Sen betonlar içinde ben senin özleminde Sen yangınlar içinde ben mazlumun türküsünde Aydınlığı aradık karanlıklar içinde Sen dünün hasretinde ben yarınların derdinde.
Sen bir yana ben bir yana dostlarımız bir yana, Bölünsek de, çözülsek de başkaldırdık zamana.
Güneşte kavruluruz kıraç topraklar gibi Hazanda savruluruz serseri yapraklar gibi Yalnızlığı yaşarız geride kalan gibi Düşer düşer kalkarız her Eylül' e isyan gibi.
Sen bir yana ben bir yana dostlarımız bir yana, Bölünsek de, çözülsek de başkaldırdık zamana.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Konya Yolu üzerindeki Eti Köprüsü'nün eskidiğini ve köprüde daralma yaşandığını ifade ederek bu yüzden köprünün yıkılarak yeniden yapıldığını söyledi. Melih Gökçek, 'Buranın altından hızlı tren geçecek. O yüzden de alt yapının tamamlanması lazım. Biz, Celal Bayar Bulvarı'nı Atatürk Orman Çiftliği'nin (AOÇ) içerisinden tren yoluna paralel olarak, Etimesgut'a kadar götüreceğiz' dedi. Köprünün yıkılarak yeniden yapılmasına ilişkin eleştirilere ilişkin ise Gökçek, 'Birisini zengin etmek için illa köprü mü yıkmak lazım? Şu anda Ankara'da planlamada, ilk etapta yapılacak 50 tane köprü var. Öyle olsa onları yaptırırım' diye konuştu.
'BU YOLU AÇACAĞIZ'
Dikmen'de inşası devam eden köprülerin tamamlanmasıyla birlikte buranın Ankara'nın çok ciddi bir trafik yükünü kaldıracağını ve özellikle de Dikmen'de trafiği rahatlatacağını ifade eden Melih Gökçek, bu köprülerin tamamlanmasının ardından Konya Yolu'nun karşı tarafında yer alan ODTÜ'nün içerisinden yolu devam ettireceklerini ve burayı Anadolu Bulvarı'na bağlayacaklarını söyledi. Gökçek şöyle devam etti: 'Gerçi ODTÜ, bu işe hiçbir zaman rıza göstermiyor ve şu anda 1000'lik plan bitmeden de burayı alamayız. Ama biz, şimdi 5000'lik plan yapıyoruz ODTÜ'ye. Ardından da 1000'lik plan yapılacak. Bu da çıktıktan sonra tapuya tescil ettireceğiz ve ODTÜ istese de istemese de biz bu yolu açacağız. Bir yasa var ve buna göre de yolları terk etmek zorundalar.'
ODTÜ'LÜ BİLİRKİŞİLERE SUÇLAMA AOÇ üzerinde yapımı düşünülen 6 altgeçidin Mimarlar Odası ve Çankaya Belediyesi tarafından açılan dava sonucu durdurulduğunu hatırlatan Gökçek, bilirkişilik yapan ODTÜ'lü öğretim üyelerini suçladı.
ODTÜ'lü öğretim üyelerinin daha önce ODTÜ'nün savunduğu gibi AOÇ'nin içinde hayvanat bahçesinin, spor alanlarının, yeşil alanlarının, kültür alanlarının yer alacağı bir plan projelendirdiklerini anlatan Gökçek, şöyle devam etti: 'Bu tarzda bir plan yaptık. Ancak mahkemeye müracaat ettiler, ODTÜ'den bilirkişi tayin edildi. Savunduklarının tam tersini savunup, 'Buraya hayvanat bahçesi yapamazsanız, buraya rekreasyon alanı yapamazsınız, spor alanı ve kültür alanı yapamazsınız' dediler. 'Ne yaparız? ' dedik, 'Burası tarım alanı olacak. Arpa ve buğday ekeceksiniz' dediler. İşte ODTÜ'nün dünya görüşü. İşin enteresan tarafı onlara göre AOÇ'nin içerisine böyle bir yol yapmak AOÇ'yi küçültmek anlamına gelirmiş. Tamamen ideolojik, siyasi yaklaşım. ODTÜ'nün bilirkişilerine 100 dava versinler Ankara Büyükşehir Belediyesi ile ilgili olarak, 99'unda aykırı karar verirler.'
GÖKÇEK'E TEPKİ YAĞDI Melih Gökçek’in, Dikmen trafiğini rahatlatmak için ODTÜ'nün içinden yol geçirmekte kararlı olduğunu açıklaması büyük tepkiye neden oldu. Konuyu Birgün’e değerlendiren ODTÜ Basın Bürosu'ndan Aylin Turgut, 'Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin üniversitemizden yol geçirme isteği yeni değil. Geçtiğimiz aylarda bu yönde bir plan değişikliğine gidildi. Ancak üniversitemizin yaptığı başvuru sonucunda mahkeme yürütmeyi durdurma kararı aldı. Yargı süreci devam ediyor' dedi.
Mimarlar Odası Ankara Şubesi Sekreter Üyesi Yeşim Uysal, “Alt ve üstgeçitleri arttırarak ya da yolları genişleterek trafiği rahatlatmak düşüncesi 1970’li yılların başında terk edildi. Gökçek ise yeni bir şey keşfetmiş gibi bu konuda ısrar ediyor” dedi.
Gökçek’in ODTÜ’de yıkım yapacağını açıklamasının ardından büyük tepkiler aldığını hatırlatan Uysal, buna rağmen Gökçek'in böyle açıklamalara devam etmesinin hoş olmadığını bildirdi, 'Bilim ve hukuk Gökçek’in söylediklerini desteklemediği gibi aksini söylüyor. Gökçek, ODTÜ’den yol geçireceğine bizlere metro çalışmalarıyla ilgili bilgi versin” değerlendirmesini yaptı. Uysal, trafiği rahatlatmak için yapılması gerekenler arasında toplu taşım araçlarını kullanmayı özendirmek olduğunu belirtti.
