Tarihî roman ve piyes yazarı. İstanbul’da doğdu. İlköğrenimini Nişantaşı İttihad ve Terakkî Mektebi’nde (1919) , ortaöğrenimini Gazi Osmanpaşa Ortaokulu ve Kabataş Lisesi’nde yükseköğrenimini Mühendis Mektebi ve Güzel Sanatlar Akademisi Mimarî Bölümü’nde yaptı. Adana Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü ile Millî Eğitim Bakanlığı’nda çalıştı. Sonra özel büro açtı. İstanbul’da öldü. Konularını Türk tarihinden alan, tarihsel romanları ile tanındı. Gençlerin ve ortaöğrenim öğrencilerinin severek okuduğu bir romancıdır. Romanlarının çoğu filme çekildi. Kozanoğlu piyesler de yazmıştır. İlk baskılarına göre romanları: 1. Kızıl Tuğ (1927) , 2. Seyyid Battal (1929) , 3. Boğaç Han (T. Demiray ile birlikte, 1929) , 4. Kaniıoğlu Kanturalı (1929) , 5. Boz Aygırlı (1929) , 6. Kara Çoban (1929) , 7. Küçük Korsan (1930) , 8. Kurtlar (1935) , 9. Küçük Kahraman (1935) , 10. Gültekin, Orhun Barkı Kahramanı (1936) , 11. Küçük Uçman (T. Demiray iie birlikte 1936) , 12. Kuduzlar Kraliçesi (T. Demiray ile birlikte, 1938) , 13. Kuş Adamın Maceraları (T. Demiray ile birlikte, 1938) , 14. Atlı Han (1942) , 15. Kozanoğlu (1943) , 16. Lâle Devrinde Patrona-lılar Saltanatı (1943) , 17. Malkoçoğlu (1943) , 18. Savcı Bey (1944) , 19. Kolsuz Kahraman (1945) , 20. Battal Gazi (1946) , 21. Türk Korsanları (1948) , 22. Şeydi Ali Reis (1951) , 23. Dağlar Delisi (1952) , 24. Fâtih Feneri (1952) , 25. Sene i van oğlu (1957) , 26. Hilâl ve Salip (1961) , 27. Algaya’nm Ölümü (1962) , 28. Altın Saçlı Kız (1962) , 29. Cengiz Han’ın Hazineleri (1962) , 30. Hülâgû’nun Gözdesi (1962) , 31. Kız Kulesi Kahramanı (1962) , 32. Tibet Canavarı (1962) , 33. Ağahan’m Yüzüğü (1963) , 34. Altın Hançer (1963) , 35. Boz kurt’un İntikamı (1963) , 36. Kızıl Kadırga (1963) , 37. Arena Kraliçesi (1964) , 38. Sarı Benizli Adam (1964) , 39. Kubllay Han’ın Gelini (1965) . Oyunları: 1. Kozanoğlu (1928) , 2. Tavşan Başı (1944) , 3. Tokat (1944) , 4. Sezar ve Kleopatra (1948) . Keloğlan‘in Hatıratı adlı bir eseri daha var.Kitaplarının tam bir listesi Yeni Yayınlar Mart-1967 sayısındadır
Abdullah Rıza Ergüven, 1925 Avanos’ta doğdu, 16 Ağustos 2001 İsveç’te öldü, ozan, yazar, denemeci, eleştirmen ve düşünbilimcidi. 1952′ de İstanbul Üniversitesi Türkoloji bölümü’nü bitirdi. Resmi bir kurumda çalışırken çeşitli baskı ve yıldırılar karşısında görevini bırakmak zorunda kaldı. 1967′ de İsveç’e gitti. Wennergrens Center’de (1968-1971) İsveççe ve yazını öğrenimi yaptı. Bir süre çevirmenlik (1972-1977) yaptı. 1978-1990′ da Stockholm Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, lektor, türkolog ve araştırıcı olarak çalıştı. 1990′ da emekliye ayrıldı.
