boyunduruğuna binen ve öküzü süren çoçuk
Hozan: Biçilmiş tarlanın bir diğer adı
İstikan: Çay bardağı
İstol: Sandalye
İşkirlenmek: Şüphelenmek
İşmar: İşaret etmek
Kanfet: Akide şekeri
Kaşka: Küçük araba
Kayış: Kemer
Kayğana: Sahanda yumurta
Kartopu: Patates
Kerme: Koyun pisliğinden yapılan tezek
Kert: Bayat
Kersen: Hamur Teknesi
Kırlent: Sekilere konulan yastık
Kıtmir: Küçük
Koraraba: Kağni
Koşat: Binalarda yük taşıyan kalın ağaç
Kotan: Pulluk
Köçmek: Kızların evlenmesi
Kurun: Ağaçtan oyularak yapılan su kabı
Kuşkana: Tencere
Kuzzik: Kambur
Külek: Ağzı geniş, altı dar su kabı
Küze: Su kabı Lazut: Mısır
Leçek: Beyaz renkli baş örtüsü
Lıbbız: Parasız
Lobya: FasülyeLoda: Büyük ot yığını
Mafiş: Küçük kare şeklinde kesilmiş yufkanın yağda kızartılması
Maşrapa: Kulplu bir çeşit su kabı
Mazi: İki tekerlek arasındaki mil
Meşe: Orman
Merek: Ot yada saman konulan yer
Mintan: Gömlek
Morbet: Çırak, yardım eden çoçuk
Mögkem: Sağlam
Mürgüllemek: Otururken hafiften uyumak
Mozik: Dananın büyüğü
Muçurlamak: Buruşturmak
Nahır: Sığır sürüsü
Neft: Gaz yağı
Napuzzar: Evin önünde yada arkasında kalan tarla
Nat: Tırpan sapı
Nöker: Hizmetkar
Pağaç: Yuvarlak ve kalın bir ekmek türü
Pağıllanmak: Kıskanmak
Palaz: BezPeg: Yıkıntı, virane olmuş ev
Peş: Arka
Peşgun: Ayakları kısa yer sofrası
Peşkir: El havlusu
Pisik: Kedi
Pingal: Tavuk yuvası
Portlak: Göz yapısı büyük olan
Poşa: Yiyecek toplayan
Pöçük: Kuyruk
Punğar: Pınar
Pulul: Ot demeti
Sahi: Gerçek
Sami: Boyunduruğa takılan demir yasa ağaç çubuk
Sambağı: Samileri bağlıyan ip
Sanaksal: Ahırların orta yerinde, hayvan pisliklerinin toplandığı çukurca yer
Sap: Başakların tutnduğu dal
Seki: Oturulan divan
Sinor: Tarla sınırı (hudut)
Sitil: Süt kabıŞaplak: Tokat
Şirat: Peynir yapılırken sütten oluşan su
Şor: Tuzlu
Şos: Asfalt yol
Tar: Tavukların üzerine dizildiği ince sırık
Tavşal: Kadınların baş örtüsünün kalını (şal)
Telis: Çuval
Terek: Raf
Teşt: Saç leğen
Tuman: Don
Tusmak: Sinmek
Tığ: Harman yerinde saman yığını
Uçuk: Yıkık
Umaç: Hamurdan yapılan civcivlere verilen yiyecek
Vedire: Kova, su kabı
Veran: Harabe
Yal: Köpek yiyeceği
Yanbegi: Yatay olan eğri
Yaşik: Ağaçtan yapılan kasa
Yaşmak: Baş örtüsü şekli
Yege: Eye
Yel: Osuruk
Yesir: EsirYığ: Topla
Yığın: Kalabalık
Yumri: Yuvarlak
Yüngül: Hafif
Yoz: Kısır vegenç mal
Yaslık: Sahur
Yegin: Çalışkan titiz
Zağar: Küçük kopek
Zanduk: Sandık
Zanka: At kızağı
Zırlama: Ağlama
Zırza: Asma kapı kilidi
Zukkum: Haram, zehir
YÖRESEL ATASÖZLERİMİZ
• Aç it fırın yıkar Aç it tekne devirir.
