Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Resul Cengiz
Resul Cengiz

CÜMLELER DOĞRUDUR, SEN DOĞRU İSEN. DOĞRULUK BULUNMAZ SEN EĞRİ İSEN

  • hz.muhammed28.04.2003 - 20:00

    Onu özlüyorum....

  • mevlana28.04.2003 - 18:32

    Herkes mevlananın hoşgörüsünden insan sevgisinden bahseder. Ama uygulamaya geldimi bildiğini yapar...

  • necip fazıl kısakürek23.04.2003 - 11:51

    NECİP FAZILIN ÖDÜLLERİ

    1980 Türk Edebiyat Vakfı Türkçenin Yaşayan En Büyük Şairi
    1980 Kültür Bakanlığı Büyük Kültür Armağanı

  • necip fazıl kısakürek22.04.2003 - 10:44

    O GELSİN


    Akan suları çevir,
    Sıra dağları devir!
    O gelsin!

    Gönüllerde bir tasvir...
    Güneşi batmaz devir...
    O gelsin!

  • necip fazıl kısakürek22.04.2003 - 10:44

    BEKLENEN


    Ne hasta bekler sabahı,
    Ne taze ölüyü mezar.
    Ne de şeytan, bir günahı,
    Seni beklediğim kadar.

    Geçti istemem gelmeni,
    Yokluğunda buldum seni;
    Bırak vehmimde gölgeni,
    Gelme, artık neye yarar?

  • necip fazıl kısakürek16.04.2003 - 17:41

    Necip fazıl Türkçemizi şiirlerinde en iyi kullanan bir şairimizdir. Çile kitabı mükemmel...

  • mevlana16.04.2003 - 17:38

    Mevlana ne olursan ol gel demiş ama geldiğin gibi git dememiş. Gidergen dolu git manası vardır sözde

  • necip fazıl kısakürek08.03.2003 - 15:15

    Necip Fazıl Kısakürek (1905 - 1983)

    26 Mayıs 1905'da doğdu. Maraş'lı bir soydan gelen Necip Fazıl'ın çocukluğu, mahkeme reisliğinden emekli büyük babasının İstanbul Çemberlitaş'ta ki konağında geçti. İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız kolejleri ile Bahriye Mektebi'nde (Askeri Deniz Lisesi) tamamladı. Lisedeki hocaları arasında dönemin ünlülerinden Yahya Kemal, Ahmet Hamdi (Akseki) , İbrahim Aşkı gibi isimler vardı.


    İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdikten (1924) sonra gönderildiği Fransa'da Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümünde okudu. Paris'te geçen bohem günlerinden sonra, Türkiye'ye dönüşünde Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı. Bir Fransız okulu, Robert Kolej, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde hocalık yaptı(1939-43) . Sonraki yıllarında fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı.


    Şairliğe ilk adımını on yedi yaşında iken, annesinin arzusuyla başladı ve ilk şiirleri Yeni Mecmua'da yayımlandı. Milli Mecmua ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirdikten sonra, Paris dönüşü yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitapları onu çok genç yaşta çağdaşı şairlerin en önüne çıkararak edebiyat çevrelerinde büyük bir hayranlık ve heyecan uyandırdı. Henüz otuz yaşına basmadan çıkardığı yeni şiir kitabı Ben ve Ötesi (1932) ile en az öncekiler kadar takdir toplamayı sürdürdü


    Şöhretinin zirvesinde iken felsefi arayışlarını sürdürüp içinde yeni bir dönemin doğum sancısını hisseden Necip Fazıl için 1934 yılı gerçekten de hayatının yeni bir dönemine başlangıç olur. Bohem hayatını en koyu rengiyle yaşadığı günlerde Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile tanışır ve bir daha ondan kopamaz. Necip Fazıl' ın hemen tümünde üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar. Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak gibi piyesleri büyük ilgi görür. Bu eserlerden Bir Adam Yaratmak, Türk tiyatrosunun en güçlü oyunlarındandır.


