Zaten zengin tartışma gündemimize son birkaç gündür Sultan Vahdeddin'in 'hain' olup olmadığı konusu da eklendi. Bunun kendi başına çok öncelikli, belirleyici bir konu olduğunu düşünmüyorum. Ancak bunun şu güne kadar bir 'olgu' olarak belletilme biçimi, ama bundan da önemlisi, şu günkü tartışılma biçimi, bunun Türkiye'nin bence birinci derecede önemli bir sorununu yeniden gündeme getirdiği kanısındayım. Ecevit'in bu konuda görüşünü dile getirmesini, Süleyman Demirel'in beklenmeyen müdahalesi izledi. Medyadan izlediğime göre Demirel, Hürriyet'i aramış ve 'Vahdettin'in hain olmadığını söylemek Türkiye'ye yararlı olur mu? ' diye sormuş. Daha sonra, Türkiye'de 'birlik ve beraberlik' yaratan referansların azaldığını, Atatürk'ün bu anlamda başlıca referans olduğunu, böyle bir referansa daha çok uzun süre ihtiyaç duyacağımızı eklemiş. Bunlar hepsi (ve bunlara ilişkin başka bazı konular) önemli ve tartışılması yararlı olacak şeyler. Ama ben özellikle ve öncelikle bir noktada yoğunlaşmak istiyorum. Bu, düşünce'ye ilişkin, 'yarar' kavramı. 'Gerçeklik' vardır ve tarih boyunca 'insan' dediğimiz varlığın en önemli uğraşı, 'gerçeklik'in ne olduğunu kavramaya çalışmak olmuştur. Onu hiçbir zaman bütünüyle kavrayamayacağımızı, olsa olsa ona yaklaşabileceğimizi artık biliyoruz -tam kavrayamayacağımızı kavramak da insanın bir başarısı. Bunu yapabilmenin aracı da, canlı varlıklar arasında yalnız 'insan'ın bir yetisi olan 'düşünme' yeteneği. Bu sıradan gerçeklikleri tekrarlamak gereğini duyuyorum, çünkü bunlar söylendiğinde 'Bunu bilmeyecek ne var' diyenler sonra da böyle şeyler hiç yokmuş gibi davranabiliyor. 'Gerçeklik', şuna buna yaradığı için değil, kendisi olduğu için önemlidir. Gerçeklik herhangi bir şeye yarayamaz, herhangi bir şeyin yararlılığı, ona ilişkin olarak tartışılabilir. Yerçekimi kuralları ya da suyun bileşimi gibi madde dünyasına ilişkin 'gerçeklikler' veya Vahdeddin'e 'vatan haini' denmesinin doğru olup olmadığı gibi insan hayatına, değerlerine ilişkin 'gerçeklikler', aradaki bütün farklara rağmen, sonunda 'gerçeklik' kategorisine girerler; dolayısıyla, incelenmeleri, tartışılmaları gerekir. Gerçekliğin 'kullanım değeri' gibi bir kategori, hiçbir yerde Türkiye'de olduğu gibi, uzun süreli ve yaygın bir hegemonya kurmamıştır. 'Vahdeddin'in hain olması bizim için yararlıdır' diye bir cümle kurduğumda, çok kişi bunun aslında saçma bir önerme olduğunu anlayabilir. Vahdeddin'in hain olduğunu düşünenler bile, bunun böyle ifade edilmesinin biçimsiz olduğunu söyleyecektir. Ama Demirel'in cümlesi, 'Onun hain olmadığını söylemek, Türkiye'ye ne fayda sağlayacak' mealinde bir cümle, bundan başka bir anlama geliyor mu? Burada Demirel de aslında özgün bir anlayışı, kendine özgü bir yaklaşımı dile getiriyor değil. Onun söylediği, Türkiye'nin egemen çevrelerinin öteden beri benimsediği bir tutumun sıradan bir örneği. Bu tutum, 'doğru' ve 'gerçek'le ilgili ve doğal olarak 'doğru' ve 'gerçek'in ne olduğunu araştıran 'insan düşüncesi' ile ilgili bir tutum. Buna göre, 'doğru'nun bizim için 'yararlı' olması gerekiyor ve dolayısıyla 'bizim için yararlı' olmadığını düşündüğümüz 'doğru'yu reddetmek durumundayız. Bu, bir toplum için korkunç bir durumdur.
