Mulk SÛRESİ 67:2 O, hem ölümü, hem de hayatı yaratmıştır ki sizi sınamaya tâbi tutsun (ve böylece) davranış yönünden hanginiz daha iyidir (onu göstersin) ve yalnız O(nun) kudret sahibi ve çok bağışlayıcı (olduğuna sizi inandırsın) .
doğu bilimiymis... uydurma-palavra-kandirmaca... -izm degil mi kardesim, hepsi avrupali iste... Yillardir doldurmak icin ugrasmisiz bu uydurma terimlerin icini ama alti delik dolmaz babam. Goz yaslari, alin teri, cigliklar, kanlar ne bulursan koy sigmaz hakikat denilen sey bir ya da onlarca kurama...
Rüzgar, yeni dünyaya açılan liman, köle ticareti, endüstri devrimi, kanallari (Albert Dock) , 2. Dünya Savaşı, muzik (Beatles) , futbol, universite vs. vs. şehri
Kinji Fukasaku, Battle Royale'in yonetmeni olarak, filmi daha da onemli bir yapit yapiyor
Seven Samurai, Sword of Doom, Zatoichi, Lone Wolf and Cup gibi Japon kult filmleriyle isim yapmış Akira Kurosawa, Kihachi Okamoto, Kenji Misumi gibi kendini asmis ekollerden gelmistir...
Ayrica Toshiro Mifune (Seven Samurai...) , Tatsuya Nakadai (Sword of Doom...) , Shintarô Katsu (Zatoichi...) , Tomisaburo Wakayama (Lone Wolf And Cup...) gibi baba aktorlerle de calismistir.
Sinema dunyasini etkileyen yonetmenler arasindadir. (Clock Tower 3 ile de PS2 oyunlarina da imza attigini araya sıkıştıram, ne de olsa iyi oyundu :)
''Battle Royale'' eseri icin mirasi diyebiliriz. Filmin 2.sini son nefesini vermeden (hemen) once tamamlayabilen yonetmen 73 yasinda hayata gozlerini yummustur...
Ileri yasina ya da kanser hastaligina ragmen hastene de yatmayip filmlerine devam etmesi onu sinemanin sehitlerinden yapmistir; ne de olsa adam madalya bile almis.
Tabii kitabin yazari olan ''Elmore Leonard'' ismini anmadan da olmaz. Ozellikle ''Crime'' turu filmlere (gorunmez) imza atan yazar olarak esasinda cogumuzun bilmeden cocuklugumuzdan beri kitaplarindan uyarlanan filmlerini izledigimiz sahsiyettir...
Filmde, Jacqueline (Jackie) Brown ismiyle bas rolu oynayan, bomba aktris, Pam Grier'in eski filmlerini izlemis olanlar, filmin baya eskiye dayandigini cok kolay tahmin edebilirler.
Ozellikle1970lerde yankilanan ''Foxy Brown'' ismi kulaklarda bir seyler cinlatir mi pek sanmiyorum ama ozellikle Pam Grier'in oynadigi filmlerinin hepsini sayamayacagimdan, filmin cekimleri olsun muzikleri gibi yapimlariyla, o donemlerde ki Shaft gibi afro-amerikalilarin kult filmlerine gonderme oldugunu soyleyebilirim.
Quentin Tarantino'nun her filmi eskiden yapilmis kult filmlere gondermelerle doludur. Tarantino'nun yeni bir sey yaptigi yok esasinda. Bunu demekle kucumsedigimi sanmayin ama esas takdir edilmesi gereken tarafi zamaninda yasaklanmis, sansurlenmis, unutulmus, piyasa olmadigindan onemsenmemis, dusuk butceli oldugundan fazla efektlerle suslenemememis cogu kult filmlerin sahnelerini filmlerinde kullanarak, gecmisle simdiler arasinda kopru kurmasidir.
Iste Tarantionun gercek marifeti, deha olmasi degil, esasinda film manyagi olarak, unutulmus cogu filmi tozlanmis raflardan kurtarmasidir....
Diger mesajlardan birisi de halk icin sanat anlayisi ile yapilan ''Biri bizi gozetliyor'' turu ''reality show''lardir. Bu tur programlar hep ahlak sinirlarini zorlamistir, ama ''bu isin sonu nereye kadar gidecek'' gibi bir sinir tam olarak cizelemediginden buyuk bir endise vardir ve bu filmde nefsini kontrol edemeyen insanlara ''bicak kemige dayandi, ahali uyan artik'' diye bagirir.
