Var edenin varlığının ispatı.. akıl ile ispatlanmaya kalkışıldığı zaman, insan beyninin sonsuz yorumlarıyla bir yer edinebilme çabasını çıkıyor ortaya..varlık delilleriyle ispat ister..bu deliller set çekilmemiş ve perdelenmemiş bir şuurla kişiyi tek hakikatle yüzleştirir..varoluş muhatab kılınma işidir..ruhun ten ile cana kavuşması ve hayatla müjdelenerek nimetlendirilmesi, varlığının bilincine varan kişiyi vadeli bir zaman ile sonsuz bir çağrının içine almaktadır..bu geçici varoluşculuğun tek kurtuluşu ise inancın sonsuz içerikleriyle yaratılıştaki incelikleri yakalayıp kul olma kavramına erişmekle mümkündür..inşallah..
aş mak tan gelen bir aşkınlığın içinde seyre dalmak gönül aleminin halini ve ahvalini...seyre dalmak onun rengiyle boyanan varlığın güzelliğini..aşk bilme işidir, tanıma işi.nasip..ki bu da sevdirenin sevdirdiklerine yüklediği mananın derinliğine ulaşmakla olur...her aşk aşkımıdır..aşk suretin ötesindede farklı bir gönül erinin lügatinda belkide sırlarına vakıf olunamamış bir tanımı içermektedir..aşkın e hali de hali den hali..ve en güzeli ben den sıyrılarak biz olma hali....ve aşk okuya bilme işi..okuya biliyorsan kainatın her güzelliğinde bir yüceliğin enginliğini. tanımışsın demektir aşk üzerine yaratılmış bu alemin sonsuz gerçekliğini.... dua dua avcumda aşkının göz yaşları aşk içinde kayboldun bırak avuntuları.. adı bir muamma ötedeki nefes.. şimdi saran ruhumu aşk adında altın bir kafes..
Ben gönül sahibi bir arifim,başka birine ihtiyacım yok,Hakk a ulaşmışım,diye böbürlenip durursun.. Senin bu halin bulanıuk suyun 'ben suyum niçin yardım arayacmışım'demesine benzer.. Nefsani isteklerle kirlenmiş olan gönlünü sen temiz günahsız bir gönül sandında gönül ehlinden,viliden kendini çektin ayırdın.. Dünyada yemek,içmek için yaşayan,süt ne bal sevdasına düşen,nefsani arzulara bulaşmış gönlünün,gerçekten gönül sayılmasını revamı görürsün... diyen mevlananın youtubebe de yer alan universiade 2005 açılış törenini mercan dedeyi dinlemk niyetiyle izledim..bir tören ama aklımın alamadığı görüntüler içeriyo..gösteri içerikli bir yaklaşım var..dönmekte bayanlar..bir dönüş ki ışıklarlarla renklendirilmiş..bir dönüş ki sukuttan uzak sadece görüntünün alkışlandığı şenlik havası..neyse eleştirmek haddimiz değil ama..ilginç geldi..mananın bu kadar renklendirilmesi..
gerçek...kişi tarafından hak olduğu doğru olduğu yüksek bir inançla bilinmek istenir.. her şeyin bütün boyutlarıyla gerçekliğine ulaşmak sadece imanla olur..insan bir anlık kendi dinleyişe sığınıpta hiçliğine dokunduğunda gerçeğiyle yüzleşebilir...gerçeklik tanıtır kendini..bu tanıtım fanilik ve bakilik kavramlarıyla insana bir kapı aralar.bir düşence yordamı sunar..insan birşeyin mutlak varlığını kanıtlarıyla ispatlamaya çalışır..bu ispat ilk ve en önemli olanıyla karşı karşıya bırakır kendini..yani kendi gerçekliğinin sırrıyla en gerçeğe ulaşma arsında yürümeye başlar..gerçeğim..çünkü zaman ve mekanla iç içeyim..beş duyu..ve bir alem içerisinde gerçekliğim bana faniliğimin varlığınıda haykırıyor..ama gerçek..hak olan gerçek her daim ebed ve ebedin tek Sahibi olanın zatının varlığını; evvel,ahir,zahir, batın ve baki olarak kendi hakimiyetinin yüceliğiyle ispatlayıp, çağrısıyla kişiyide kulluk bayutunda ulaştığı mertebeler sayesinde hak olan bu gerçeğe davet etmektedir....