Çeşitli dergi ve gazetelerde şiir, çeviri, inceleme-araştırma, eleştiri, deneme ve düşünbilimsel yazılarını yayımladı. Yapıtlarının sayısı 80′ i geçer. Yasak Tümceler romanında dine hakaret gerekçesiyle mahkum oldu. Abdullah Rıza Ergüven, 2001′ de öldü.
Eserlerinin bazıları
•Acı Sıcak •Açlık ve Savaş, •Ağaca Tırmanan Adam, •Anamız Ağlamış Bizim •Anı Dahi Anda Asmışlar •Başka Dünyalar, •Dinlerin Kökeni ve İslam’da Reform •Evren ve Yaratı •Evrenbilim ve Tanrı Kavramı •Gece de Güneş Doğar, •Huluppu Ağacı, •Huriler ve Gılmanlar, •Işığa Bir Adım •Kuyuya Düşen Ay, •Mağaradaki İnsan, •Milyonlar Kalkacak Ayağa •Sanat ve Erotizm, •Sonsuz Değişim •Şarabı Tanrılarla Yudumladık, •Şiirin Gerçeği Toplumdaki Yeri, •Tabancamın İpek Bağı •Tanrılar Neyi Yarattı, •Tanrıları Nasıl Yarattık / Tanrıların Ölümü! •Tarih Boyunca Gök Nesneleri Ufo •Üniversa-Kozmik Çorba •Yarınları Beklerken •Yaşamak Uğruna •Yasak Tümceler •Yunus Emre,
Özlemleri bitirirken, başlatır hasreti Doğa Ana Yaralı dudaklardan sevdalı nehirler dökülür, çatlamış topraklara. Sayılı günün içinden, son nefesin harcanışlarıdır yaşanan ki gün ağarmadan uyanmış denizler, güneş bekleniyor kıpırtısız.
Sokak şairlerinin okuduğu şiirler çarparak geçiyor kulaklarıma Güneşin sevgiyle büyüttüğü çiçeklerdir, Yosun kokulu sahil yollarında yürüyen insanlar Unutma ey hayat / çıplak kayalıklarında sabahlayan gönül sevdalarımı Bütün sevinçlerimi getirdim sana ılık gözyaşlarımla.
Kurumuş dudaklarımı ıslatan sular gibi dökülür, Yaşadığım kıyılardan içime memleket hasreti, Bardaktan boşalırcasına nisan yağıyor gözlerimde Ki, yağmur toprağa kavuşurken ne güzeldir İzlemek dalların suyu damlatışını…
Eğilir gül dalı yağmurlara, silinir hayata kırgınlığım Sen doğanın bedendeki yansıması gibisin ey gök! Denizler geçiyor içimden sonsuz mavilere dalga dalga Atlas ipek gibi her güzelliği görebiliyorum ufka uzanan… Yüreğimi avuçlarcasına uzatıyorsun, Gün bakışlı gülüşünle gözlerini gözlerime, Doğa gibi anaç, ana gibi sevecen.
Ey hayat; izliyor olmak güzel bir kuytu pencerede her şeyi Gündüzümde güneş, gecelerimde ay gibi parlarsın ey evren Yıldızların başımı döndürür saman yolu güzelliğinde Ki yarına yaşanası gün yüzünü açmalı güneş Mavileşmeli deniz Dalgalar okşamalı sahili usulca.