• Açıkta kalanı it yer, sahipsiz olanı kurt yer.
• Bir it nasıl olsa deriyi sürütür.
• Çok havlayan it ısırmaz.
• Isıran it Dişini göstermez.
• İt ite havlar yolcunun iş rastlar.
• Hızlı koşan atın boku seyrek düşer.
• Arpa verilmeyen,at kamçı Zoruyla yürümez.
• At yedi günde,it yediğinde belli olur.
• At sahibine göre kişner.
• At at oluncaya kadar sahibi mat olur.
• Beleş atın dişine bakılmaz.
• El atına binen meydanın ortasında iner.
• Ersiz avrat yularsız ata benzer.
• Fakir ata binince bey oldum sanır.
• Dana boku sıva tutmaz.
• Dere ıssız tilki bey.
• Ev danası öküz olmaz.
• Fakirin tavuğu tek tek yumurtlar.
• Kurdun adı çıkmış, tilki dünyayı yıkmış.
• Leyleğin ömrü laklakla geçer.
• Leylek tara, kız bara gelir.
• Sağılan ineğin buzağısı kesilmez.
• Sürü terse dönünce, öncü olan aksaktır.
• Baş nereye derse ayak oraya gider.
• Desinler ki Haco ’nun hançeri var.
• Biti kanlanan kendini bey sanıyor
YÖRESEL KARGIŞLARIMIZ
• Afat ola canına
• Ağzı kıllı
• Ağzın kapanaydı
• Adın bataydı
• Adın ellere miras kala
• Ah edip ah işitesin
• Ah edesin kan kusasın
• Allah uyuz verende tırnak vermeye
• Allah belanı versin
• Allah canını alsın
• Allah sana dert vere derman vermeye
• Al yeşil duvak takmayasın
• Ataşlara gelesin
• Ayaklarına kara su ine
• Andıran kala
• Başına benim kadar taş düşsün
• Boynun altında kala
• Boyun devrile
• Bohçan düğülü kala
• Bor bohça açasın
• Çor dege
• Canına ataşlar düşe
• Ciğerin ağzından döküle
• Çıra gibi yanasın
• Ekmek atlı sen yayan olasın
• Elin kırılsın
• Gidesin dönmeyesin
• Gerdanından vurulasın
• Gidişin ola da gelişin olmaya
• Gözün kor olsun
• Gözün önüne aksın
• Gözüne dizine dursun
• Hakkım sana haram olsun, kara katran olsun
• Hasretin gözünde kala
• Her tiken bir dağda kala, kurda kuşa yem ola
• Hevesin kursağında kala
• Huyun batsın
• Huyun ney ki suyun ne olsun
• İşiğin söne
• İki gözün avcuna aksın
• İki gözün önüne düşe
• İtin eniği
• İt ile alamete, kurt ile kıyamete kalasın
• Kudurada dağlara düşesin
• Kan kusasın
• Kara haberin gelsin
• Kara yola gidesin
• Kara yere giresin
• Kapılara gitmeyesin
• Kör ocak kalasın
• Kökün kuruya
• Ocağın söne, kapın tersine döne
• Oturduğun yerde gugga kalasın
• Omurgan çevrile belin devrile
• Ödün bokuna karışsın
• Ölüp kurtulmayasın, kalıp da sürünesin
• Ömründe gülmeyesin
• Ölmiyesin ommiyesin.götün yatakta, gözün bacada ola
• Sene afat değsin
• Seni parça tike olasın
• Seni çor tuta
• seni yormuyasın
• Seni kan kusasın
• Seni kara yere gelesin
• Seni ommiyecak
• Seni farşolasın
• Son görüşün ola
• Sufatın tökülsün
• Tuttuğun dal elinde kala
• Toprak başaan
