nedir'den kopmamızın sebebidir. korkak insanların bilinmeyen nicklerle küfretmesi buranın en nahoş olaylarındandır. erkeklik küfretmek değil, düşüncesini savunabilmektir...
Korsan Sözlük'e sadece zeki insanlar üye olabilir. Daha çok biz davet ediyoruz. Gelenler de zeki olduklarını göstermek zorundadır. Zeki olmayanlara söz etmeyiz. Sadece istemeyiz....
bazı insanlar vardır ki iyi yazmasalar bile yazabilmeye çalışarak kendilerini rahatlatırlar. nedir bölümünde de bu tür insanlar vardır. böyle durumlarda 'uzun zamandır nedir'e yazmamıştım, iyi geldi.' derler.
kötü okur 'yüreğine ve kalemine sağlık' babında gereksiz bir sunuş yapacaktır.
iyi okur da 'keşke bize de gelseydi de güzel yazsaydınız! ' diyecektir...
filmin adı: gölge savaşçı-kagemusha yönetmen: akira kurosawa
filmi yeni seyrettim. az önce. etkileyici bir samuray filmi. yaralanan efsane shingen ölümünü düşmanlarından gizlemek ister. ve yerine dublör bulunur.dublor kagemusha'dır. suçlu bir insandan 25000 samurayın başına geçme hikayesi. dağ denilir shingen'e. dağ. kagemusha, dublörken bir süre sonra shingen'in sanki ruhunu içinde taşır. savaş kararında kendisine söylenmediği halde: kımıldamayın der, dağ yerinden kımıldamaz. filmin en önemli cümlesi. ölü bir adamın dublörü olmak trajedidir idi. ve filmin son sahnesi, dağın yerinden kımıldaması.
atların ölürken debelenişi... devrilen at: devrilen bir samuray. devrilen bir bayrak. etkileyici. zaten film cannes'de ödül almış... dersu uzala daha iyiydi ama
'berlin'de hiçbir sokakta yatmadım. günbatımını ve tan vaktini gördüm, ama ikisi arasında kendime hep gidecek bir yer buldum. yalnızca yoksulluk ya da kötülüğün, şehri kendilerine karanlıktan gün ağarana kadar dolaşılacak bir manzaraya dönüştürdüğü insanlar, ancak onlar şehrin benden esirgenmiş bilgisine sahip. benim her zaman gidebileceğim bir yer vardı...
berlin günlüğü'nden şehir üzerine walter benjamin'
doğrusu çılgın olmalıyım. vakaınüvisler gibi sözcüklerin peşine düşüyorum. harap bir halde ve umursayarak varsayılmayı. oysa ki biliyorum benden geriye kalacak olan yalnızca buğu. neden o halde keşmekeşe sürükleniyorum. bilmiyorum. 'son bakışta aşk' gibi. tarih üzerine, insan üzerine ve onun alabildiğine karanlığı üzerine yazıyorum. bir yanım tanrının ipine sıkı sıkıya sarılırken heyhat bir yanım olanca direniyor. tanrıya direnen aciz insan. evet ben çöle alışık olmayan bedeviyim. ve asla şehri terkedemeyen göçebe. ruhumun kuyusunda salıncaklar, attarlar, seyyar satıcılar, menekşe sevicileri, ustalar, çıraklar, vapurlar, düdükler, iskemleler, çaylar, şaraplar, dumura uğramış yüzler, yalınayaklılar. çıplaklar, var.
yüzüme yapışmış kürt bir peygamber, öyleyse hangi dille çağıracak insanlığı ve hangi general unutulmuş insanlığını yüzüne sürecek, susturacak beni. doğrusu bilmiyorum, bir şeye doğru gidiyoruz. bir şeyin acıya benzer tadına doğru gidiyoruz.gideceğimiz hiçbir yer yokken bile gidiyoruz. zamanı ve onun getirdiklerini hiçe sayarak 'yüzümdeki kuyu' gayya, bilmiyorum. bunca yıl neyin peşinden sürüklendim? varsayımlarla, kırmızı bir biçime bürünmüş kızlarla, adonisle venüsle nereye sürüklendim.