Suskundu, emeği yok sayılan insan, Dalgalar emekçinin yüzünün ağardığı yere vurur kendini Sahillerde bahar şiirleri dillenir, martıların sessizliğinde Belli ki ölen çocukların yasında, doğa ve deniz…
Şimdiyse, yitirdiklerimizden arta kalan baharlarda umudumuz var hala, Direncini yüreğine umut köprüsü yapan emekçiler Çeliğin kızılında yatırırlar örse, yüreklerini de Başlarlar göğsüne tutsak ettikleri umudu yumruklamaya Ki, dolu vurmazsa, belki yarına açar çiçeklerini hayat…
Ter kokusu karışmalı, yosun kokusuna ki; Açlığa mahkûm olmasın gelen günler. Şimdi doğanın katledildiği zamana yeniktir, Can suyu arayan çökük gözlü bedenler. Sonradan duyarım sevdanın buğusunda yanar olduğunu İçimde bir yosun parçası kımıldanır, Kor ateşlerde gezinerek, büyür özlem…
Özlem rüzgârları alır götürür beni gece vakti ışıldayan şehirlere, Rüzgârın söylediği şarkılar, yapışır özlem acısı yüreklere Ki üzerime çiseleyen yağmur damlacıklarında saklı gizli iç sızım, Kıyıyı tokatlayan dalgalarınla yüreğimi kırbaçlayan sendin Uyandırmadan beni, uzanmıştım sonsuzluğuna renkli düşlerin,
Bir türkü tutturup dönerken yorgun balıkçılar, Gün kızılı akşamlarda sığınaklarına, Dilimden notası yarım kalmış ezgiler dökülür mavi sularına Hani ormanın yeşilinde demlenirken hayat Denizin insanı deli eden maviliği var ya? Öylesine bulut olur, yağarım özgürlük düşlerime. Ümidin hasretine dokundurmak için dudaklarımı…
Bir özlem şarkısıdır hayat; Günden yarına umut devrederek büyüttüm bu sevdayı Varsay ki, gümüş işlemeli güneş, yarın senin için doğacak. Umut yeniden filizlenecek, bebeklerin ilk ağlayışlarında… Emekçi ellerin eklenmeli ellerime ki, deniz dediğin, deniz gibi olmalı, Sürmeliyiz motorları, yeniden yaşanası maviliklere…
ne duruyorsun orda :))
hayata dâir umutlarım vardı.
bir yaprağa bağlamıştım.
hazanla birlikte kayboldu.
savruldu rüzgârla,
göklerin sonsuzluğuna.
girdi yağmurla,
arzın derinliğine.
umutlarım yok oldu,
ansızın bir seher yelinde.
şair
gerçek yer
unuttum
o zaman nedir bilmezsin mutluluk
sözleri yılmaz erdoğana ait olup soner arıca tarafından seslendirilen güzel bir şiir
Tarihî roman ve piyes yazarı. İstanbul’da doğdu. İlköğrenimini Nişantaşı İttihad ve Terakkî Mektebi’nde (1919) , ortaöğrenimini Gazi Osmanpaşa Ortaokulu ve Kabataş Lisesi’nde yükseköğrenimini Mühendis Mektebi ve Güzel Sanatlar Akademisi Mimarî Bölümü’nde yaptı. Adana Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü ile Millî Eğitim Bakanlığı’nda çalıştı. Sonra özel büro açtı. İstanbul’da öldü.
Konularını Türk tarihinden alan, tarihsel romanları ile tanındı. Gençlerin ve ortaöğrenim öğrencilerinin severek okuduğu bir romancıdır. Romanlarının çoğu filme çekildi. Kozanoğlu piyesler de yazmıştır.
