Madem ki insan denen varlığın yalnız olduğunu öğrendin,yalnızlığını özgürlüğe kat ve mutlu ol. Madem ki yaşam avuçlarına akmıyor,yalnızca göz pınarlarını ıslatıyor; çok büyük umutlar besleme. Madem ki bu kadar insan ve canlı acılara boğuluyor; pembe gözlüklerini çıkar ve silkin. Madem ki çirkinlikler güzellikleri milyon kez aşmış; yaşamınla ilgili her şeyi elinden geldiğince güzel kıl ki en azından küçük adacığın temiz kalsın. Madem ki dünya kan ve gözyaşı ile yıkanıyor.bırak senin adanda ne bir damla gözyaşı,ne de ufacık bir kan izi olsun.
Gayri meşru çocuk. Ustasına fırça bıraktıran ressam. Vejeteryan. Mucit makine mühendisi. Hümanist. Dünyanın ilk anatomi araştırmacılarından. Yalnız adam. Enstrüman mucidi.Müzisyen. Gizemli paranoyak. Mimar. Anne ve baba sevgisi görememiş çocuk. Heykeltraş. Eşcinsel. Optik araştırmacısı. Vatansız ve ailesiz. Uçak mucidi. Özgür ruh. İlk bilgin.
Sanata bilime,araştırmaya,sorgulamaya adanmış bir yaşam.Hakkında en çok araştırma yapılmış,yazı ve kitap yazılmış,film yapılmış bir adam. Dünyanın gelmiş geçmiş en popüler ismi.Bir o kadar da gizem yüklü. Bence Leonardo,araştırmacı,sorgulayan insanın en uç örneği.Bu kadar bilimsel bir kafa,aynı zamanda büyük bir sanatçı zekası birarada.Leonardonun deha bilim adamı kimliği,sanatçının da çok ciddi bilimsel bir beyne sahip olması gerekliğini de ispatlamaz mı?
Benim yaramaz kedim. Hayatımıza gökten zembille ineli yaklaşık dört ay oldu.Ama şimdide ev sahibi,koltuk sahibi,evin kralı,herkesin maskotu ve sevgilisi. Şu dört aydır Çömez'le daha bir insan oldum ve tabi huzurlu. Oysa sen çömezsin:senin bize değil,bizim sana öğretmemiz gerekmez miydi herşeyi? Sen bize saf sevginin nasıl olduğunu,huzuru,koşulsuz sahiplenmeyi,oyun oynamayı,keyif yapmayı...öğrettin. Sen çok yaşa emi!
Vincent Van Gogh ilk aşkım! 'Işığı ve özgürlüğü ara ve pek fazla batma bu dünyanın çamuruna.' 'Ama dünyanın çamuruna batmadan nasıl bulacaksın ışığı? Bulduğun ışık gerçekten aradığın ışık mıdır? Hem bulsan bile bu ışıkla neyi aydınlatacaksın? Tüm bu sorunların yanıtı kendisini bütünüyle resme verdiği zaman gelecektir. Çünkü özgürlük de,kurtarıcı ışık ta yaratıcılıktadır,resimdedir. Dünyanın çamuruna bulaşmanın tek yoludur yaratmak. Tek başına.Dünyanın bir yaratıcısı varsa eğer onun gibi.' Alıntılar Ferit Edgü'den
Türkiye'de ressam olmak ne kadar zorsa,eminin Şadan Bezeyiş olmak ta bir o kadar meşakkatlidir. Ressam Şadan Bezeyiş,eğitimini hem İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde,hem de İtalya'da yapmıştır.Yaşam boyu emeği bütün sanat eğitimini aşmış,onu dünyanın en önemli,ama Türkiye resim sanatı için de çok özel bir ressam yapmıştır. Bezeyiş Usta Türkiye'de soyut sanatın ilk ve en önemli temsilcilerindendir. İlk bakışta Bezeyiş'in resimlerinde İtalyan Fütürizminin etkisini görürüz.Ama Fütüristlerin resimleri ne kadar sanayileşme ve makine kokuyorsa; Bezeyiş'in resimleri de o kadar Pentür ve insan tüter. Bu resimlerdeki sanat gücü ve sıcaklık,izleyicisinin resim karşısında çakılıp kalmasına neden olur.'İşte resim bu! 'demekten kendinizi alamazsınız. Sonsuz ritm ve hareket ve canlılık ve resim...