Ahlaki yonden cikartilacak ve alinacak cok ders var ama esas etik yonden ''o durumda siz olsaydiniz, ne yapardiniz? '' sorusunu tartisan bu film, olasiliklari cok iyi degerlendirmistir. Ben olsaydim oldururdum, ben olsaydim serefimle intihar ederdim, ben olsaydim korkardim, oldurmek zorunda kalirdim, kacmaya calisirdim, olumu kabulenirdim, kendimi feda ederdim, donuma ederdim vs vs vs vs vs vs ve 42 can...
O 42 can esasinda siradan hayatları olan bizleriz... Hayat ve ölüm arasinda rahat sekilde evine, isine, okuluna, eglencesine giderken birden kendini ''kim daha iyi davranacak? '' testi icinde bulan bizleriz...
Sonracigima genclerin enerjisinin yanlis yonlere kullanmasini, yozlasmis yasli neslin hatasini genc nesillerin odemesi, askeri yonetimde hukukun ve vicdanin sustugunu, yasarken ölümü unuttugumuzu vb. yonleriyle toplumun bozuldugunu ''Civiyi civi soker'' gibilerinden sorumluluklarimizi yuzumuze carpan bir film..
Liseler arasi cekilisi kazanan 42 kisilik bir sinif, issiz bir adada ''Battle Royale'' adindaki milli yarismaya katilir. Oyunun kurallari basittir: Verilen sure ve bolgeler icinde canli kalabilen tek kisi yarismayi kazanacaktir...
2000 yilinda dunyayi sarsmis ve hayatimda izledigim en acimasiz filmlerinden birisi.
Vahsi, acimasiz, kanli, siddetli, yani rahatsiz edici olmasi belki filmden alinmasi gereken mesajlarin ustunu kapatiyor olabilir ama ektremsi boyutlara gidilmesi bence mesajlari daha da guclendiriyor.
Filmde liseli genclerin olmasi tesaduf degildir. Bu gencler, cocuklarimizi, gelecegimizi, umutlarimizi temsil eder. Oyle semboller kullanilmistir ki filmi izleyip sadece ''oha'' ya da ''wow'' denilmesi basite kacar...
Filmde, ince cizgiler vardir. Battle Royale yarismasi esasinda uzun suredir dunyamizda farkli sekillerde oynanmis ve oynanmaktadir. Insanlarin bir oyunla nasil birbirlerine dusman kesildiklerini ve sonuclarini gostermeye calisir.
Oyunun oynandigi ada yasadigimiz dunyadir ki fiteniyi uyandirmis gecmis nesillerin gelecek nesilleri nasil bir fesata sureklemis oldugunu gozler onune serer... Milli yarisma olmasi, ailelerin desteklemesi, askeri yonetim, ogretmenin davranislari, ogrenciler, olumler, silahlar, vs vs her oge bir olguyu sembol eder.
- Bayan, her kimsen, senin neyin var bilmiyor musun? Sen korkaksın, cesaretin yok! ''Tamam, yaşam bir gerçektir'' demeye korkuyorsun. İnsanlar aşık olur. İnsanlar bibirine aittir. Başkasına sahip olabilmek mutluluk için tek şanstır. Kendine özgür ruh veya vahşi yaratık diyorsun. Başkasını seni kafese tıkacak diye ürküyorsun. Peki bebek ama sen zaten kafestesin. O kafesi kendi ellerinle yarattın. Ve o kafes batıda Tulip, Teksas ya da doğuda Somali ile de sınırlı değil. Sen nereye gidersen seninle. Ne yöne koşarsan koş farketmez, sonunda bitiş çizgin yine kendinsin.
''You know what's wrong with you, Miss Whoever-you-are? You're chicken, you've got no guts. You're afraid to stick out your chin and say, 'Okay, life's a fact, people do fall in love, people do belong to each other, because that's the only chance anybody's got for real happiness.' You call yourself a free spirit, a 'wild thing,' and you're terrified somebody's gonna stick you in a cage. Well baby, you're already in that cage. You built it yourself. And it's not bounded in the west by Tulip, Texas, or in the east by Somali-land. It's wherever you go. Because no matter where you run, you just end up running into yourself. ''
Mulk SÛRESİ
67:2 O, hem ölümü, hem de hayatı yaratmıştır ki sizi sınamaya tâbi tutsun (ve böylece) davranış yönünden hanginiz daha iyidir (onu göstersin) ve yalnız O(nun) kudret sahibi ve çok bağışlayıcı (olduğuna sizi inandırsın) .