Adamın karısını becerirsin(cinsel ilişkiye girersin) Adamın tepkisi: A) Kadını öldürür B) Kadını ve Sevgilisini öldürür C) Kadını ve Adamı öldürmez, olsun der D) Kadını terk eder E) Kendini Öldürür ... Sevgililer için, Kız erkeki öper Erkeğin tepkisi A) Kızı öper B) Gider başka bir kızı öper C) Teşekkür eder D) İyi öpemedin der E) Kıza yumulur ... Bakkal ile müşteri arasında: Müşteri bozuk olan malı(yoğurt olsun) geri getirir, Bakkalın tepkisi, A) Bana ne kardeşim deyip geri gönderir müşteriyi B) Hemen değiştirir ve bir de özür diler C) Satılan mal geri alınmaz kaidesini işletir D) O kadar gücüne gider ki, tükkanını kapatır E) Hakkını aramasından dolayı müşterisini takdir eder
ben bu terimi Kâr olarak kullanmak istiyorum. Şimdi bir terim daha açtırmayalım. Dün gece aklıma geldi(yani buraya gelmeden önce düşünüp de geliyorum :))
There is a car Deriz eee kâr?
Sonuç: Adam araba satıp alan biri. Ve bir başka adam bunu ziyarete geliyor. Satan adam diyor ki araba var; diğeri diyor ki, tamam anladık araba var; kârdan ne haber? Adam da böyle bir işe girişecekte, fizibilite(kelimeye bak) / altyapı çalışması yapıyor
tamam, yellenmekle(osurmak) ile ilgili bir misla vereyim. Genellikle, bizim toplumuzuda kınanan bir eylemdir osurmak. Amerikalilar ohhh, hiç de umurlarında değil adamların; ama bizde böyle değil. O yüzden bir topluluğun içinde, ani bir hareketinizden dolayı, sizden istemeyerek de olsa 'zart' adı altında, içi gaz dolu bir 'zarf' çıkarsa, eğer utanmayı biliyorsanız kulaklarınıza kızarırsınız; yüzsüzseniz: 'ne var ki bunda! her insan yapıyor, ne gerek var o zaman utanmaya! ' diyebilirsiniz. Utananlar için rezil durumlardan biridir. Bir de hatun filan varsa, anam, bir daha o toplulukla bir araya gelmemeye çalışın :))
kurtuluşa ereceğiz bir gün..ama bizi bırakmaya niyeti yok gibi
eppek..çocuklardan işitmiştim sanırım
bulmacalar için
eski dilde ekmek: nan
Yararlı Gerçek/Murat Belge/Radikal
Zaten zengin tartışma gündemimize son birkaç gündür Sultan Vahdeddin'in 'hain' olup olmadığı konusu da eklendi. Bunun kendi başına çok öncelikli, belirleyici bir konu olduğunu düşünmüyorum. Ancak bunun şu güne kadar bir 'olgu' olarak belletilme biçimi, ama bundan da önemlisi, şu günkü tartışılma biçimi, bunun Türkiye'nin bence birinci derecede önemli bir sorununu yeniden gündeme getirdiği kanısındayım.
Ecevit'in bu konuda görüşünü dile getirmesini, Süleyman Demirel'in beklenmeyen müdahalesi izledi. Medyadan izlediğime göre Demirel, Hürriyet'i aramış ve 'Vahdettin'in hain olmadığını söylemek Türkiye'ye yararlı olur mu? ' diye sormuş. Daha sonra, Türkiye'de 'birlik ve beraberlik' yaratan referansların azaldığını, Atatürk'ün bu anlamda başlıca referans olduğunu, böyle bir referansa daha çok uzun süre ihtiyaç duyacağımızı eklemiş.
Bunlar hepsi (ve bunlara ilişkin başka bazı konular) önemli ve tartışılması yararlı olacak şeyler. Ama ben özellikle ve öncelikle bir noktada yoğunlaşmak istiyorum. Bu, düşünce'ye ilişkin, 'yarar' kavramı.
'Gerçeklik' vardır ve tarih boyunca 'insan' dediğimiz varlığın en önemli uğraşı, 'gerçeklik'in ne olduğunu kavramaya çalışmak olmuştur. Onu hiçbir zaman bütünüyle kavrayamayacağımızı, olsa olsa ona yaklaşabileceğimizi artık biliyoruz -tam kavrayamayacağımızı kavramak da insanın bir başarısı.
Bunu yapabilmenin aracı da, canlı varlıklar arasında yalnız 'insan'ın bir yetisi olan 'düşünme' yeteneği.
Bu sıradan gerçeklikleri tekrarlamak gereğini duyuyorum, çünkü bunlar söylendiğinde 'Bunu bilmeyecek ne var' diyenler sonra da böyle şeyler hiç yokmuş gibi davranabiliyor.
'Gerçeklik', şuna buna yaradığı için değil, kendisi olduğu için önemlidir.
