Matta İncili'nde deccal karşılığı olarak 'mesiha daggala', 'nabiyya daggala' gibi terkipler kullanılmaktadır... Matta'da şöyle denilmektedir: 'İsa'nın şakirtleri dünyanın sonuna alâmet ne olacak diye sordular... İsa cevap verip onlara dedi: Sakın kimse sizi saptırmasın... Çünkü birçokları 'Mesih benim' diye, benim ismimle gelip bir çoklarını saptıracaklar... Ve bir çok yalancı peygamberler kalkıp bir çoklarını saptıracaklar ve fesat çoğalacağından ötürü bir çoklarının sevgisi soğuyacak... Ancak sona kadar dayanan, kurtulan odur...'
Matta'nın başka bir yerinde deccal ile ilgili şu ifadeler vardır: 'Yalancı mesihler ve yalancı peygamberler kalkıp büyük alâmetler ve hârikalar yapacaklar, şöyle ki, mümkünse seçilmiş olanları bile saptıracaklar...'
Yaklaşık olarak Milâttan elli yıl sonra kaleme alınan Matta İncili dönemine kadar Hristiyanlar arasında İsâ düşmanına mesih-deccal tabiri kullanılmış ve bu bir şahıs veya güç olarak kabul edilmiştir...
Matta İncili'nde deccal ile ilgili olarak iki husus dikkati çekmektedir... Biri yalancı mesihlerin çeşitli ve belirsiz harikalar göstermesi, diğeri ise bir şahıstan değil, topluluktan bahsedilmesi, 'yalancı mesihler' 'yalancı peygamberler' gibi... Bu noktadan hareket eden bazı yazarlar, Hristiyanlıktaki deccal fikrinin bir şahıs değil, topluluk olacağını savunmuşlardır... Şayet bir gün Antiochus Epiphanes'ten ve Pompey'den daha büyük bir dinsiz gelecek olsaydı, inananların kendilerini muhafaza etmeleri için ikaz edilmeleri gerekirdi... Halbuki Matta'da böyle bir ikaz görülmemektedir... Herşey sanki lidersiz cereyan ediyor... Ancak şunu belirtmek gerekir ki, Katolik ilahiyatçılar, ittifaka yakın bir çoğunlukla deccalin bir şahıs olacağı görüşünü savunmaktadırlar...
...
Bazıları da bu üç harfin Yunanca'da safirî harfler olduğunu söylemişlerdir, Arapça'daki 'sin' harfi gibi... 'Sittu mie sittetün ve sittûn' şeklinde telaffuz edildiği zaman yılan sesine benzer bir ses çıkar... Yılan ise İblis'tir... Bazıları ise 7 rakamının olgunluk rakamı olduğunu, 6 rakamı ise 7'ye yakın bir rakam olmasına rağmen ona yetişemeyeceğini söylemişlerdir... Bunun manası şudur: Deccal ne kadar güçlü olursa olsun, yani bir 6 değil, üç 6 olsa yine kuzuya, yani Mesih'e mağlup olur...
...
Yunan asıllı aziz İrenaus (120/202) , deccali şöyle anlatmaktadır: 'Günahkar, katil, tahripçi deccal, yahudi kökenli olup, Dan kabilesinden çıkacaktır... Yeryüzünde üç buçuk sene kalacaktır... Kudüs'e hakim olacaktır.'
Kiliseye mensup yazarlardan olan Tertullian (155/220) , deccal terimini bidatçılara ve bütün isyankarlara teşmil etmektedir... Ona göre deccal, İsa'nın özellikleri olan 'aslan, kuzu, kahraman' gibi sıfatlarını çalacaktır...
...
Hristiyanlık literatürünün yahudilikten fazla etkilendiği Haçlı seferleri dönemi deccal fikrinin gelişmesi için münbit bir zemin teşkil etmiştir... Hatta bu dönemde yahudiler deccalden ümit beklemişlerdir: 'Türk denilen bir deccalin yakında geleceğini, İsrail'in intikamını alacağını ve Hristiyan kiliselerini ahıra dönüştüreceğini yaymışlardır.'
...
Bununla birlikte bazı kaynaklarda Süfyânî başlıbaşına bir kıyamet alâmeti olarak geçer... 360 kişilik bir süvari birliğiyle Şam'a gelecek olan bu şahsın tâbilerinin çoğu evlilikdışı doğan insanlardan oluşur... Âl-i Beytten bir zatla savaşır... Büyük cüsseli, yüzünde çiçek hastalığı izleri, gözünde bir nokta bulunan bir adam şelinde tasvir edilir... Süfyânî'den bahseden kaynaklar onu deccal karakterinde, fakat ne hikmetse deccalden farklı bir kıyamet alâmeti olarak zikrederler...