''sömürgeciliğin keşif kolu...'' Cemil Meriç
doğu bilimiymis... uydurma-palavra-kandirmaca...
-izm degil mi kardesim, hepsi avrupali iste...
Yillardir doldurmak icin ugrasmisiz bu uydurma terimlerin icini ama alti delik dolmaz babam. Goz yaslari, alin teri, cigliklar, kanlar ne bulursan koy sigmaz hakikat denilen sey bir ya da onlarca kurama...
Rüzgar, yeni dünyaya açılan liman, köle ticareti, endüstri devrimi, kanallari (Albert Dock) , 2. Dünya Savaşı, muzik (Beatles) , futbol, universite vs. vs. şehri
Kafatası kazan, beyin içinde pişen... Karıştırmak lazım kıvama gelmesi için. Aman dikkat fazla kaynamasın (fokurdamasın) taşar ya da altı yanar...
Kinji Fukasaku, Battle Royale'in yonetmeni olarak, filmi daha da onemli bir yapit yapiyor
Seven Samurai, Sword of Doom, Zatoichi, Lone Wolf and Cup gibi Japon kult filmleriyle isim yapmış Akira Kurosawa, Kihachi Okamoto, Kenji Misumi gibi kendini asmis ekollerden gelmistir...
Ayrica Toshiro Mifune (Seven Samurai...) , Tatsuya Nakadai (Sword of Doom...) , Shintarô Katsu (Zatoichi...) , Tomisaburo Wakayama (Lone Wolf And Cup...) gibi baba aktorlerle de calismistir.
Sinema dunyasini etkileyen yonetmenler arasindadir. (Clock Tower 3 ile de PS2 oyunlarina da imza attigini araya sıkıştıram, ne de olsa iyi oyundu :)
''Battle Royale'' eseri icin mirasi diyebiliriz. Filmin 2.sini son nefesini vermeden (hemen) once tamamlayabilen yonetmen 73 yasinda hayata gozlerini yummustur...
Ileri yasina ya da kanser hastaligina ragmen hastene de yatmayip filmlerine devam etmesi onu sinemanin sehitlerinden yapmistir; ne de olsa adam madalya bile almis.
Tabii kitabin yazari olan ''Elmore Leonard'' ismini anmadan da olmaz. Ozellikle ''Crime'' turu filmlere (gorunmez) imza atan yazar olarak esasinda cogumuzun bilmeden cocuklugumuzdan beri kitaplarindan uyarlanan filmlerini izledigimiz sahsiyettir...
Filmde, Jacqueline (Jackie) Brown ismiyle bas rolu oynayan, bomba aktris, Pam Grier'in eski filmlerini izlemis olanlar, filmin baya eskiye dayandigini cok kolay tahmin edebilirler.
Ozellikle1970lerde yankilanan ''Foxy Brown'' ismi kulaklarda bir seyler cinlatir mi pek sanmiyorum ama ozellikle Pam Grier'in oynadigi filmlerinin hepsini sayamayacagimdan, filmin cekimleri olsun muzikleri gibi yapimlariyla, o donemlerde ki Shaft gibi afro-amerikalilarin kult filmlerine gonderme oldugunu soyleyebilirim.
Quentin Tarantino'nun her filmi eskiden yapilmis kult filmlere gondermelerle doludur. Tarantino'nun yeni bir sey yaptigi yok esasinda. Bunu demekle kucumsedigimi sanmayin ama esas takdir edilmesi gereken tarafi zamaninda yasaklanmis, sansurlenmis, unutulmus, piyasa olmadigindan onemsenmemis, dusuk butceli oldugundan fazla efektlerle suslenemememis cogu kult filmlerin sahnelerini filmlerinde kullanarak, gecmisle simdiler arasinda kopru kurmasidir.
Iste Tarantionun gercek marifeti, deha olmasi degil, esasinda film manyagi olarak, unutulmus cogu filmi tozlanmis raflardan kurtarmasidir....
Diger mesajlardan birisi de halk icin sanat anlayisi ile yapilan ''Biri bizi gozetliyor'' turu ''reality show''lardir. Bu tur programlar hep ahlak sinirlarini zorlamistir, ama ''bu isin sonu nereye kadar gidecek'' gibi bir sinir tam olarak cizelemediginden buyuk bir endise vardir ve bu filmde nefsini kontrol edemeyen insanlara ''bicak kemige dayandi, ahali uyan artik'' diye bagirir.