    Necip Fazıl'ın şairliği ve oyun yazarlığı kadar önemli yönü, çıkardığı dergiler ve bu dergilerde çıkan yazılarla sürdürdüğü mücadeledir. Haftalık Ağaç dergisi(1936,17 sayı) dönemin ünlü edebiyatçılarının toplandığı bir okul olmuştur. Büyük Doğu dergisinde çıkan yazılarıyla İsmet Paşa ve tek parti (CHP) yönetimine şiddetli bir muhalefet sürdürmesi sonucu hakkında açılan çok sayıda davada yüzlerce yıl hapsi istendi, Cinnet Mustatili adlı eserinde hapishane anıları yer alır. Sık sık kapatılan ve toplatılan Büyük Doğu'nun çıkmadığı sürelerde günlük fıkra ve çeşitli yazılarını Yeni İstanbul, Son Posta, Babıalide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman gazetelerinde yayımlandı. Büyük Doğu'da çıkan yazılarında kendi imzası dışında Adıdeğmez, Mürid, Ahmet Abdülbaki gibi müstear isimler kullandı.1962 yılından itibaren de hemen hemen tüm Anadolu şehirlerinde verdiği konferanslarla büyük ilgi topladı.


    1980'de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü'nü, 'İman ve İslam Atlası' adlı eseriyle fikir dalında Milli Kültür Vakfı Armağanı'nı (1981) , Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü'nü (1982) almıştır. Ayrıca Türk Edebiyatı Vakfı'nca 1980'de verilen beratla 'Sultan-üş Şuara' (Şairlerin Sultanı) ünvanını kazanmıştır.

  • felsefe04.03.2003 - 12:40

    Bütün felsefeciler birbirini yalanlamaktan ve fikirklerini çürütmekten başka bie iş yapmazlar. Her felsefi akım diğerini çürütür. O halde hiç bir felsefeci doğru yolu bulabilmiş değildir. Çünkü kendinden sonraki de onun felsefesini yok edecektir. Bu acıdan insan aklıyla her zaman doğru yolu bulamaz

  • aşk04.03.2003 - 12:33

    Aşk Rubaileri / Mevlana

    Aklın gücü, cennetteki sırlarla ulu:
    Aşktan deliren, akıllıdır, sağduyulu.
    Sevdaya kapılmış yüreğin zorlu yolu,
    Görkemli yabancılıkla, özlemle dolu.
    *******
    Gitsin, güzelim, hepsi de, tek sen gitme.
    Ey dost, ey gam ortağı-bizden gitme.
    Ey gülbeşeker, şarap koy, iç, doldur, gül.
    Dünya süsü saki, allasen gitme.
    *******
    Bir gün şu çiçekli dal, dolar meyvayla;
    Bir gün döner istek adlı şahin, avla...
    Aşk imgesi, şimdi, bir gelip gitse bile,
    Bir gün gelir... artık hiç gitmez-asla!
    *******
    Bir tane canım var ama, yüz bin bedenim.
    Can neymiş? Neymiş ki beden? İşte ben’im.
    Bir başkası var ya: işte ben, ben! O, beni
    Sevsin diye bir başkası oldum kendim.
    *******
    Cennet gelecek, derler, içersin bade,
    Çevrende gülüp oynar huriler de...
    Madem sonumuz bu, şimdiden hem içeriz,
    Hem ellerimiz sevgilinin üzerinde.
    *******
    Biz aşkta reziliz: Bize hep yanlışlar,
    Sarhoşluk, cinnet ve günah yazmışlar.
    Sensin yaşamak, amaç, zaman sen-bu budur;
    Ey dost, madem sen varsın, her şey var.
    *******
    Ben aşıkım aşka; aşk da sevdalı bana.
    Aşık tene can-ten ise sevdalı cana.
    Bazen dolarım boynuna ben kollarımı,
    Bazen de sürükler beni canan yanına.
    *******
    Ben, işte dağım: sesim sözüm sevglimin.
    Ben, işte resim: ressamı sensin resmin.
    Benden geliyor sanma bu sözler-asla:
    Ses, işte, anahtarla açılmış kilidin.
    *******
    Aşk, özge ateştir: ısınır onda ayaz;
    Yandıkça o, taşlar yumuşar, sert kalamaz.
    Varsın aşık günaha girsin, hoş gör:
    Sevda şarabından içmiş-arlanmaz.
    *******
    Dön aşkın çevresinde: gün işte bu gün.
    Dön. Dön. Çılgın kalbini yermez dönüşün.
    Yangınla sınav-ölüm kalım-özge savaş:
    Vuslat bu, kucaklaşma, zifaf, mutlu düğün.
    *******
    'Aşk bir kuru ses, ' derler.-Sunturlu yalan.
    'Aşk umdun, 'derler, 'buldun, var oyalan.'
    Bizlerde saadet hep can içre olur...
    'Cennet yedi kat arşta' mı derler? Bu yalan.
    *******
    Aşkın gönlümle cenkleşirken-tam o an-
    Çırçıplak, yalnayak kaçıp gitti bu can.
    Kim bende akıl var sanmaktaysa deli...
    Benden sakınan: işte odur aklı olan.