Öyle bir dünyadayız ki; bilgisayar chiplerine sığacak kadar küçük belki, ancak düşlere sığamayacak kadar da büyük.
Bir yanda gen teknolojisi türlerin kökleriyle oynuyor, öte yanda üç zengin adam var; sahip oldukları servet azgelişmiş 48 ülke gelirinin toplamı ediyor. Bir yanda ise, 1996 yılı rakamlarıyla dış borcu 10 milyar doları bulan Etiyopya var; açlığın resmini çiziyor, şiişk karınlı iskelet çocukların suretinde.. Ve aynı yıl Avrupa'da 11 milyar dolar sadece dondurma tüketimine harcanıyor.
Geçtiğimiz bin yılın kapısı eşitlik, özgürlük, adalet şiarıyla kırılmadı mı? Ve iki asır boyunca insanlığın özgürleşme ereği eşitlik ve özgürlük arasındaki gerilimli ilişki tarafından belirlendi. Şimdi küreselleşmeciler, piyasasının ve sermayenin serbestisini 'özgürlük' diye sunup 'bireyleri' doya doya 'dondurma yemeye' davet ediyorlar.
Üçüncü binyılda iki ayrı kader, iki ayrı yol, iki ayrı saf yeniden belirginleşiyor. Yoksulların, garibanların, ezilen ve sömürülenlerin bastırılmış umutları, üzerinde hülyalı akınların düzenlendiği o uzun yolu saran ölü toprağını savurup atıyor.
Artık yol ayrımlarından söz etmek anlamsızdır. Zira her yol, bir ayrımdır. Bir yanda sermayenin 'dondurma' daveti. Öte yanda?
Bizler... Halkevciler, bu toprağın çocukları... Biz nicedir, Nazım Ustanın davetlisiyiz. Yolumuz Güneşe çıkar. Üçüncü bin yılda da türkümüzü sürdüreceğiz.
Halkevlerinin, ülkemizin tarihindeki 69 yıllık emeği, Güneşe Yolculuğumuza güç katıyor. O kadar kökleşmiş bir emektir ki bu, ne kapatarak ne de baskı uygulayarak ülkemizin topraklarından sökülememiştir.
Şimdi, 69 yıldır yazdığımız bu öyküye yeni güzellikler katarak yürümenin sorumluluğu bizlerin omuzlarında durmaktadır. Yazacağımız en güzel öykü olan; özgür, demokratik, hakça paylaşan bir ülkeyi kurana kadar da bu sorumluluğun gönüllüleri olmaya devam edeceğiz.
Ne türkü söyleme aşkımdan ne de sesimi dinletmek için değil bunca türkü söylemem. Benim namuslu gitarımın sesi hem duygulu hem de haklıdır. Dünyanın yüreğinden çıkar bir güvercin gibi kanatlı kutsal su gibi şefkatli, okşar gitarım öleni ve yiğidi. Şarkım amacına kavuşur Violetta'nın dediği gibi. Pırıl pırıl coşkulu durmak bilmez ve bahar kokan bir işçidir!
Gitarım ne zenginlerin gitarıdır, ne de başka bir şeyin. Şarkım bir yapı iskelesidir eriştirir bizi yıldızlara. Katıksız gerçekleri şarkısında söylerken bir insan ölmek pahasına, anlamını bulur o şarkı damarlarında atarken.
Şarkım ne gelip geçici övgüler düzer ne de başkalarına ün katar, yoksul ülkemin kök salmıştır toprağına. Orada, her şeyin bittiği ve her şeyin başladığı yerde, söylerim o her zaman yiğit ve derin sonsuza dek yeni olacak şarkıyı
Aramayın uzaklarda beni 19 Aralık'ta yanık ten Nilüfer'im Mart'ta tomurcuğa duran Soydaş'ım Barikatlarda vurulup düşen Sultan'ım Feda olup patlayan Bülbül'üm Can benim, canlar benim Alnı bantlı boranım Öfke umut sevda benim Orak benim Çekiç benim Yıldız benim
Hınç benim Irgatın alınteri nasırlı eli benim işçinin emekçinin sıkılan yumruğuyum Geleceğe köprü kuran kanın üstünde yıldız benim Çocukların dilinde umudun adı Mangal yüreklerde sevdanın adı Ölümün kucağında zaferin adı benim!
Böyle zaman olmaz olsun çift gelir bizim ölümüz Yücenin otu kurusun engini sümbül bürüsün Sana silah çevirenin çondo elleri kırılsın ÖLDÜRDÜKLERİNİ SANIOLAR.... BAKIN HALA ADI ANILIO.. HANİ ONU ÖLDÜRENLERİN ADINI KİM ANIO. ONLARA KATİL DEMETEN BAŞKA... TAYLAN TAYLAN TAYLAN ÖZGÜR ÖZGÜR ÖZGÜRDÜR RUHU FİKİRLERİ TAYLANIN... ÖLMEDİ TAYLAN YAŞIOOO
İnsanlık Üçüncü Bin Yılında...
Halkevleri
23 Temmuz 2004
Öyle bir dünyadayız ki; bilgisayar chiplerine sığacak kadar küçük belki, ancak düşlere sığamayacak kadar da büyük.
Bir yanda gen teknolojisi türlerin kökleriyle oynuyor, öte yanda üç zengin adam var; sahip oldukları servet azgelişmiş 48 ülke gelirinin toplamı ediyor. Bir yanda ise, 1996 yılı rakamlarıyla dış borcu 10 milyar doları bulan Etiyopya var; açlığın resmini çiziyor, şiişk karınlı iskelet çocukların suretinde.. Ve aynı yıl Avrupa'da 11 milyar dolar sadece dondurma tüketimine harcanıyor.