Ahlaki yonden cikartilacak ve alinacak cok ders var ama esas etik yonden ''o durumda siz olsaydiniz, ne yapardiniz? '' sorusunu tartisan bu film, olasiliklari cok iyi degerlendirmistir. Ben olsaydim oldururdum, ben olsaydim serefimle intihar ederdim, ben olsaydim korkardim, oldurmek zorunda kalirdim, kacmaya calisirdim, olumu kabulenirdim, kendimi feda ederdim, donuma ederdim vs vs vs vs vs vs ve 42 can...
O 42 can esasinda siradan hayatları olan bizleriz... Hayat ve ölüm arasinda rahat sekilde evine, isine, okuluna, eglencesine giderken birden kendini ''kim daha iyi davranacak? '' testi icinde bulan bizleriz...
Sonracigima genclerin enerjisinin yanlis yonlere kullanmasini, yozlasmis yasli neslin hatasini genc nesillerin odemesi, askeri yonetimde hukukun ve vicdanin sustugunu, yasarken ölümü unuttugumuzu vb. yonleriyle toplumun bozuldugunu ''Civiyi civi soker'' gibilerinden sorumluluklarimizi yuzumuze carpan bir film..
BATORU ROWAIARU
Liseler arasi cekilisi kazanan 42 kisilik bir sinif, issiz bir adada ''Battle Royale'' adindaki milli yarismaya katilir. Oyunun kurallari basittir: Verilen sure ve bolgeler icinde canli kalabilen tek kisi yarismayi kazanacaktir...
2000 yilinda dunyayi sarsmis ve hayatimda izledigim en acimasiz filmlerinden birisi.
Vahsi, acimasiz, kanli, siddetli, yani rahatsiz edici olmasi belki filmden alinmasi gereken mesajlarin ustunu kapatiyor olabilir ama ektremsi boyutlara gidilmesi bence mesajlari daha da guclendiriyor.
Filmde liseli genclerin olmasi tesaduf degildir. Bu gencler, cocuklarimizi, gelecegimizi, umutlarimizi temsil eder. Oyle semboller kullanilmistir ki filmi izleyip sadece ''oha'' ya da ''wow'' denilmesi basite kacar...
Filmde, ince cizgiler vardir. Battle Royale yarismasi esasinda uzun suredir dunyamizda farkli sekillerde oynanmis ve oynanmaktadir. Insanlarin bir oyunla nasil birbirlerine dusman kesildiklerini ve sonuclarini gostermeye calisir.
Battle Royale oyunu aslinda bakarsaniz zamaninda -izm, -lik, -lık takilariyla uydurulmus ideolojiler, sistemler, kuramlar denilen ''senlik-benlik'' catismalarin insanlari nereye getirdigini gosterir.
Oyunun oynandigi ada yasadigimiz dunyadir ki fiteniyi uyandirmis gecmis nesillerin gelecek nesilleri nasil bir fesata sureklemis oldugunu gozler onune serer... Milli yarisma olmasi, ailelerin desteklemesi, askeri yonetim, ogretmenin davranislari, ogrenciler, olumler, silahlar, vs vs her oge bir olguyu sembol eder.
- Bayan, her kimsen, senin neyin var bilmiyor musun?
Sen korkaksın, cesaretin yok!
''Tamam, yaşam bir gerçektir'' demeye korkuyorsun.
İnsanlar aşık olur. İnsanlar bibirine aittir. Başkasına sahip olabilmek mutluluk için tek şanstır.
Kendine özgür ruh veya vahşi yaratık diyorsun. Başkasını seni kafese tıkacak diye ürküyorsun.
Peki bebek ama sen zaten kafestesin. O kafesi kendi ellerinle yarattın. Ve o kafes batıda Tulip, Teksas ya da doğuda Somali ile de sınırlı değil. Sen nereye gidersen seninle. Ne yöne koşarsan koş farketmez, sonunda bitiş çizgin yine kendinsin.
''You know what's wrong with you, Miss Whoever-you-are? You're chicken, you've got no guts. You're afraid to stick out your chin and say, 'Okay, life's a fact, people do fall in love, people do belong to each other, because that's the only chance anybody's got for real happiness.' You call yourself a free spirit, a 'wild thing,' and you're terrified somebody's gonna stick you in a cage. Well baby, you're already in that cage. You built it yourself. And it's not bounded in the west by Tulip, Texas, or in the east by Somali-land. It's wherever you go. Because no matter where you run, you just end up running into yourself. ''