• Toprak gözünü doyura
• Yaride kalasın
• Zehir girsin boğozuna
• Zukkum yiyesen
• Zukubet tutar inşallah
YÖRESEL TÜRKÜLERİMİZ
DİMME
Ardahan'ın yollarında
Güller açar bağlarında
Öyle bir yar sevmişim ki
Orıüç ondört çağlarında
Eyvah dimme dimme nazlı yar dimme
Ben özüm sarhoş sen şarap verme
Dimmeyi ben çayda gördüm
Elinden bir fayda gördüm
İki öptüm bir sevdim
Ondan vefayı da gördüm
Eyvah dimme dimme nazlı yar dimme
Ben özüm sarhoş sen şarap verme
Semavarı alıştırın
Maşa alıp karıştırın
Yarim benden küsüp gitmiş
Onu benle barıştırın
Eyvah dimme dimme nazlı yar dimme
Ben özüm sarhoş sen şarap verme
Semavarı al eyledim
Şekeri bal eyledim
O yar gelecek diye
Koçu kurban eyledim
Eyvah dimme dimme nazlı yar dimme
Ben özüm sarhoş sen şarap verme
GÖLELİ GELİN
Hele sen Göle'nin neyini gördün
Altmış kız gelinin boyunu gördün
Sürüden ayrılan koyunu gördün
Göle'li gelin, elleri kınalı gelin
Göle'li gelin edalı gelin
Kaşları gözleri sürmeli gelin
On parmağın onu birden kınalı gelin
Göle'nin dağları, bağlı meşeli
İçlerinde biter, gül menevşe
Yardan ayrılması çetin bişedir.
Göle'li gelin edalı gelin
Kaşlari gözleri sürmeli gelin
On parmağın onu birden kınalı gelin
İçlerine girsem ne derler
Sevmedikleriyle alay ederler,
Göle'li gelin edalı gelin
Kaşları gözleri sürmeli gelin
Göle'nin dağlan, kardan geçilmez
Soğuktur suları bir tas içilmez
Göle'li gelin edalı gelin
On parmağı birden kınalı gelin.
ARDAHAN SENİ
Nasıl Metedeyim Ardahan seni
Kalem ile seni yazmak isterim
Bahar ile açar çayır çimeni
Çayırın çimenin gezmek isterim
Bir yanın bağ bahçe bir yanın meşe
Bir yanın seherle dönmüş güneşe
Bir yanın laledir biri menekşe
Senin resimi ben çizmek isterim
San derler Arda Han'ın diyarı
Senisin umudumun gölgesi varı
Çimende çiçekte oynaşır arı
Arda balını ben süzmek isterim
Kız gelinin yayların yaylıyor
Sürülerin çayır çimen boyluyor
Sana gelen senle gönül eğliyor
Akıp giden Kür de yüzmek isterim
Halayda davulcu ay şabaş diyor
Turnalar sesiyle gönül eyliyor
Nuri bu sözleri böyle söylüyor
Ardahan'a türkü düzmek isterim
DÜĞMELİ
Ardahan'ın düzüne
Oy dügmeli yar dügmeli
Oturmuş koyun sağar
Terlemiş sineleri
Oy dügmeli yar dügmeli tey tey
Ardahan'ın düzüne
Düşmüşüm yarin derdine
Kaç gündür görmemişim
Yarim kaldır yüzünü
Yandım sevdalarına
Gece uykumdan etti
Oy düğmeli yar düğmeli tey tey
Gökte uçan teyyare
Selam söyle o yare
Kaç gündür görmemişim
Yüreğim pare pare
O yar yelek yaptırmış
Sevmiyorum dügmeleri
Ben olsan dügmeleri
Fistanın topla gel
Oy dügmeli yar dügmeli
HOŞ BİLEZİK
Hoş bilezik hoş bilezik kolları nazik
Ben yarimden ayrılmışam vay bana yazık
Dağlarda maralsın çöllerde ceylan