ŞEHRİN KALBİNE HANÇER Peyzaj Mimarları Odası Genel Sekreteri Redife Kolçak ise Gökçek’in AOÇ'da yapmak istediği inşaata yürütmenin durdurulması kararı alınmasıyla ODTÜ’yü zorlamaya başladığını ifade etti. Kolçak, Başkan Gökçek’in ODTÜ Öğretim üyelerinin konuyla ilgili bilimsel raporlarını dahi sokak diliyle eleştirdiğini belirterek, “Bu ne cüret? ” diye sordu. Gökçek’in algı güçlüğü yaşadığını ifade eden Kolçak, “Bilimsel zekaya sahip olmayan insanların bilimsel düşünememesi de normaldir. ODTÜ’den geçirilecek herhangi bir yol, hayatı felç eder. Gökçek şehrin kalbini hançerlemekten vazgeçmeli” dedi.
İMO Ankara Şube Başkanı Nevzat Ersan ise şöyle konuştu: “Son dönemde ODTÜ arazisi ve Eymir Gölü üzerindeki planlarıyla gündeme gelen Gökçek, bu planlar konusunda karşılaştığı güçlü muhalefetin rövanşını şimdi de ‘yol geçirmek’ bahanesiyle ODTÜ’den almaya çalışıyor. Gökçek’in görmeye alıştığımız art niyetli tavrı bu olayda da kendini gösterdi. Belediye Başkanı, ODTÜ ile olan anlaşmazlıkları ve kişisel hırsıyla süslediği tüccar belediyecilik anlayışının yeni bir örneğini veriyor.” Ersan, Gökçek’in kentin imar planlarını kullanarak ODTÜ arazisini parçalamayı ve böylece oraya sızmayı planladığını ifade etti.
***
Gökçek Dikmen’deki cemevini hedef gösterdi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, önceki gece SES TV'de konuk olduğu programda Dikmen Vadisi’nde yaşanan gelişmelere dair açıklamalarda bulundu.
Ankara’da kentsel dönüşüme karşı direnen Dikmen Vadisi halkının Barınma Hakkı Bürosu’nun kundaklanması olayına dair konuşan Gökçek konuya dair çelişkili ifadeler kullandı. İlk önce büronun yöre sakinleri tarafından yakılmış olabileceğini ima eden, ancak konuşmasının devamında gerçekte büronun yanmadığını savunan, daha sonra da büronun benzin ile yakıldığını dile getiren Gökçek; Barınma Hakkı Bürosu’nun kundaklanması olayında bir görgü tanığı tarafından fark edilen aracın plakasının alınamamış olmasını, yöre sakinlerinin iddialarını çürüten bir veri olarak sundu.
Gökçek, kundaklanma olayından 2 gün önce Dikmen Vadisi’ne gelerek, “keşif yaptığını” kabul etti ve bu sırada çektirdiği büronun görüntülerini, “yıkıma karşı yöre sakinlerinin büro çevresinde hazırlık yaptığının kanıtı” olarak program sırasında yayınlandı.
CEMEVİ DE YANACAKMIŞ! Gökçek konuşmasının devamında; bu sefer de Dikmen Vadisi’nde bulunan Cemevi’ni hedef gösterdi. Yöre halkının boş bir gecekonduyu işgal ederek Cemevi haline getirdiğini iddia eden ve buranın da yıkılacağını söyleyen Gökçek, daha da ileri giderek, yakın bir zamanda Cemevi’nin de kundaklanacağını ve bu olayın “provokasyon yaratmak isteyen” yöre sakinleri tarafından yapılacağını söyledi. Gökçek’in belediye başkanlığından ve kentsel dönüşüm projesinden çok önce kurulmuş olup, 1991'den bu yana ibadete açık bulunan Cemevi’nin de yakılacağı “kehanetinde” bulunan Gökçek’in konuşmasının ardından Dikmen Vadisi’nde yaşayan halk gecenin geç saatlerinde Cemevi önünde toplandı. Gökçek’in, Barınma Hakkı Bürosu’ndan sonra şimdi de Cemevi’ne yönelik bir saldırı hazırlığında olduğunu söyleyen yöre halkı, Cemevi yakınına barikatlar kurdu ve nöbet tutmaya başladı.