Geçtiğimiz bin yılın kapısı eşitlik, özgürlük, adalet şiarıyla kırılmadı mı? Ve iki asır boyunca insanlığın özgürleşme ereği eşitlik ve özgürlük arasındaki gerilimli ilişki tarafından belirlendi. Şimdi küreselleşmeciler, piyasasının ve sermayenin serbestisini 'özgürlük' diye sunup 'bireyleri' doya doya 'dondurma yemeye' davet ediyorlar.
Üçüncü binyılda iki ayrı kader, iki ayrı yol, iki ayrı saf yeniden belirginleşiyor. Yoksulların, garibanların, ezilen ve sömürülenlerin bastırılmış umutları, üzerinde hülyalı akınların düzenlendiği o uzun yolu saran ölü toprağını savurup atıyor.
Artık yol ayrımlarından söz etmek anlamsızdır. Zira her yol, bir ayrımdır. Bir yanda sermayenin 'dondurma' daveti. Öte yanda?
Bizler... Halkevciler, bu toprağın çocukları... Biz nicedir, Nazım Ustanın davetlisiyiz. Yolumuz Güneşe çıkar. Üçüncü bin yılda da türkümüzü sürdüreceğiz.
Halkevlerinin, ülkemizin tarihindeki 69 yıllık emeği, Güneşe Yolculuğumuza güç katıyor. O kadar kökleşmiş bir emektir ki bu, ne kapatarak ne de baskı uygulayarak ülkemizin topraklarından sökülememiştir.
Şimdi, 69 yıldır yazdığımız bu öyküye yeni güzellikler katarak yürümenin sorumluluğu bizlerin omuzlarında durmaktadır. Yazacağımız en güzel öykü olan; özgür, demokratik, hakça paylaşan bir ülkeyi kurana kadar da bu sorumluluğun gönüllüleri olmaya devam edeceğiz.
Yolumuz açık olsun...
BİLDİRGE
Ne türkü söyleme aşkımdan ne de sesimi
dinletmek için değil bunca türkü söylemem.
Benim namuslu gitarımın sesi
hem duygulu hem de haklıdır.
Dünyanın yüreğinden çıkar
bir güvercin gibi kanatlı
kutsal su gibi şefkatli,
okşar gitarım öleni ve yiğidi.
Şarkım amacına kavuşur
Violetta'nın dediği gibi.
Pırıl pırıl coşkulu durmak bilmez
ve bahar kokan bir işçidir!
Gitarım ne zenginlerin gitarıdır,
ne de başka bir şeyin.
Şarkım bir yapı iskelesidir
eriştirir bizi yıldızlara.
Katıksız gerçekleri şarkısında
söylerken bir insan ölmek pahasına,
anlamını bulur o şarkı
damarlarında atarken.
Şarkım ne gelip geçici övgüler düzer
ne de başkalarına ün katar,
yoksul ülkemin
kök salmıştır toprağına.
Orada, her şeyin bittiği
ve her şeyin başladığı yerde,
söylerim o her zaman yiğit ve derin
sonsuza dek yeni olacak şarkıyı
Ağlamayın
Karalar bağlamayın
Yürekleri dağlamayın
Gidenler dönmeyecek
Türküler, marşlar söyleyin
susmayın
Hayal çekin, semah dönün,
horon tepin durmayın
Aramayın uzaklarda beni
19 Aralık'ta yanık ten Nilüfer'im
Mart'ta tomurcuğa duran
Soydaş'ım
Barikatlarda vurulup düşen
Sultan'ım
Feda olup patlayan Bülbül'üm
Can benim, canlar benim
Alnı bantlı boranım
Öfke umut sevda benim
Orak benim
Çekiç benim
Yıldız benim
Hınç benim
Irgatın alınteri
nasırlı eli benim
işçinin emekçinin
sıkılan yumruğuyum
Geleceğe köprü kuran
kanın üstünde yıldız benim
Çocukların dilinde
umudun adı
Mangal yüreklerde
sevdanın adı
Ölümün kucağında
zaferin adı
benim!
ÖNDERİMİZ MAHİR ÇAYAN
ÖNDERİMİZ MAHİRÇAYAN
YOLUMUZ ONLARIN YOLUDUR....
.Kerpiç bir ev vardı orda
Sarılmıştı dört bir yandan
Her taraftan kurşunlara
Hedef oldu kızıldere
Daha yeni gün açmıştı
Sarılıp vedalaşmıştı
Devrime bedel
vermiştik
Mahşerinde kızıldere
Oynuyordu yer yerinden
Korkmuyorduk biz ölümden
Kahpe faşizmin elinden
Direniyor kızıldere
Böyle zaman olmaz olsun çift gelir bizim ölümüz
Yücenin otu kurusun engini sümbül bürüsün
Sana silah çevirenin çondo elleri kırılsın
ÖLDÜRDÜKLERİNİ SANIOLAR.... BAKIN HALA ADI ANILIO.. HANİ ONU ÖLDÜRENLERİN ADINI KİM ANIO. ONLARA KATİL DEMETEN BAŞKA... TAYLAN TAYLAN TAYLAN ÖZGÜR ÖZGÜR ÖZGÜRDÜR RUHU FİKİRLERİ TAYLANIN... ÖLMEDİ TAYLAN YAŞIOOO