Gerçeklik herhangi bir şeye yarayamaz, herhangi bir şeyin yararlılığı, ona ilişkin olarak tartışılabilir.
Yerçekimi kuralları ya da suyun bileşimi gibi madde dünyasına ilişkin 'gerçeklikler' veya Vahdeddin'e 'vatan haini' denmesinin doğru olup olmadığı gibi insan hayatına, değerlerine ilişkin 'gerçeklikler', aradaki bütün farklara rağmen, sonunda 'gerçeklik' kategorisine girerler; dolayısıyla, incelenmeleri, tartışılmaları gerekir.
Gerçekliğin 'kullanım değeri' gibi bir kategori, hiçbir yerde Türkiye'de olduğu gibi, uzun süreli ve yaygın bir hegemonya kurmamıştır.
'Vahdeddin'in hain olması bizim için yararlıdır' diye bir cümle kurduğumda, çok kişi bunun aslında saçma bir önerme olduğunu anlayabilir. Vahdeddin'in hain olduğunu düşünenler bile, bunun böyle ifade edilmesinin biçimsiz olduğunu söyleyecektir. Ama Demirel'in cümlesi, 'Onun hain olmadığını söylemek, Türkiye'ye ne fayda sağlayacak' mealinde bir cümle, bundan başka bir anlama geliyor mu?
Burada Demirel de aslında özgün bir anlayışı, kendine özgü bir yaklaşımı dile getiriyor değil. Onun söylediği, Türkiye'nin egemen çevrelerinin öteden beri benimsediği bir tutumun sıradan bir örneği. Bu tutum, 'doğru' ve 'gerçek'le ilgili ve doğal olarak 'doğru' ve 'gerçek'in ne olduğunu araştıran 'insan düşüncesi' ile ilgili bir tutum. Buna göre, 'doğru'nun bizim için 'yararlı' olması gerekiyor ve dolayısıyla 'bizim için yararlı' olmadığını düşündüğümüz 'doğru'yu reddetmek durumundayız. Bu, bir toplum için korkunç bir durumdur.
Pis ayı (sı)
Etki ve Tepki
Kısasa Kısas
Adamın karısını becerirsin(cinsel ilişkiye girersin)
Adamın tepkisi:
A) Kadını öldürür
B) Kadını ve Sevgilisini öldürür
C) Kadını ve Adamı öldürmez, olsun der
D) Kadını terk eder
E) Kendini Öldürür
...
Sevgililer için,
Kız erkeki öper
Erkeğin tepkisi
A) Kızı öper
B) Gider başka bir kızı öper
C) Teşekkür eder
D) İyi öpemedin der
E) Kıza yumulur
...
Bakkal ile müşteri arasında:
Müşteri bozuk olan malı(yoğurt olsun) geri getirir,
Bakkalın tepkisi,
A) Bana ne kardeşim deyip geri gönderir müşteriyi
B) Hemen değiştirir ve bir de özür diler
C) Satılan mal geri alınmaz kaidesini işletir
D) O kadar gücüne gider ki, tükkanını kapatır
E) Hakkını aramasından dolayı müşterisini takdir eder
ben bu terimi Kâr olarak kullanmak istiyorum. Şimdi bir terim daha açtırmayalım.
Dün gece aklıma geldi(yani buraya gelmeden önce düşünüp de geliyorum :))
There is a car
Deriz eee kâr?
Sonuç: Adam araba satıp alan biri. Ve bir başka adam bunu ziyarete geliyor. Satan adam diyor ki araba var; diğeri diyor ki, tamam anladık araba var; kârdan ne haber?
Adam da böyle bir işe girişecekte, fizibilite(kelimeye bak) / altyapı çalışması yapıyor
icat etmek: İlk kez yeni bir şey yaratmak(TDK)
Bill'i Kill ettim
Bill'i killettim
Bill'i kirlettim :)
tamam, yellenmekle(osurmak) ile ilgili bir misla vereyim.
Genellikle, bizim toplumuzuda kınanan bir eylemdir osurmak. Amerikalilar ohhh, hiç de umurlarında değil adamların; ama bizde böyle değil.
O yüzden bir topluluğun içinde, ani bir hareketinizden dolayı, sizden istemeyerek de olsa 'zart' adı altında, içi gaz dolu bir 'zarf' çıkarsa, eğer utanmayı biliyorsanız kulaklarınıza kızarırsınız; yüzsüzseniz: 'ne var ki bunda! her insan yapıyor, ne gerek var o zaman utanmaya! ' diyebilirsiniz.
Utananlar için rezil durumlardan biridir. Bir de hatun filan varsa, anam, bir daha o toplulukla bir araya gelmemeye çalışın :))