Öte yandan Gökçek Dikmen Vadisi halkına yönelik yine yıkım tehdidinde bulunarak, bu ay sonuna kadar yörede toplu yıkım yapacağını söyledi. Dikmen Vadisi halkının hukuk danışmanlığını ve avukatlığını üstlenmiş bulunan Av.Ender Büyükçulha’yı hedef gösteren Gökçek, Büyükçulha’nın “halkı örgütlediğini ve kışkırttığını”, “sırf kendi iktidarına ve AKP iktidarına muhalefet etmek için yöre halkını yönlendirdiğini” savundu. Sendika.org
Darbe Karşıtı Platform tarafından Erdal Eren anısına düzenlenen etkinlikte, konuşan Erdal Eren’in mücadele ve hapishane arkadaşları; O’nun direngenliği, devrim inancı ve kararlı kişiliğini anlattılar. Darbe Karşıtı Platform tarafından Erdal Eren anısına düzenlenen etkinlikte, konuşan Erdal Eren’in mücadele ve hapishane arkadaşları; O’nun direngenliği, devrim inancı ve kararlı kişiliğini anlattılar. Eren’in yoldaşları; “Acaba şimdi Kenan Evren mi yaşıyor, yoksa Erdal Eren mi yaşıyor? ” diye sordular. Önceki akşam Ekin Sanat Merkezi’nde düzenlenen etkinlik, üç opera sanatçısının Nurhak adlı şarkıyı okumasıyla başladı. Erdal Eren’in mücadele arkadaşı Meral Bekar, 27-28 Ağustos’a kadar Necdet Adalı ile aynı koğuşta kalan Erdal ile Mamak Cezaevi’nde karşılaşmalarını ve idam sonrasındaki gelişmeleri anlattı. Bekar, daha sonra cezaevindeyken kadınlar koğuşu tarafından Erdal için yazılan türküyü okudu. Ankara 78’liler Derneği Sekreteri İlyas Danyeli ise Erdal’ın devrim inancını çelikleştiren yetenekleri ile mücadele yerini aldığını dile getirerek, “Cellatların suratına karşı söylediği sözlerde, büyük bir devrimcinin eşsiz kişiliğini görürüz” dedi. ‘Çocuklar hala öldürülüyor’ Erdal’ın cezaevinden arkadaşı Selahattin Deniz ise “Erdal Eren 13 Aralık 1980’de asıldı. Acaba şimdi Kenan Evren mi yaşıyor, yoksa Erdal Eren mi yaşıyor? Acaba Raci Tetik mi yoksa Erdal Eren mi yaşıyor? Deniz Gezmiş mi yaşıyor? Kim yaşıyor? Yaşamak nasıl tanımlanacak? ” sözleri, salondan alkışlarla karşılık buldu. Deniz, bu halka darbeyi reva görenlerin her gün onursuzca öldüklerini ama Erdal Eren’in bir kere ve onurluca yaşamını kaybettiğini ifade etti. Emek Partisi Ankara İl Yöneticisi İbrahim Akkaya da 12 Eylül düzeninin hala sürdüğünü belirtti. Eyüp’te anma Eyüp Emek Gençliği’nin yaptığı bir etkinliklErdal Eren’i andı. Gençler Erdal Eren’in mücadelesini daha ileriye taşıma sözü verdiler. Etkinlikte, Refhan Tümer Lisesi’nden bir öğrenci Erdal Eren’in hayatını anlattı. Şarküteri işçisi Fetih Doğru Erdal Eren için kendi yazdığı şiiri okudu. Emek Gençliği Merkez yöneticisi Mustafa Kahveci ise konuşmasında Erdal Eren’ın bugün parasız eğitim için mücadele edenlerin, sanayi sitelerinde insanca bir ücret için mücadele edenlerin şahsında yaşadığını söyledi. Lise öğrencilerinin yoğun olarak katıldığı etkinlik Şair Tevfik Taş’ın dia gösterimi eşliğinde yaptığı konuşma ile devam etti. Fotoğraflarla Eren’i var eden koşulları anlatan Tevfik Taş, “Erdal Eren’in 17 yaşında olması üzerine sürekli vurgu yapılır. Yaşı büyük olsa hak etmiş miydi asılmayı? ” diyerek idamın hukuksuzluğuna vurgu yaptı. (Ankara-İstanbul/EVRENSEL)
Bir çocuk var biliyor musunuz? Mor ve Ötesi’nin şu parçasında geçer; “bir darbe / geldi başıma / bir darbe / erdal'ı gördüm / darağacında” Ve Sezen Aksu son bakış parçasında onu anlatır: “Acı yüzler kurşun gibi izler / Son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda” Grup Yorum’un Büyü adlı parçasında söylenir: “Büyüyüp de 17’ine geldiğinde baban sana idamlar alacak” diye. Yine Grup Günola söylemiştir: “küçücük gözleri incecik elleri kocaman yüreğiyle: Erdal'ım” Veya Ali Ekber Eren anlatır türküsünde: “Ankara adı kara / bu yara başka yara / on yedi yaşındaydı / kıyılır mı Erdal'a” Bir çocuk var biliyor musunuz? Bundan 27 yıl önce 17 yaşındaydı. Türkiye’de o yıllarda var olan kitle muhalefetinin önünü kesmek isteyen egemenlerin gözünü ölesiye korkuttu. Bir çocuktu, Erdal Eren; 17 yaşında, günlerce ağır işkencelere direnip sonunda da idam edilen. Ve ipi geçirdiklerinde narin boynuna, içi titremeden ölmesini bilen…
Partili bir genç militan Erdal’a bütün zor anlarında direnme gücü veren ise, ölüme bir nefes kala sesi bütün duvarları da aşacak denli ismini haykırdığı partisiydi. Erdal Eren’in en önemli özelliği de bu sayılabilir: örgütlü mücadele vermesi. O kahramanlık için yapmamıştır hiçbir şeyi. Bir alçakgönüllülük örneğidir Erdal’ın ölüme korkusuzca gitmesi. Bayrağını Denizlerden devralmıştı ve tarihsel sorumluluğunun bilincini taşıyordu Erdal. Ve hayatın her alanında zaten sürekli mücadele ediyordu. Çevresinde gördüğü tüm çelişkiler onu sosyalizmi benimsetmeye yöneltmişti. Erdal Eren, sosyalizmi kurmanın ancak işçi sınıfının partisinde mücadele etmekle gerçekleşebileceğini düşünüyordu. Örgütlü mücadele… Çünkü tek başına bir hiçten başka bir şey değildir bir insan ve bütün yetenekleri, bütün bildikleri ancak diğeriyle birlikte olduğu zaman bir anlam kazanır, bir sonuca ulaşır. Bu yüzden Erdal Eren, ölümünün üzerinden geçen bunca yıla rağmen, onu Erdal Eren yapan mücadelesiyle hala yaşatılmaktadır.