dar düşünce içinde kalanlar için açılması zor bir kutu...kapasite algıların doğruldtusunda düşünmeye yeltendiklerinin yorumunu sana sunar..ama kişi kullanmaktan aciz olduğu bir beyini yönlendiremeyeceğine göre kapasitenin açıllması gelişmesi sadece ve sadece duanın ve ilmin ışığıyla gerçekleşir..bilmek veya öğrenmek kapasitenin yükselmesini içermez..kapesite daha farklı ortaya çıkar...insan beyni kayıt etme yeteğine sahiptir..hafıza her şeyi belleğinde saklar...kapesitesi gelişmiş insanlar beyinlerine yükledikleri bilgilerin dataylarında, yorum yapa bilme,düşüne bilme, çözüm ürete bilme gücüne ulaşmış insanlardır..bu oranla bağlantılı olarak ufukların açılması ve geniş düşünmeleri ile perde arkasındaki zahiri ve batını hakikatleri algılamalarıda değişiklik gösterecektir..
bunun üzerine doğmuşum vesselam..hep bana..hep O na..bir vuslat ki sanmazsın yolun ilk adımını atmışsın..hep bir hazırlık..ve aslında çok yol almana rağmen bu arzu durur hiç yol almamışlığın hissiyle içinde..ama yürürsün yürürsün..ötede bilirsin..az ilerde belkide..ve vuslat üzerine doğmuşum hep bana hep O na..kavuşmak murad olur bahtına..muradım budur.. vuslatın sınırına varmakla bir telaşa koyuluyorsun..acele etmem gerek yolda engel..yolda tuzak.yolda düş..yolda azık..yolda niyet ..ama yoldur bu..kavuşma arzsuzu..engel mi dinler.doğdun ilk çığlığınla ve vuslatın ötede.. yola devam..durmuşsun.. yorulmaman gerek..
bilginin efendisi olmak için,çalışmanın uşağı olmak şarttır.Balzac..
Var edenin varlığının ispatı..
akıl ile ispatlanmaya kalkışıldığı zaman, insan beyninin sonsuz yorumlarıyla bir yer edinebilme çabasını çıkıyor ortaya..varlık delilleriyle ispat ister..bu deliller set çekilmemiş ve perdelenmemiş bir şuurla kişiyi tek hakikatle yüzleştirir..varoluş muhatab kılınma işidir..ruhun ten ile cana kavuşması ve hayatla müjdelenerek nimetlendirilmesi, varlığının bilincine varan kişiyi vadeli bir zaman ile sonsuz bir çağrının içine almaktadır..bu geçici varoluşculuğun tek kurtuluşu ise inancın sonsuz içerikleriyle yaratılıştaki incelikleri yakalayıp kul olma kavramına erişmekle mümkündür..inşallah..
aş mak tan gelen bir aşkınlığın içinde seyre dalmak gönül aleminin halini ve ahvalini...seyre dalmak onun rengiyle boyanan varlığın güzelliğini..aşk bilme işidir, tanıma işi.nasip..ki bu da sevdirenin sevdirdiklerine yüklediği mananın derinliğine ulaşmakla olur...her aşk aşkımıdır..aşk suretin ötesindede farklı bir gönül erinin lügatinda belkide sırlarına vakıf olunamamış bir tanımı içermektedir..aşkın e hali de hali den hali..ve en güzeli ben den sıyrılarak biz olma hali....ve aşk okuya bilme işi..okuya biliyorsan kainatın her güzelliğinde bir yüceliğin enginliğini. tanımışsın demektir aşk üzerine yaratılmış bu alemin sonsuz gerçekliğini....
dua dua avcumda aşkının göz yaşları
aşk içinde kayboldun bırak avuntuları..
adı bir muamma ötedeki nefes..
şimdi saran ruhumu aşk adında altın bir kafes..
telvin...başka bir tarz..başka bir tını var.. beğenerek dinlediğim gerçek sanatçı..
Ben gönül sahibi bir arifim,başka birine ihtiyacım yok,Hakk a ulaşmışım,diye böbürlenip durursun..
Senin bu halin bulanıuk suyun 'ben suyum niçin yardım arayacmışım'demesine benzer..