İlk baskılarına göre romanları: 1. Kızıl Tuğ (1927) , 2. Seyyid Battal (1929) , 3. Boğaç Han (T. Demiray ile birlikte, 1929) , 4. Kaniıoğlu Kanturalı (1929) , 5. Boz Aygırlı (1929) , 6. Kara Çoban (1929) , 7. Küçük Korsan (1930) , 8. Kurtlar (1935) , 9. Küçük Kahraman (1935) , 10. Gültekin, Orhun Barkı Kahramanı (1936) , 11. Küçük Uçman (T. Demiray iie birlikte 1936) , 12. Kuduzlar Kraliçesi (T. Demiray ile birlikte, 1938) , 13. Kuş Adamın Maceraları (T. Demiray ile birlikte, 1938) , 14. Atlı Han (1942) , 15. Kozanoğlu (1943) , 16. Lâle Devrinde Patrona-lılar Saltanatı (1943) , 17. Malkoçoğlu (1943) , 18. Savcı Bey (1944) , 19. Kolsuz Kahraman (1945) , 20. Battal Gazi (1946) , 21. Türk Korsanları (1948) , 22. Şeydi Ali Reis (1951) , 23. Dağlar Delisi (1952) , 24. Fâtih Feneri (1952) , 25. Sene i van oğlu (1957) , 26. Hilâl ve Salip (1961) , 27. Algaya’nm Ölümü (1962) , 28. Altın Saçlı Kız (1962) , 29. Cengiz Han’ın Hazineleri (1962) , 30. Hülâgû’nun Gözdesi (1962) , 31. Kız Kulesi Kahramanı (1962) , 32. Tibet Canavarı (1962) , 33. Ağahan’m Yüzüğü (1963) , 34. Altın Hançer (1963) , 35. Boz kurt’un İntikamı (1963) , 36. Kızıl Kadırga (1963) , 37. Arena Kraliçesi (1964) , 38. Sarı Benizli Adam (1964) , 39. Kubllay Han’ın Gelini (1965) . Oyunları: 1. Kozanoğlu (1928) , 2. Tavşan Başı (1944) , 3. Tokat (1944) , 4. Sezar ve Kleopatra (1948) . Keloğlan‘in Hatıratı adlı bir eseri daha var.Kitaplarının tam bir listesi Yeni Yayınlar Mart-1967 sayısındadır
Abdullah Rıza Ergüven, 1925 Avanos’ta doğdu, 16 Ağustos 2001 İsveç’te öldü, ozan, yazar, denemeci, eleştirmen ve düşünbilimcidi. 1952′ de İstanbul Üniversitesi Türkoloji bölümü’nü bitirdi. Resmi bir kurumda çalışırken çeşitli baskı ve yıldırılar karşısında görevini bırakmak zorunda kaldı. 1967′ de İsveç’e gitti. Wennergrens Center’de (1968-1971) İsveççe ve yazını öğrenimi yaptı. Bir süre çevirmenlik (1972-1977) yaptı. 1978-1990′ da Stockholm Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, lektor, türkolog ve araştırıcı olarak çalıştı. 1990′ da emekliye ayrıldı.
Çeşitli dergi ve gazetelerde şiir, çeviri, inceleme-araştırma, eleştiri, deneme ve düşünbilimsel yazılarını yayımladı. Yapıtlarının sayısı 80′ i geçer. Yasak Tümceler romanında dine hakaret gerekçesiyle mahkum oldu. Abdullah Rıza Ergüven, 2001′ de öldü.
Eserlerinin bazıları
•Acı Sıcak
•Açlık ve Savaş,
•Ağaca Tırmanan Adam,
•Anamız Ağlamış Bizim
•Anı Dahi Anda Asmışlar
•Başka Dünyalar,
•Dinlerin Kökeni ve İslam’da Reform
•Evren ve Yaratı
•Evrenbilim ve Tanrı Kavramı
•Gece de Güneş Doğar,
•Huluppu Ağacı,
•Huriler ve Gılmanlar,
•Işığa Bir Adım
•Kuyuya Düşen Ay,
•Mağaradaki İnsan,
•Milyonlar Kalkacak Ayağa
•Sanat ve Erotizm,
•Sonsuz Değişim
•Şarabı Tanrılarla Yudumladık,
•Şiirin Gerçeği Toplumdaki Yeri,
•Tabancamın İpek Bağı
•Tanrılar Neyi Yarattı,
•Tanrıları Nasıl Yarattık / Tanrıların Ölümü!
•Tarih Boyunca Gök Nesneleri Ufo
•Üniversa-Kozmik Çorba
•Yarınları Beklerken
•Yaşamak Uğruna
•Yasak Tümceler
•Yunus Emre,
Özlemleri bitirirken, başlatır hasreti Doğa Ana
Yaralı dudaklardan sevdalı nehirler dökülür, çatlamış topraklara.
Sayılı günün içinden, son nefesin harcanışlarıdır yaşanan
ki gün ağarmadan uyanmış denizler, güneş bekleniyor kıpırtısız.