Erdal Eren olmak Bizlerden daha önce büyük zorluklarla ve büyük fikirlerle tanışmış olmasına karşın, Erdal da bizim gibi bir gençti; gülmesini severdi mutlaka, onu kızdıran şeyler vardı. Annesi, babası, arkadaşları, mutlu anları, yaşadığı zorluklar… Bunlar hayatının parçasıydı. Hem bizlerden biriydi, hem de o büyük tarihsel akışa katılmıştı. Bizler ne yapıyoruz bugün? Her gün okul-ev ya da iş-ev arasında gidip gelmekten başka… Hayatımızda türlü türlü zorluklar, sıkıntılar yaşarken, içimize kapanmayı tercih etmek ya da bireysel kurtuluş yolları aramak bir çözüm olabilir mi? Hele de bizimle aynı dertleri, sorunları, özlemleri ve talepleri paylaşanlar varken… Ya da başarısızlığa uğramak yıldırabilir mi bizi Erdal fotoğraflarından gözlerimizin içine bakarken? Erdal Eren olmak, her gün çarpışmaktır burjuvaziyle, bizi bugünsüz ve geleceksiz bırakanlarla. Bugün Erdal Eren olmak, hayatımızı 3 saate sığdırmamızı isteyen ÖSS’ye karşı mücadele etmektir. Bilimsel, demokratik, özerk üniversitenin yaratılması için çabalamaktır. Kürt sorununda korkusuzca dik durabilmektir bütün karşı baskılanmalara. Bizi kuşatmaya çalışan ateşten şovenizm çemberini barış! çığlıklarıyla yarıp çıkmaktır. Sendika ve sigorta haklarımız için bir araya gelmektir, Bilmek, anlamak, duymak ve birlik olmaktır. Sesimizi duyurmaktır. Ve okullarımız, atölyelerimiz ve sokaklar birer kavga alanıdır bizim için. Erdal olmanın yolu gençlik kitleleri içinde günlük mücadeleyi örmekten geçer; adım adım Erdal Eren olunur. Kimdir Erdal? Erdal, bizim gökçefidan yoldaşımız; her gün yaptıklarımızla elini tutmaya bir adım daha yaklaştığımız...
Erdal’ın mahkemedeki son sözleri: 'Sayın Yargıçlar; Türkiye’de ve dünyada görülmemiş bir yargılama usulüyle karşı karşıyayız. Bu davanın o kadar çabuk sonuçlandırılmak istenmesi, olay dahi anlaşılmadan, yukarıdan gelen emirlerle çoktan verilmiş bir kararın formalitesini yerine getirdiğinizi gösterir. Benim hakkımdaki kararın üst düzeydeki sıkıyönetim komutanları tarafından verildiği o kadar açıktır ki, normal hukuk usulleri dahi ayaklar altına alınmıştır.”
Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği (YDGD) üyesi ve ODTÜ öğrencisi Sinan Suner duvara yazılama yaparken, dönemin MHP’li bakanı Cengiz Gökçek’in koruması Süleyman Ezendemir tarafından kurşunlanmış ve iki saat karakolda ifadesi alındıktan sonra hastaneye giderken kan kaybından ölmüştür. Erdal Eren’in de aralarında bulunduğu beş yüzü aşkın genç Sinan Suner’in öldürülmesini protesto etmek için, olayın olduğu yerde bir korsan gösteri düzenler. Gösteri bitip kitle dağılırken olaya bir askeri tim müdahale eder ve yaşanan arbede de Zekeriya Önge isimli bir er ölür. Olayda gözaltına 24 kişiden Erdal Eren silahla yakalanmııştır ve bu yüzden Önge’nin öldürülmesi onun üzerine yıkılır ve tüm hukuk usulleri de hiçe sayılarak, hızlı bir biçimde (gözaltına alındıktan 46 gün sonra) üç celsede idama mahkum edilir. Bu süreç o kadar hızlı işlemiştir ki Erdal Eren’in davanın ilk celsesinde avukat tutmaya bile fırsat bulamamıştır. Erdal Eren’in henüz 17 yaşında olması, tanıkların ifadeleri, deliller ve dünya kamuoyunun da tepkisi idamı engelleyememiştir. Kenan Evren meşhur asmayalım da besleyelim mi lafını Erdal Eren için söylemiştir.
12 EYLÜL FAŞİST CUNTASI BİTMEDİ YARGISYLA DEMOKRASİYE SALDIRILARIYLA HALA ARAMIZDA YAŞIYOR GEZİNİYOR! ! ...
UZUN BOYLU CÜCELER! ! ..
hey cüceler cüceler
uzun boylu cüceler
cücelerle doludur
uzun uzun geceler
uzun uzun geceler
bazen şirket yönetir
bazen ülkeler olur
bazen seni beğenmez
çalım satar cüceler
çalım satar cüceler
barlara tüneyenler
sonradan türeyenler
durmadan üreyenler
ah cüceler cüceler
ah cüceler cüceler
boyları fidan gibi
akıl ise mercimek
cehaletse diz boyu
ah cüceler cüceler
ah cüceler cüceler
itişir kakışırlar
kıskanır sataşırlar
arada kapışırlar
ah cüceler cüceler
ah cüceler cüceler
uzun uzun elleri
kararmış yürekleri
çok laf yapar dilleri
ah cüceler cüceler
ah cüceler cüceler
hey cüceler cüceler
uzun boylu cüceler
cücelerle danseder
kendi gibi cüceler
kendi gibi cüceler
bu şarkıyı söyledik
çocuklar gülsün diye
cüceler kızsın diye
ah cüceler cüceler
ah cüceler cüceler
HERŞEYDEN EMİN VE MUTLU CÜCELER YANİ BEŞ PARA ETMEZ ASALAKLAR?
EYLÜLDE İSYAN GİBİ
Sen betonlar içinde ben senin özleminde
Sen yangınlar içinde ben mazlumun türküsünde
Aydınlığı aradık karanlıklar içinde
Sen dünün hasretinde ben yarınların derdinde.
Sen bir yana ben bir yana dostlarımız bir yana,
Bölünsek de, çözülsek de başkaldırdık zamana.
Güneşte kavruluruz kıraç topraklar gibi
Hazanda savruluruz serseri yapraklar gibi
Yalnızlığı yaşarız geride kalan gibi
Düşer düşer kalkarız her Eylül' e isyan gibi.
Sen bir yana ben bir yana dostlarımız bir yana,
Bölünsek de, çözülsek de başkaldırdık zamana.
