yıkımla içiçeliğin verdiği bir ani reflex de denilebilir. ama içinde daha çok metaforik anlamlar çağrıştırır. karşı yıkım kendi külümüzle varetmek bir sancıyı da denebilir.
karşı yıkım olmadıkça yıkım sürecektir. o halde...
ekoloji. ekoloji'yi savunanlarda bakunin ve çevresidir. doğaya dönüş manifestosu olarak anarşizm; ama görülen o ki gerçekleşmesi mümkün olmayandır. yazık kirlendikçe onu da kirletiyoruz...
sürekli bir ölüm çağrışımı. ben sala dinlemek yerine mezarlığa giderdim eskiden. ölümün yapı çözümlemesini yapmak için. aslında nedir bizi onlardan ayıran. biz sadece yaşadığımızı sanıyoruz, onlar da öldüğünü bilmiyor...
bir de ecevit çevirisi var ki aslında kötü de sayılmaz
ölüme kalmayacaktır bu dünya
ölüme kalmayacaktır bu dünya. çırılçıplak ölüler aydaki rüzgardaki adamdan olacaktır; kemikleri tertemiz ve tertemiz kemikleri yok olduğunda, yıldızlardan olacaktır, ayakları, dirsekleri; akılları başlarında olacaktır delirseler de, denizlere batsalar yükseleceklerdir yine; yok olsa da sevgililer sevgi yok olmayacaktır; ölüme kalmayacaktır bu dünya
ölüme kalmayacaktır bu dünya. dalgaların altında upuzun yatanlar dağılıp gitmeyeceklerdir denizde; burulsalar da kasları koparan çemberlerinde gerili, kırılmayacaklardır; kopsa da ellerinde gerilen insanları, kötülükler dolu dizgin delip geçse de onları; paramparça olsalar da çözülmiyeceklerdir;
ölüme kalmayacaktır bu dünya. haykırmaz olsa da kulaklarında martılar gümbürdemez olsa da dalgalar kıyılarda; çiçeklerin fışkırdığı yerde bir çiçek bile kaldırmaz olsa başını çarpan yağmura; deli de olsalar ölü de çiviler gibi başverecektir kişilikleri, kırçiçeğinden sürer gibi; çıkacaklardır güneşe tükeninceye dek güneş, ölüme kalmayacaktır bu dünya.
çeviri: bülent ecevit kaynak: sosyalist kultur ansiklopedisi
Ve artık hükmü kalmayacak ölümün. Ölüler çırılçıplak birleşecek tek bir gövdede Yeldeki ve batı ayındaki adamla; Kemikleri ayıklanınca ve yitince arı kemikler Yıldızlar olacak dirseklerinde ve ayaklarında; Delirseler de uslu olacaklardır her zaman Batsalar da denize doğacaklardır yeni baştan; Sevenleri kaybolsa da sonrasız yaşayacaktır sevgi; Ve artık hükmü kalmayacak ölümün
Ve artık hükmü kalmayacak ölümün. Kıvrımları altında denizin Yatacaklar upuzun ölmeksizin yelcene; Kıvranıp işkence aletleri üstünde Adaleleri çözülünceye dek Kayışla bağlasalar tekerleğe ezilmeyecekler Avuçlarında ikiye bölünecek inanç, Tek boynuzlu canavarlar yönetecek onları Yıpratamayacakları her şeyi o paramparça kıracak; Ve artık hükmü kalmayacak ölümün.
Ve artık hükmü kalmayacak ölümün. Martılar ağlamayacak artık kulaklarına Dalgalar kırılmayacak gürültülerle deniz kıyılarında; Bir mayıs çiçeği soldu mu hiçbir çiçek Başkaldırmayacak vuruşlarına yağmurun; Çılgın ve ölü olsalar da çiviler gibi, Başları çekiç gibi vuracak papatyalara, Güneş batıncaya dek güneşte kırılacaklar, Ve artık hükmü kalmayacak ölümün.
tango yapıyoruz seyyan hanımla. cızırtılı bir pikap sesi yayılıyor ortalığa. güzel, güzel anılar gibi güzel...
yıkımla içiçeliğin verdiği bir ani reflex de denilebilir. ama içinde daha çok metaforik anlamlar çağrıştırır. karşı yıkım kendi külümüzle varetmek bir sancıyı da denebilir.
karşı yıkım olmadıkça yıkım sürecektir.
o halde...
ekoloji.