Rembrandt...Işığın ressamı mı desek,karanlıkların ressamı mı? Bu, barok ressamların en özeli, sanatçıların en hası adam gibi adam,karanlıklar içinde ışığı bize gösterek daha çok vurgulamamıştır.Onu yüzyıllar önce yaşamış herhangi bir adam olmaktan çıkaran,tutkun resim sevdası ve sonsuz yetkinliğidir.Yaşamının her döneminde kendi portrelerini yapmış ve onun yaşının -yaşamının her adımına tanık olmamızı sağlamıştır.'Bunun ne önemi var? ' diyeceksiniz,biliyorum.Tanıklığınız Rembrandt gibi bir ressam içinse ondan gözünüzü ayırmayın,çok şey öğrenir ve yaşarsınız.
Ramize'yi gördüğünüzde onun ne kadar kendi halinde,sakin ve uysal bir kız olduğunu düşünürsünüz.Sarı,dümdüz saçlarıyla Avrupa çizgi filmlerinin sevimli köylü kızı gibi görünür.Oysa onun çizgi karekterleri bambaşka bir imaj çizerler.Bence Ramize Erer'i kahramanlarıyla özdeşleştirmeye kalkmayın.Çünkü,o kadınlar tam da çağımızın şehirli kadınlarıdır.Etli,butlu,her türlü hainlik ellerinden gelebilecek bu kadınlar,sarışın-sade-masum-zarif - küçük köylü kızın şehirli kadınları gözlemlemesi sonucu oluşmuş diye düşünürüm hep...
301 KERE HAYIR!
Daha ne kadar susacağız?
Daha ne kadar susturulacağız? .
Bu madde,bu zihniyet daha kaç kişiyi öldürecek?
Madem ki insan denen varlığın yalnız olduğunu öğrendin,yalnızlığını özgürlüğe kat ve mutlu ol.
Madem ki yaşam avuçlarına akmıyor,yalnızca göz pınarlarını ıslatıyor; çok büyük umutlar besleme.
Madem ki bu kadar insan ve canlı acılara boğuluyor; pembe gözlüklerini çıkar ve silkin.
Madem ki çirkinlikler güzellikleri milyon kez aşmış; yaşamınla ilgili her şeyi elinden geldiğince güzel kıl ki en azından küçük adacığın temiz kalsın.
Madem ki dünya kan ve gözyaşı ile yıkanıyor.bırak senin adanda ne bir damla gözyaşı,ne de ufacık bir kan izi olsun.
Ömür törpüsü,ergenlik çağı işkencesi,özgür çocuk ruhlarına işkence,amaçsız amaç,dershanelere rant kapısı.
Gayri meşru çocuk.
Ustasına fırça bıraktıran ressam.
Vejeteryan.
Mucit makine mühendisi.
Hümanist.
Dünyanın ilk anatomi araştırmacılarından.
Yalnız adam.
Enstrüman mucidi.Müzisyen.
Gizemli paranoyak.
Mimar.
Anne ve baba sevgisi görememiş çocuk.
Heykeltraş.
Eşcinsel.
Optik araştırmacısı.
Vatansız ve ailesiz.
Uçak mucidi.
Özgür ruh.
İlk bilgin.
Sanata bilime,araştırmaya,sorgulamaya adanmış bir yaşam.Hakkında en çok araştırma yapılmış,yazı ve kitap yazılmış,film yapılmış bir adam.
Dünyanın gelmiş geçmiş en popüler ismi.Bir o kadar da gizem yüklü.
Bence Leonardo,araştırmacı,sorgulayan insanın en uç örneği.Bu kadar bilimsel bir kafa,aynı zamanda büyük bir sanatçı zekası birarada.Leonardonun deha bilim adamı kimliği,sanatçının da çok ciddi bilimsel bir beyne sahip olması gerekliğini de ispatlamaz mı?