AHMET KAYA
MELİH GÖKÇEK ATEŞLE OYNUYOR
DİKMEN'DEKİ CEMEVİNİ HEDEF GÖSTERDİ
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Konya Yolu üzerindeki Eti Köprüsü'nün eskidiğini ve köprüde daralma yaşandığını ifade ederek bu yüzden köprünün yıkılarak yeniden yapıldığını söyledi. Melih Gökçek, 'Buranın altından hızlı tren geçecek. O yüzden de alt yapının tamamlanması lazım. Biz, Celal Bayar Bulvarı'nı Atatürk Orman Çiftliği'nin (AOÇ) içerisinden tren yoluna paralel olarak, Etimesgut'a kadar götüreceğiz' dedi. Köprünün yıkılarak yeniden yapılmasına ilişkin eleştirilere ilişkin ise Gökçek, 'Birisini zengin etmek için illa köprü mü yıkmak lazım? Şu anda Ankara'da planlamada, ilk etapta yapılacak 50 tane köprü var. Öyle olsa onları yaptırırım' diye konuştu.
'BU YOLU AÇACAĞIZ'
Dikmen'de inşası devam eden köprülerin tamamlanmasıyla birlikte buranın Ankara'nın çok ciddi bir trafik yükünü kaldıracağını ve özellikle de Dikmen'de trafiği rahatlatacağını ifade eden Melih Gökçek, bu köprülerin tamamlanmasının ardından Konya Yolu'nun karşı tarafında yer alan ODTÜ'nün içerisinden yolu devam ettireceklerini ve burayı Anadolu Bulvarı'na bağlayacaklarını söyledi. Gökçek şöyle devam etti: 'Gerçi ODTÜ, bu işe hiçbir zaman rıza göstermiyor ve şu anda 1000'lik plan bitmeden de burayı alamayız. Ama biz, şimdi 5000'lik plan yapıyoruz ODTÜ'ye. Ardından da 1000'lik plan yapılacak. Bu da çıktıktan sonra tapuya tescil ettireceğiz ve ODTÜ istese de istemese de biz bu yolu açacağız. Bir yasa var ve buna göre de yolları terk etmek zorundalar.'
ODTÜ'LÜ BİLİRKİŞİLERE SUÇLAMA
AOÇ üzerinde yapımı düşünülen 6 altgeçidin Mimarlar Odası ve Çankaya Belediyesi tarafından açılan dava sonucu durdurulduğunu hatırlatan Gökçek, bilirkişilik yapan ODTÜ'lü öğretim üyelerini suçladı.
ODTÜ'lü öğretim üyelerinin daha önce ODTÜ'nün savunduğu gibi AOÇ'nin içinde hayvanat bahçesinin, spor alanlarının, yeşil alanlarının, kültür alanlarının yer alacağı bir plan projelendirdiklerini anlatan Gökçek, şöyle devam etti: 'Bu tarzda bir plan yaptık. Ancak mahkemeye müracaat ettiler, ODTÜ'den bilirkişi tayin edildi. Savunduklarının tam tersini savunup, 'Buraya hayvanat bahçesi yapamazsanız, buraya rekreasyon alanı yapamazsınız, spor alanı ve kültür alanı yapamazsınız' dediler. 'Ne yaparız? ' dedik, 'Burası tarım alanı olacak. Arpa ve buğday ekeceksiniz' dediler. İşte ODTÜ'nün dünya görüşü. İşin enteresan tarafı onlara göre AOÇ'nin içerisine böyle bir yol yapmak AOÇ'yi küçültmek anlamına gelirmiş. Tamamen ideolojik, siyasi yaklaşım. ODTÜ'nün bilirkişilerine 100 dava versinler Ankara Büyükşehir Belediyesi ile ilgili olarak, 99'unda aykırı karar verirler.'
GÖKÇEK'E TEPKİ YAĞDI
Melih Gökçek’in, Dikmen trafiğini rahatlatmak için ODTÜ'nün içinden yol geçirmekte kararlı olduğunu açıklaması büyük tepkiye neden oldu. Konuyu Birgün’e değerlendiren ODTÜ Basın Bürosu'ndan Aylin Turgut, 'Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin üniversitemizden yol geçirme isteği yeni değil. Geçtiğimiz aylarda bu yönde bir plan değişikliğine gidildi. Ancak üniversitemizin yaptığı başvuru sonucunda mahkeme yürütmeyi durdurma kararı aldı. Yargı süreci devam ediyor' dedi.
Mimarlar Odası Ankara Şubesi Sekreter Üyesi Yeşim Uysal, “Alt ve üstgeçitleri arttırarak ya da yolları genişleterek trafiği rahatlatmak düşüncesi 1970’li yılların başında terk edildi. Gökçek ise yeni bir şey keşfetmiş gibi bu konuda ısrar ediyor” dedi.
Gökçek’in ODTÜ’de yıkım yapacağını açıklamasının ardından büyük tepkiler aldığını hatırlatan Uysal, buna rağmen Gökçek'in böyle açıklamalara devam etmesinin hoş olmadığını bildirdi, 'Bilim ve hukuk Gökçek’in söylediklerini desteklemediği gibi aksini söylüyor. Gökçek, ODTÜ’den yol geçireceğine bizlere metro çalışmalarıyla ilgili bilgi versin” değerlendirmesini yaptı. Uysal, trafiği rahatlatmak için yapılması gerekenler arasında toplu taşım araçlarını kullanmayı özendirmek olduğunu belirtti.
ŞEHRİN KALBİNE HANÇER
Peyzaj Mimarları Odası Genel Sekreteri Redife Kolçak ise Gökçek’in AOÇ'da yapmak istediği inşaata yürütmenin durdurulması kararı alınmasıyla ODTÜ’yü zorlamaya başladığını ifade etti. Kolçak, Başkan Gökçek’in ODTÜ Öğretim üyelerinin konuyla ilgili bilimsel raporlarını dahi sokak diliyle eleştirdiğini belirterek, “Bu ne cüret? ” diye sordu. Gökçek’in algı güçlüğü yaşadığını ifade eden Kolçak, “Bilimsel zekaya sahip olmayan insanların bilimsel düşünememesi de normaldir. ODTÜ’den geçirilecek herhangi bir yol, hayatı felç eder. Gökçek şehrin kalbini hançerlemekten vazgeçmeli” dedi.