ekoloji'yi savunanlarda bakunin ve çevresidir. doğaya dönüş manifestosu olarak anarşizm; ama görülen o ki gerçekleşmesi mümkün olmayandır.
yazık kirlendikçe onu da kirletiyoruz...
köylülük ve şehirlilik mefhumunun oluşmasına zemin hazırlayan yer. köylü düşünce geleneğini şiddetle eleştiren ismet özel'in makul ve gerçekçi sorusu şuydu
'köylüleri niçin öldürmeliyiz/onları öldürmesek de olur'
aslında şunu bilmekte yarar var. köylü düşünce kırsal düşüncedir. bu yüzden tek taraftan bakışı sembolize eder.
ayrıca köylü düşünce, köyde oturuyor olmakla alakalı değildir...
kafka dolayısıyle tekrar düşündüğüm ve bazen kendimi hissettiren bir hayvan türü...
değişim muhakkak okunmalı.
üçüncüsünü seyretmiştim. işe yaramaz bir film.
sürekli bir ölüm çağrışımı. ben sala dinlemek yerine mezarlığa giderdim eskiden. ölümün yapı çözümlemesini yapmak için. aslında nedir bizi onlardan ayıran. biz sadece yaşadığımızı sanıyoruz, onlar da öldüğünü bilmiyor...
yapıçözümüinsansın.
bir de ecevit çevirisi var ki aslında kötü de sayılmaz
ölüme kalmayacaktır bu dünya
ölüme kalmayacaktır bu dünya.
çırılçıplak ölüler
aydaki rüzgardaki adamdan olacaktır;
kemikleri tertemiz ve tertemiz kemikleri yok olduğunda,
yıldızlardan olacaktır, ayakları, dirsekleri;
akılları başlarında olacaktır delirseler de,
denizlere batsalar yükseleceklerdir yine;
yok olsa da sevgililer sevgi yok olmayacaktır;
ölüme kalmayacaktır bu dünya
ölüme kalmayacaktır bu dünya.
dalgaların altında upuzun yatanlar
dağılıp gitmeyeceklerdir denizde;
burulsalar da kasları koparan
çemberlerinde gerili, kırılmayacaklardır;
kopsa da ellerinde gerilen insanları,
kötülükler dolu dizgin delip geçse de onları;
paramparça olsalar da çözülmiyeceklerdir;
ölüme kalmayacaktır bu dünya.
haykırmaz olsa da kulaklarında martılar
gümbürdemez olsa da dalgalar kıyılarda;
çiçeklerin fışkırdığı yerde bir çiçek bile
kaldırmaz olsa başını çarpan yağmura;
deli de olsalar ölü de çiviler gibi
başverecektir kişilikleri, kırçiçeğinden sürer gibi;
çıkacaklardır güneşe tükeninceye dek güneş,
ölüme kalmayacaktır bu dünya.
çeviri: bülent ecevit
kaynak: sosyalist kultur ansiklopedisi
Ve Artık Hükmü Kalmayacak Ölümün
Ve artık hükmü kalmayacak ölümün.
Ölüler çırılçıplak birleşecek tek bir gövdede
Yeldeki ve batı ayındaki adamla;
Kemikleri ayıklanınca ve yitince arı kemikler
Yıldızlar olacak dirseklerinde ve ayaklarında;
Delirseler de uslu olacaklardır her zaman
Batsalar da denize doğacaklardır yeni baştan;
Sevenleri kaybolsa da sonrasız yaşayacaktır sevgi;
Ve artık hükmü kalmayacak ölümün
Ve artık hükmü kalmayacak ölümün.
Kıvrımları altında denizin
Yatacaklar upuzun ölmeksizin yelcene;
Kıvranıp işkence aletleri üstünde
Adaleleri çözülünceye dek
Kayışla bağlasalar tekerleğe ezilmeyecekler
Avuçlarında ikiye bölünecek inanç,
Tek boynuzlu canavarlar yönetecek onları
Yıpratamayacakları her şeyi o paramparça kıracak;
Ve artık hükmü kalmayacak ölümün.
Ve artık hükmü kalmayacak ölümün.
Martılar ağlamayacak artık kulaklarına
Dalgalar kırılmayacak gürültülerle deniz kıyılarında;
Bir mayıs çiçeği soldu mu hiçbir çiçek
Başkaldırmayacak vuruşlarına yağmurun;
Çılgın ve ölü olsalar da çiviler gibi,
Başları çekiç gibi vuracak papatyalara,
Güneş batıncaya dek güneşte kırılacaklar,
Ve artık hükmü kalmayacak ölümün.