Nefsani isteklerle kirlenmiş olan gönlünü sen temiz günahsız bir gönül sandında gönül ehlinden,viliden kendini çektin ayırdın..
Dünyada yemek,içmek için yaşayan,süt ne bal sevdasına düşen,nefsani arzulara bulaşmış gönlünün,gerçekten gönül sayılmasını revamı görürsün...
diyen mevlananın youtubebe de yer alan universiade 2005 açılış törenini mercan dedeyi dinlemk niyetiyle izledim..bir tören ama aklımın alamadığı görüntüler içeriyo..gösteri içerikli bir yaklaşım var..dönmekte bayanlar..bir dönüş ki ışıklarlarla renklendirilmiş..bir dönüş ki sukuttan uzak sadece görüntünün alkışlandığı şenlik havası..neyse eleştirmek haddimiz değil ama..ilginç geldi..mananın bu kadar renklendirilmesi..
gerçek...kişi tarafından hak olduğu doğru olduğu yüksek bir inançla bilinmek istenir.. her şeyin bütün boyutlarıyla gerçekliğine ulaşmak sadece imanla olur..insan bir anlık kendi dinleyişe sığınıpta hiçliğine dokunduğunda gerçeğiyle yüzleşebilir...gerçeklik tanıtır kendini..bu tanıtım fanilik ve bakilik kavramlarıyla insana bir kapı aralar.bir düşence yordamı sunar..insan birşeyin mutlak varlığını kanıtlarıyla ispatlamaya çalışır..bu ispat ilk ve en önemli olanıyla karşı karşıya bırakır kendini..yani kendi gerçekliğinin sırrıyla en gerçeğe ulaşma arsında yürümeye başlar..gerçeğim..çünkü zaman ve mekanla iç içeyim..beş duyu..ve bir alem içerisinde gerçekliğim bana faniliğimin varlığınıda haykırıyor..ama gerçek..hak olan gerçek her daim ebed ve ebedin tek Sahibi olanın zatının varlığını; evvel,ahir,zahir, batın ve baki olarak kendi hakimiyetinin yüceliğiyle ispatlayıp, çağrısıyla kişiyide kulluk bayutunda ulaştığı mertebeler sayesinde hak olan bu gerçeğe davet etmektedir....
dar düşünce içinde kalanlar için açılması zor bir kutu...kapasite algıların doğruldtusunda düşünmeye yeltendiklerinin yorumunu sana sunar..ama kişi kullanmaktan aciz olduğu bir beyini yönlendiremeyeceğine göre kapasitenin açıllması gelişmesi sadece ve sadece duanın ve ilmin ışığıyla gerçekleşir..bilmek veya öğrenmek kapasitenin yükselmesini içermez..kapesite daha farklı ortaya çıkar...insan beyni kayıt etme yeteğine sahiptir..hafıza her şeyi belleğinde saklar...kapesitesi gelişmiş insanlar beyinlerine yükledikleri bilgilerin dataylarında, yorum yapa bilme,düşüne bilme, çözüm ürete bilme gücüne ulaşmış insanlardır..bu oranla bağlantılı olarak ufukların açılması ve geniş düşünmeleri ile perde arkasındaki zahiri ve batını hakikatleri algılamalarıda değişiklik gösterecektir..
Kur an ı Kerim...
evrensel bir çağrıyı içermektir...
fasl-ı bahar...
bunun üzerine doğmuşum vesselam..hep bana..hep O na..bir vuslat ki sanmazsın yolun ilk adımını atmışsın..hep bir hazırlık..ve aslında çok yol almana rağmen bu arzu durur hiç yol almamışlığın hissiyle içinde..ama yürürsün yürürsün..ötede bilirsin..az ilerde belkide..ve vuslat üzerine doğmuşum hep bana hep O na..kavuşmak murad olur bahtına..muradım budur.. vuslatın sınırına varmakla bir telaşa koyuluyorsun..acele etmem gerek yolda engel..yolda tuzak.yolda düş..yolda azık..yolda niyet
..ama yoldur bu..kavuşma arzsuzu..engel mi dinler.doğdun ilk çığlığınla ve vuslatın ötede..
yola devam..durmuşsun.. yorulmaman gerek..