İMO Ankara Şube Başkanı Nevzat Ersan ise şöyle konuştu: “Son dönemde ODTÜ arazisi ve Eymir Gölü üzerindeki planlarıyla gündeme gelen Gökçek, bu planlar konusunda karşılaştığı güçlü muhalefetin rövanşını şimdi de ‘yol geçirmek’ bahanesiyle ODTÜ’den almaya çalışıyor. Gökçek’in görmeye alıştığımız art niyetli tavrı bu olayda da kendini gösterdi. Belediye Başkanı, ODTÜ ile olan anlaşmazlıkları ve kişisel hırsıyla süslediği tüccar belediyecilik anlayışının yeni bir örneğini veriyor.” Ersan, Gökçek’in kentin imar planlarını kullanarak ODTÜ arazisini parçalamayı ve böylece oraya sızmayı planladığını ifade etti.
***
Gökçek Dikmen’deki cemevini hedef gösterdi
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, önceki gece SES TV'de konuk olduğu programda Dikmen Vadisi’nde yaşanan gelişmelere dair açıklamalarda bulundu.
Ankara’da kentsel dönüşüme karşı direnen Dikmen Vadisi halkının Barınma Hakkı Bürosu’nun kundaklanması olayına dair konuşan Gökçek konuya dair çelişkili ifadeler kullandı. İlk önce büronun yöre sakinleri tarafından yakılmış olabileceğini ima eden, ancak konuşmasının devamında gerçekte büronun yanmadığını savunan, daha sonra da büronun benzin ile yakıldığını dile getiren Gökçek; Barınma Hakkı Bürosu’nun kundaklanması olayında bir görgü tanığı tarafından fark edilen aracın plakasının alınamamış olmasını, yöre sakinlerinin iddialarını çürüten bir veri olarak sundu.
Gökçek, kundaklanma olayından 2 gün önce Dikmen Vadisi’ne gelerek, “keşif yaptığını” kabul etti ve bu sırada çektirdiği büronun görüntülerini, “yıkıma karşı yöre sakinlerinin büro çevresinde hazırlık yaptığının kanıtı” olarak program sırasında yayınlandı.
CEMEVİ DE YANACAKMIŞ!
Gökçek konuşmasının devamında; bu sefer de Dikmen Vadisi’nde bulunan Cemevi’ni hedef gösterdi. Yöre halkının boş bir gecekonduyu işgal ederek Cemevi haline getirdiğini iddia eden ve buranın da yıkılacağını söyleyen Gökçek, daha da ileri giderek, yakın bir zamanda Cemevi’nin de kundaklanacağını ve bu olayın “provokasyon yaratmak isteyen” yöre sakinleri tarafından yapılacağını söyledi. Gökçek’in belediye başkanlığından ve kentsel dönüşüm projesinden çok önce kurulmuş olup, 1991'den bu yana ibadete açık bulunan Cemevi’nin de yakılacağı “kehanetinde” bulunan Gökçek’in konuşmasının ardından Dikmen Vadisi’nde yaşayan halk gecenin geç saatlerinde Cemevi önünde toplandı. Gökçek’in, Barınma Hakkı Bürosu’ndan sonra şimdi de Cemevi’ne yönelik bir saldırı hazırlığında olduğunu söyleyen yöre halkı, Cemevi yakınına barikatlar kurdu ve nöbet tutmaya başladı.
Öte yandan Gökçek Dikmen Vadisi halkına yönelik yine yıkım tehdidinde bulunarak, bu ay sonuna kadar yörede toplu yıkım yapacağını söyledi. Dikmen Vadisi halkının hukuk danışmanlığını ve avukatlığını üstlenmiş bulunan Av.Ender Büyükçulha’yı hedef gösteren Gökçek, Büyükçulha’nın “halkı örgütlediğini ve kışkırttığını”, “sırf kendi iktidarına ve AKP iktidarına muhalefet etmek için yöre halkını yönlendirdiğini” savundu. Sendika.org
ÖZLEM ZORCAN ANKARA
27 Ağustos 2008
Halk için
...BİRGÜN gazetesi
KENAN EVREN Mİ ERDAL EREN Mİ YAŞIYOR? ..
Darbe Karşıtı Platform tarafından Erdal Eren anısına düzenlenen etkinlikte, konuşan Erdal Eren’in mücadele ve hapishane arkadaşları; O’nun direngenliği, devrim inancı ve kararlı kişiliğini anlattılar.
Darbe Karşıtı Platform tarafından Erdal Eren anısına düzenlenen etkinlikte, konuşan Erdal Eren’in mücadele ve hapishane arkadaşları; O’nun direngenliği, devrim inancı ve kararlı kişiliğini anlattılar. Eren’in yoldaşları; “Acaba şimdi Kenan Evren mi yaşıyor, yoksa Erdal Eren mi yaşıyor? ” diye sordular.
Önceki akşam Ekin Sanat Merkezi’nde düzenlenen etkinlik, üç opera sanatçısının Nurhak adlı şarkıyı okumasıyla başladı.
Erdal Eren’in mücadele arkadaşı Meral Bekar, 27-28 Ağustos’a kadar Necdet Adalı ile aynı koğuşta kalan Erdal ile Mamak Cezaevi’nde karşılaşmalarını ve idam sonrasındaki gelişmeleri anlattı. Bekar, daha sonra cezaevindeyken kadınlar koğuşu tarafından Erdal için yazılan türküyü okudu.
Ankara 78’liler Derneği Sekreteri İlyas Danyeli ise Erdal’ın devrim inancını çelikleştiren yetenekleri ile mücadele yerini aldığını dile getirerek, “Cellatların suratına karşı söylediği sözlerde, büyük bir devrimcinin eşsiz kişiliğini görürüz” dedi.