Bediüzzaman Said Nursi ise Süfyânî'yi İslâm âleminde çıkacak olan deccal şeklinde yorumlamaktadır...
...
Deccalin İstanbul'un fethinden sonra çıkacağı da nakledilir... Bir hadise göre melheme (büyük savaş) , İstanbul'un fethi ve deccalin çıkışı yedi ayda gerçekleşecektir... Diğer bir rivayette de mü'minler İstanbul'u fethettikten sonra kılıçlarını zeytin ağacına asarlar... Tam bu sırada deccalin çıktığı haberini duyarlar... Deccalin çıkacağı zamandaki toplum yapısına işaret edilen bir hadiste nifak ve iman şeklinde iki kamptan bahsedilmektedir... İnsanların böylesine kesin hatlarla ayrılmış iki kampa bölündüğünde deccal çıkacaktır...
Ada, yapısal, statik tipli, zorunlu, geniş spektrumlu ve nesne yönelimli bir üst düzey bilgisayar programlama dilidir...
İngiliz şairi Lord Byron'ın 1834'de ilk bilgisayar makinası sayılacak Charles Babbage'in analitik makinasını destekleyen kızı Lady Ada Lovelace'ın (1815 - 1852) ismini taşır... Amerikan Savunma Bakanlığı tarafından 1975 - 1983 yılları arasında bir ekibe sipariş ettirilmiştir... Ordudaki çeşitli donanımları çalıştıracak ortak bir yazılım olarak düşünülmüştür... Temel alınan diller arasında ALGOL, Pascal ve PL/1 vardı ama C yoktu... 1995'de revize edilen Ada'ya nesne yönelimli nitelik kazandırıldı...
Ada çok gelişmiş yazılım sistemlerinin gelişimi için oluşturulmuştur... Ada paketleri ayrı ayrı derlenebilir ve dahası, tutarlılık kontrolü için yürütme olmadan Ada paket tayini ayrı ayrı derlenebilir... Bu, yürütme başlamadan önce kurulum safhasındaki problemlerin bulunmasına imkan sağlar... Derleme zamanındaki kontroller, farklı dillerdeki oluşabilecek farkedilmeyen hataları azaltmak için desteklendi...
Dittersdorf, Vanhal - Double Bass Concertos (Chi-Chi Nwanoku)
Deanna Durbin - 'Estrellita'
J.F. Fasch - 'Orchestral Music' (Tempesta di Mare)
...
Matta İncili'nde deccal karşılığı olarak 'mesiha daggala', 'nabiyya daggala' gibi terkipler kullanılmaktadır... Matta'da şöyle denilmektedir: 'İsa'nın şakirtleri dünyanın sonuna alâmet ne olacak diye sordular... İsa cevap verip onlara dedi: Sakın kimse sizi saptırmasın... Çünkü birçokları 'Mesih benim' diye, benim ismimle gelip bir çoklarını saptıracaklar... Ve bir çok yalancı peygamberler kalkıp bir çoklarını saptıracaklar ve fesat çoğalacağından ötürü bir çoklarının sevgisi soğuyacak... Ancak sona kadar dayanan, kurtulan odur...'
Matta'nın başka bir yerinde deccal ile ilgili şu ifadeler vardır: 'Yalancı mesihler ve yalancı peygamberler kalkıp büyük alâmetler ve hârikalar yapacaklar, şöyle ki, mümkünse seçilmiş olanları bile saptıracaklar...'
Yaklaşık olarak Milâttan elli yıl sonra kaleme alınan Matta İncili dönemine kadar Hristiyanlar arasında İsâ düşmanına mesih-deccal tabiri kullanılmış ve bu bir şahıs veya güç olarak kabul edilmiştir...
Matta İncili'nde deccal ile ilgili olarak iki husus dikkati çekmektedir... Biri yalancı mesihlerin çeşitli ve belirsiz harikalar göstermesi, diğeri ise bir şahıstan değil, topluluktan bahsedilmesi, 'yalancı mesihler' 'yalancı peygamberler' gibi... Bu noktadan hareket eden bazı yazarlar, Hristiyanlıktaki deccal fikrinin bir şahıs değil, topluluk olacağını savunmuşlardır... Şayet bir gün Antiochus Epiphanes'ten ve Pompey'den daha büyük bir dinsiz gelecek olsaydı, inananların kendilerini muhafaza etmeleri için ikaz edilmeleri gerekirdi... Halbuki Matta'da böyle bir ikaz görülmemektedir... Herşey sanki lidersiz cereyan ediyor... Ancak şunu belirtmek gerekir ki, Katolik ilahiyatçılar, ittifaka yakın bir çoğunlukla deccalin bir şahıs olacağı görüşünü savunmaktadırlar...
...