Benim yaramaz kedim.
Hayatımıza gökten zembille ineli yaklaşık dört ay oldu.Ama şimdide ev sahibi,koltuk sahibi,evin kralı,herkesin maskotu ve sevgilisi.
Şu dört aydır Çömez'le daha bir insan oldum ve tabi huzurlu.
Oysa sen çömezsin:senin bize değil,bizim sana öğretmemiz gerekmez miydi herşeyi? Sen bize saf sevginin nasıl olduğunu,huzuru,koşulsuz sahiplenmeyi,oyun oynamayı,keyif yapmayı...öğrettin.
Sen çok yaşa emi!
Vincent Van Gogh ilk aşkım!
'Işığı ve özgürlüğü ara ve pek fazla batma bu dünyanın çamuruna.'
'Ama dünyanın çamuruna batmadan nasıl bulacaksın ışığı?
Bulduğun ışık gerçekten aradığın ışık mıdır?
Hem bulsan bile bu ışıkla neyi aydınlatacaksın?
Tüm bu sorunların yanıtı kendisini bütünüyle resme verdiği zaman gelecektir.
Çünkü özgürlük de,kurtarıcı ışık ta yaratıcılıktadır,resimdedir.
Dünyanın çamuruna bulaşmanın tek yoludur yaratmak.
Tek başına.Dünyanın bir yaratıcısı varsa eğer onun gibi.'
Alıntılar Ferit Edgü'den
Türkiye'de ressam olmak ne kadar zorsa,eminin Şadan Bezeyiş olmak ta bir o kadar meşakkatlidir.
Ressam Şadan Bezeyiş,eğitimini hem İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde,hem de İtalya'da yapmıştır.Yaşam boyu emeği bütün sanat eğitimini aşmış,onu dünyanın en önemli,ama Türkiye resim sanatı için de çok özel bir ressam yapmıştır.
Bezeyiş Usta Türkiye'de soyut sanatın ilk ve en önemli temsilcilerindendir.
İlk bakışta Bezeyiş'in resimlerinde İtalyan Fütürizminin etkisini görürüz.Ama Fütüristlerin resimleri ne kadar sanayileşme ve makine kokuyorsa; Bezeyiş'in resimleri de o kadar Pentür ve insan tüter.
Bu resimlerdeki sanat gücü ve sıcaklık,izleyicisinin resim karşısında çakılıp kalmasına neden olur.'İşte resim bu! 'demekten kendinizi alamazsınız.
Sonsuz ritm ve hareket ve canlılık ve resim...
Rembrandt...Işığın ressamı mı desek,karanlıkların ressamı mı? Bu, barok ressamların en özeli, sanatçıların en hası adam gibi adam,karanlıklar içinde ışığı bize gösterek daha çok vurgulamamıştır.Onu yüzyıllar önce yaşamış herhangi bir adam olmaktan çıkaran,tutkun resim sevdası ve sonsuz yetkinliğidir.Yaşamının her döneminde kendi portrelerini yapmış ve onun yaşının -yaşamının her adımına tanık olmamızı sağlamıştır.'Bunun ne önemi var? ' diyeceksiniz,biliyorum.Tanıklığınız Rembrandt gibi bir ressam içinse ondan gözünüzü ayırmayın,çok şey öğrenir ve yaşarsınız.
Ramize'yi gördüğünüzde onun ne kadar kendi halinde,sakin ve uysal bir kız olduğunu düşünürsünüz.Sarı,dümdüz saçlarıyla Avrupa çizgi filmlerinin sevimli köylü kızı gibi görünür.Oysa onun çizgi karekterleri bambaşka bir imaj çizerler.Bence Ramize Erer'i kahramanlarıyla özdeşleştirmeye kalkmayın.Çünkü,o kadınlar tam da çağımızın şehirli kadınlarıdır.Etli,butlu,her türlü hainlik ellerinden gelebilecek bu kadınlar,sarışın-sade-masum-zarif - küçük köylü kızın şehirli kadınları gözlemlemesi sonucu oluşmuş diye düşünürüm hep...