‘Çocuklar hala öldürülüyor’
Erdal’ın cezaevinden arkadaşı Selahattin Deniz ise “Erdal Eren 13 Aralık 1980’de asıldı. Acaba şimdi Kenan Evren mi yaşıyor, yoksa Erdal Eren mi yaşıyor? Acaba Raci Tetik mi yoksa Erdal Eren mi yaşıyor? Deniz Gezmiş mi yaşıyor? Kim yaşıyor? Yaşamak nasıl tanımlanacak? ” sözleri, salondan alkışlarla karşılık buldu. Deniz, bu halka darbeyi reva görenlerin her gün onursuzca öldüklerini ama Erdal Eren’in bir kere ve onurluca yaşamını kaybettiğini ifade etti.
Emek Partisi Ankara İl Yöneticisi İbrahim Akkaya da 12 Eylül düzeninin hala sürdüğünü belirtti.
Eyüp’te anma
Eyüp Emek Gençliği’nin yaptığı bir etkinliklErdal Eren’i andı. Gençler Erdal Eren’in mücadelesini daha ileriye taşıma sözü verdiler. Etkinlikte, Refhan Tümer Lisesi’nden bir öğrenci Erdal Eren’in hayatını anlattı. Şarküteri işçisi Fetih Doğru Erdal Eren için kendi yazdığı şiiri okudu. Emek Gençliği Merkez yöneticisi Mustafa Kahveci ise konuşmasında Erdal Eren’ın bugün parasız eğitim için mücadele edenlerin, sanayi sitelerinde insanca bir ücret için mücadele edenlerin şahsında yaşadığını söyledi. Lise öğrencilerinin yoğun olarak katıldığı etkinlik Şair Tevfik Taş’ın dia gösterimi eşliğinde yaptığı konuşma ile devam etti. Fotoğraflarla Eren’i var eden koşulları anlatan Tevfik Taş, “Erdal Eren’in 17 yaşında olması üzerine sürekli vurgu yapılır. Yaşı büyük olsa hak etmiş miydi asılmayı? ” diyerek idamın hukuksuzluğuna vurgu yaptı. (Ankara-İstanbul/EVRENSEL)
günlük
..EVRENSEL GAZETESİ
WWW.EVRENSEL.NET
ERDAL EREN'İ ANLARKEN ! ! ...
Bir çocuk var biliyor musunuz?
Mor ve Ötesi’nin şu parçasında geçer;
“bir darbe / geldi başıma / bir darbe / erdal'ı gördüm / darağacında”
Ve Sezen Aksu son bakış parçasında onu anlatır:
“Acı yüzler kurşun gibi izler / Son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda”
Grup Yorum’un Büyü adlı parçasında söylenir:
“Büyüyüp de 17’ine geldiğinde baban sana idamlar alacak” diye.
Yine Grup Günola söylemiştir:
“küçücük gözleri incecik elleri kocaman yüreğiyle: Erdal'ım”
Veya Ali Ekber Eren anlatır türküsünde:
“Ankara adı kara / bu yara başka yara / on yedi yaşındaydı / kıyılır mı Erdal'a”
Bir çocuk var biliyor musunuz?
Bundan 27 yıl önce 17 yaşındaydı. Türkiye’de o yıllarda var olan kitle muhalefetinin önünü kesmek isteyen egemenlerin gözünü ölesiye korkuttu. Bir çocuktu, Erdal Eren; 17 yaşında, günlerce ağır işkencelere direnip sonunda da idam edilen. Ve ipi geçirdiklerinde narin boynuna, içi titremeden ölmesini bilen…
Partili bir genç militan
Erdal’a bütün zor anlarında direnme gücü veren ise, ölüme bir nefes kala sesi bütün duvarları da aşacak denli ismini haykırdığı partisiydi. Erdal Eren’in en önemli özelliği de bu sayılabilir: örgütlü mücadele vermesi. O kahramanlık için yapmamıştır hiçbir şeyi. Bir alçakgönüllülük örneğidir Erdal’ın ölüme korkusuzca gitmesi. Bayrağını Denizlerden devralmıştı ve tarihsel sorumluluğunun bilincini taşıyordu Erdal. Ve hayatın her alanında zaten sürekli mücadele ediyordu. Çevresinde gördüğü tüm çelişkiler onu sosyalizmi benimsetmeye yöneltmişti. Erdal Eren, sosyalizmi kurmanın ancak işçi sınıfının partisinde mücadele etmekle gerçekleşebileceğini düşünüyordu.
Örgütlü mücadele… Çünkü tek başına bir hiçten başka bir şey değildir bir insan ve bütün yetenekleri, bütün bildikleri ancak diğeriyle birlikte olduğu zaman bir anlam kazanır, bir sonuca ulaşır. Bu yüzden Erdal Eren, ölümünün üzerinden geçen bunca yıla rağmen, onu Erdal Eren yapan mücadelesiyle hala yaşatılmaktadır.
Erdal Eren olmak
Bizlerden daha önce büyük zorluklarla ve büyük fikirlerle tanışmış olmasına karşın, Erdal da bizim gibi bir gençti; gülmesini severdi mutlaka, onu kızdıran şeyler vardı. Annesi, babası, arkadaşları, mutlu anları, yaşadığı zorluklar… Bunlar hayatının parçasıydı. Hem bizlerden biriydi, hem de o büyük tarihsel akışa katılmıştı.
Bizler ne yapıyoruz bugün? Her gün okul-ev ya da iş-ev arasında gidip gelmekten başka… Hayatımızda türlü türlü zorluklar, sıkıntılar yaşarken, içimize kapanmayı tercih etmek ya da bireysel kurtuluş yolları aramak bir çözüm olabilir mi? Hele de bizimle aynı dertleri, sorunları, özlemleri ve talepleri paylaşanlar varken… Ya da başarısızlığa uğramak yıldırabilir mi bizi Erdal fotoğraflarından gözlerimizin içine bakarken?