Bozkırların soğuk ve yalnızlığı üşütür usumdaki sevdayı
İçimdeki özgürlük kuşları sığınak arıyor fırtınalı denizlerde,
Karardı gökyüzü, şimşekler çakıyor
Sesimde bıçak izi evren kızgın güneşin hışmına uğramış
Emek yağmasında istilacının,
Oysa gözyaşlarıyla ıslanırken gülümsüyor ayçiçekleri,
Eylem düzenliyor yüreğim pankart açmış karanlıklara…
Sokak şairlerinin okuduğu şiirler çarparak geçiyor kulaklarıma
Güneşin sevgiyle büyüttüğü çiçeklerdir,
Yosun kokulu sahil yollarında yürüyen insanlar
Unutma ey hayat / çıplak kayalıklarında sabahlayan gönül sevdalarımı
Bütün sevinçlerimi getirdim sana ılık gözyaşlarımla.
Kurumuş dudaklarımı ıslatan sular gibi dökülür,
Yaşadığım kıyılardan içime memleket hasreti,
Bardaktan boşalırcasına nisan yağıyor gözlerimde
Ki, yağmur toprağa kavuşurken ne güzeldir
İzlemek dalların suyu damlatışını…
Eğilir gül dalı yağmurlara, silinir hayata kırgınlığım
Sen doğanın bedendeki yansıması gibisin ey gök!
Denizler geçiyor içimden sonsuz mavilere dalga dalga
Atlas ipek gibi her güzelliği görebiliyorum ufka uzanan…
Yüreğimi avuçlarcasına uzatıyorsun,
Gün bakışlı gülüşünle gözlerini gözlerime,
Doğa gibi anaç, ana gibi sevecen.
Ey hayat; izliyor olmak güzel bir kuytu pencerede her şeyi
Gündüzümde güneş, gecelerimde ay gibi parlarsın ey evren
Yıldızların başımı döndürür saman yolu güzelliğinde
Ki yarına yaşanası gün yüzünü açmalı güneş
Mavileşmeli deniz
Dalgalar okşamalı sahili usulca.
Suskundu, emeği yok sayılan insan,
Dalgalar emekçinin yüzünün ağardığı yere vurur kendini
Sahillerde bahar şiirleri dillenir, martıların sessizliğinde
Belli ki ölen çocukların yasında, doğa ve deniz…
Şimdiyse, yitirdiklerimizden arta kalan baharlarda umudumuz var hala,
Direncini yüreğine umut köprüsü yapan emekçiler
Çeliğin kızılında yatırırlar örse, yüreklerini de
Başlarlar göğsüne tutsak ettikleri umudu yumruklamaya
Ki, dolu vurmazsa, belki yarına açar çiçeklerini hayat…
Ter kokusu karışmalı, yosun kokusuna ki;
Açlığa mahkûm olmasın gelen günler.
Şimdi doğanın katledildiği zamana yeniktir,
Can suyu arayan çökük gözlü bedenler.
Sonradan duyarım sevdanın buğusunda yanar olduğunu
İçimde bir yosun parçası kımıldanır,
Kor ateşlerde gezinerek, büyür özlem…
Özlem rüzgârları alır götürür beni gece vakti ışıldayan şehirlere,
Rüzgârın söylediği şarkılar, yapışır özlem acısı yüreklere
Ki üzerime çiseleyen yağmur damlacıklarında saklı gizli iç sızım,
Kıyıyı tokatlayan dalgalarınla yüreğimi kırbaçlayan sendin
Uyandırmadan beni, uzanmıştım sonsuzluğuna renkli düşlerin,
Bir türkü tutturup dönerken yorgun balıkçılar,
Gün kızılı akşamlarda sığınaklarına,
Dilimden notası yarım kalmış ezgiler dökülür mavi sularına
Hani ormanın yeşilinde demlenirken hayat
Denizin insanı deli eden maviliği var ya?
Öylesine bulut olur, yağarım özgürlük düşlerime.
Ümidin hasretine dokundurmak için dudaklarımı…
Bir özlem şarkısıdır hayat;
Günden yarına umut devrederek büyüttüm bu sevdayı
Varsay ki, gümüş işlemeli güneş, yarın senin için doğacak.
Umut yeniden filizlenecek, bebeklerin ilk ağlayışlarında…
Emekçi ellerin eklenmeli ellerime ki, deniz dediğin, deniz gibi olmalı,
Sürmeliyiz motorları, yeniden yaşanası maviliklere…
Abdullah Oral