Bazıları da bu üç harfin Yunanca'da safirî harfler olduğunu söylemişlerdir, Arapça'daki 'sin' harfi gibi... 'Sittu mie sittetün ve sittûn' şeklinde telaffuz edildiği zaman yılan sesine benzer bir ses çıkar... Yılan ise İblis'tir... Bazıları ise 7 rakamının olgunluk rakamı olduğunu, 6 rakamı ise 7'ye yakın bir rakam olmasına rağmen ona yetişemeyeceğini söylemişlerdir... Bunun manası şudur: Deccal ne kadar güçlü olursa olsun, yani bir 6 değil, üç 6 olsa yine kuzuya, yani Mesih'e mağlup olur...
...
Yunan asıllı aziz İrenaus (120/202) , deccali şöyle anlatmaktadır: 'Günahkar, katil, tahripçi deccal, yahudi kökenli olup, Dan kabilesinden çıkacaktır... Yeryüzünde üç buçuk sene kalacaktır... Kudüs'e hakim olacaktır.'
Kiliseye mensup yazarlardan olan Tertullian (155/220) , deccal terimini bidatçılara ve bütün isyankarlara teşmil etmektedir... Ona göre deccal, İsa'nın özellikleri olan 'aslan, kuzu, kahraman' gibi sıfatlarını çalacaktır...
...
Hristiyanlık literatürünün yahudilikten fazla etkilendiği Haçlı seferleri dönemi deccal fikrinin gelişmesi için münbit bir zemin teşkil etmiştir... Hatta bu dönemde yahudiler deccalden ümit beklemişlerdir: 'Türk denilen bir deccalin yakında geleceğini, İsrail'in intikamını alacağını ve Hristiyan kiliselerini ahıra dönüştüreceğini yaymışlardır.'
...
Bununla birlikte bazı kaynaklarda Süfyânî başlıbaşına bir kıyamet alâmeti olarak geçer... 360 kişilik bir süvari birliğiyle Şam'a gelecek olan bu şahsın tâbilerinin çoğu evlilikdışı doğan insanlardan oluşur... Âl-i Beytten bir zatla savaşır... Büyük cüsseli, yüzünde çiçek hastalığı izleri, gözünde bir nokta bulunan bir adam şelinde tasvir edilir... Süfyânî'den bahseden kaynaklar onu deccal karakterinde, fakat ne hikmetse deccalden farklı bir kıyamet alâmeti olarak zikrederler...
Bediüzzaman Said Nursi ise Süfyânî'yi İslâm âleminde çıkacak olan deccal şeklinde yorumlamaktadır...
...
Deccalin İstanbul'un fethinden sonra çıkacağı da nakledilir... Bir hadise göre melheme (büyük savaş) , İstanbul'un fethi ve deccalin çıkışı yedi ayda gerçekleşecektir... Diğer bir rivayette de mü'minler İstanbul'u fethettikten sonra kılıçlarını zeytin ağacına asarlar... Tam bu sırada deccalin çıktığı haberini duyarlar... Deccalin çıkacağı zamandaki toplum yapısına işaret edilen bir hadiste nifak ve iman şeklinde iki kamptan bahsedilmektedir... İnsanların böylesine kesin hatlarla ayrılmış iki kampa bölündüğünde deccal çıkacaktır...
...
'The Virgin Suicides' (1999)
Sofia Coppola
Carl Czerny - 'Complete Nocturnes' (Isabelle Oehmichen)
Luigi Legnani - '36 Caprices Op.20' (Pavel Steidl)
'Jennifer's Body' (2009)
Karyn Kusama
...
Ada, yapısal, statik tipli, zorunlu, geniş spektrumlu ve nesne yönelimli bir üst düzey bilgisayar programlama dilidir...
İngiliz şairi Lord Byron'ın 1834'de ilk bilgisayar makinası sayılacak Charles Babbage'in analitik makinasını destekleyen kızı Lady Ada Lovelace'ın (1815 - 1852) ismini taşır... Amerikan Savunma Bakanlığı tarafından 1975 - 1983 yılları arasında bir ekibe sipariş ettirilmiştir... Ordudaki çeşitli donanımları çalıştıracak ortak bir yazılım olarak düşünülmüştür... Temel alınan diller arasında ALGOL, Pascal ve PL/1 vardı ama C yoktu... 1995'de revize edilen Ada'ya nesne yönelimli nitelik kazandırıldı...
Ada çok gelişmiş yazılım sistemlerinin gelişimi için oluşturulmuştur... Ada paketleri ayrı ayrı derlenebilir ve dahası, tutarlılık kontrolü için yürütme olmadan Ada paket tayini ayrı ayrı derlenebilir... Bu, yürütme başlamadan önce kurulum safhasındaki problemlerin bulunmasına imkan sağlar... Derleme zamanındaki kontroller, farklı dillerdeki oluşabilecek farkedilmeyen hataları azaltmak için desteklendi...
...
'Susana' (1951)
Luis Buñuel