Erdal Eren olmak, her gün çarpışmaktır burjuvaziyle, bizi bugünsüz ve geleceksiz bırakanlarla. Bugün Erdal Eren olmak, hayatımızı 3 saate sığdırmamızı isteyen ÖSS’ye karşı mücadele etmektir. Bilimsel, demokratik, özerk üniversitenin yaratılması için çabalamaktır. Kürt sorununda korkusuzca dik durabilmektir bütün karşı baskılanmalara. Bizi kuşatmaya çalışan ateşten şovenizm çemberini barış! çığlıklarıyla yarıp çıkmaktır. Sendika ve sigorta haklarımız için bir araya gelmektir, Bilmek, anlamak, duymak ve birlik olmaktır. Sesimizi duyurmaktır. Ve okullarımız, atölyelerimiz ve sokaklar birer kavga alanıdır bizim için.
Erdal olmanın yolu gençlik kitleleri içinde günlük mücadeleyi örmekten geçer; adım adım Erdal Eren olunur.
Kimdir Erdal?
Erdal, bizim gökçefidan yoldaşımız;
her gün yaptıklarımızla elini tutmaya bir adım daha yaklaştığımız...
____________________________________________________________
Erdal’ın mahkemedeki son sözleri:
'Sayın Yargıçlar; Türkiye’de ve dünyada görülmemiş bir yargılama usulüyle karşı karşıyayız. Bu davanın o kadar çabuk sonuçlandırılmak istenmesi, olay dahi anlaşılmadan, yukarıdan gelen emirlerle çoktan verilmiş bir kararın formalitesini yerine getirdiğinizi gösterir. Benim hakkımdaki kararın üst düzeydeki sıkıyönetim komutanları tarafından verildiği o kadar açıktır ki, normal hukuk usulleri dahi ayaklar altına alınmıştır.”
_____________________________________________________________
Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği (YDGD) üyesi ve ODTÜ öğrencisi Sinan Suner duvara yazılama yaparken, dönemin MHP’li bakanı Cengiz Gökçek’in koruması Süleyman Ezendemir tarafından kurşunlanmış ve iki saat karakolda ifadesi alındıktan sonra hastaneye giderken kan kaybından ölmüştür.
Erdal Eren’in de aralarında bulunduğu beş yüzü aşkın genç Sinan Suner’in öldürülmesini protesto etmek için, olayın olduğu yerde bir korsan gösteri düzenler. Gösteri bitip kitle dağılırken olaya bir askeri tim müdahale eder ve yaşanan arbede de Zekeriya Önge isimli bir er ölür. Olayda gözaltına 24 kişiden Erdal Eren silahla yakalanmııştır ve bu yüzden Önge’nin öldürülmesi onun üzerine yıkılır ve tüm hukuk usulleri de hiçe sayılarak, hızlı bir biçimde (gözaltına alındıktan 46 gün sonra) üç celsede idama mahkum edilir. Bu süreç o kadar hızlı işlemiştir ki Erdal Eren’in davanın ilk celsesinde avukat tutmaya bile fırsat bulamamıştır. Erdal Eren’in henüz 17 yaşında olması, tanıkların ifadeleri, deliller ve dünya kamuoyunun da tepkisi idamı engelleyememiştir. Kenan Evren meşhur asmayalım da besleyelim mi lafını Erdal Eren için söylemiştir.
12 EYLÜL FAŞİST CUNTASI BİTMEDİ YARGISYLA DEMOKRASİYE SALDIRILARIYLA HALA ARAMIZDA YAŞIYOR GEZİNİYOR! ! ...
günlük
..EVRENSEL GAZETESİ
(GENÇ HAYAT) EKİ 05/12/2007
12 EYLÜL FAŞİST CUNTASININ İŞKENCE YÖNTEMLERİ
1 DÜZ ASKI
2 FİLİSTİN ASKISI
3 TERS ASKI
4 TESTİSLERİN SIKILMASI
5 ASKIDA ELEKTRİK
6 BUZA YATIRMA
7 ISLAK ZEMİNDE ELEKTİRK VERME
8 TAZVİKLİ SU VERME
9 VANTİLATÖR KARŞISINADA BEKLETİP SLUNUM YOLARININ DARALTILAMASI
10 TUTUKLU ÜSTÜNDE SİGARA SÖNDÜRME
11 FALAKAYA YATIRMAK
12 KABA DAYAK 20-30 KİŞİYLE BİRLİKTE ELİKOLU BAĞLANMIŞ TUTUKLUYA ŞİDDET VE CEBİR
13 KUM TORBLARI İLE VURMA
14 KIRIK CAM VE PARÇA METALLER ÜZERİNDE YÜRÜTME
15 KAPLUMBA HÜCRE SİSTEMİ
DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN ULAŞIM ADRESİ www.tsip1974.com
YAZAMADIM! ! ! ! ! ! ! ..........
uzak gecen baharlar
huzun satan hazanlari
gence kalem kiranlari
yazamadim yazamadim
kirik dokuk umutlari
sakincali tutkulari
o cocuksu korkulari
yazamadim yazamadim
solgun suskun resimleri
goge yoldas denizleri
omrume goz dikenleri
yazamadim yazamadim
ses vermeyen geceleri
tanimi zor acilari
tek kisilik sancilari
yazamadim yazamadim
gun oksuzu odalari
uygun adim voltalari
ah zamansiz sorgulari
yazamadim yazamadim
yitip giden anilari
katledilmis duygulari
yarim kalmis sevdalari
yazamadim yazamadim
ne kadar kolaya ve güzel bir şekilde yumuşatılmış (özel mülkiyet) bunu adı o 'dedikleriyle kalmıyor? ! ! ....
CAN YÜCELİ ÇOK SEVİYORUM
DEVLETİMİZİN BİR HİZMETİ DAHA UYUT UYUTA BİLDİĞİN KADAR :-))