Olmuşam nahcivan boyuna hayran
Salın da bana gel ben sana kurban
Hoş bilezik hoş bilezik kolları nazik
Ben yarimden ayrılmışam vay bana yazık
Mencüş küpe takmış iki kulağa
İnci dişler yakışıyor dudağa
Beni hasret koyma elma yanağa
Hoş bilezik hoş bilezik kolları nazik
Ben yarimden ayrılmışam vay bana yazık
Güzeller güzeli güllerin hası
Senin ol sevdanın şahan kalası
Bağların çiçeği dağın lalası
Hoş bilezik hoş bilezik kolları nazik
Ben yarimden ayrılmışam vay bana yazık
BU GELEN NAHIR MIDIR
Bu gelen nahır mıdır,
Ay maral maral maral
Saralan tahıl mıdır,
Kız mısın gelin maral
Dediler yarin gelir,
Ay maral maral maral
Menzili yakın mıdır,
kız mısın gelin maral
Bu dağda maral gezer,
Ay maral maral maral
Telini tarar gezer,
kız mısın gelin maral
Dağ bizim maral bizim,
Ay maral maral maral
Avcı burda ne gezer,
kız mısın gelin maral
ÇAYDA ÇINAR AĞACI (TELLO)
Çayda çınar ağacı tello
Çift gezer iki bacı tello
Büyüğü hele mele tello
Küçüğü can ilacı tello
Hop tello can tello can tello
Yaktın beni suna can tello
Suda balık yan gider tello
Açma yaram kan gider tello
Buna tabib neylesin tello
Ecel gelmiş can gider tello
Hop tello can tello can tello
Yaktın beni suna can tello
Arpa çayın kenarı tello
Aktı söndü feneri tello
Ben bu derdi çekemem tello
Bölüşek yari yari tello
Hop tello can tello can tello
Yaktın beni suna can tello
TOYUĞUM
Benim toyuğum ağıdı balam
Derisi dolu yağıdı balam
Dün bu zaman sağıdı balam
Seni yanaşın toyuğu tutan
Oğlanasan toyuğu çalan
Benim toyuğum çil çildi
Kanatları tel tel idi.
Toyuğ değil bir fil idi.
Seni yanaşın toyuğu tutan.
Oğlanasan toyuğu çalan.
Zübeyde hala çıhdı dama
Bir sağa bahdı bir de sola
Toyuğu tuttu attı dama
Adlanasan toyuğu tutan.
Oğlanasan toyuğu çalan.
YAYLALAR
Yaylanın yolundayım
Furgunun boynundayım
Anam beni sorarsan
Kızların yanındayım
Oy yaylalar yaylalar çimen bağladınız mı
Ben askere giderken kızlar ağladınız mı
Yayla yaylaya bakar
Yayla suyun yan akar
Güzel gızlar dururken
Çirkinlere kim bakar
Oy yaylalar yaylalar çimen bağladınız mı
Ben askere giderken kızlar ağladınız mı
Yaylanın yolu daşdur
Yarimin gözü yaşdur
Beni yiyip bitiren
Bir ela göz gaşdur
Oy yaylalar yaylalar çimen bağladınız mı
Ben askere giderken kızlar ağladınız
Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.
Şanssızlığa katlanabiliriz, çünkü dışarıdan gelir ve tümüyle rastlantısaldır. Oysa yaşamda bizi asıl yaralayan, yaptığımız hatalara hayıflanmaktır. Oscar Wilde
geldim
gördüm
yendim
anlatılması imkansız kimsenin en ufak bir sırrını bile meydana çıkaramadığı ŞEHİR..fethi zor fatihi tek olan kutsal bir yer...
Çözülmesi imkansız HAYAT...