kimin umurunda, yaşıyoruz, şiirin derinliğinde kürt, uzamında türkçe. ben bunun diliyim. acının bilindik ustası değil ama kaçınılmaz olana sürüklenen, acının dili. evet bir adamın acısından gireceğim içeri. dağlı bir tavırla.
walter'in trajedisi. nietzche'nin trajedisi, rimbaud'un trajedisi, nilgün marmara'nın hölderlin'nin, kaçınılmaz olarak dostoyevski'nin trajedisi. tüm bu trajedileri yüklenerek yürüyorum. dağlı bir tavırla.
gidecek bir yeri olmayan peygamber, yunus'un içinde zikirle meşgulken aslında trajedinin acısını yüzüne biriktiriyor değil miydi? ya yahya'nın sabrı. ve müthiş güveni tanrıya. bedeli ikiye bölünmek olsa bile! evet ki o ağaç kovuğuna saklanırken onu farkeden düşmanlarının testeresinin ilk hamlesinde 'ah' çekince. tanrı'nın ey yahya yoksa bana güvenmiyor musun sorusundan sonraki sessiz ölümü. evet bir yandan trajedi bir yandan umut birikiyor her sabah gözbebeklerime.
walter ki ispanya fransa sınırında intihar ederek göçebeliğini bütün insanlığa duyurmamış mıydı? kaçış ve umudun birleşiminde artık onun ne ırkı ne de dini önemli değildi. insanın saf biçimidir mazlum oluş. merhameti yadsıyamayız bu yüzden. bir efendi köle ilişkisi içerisinde değil elbette bu merhamet. sadece acının dilinden anlamak. acının diline ustaca bir saygı.
ölüme en büyük reddiyedir intihar. hayata da. ikisinin ortasına da. hepsine de hepsine de. intiharı kutsuyor değilim ama gerek zwaig'in eşiyle birlikte intiharı gerekse heine'nin sevgilisi ile intiharı iktidar olana bir büyük eylem değil midir. reddedebilirim ben ey biçimsiz tanrılar sizi. gelin ölü'mü parçalayın...
dağlı bir tavırla yüzümde kürt bir peygamber. dilini unutmuş. kekeme. biçimli, ustalıklı bir acıyı dillendiriyor. artık şehir içime ve dışıma nasıl hükmedebilir.
evet yılların yıllara eklenmesiyle işte böyle keder yükleniyoruz. büyüyor içimizde hiç açmamış çiçek. karanlık bir ustanın eline düşüyor akşam. bütün doğu yolları mayınlarla döşeniyor. bu yüzden sevimsiz bir göç yaşıyoruz batıya doğru. içten dışa merhametle kutsanarak...
http://mesaj.antoloji.com/? sayfa=profil&kisi=763958
numaralı kişinin siteden atılması için gerekli işlemlerin yapılması temennisiyle
http://korsansozluk.com
yönetici
nedir'den kopmamızın sebebidir. korkak insanların bilinmeyen nicklerle küfretmesi buranın en nahoş olaylarındandır.
erkeklik küfretmek değil, düşüncesini savunabilmektir...
Korsan Sözlük'e sadece zeki insanlar üye olabilir. Daha çok biz davet ediyoruz. Gelenler de zeki olduklarını göstermek zorundadır. Zeki olmayanlara söz etmeyiz. Sadece istemeyiz....
Korsan Sözlük bir 'Andımız Derneği' kuruluşudur.
mem-i ala destanını şiire ve büyük aşka çeviren şair...
var zaten öyle harfler peruksuz harf 29 tanedir, diğerleri perukludur.
virgülün önemi
boğa burcu, kadını...
ulumasa ne olur acaba dedirten söz dağarcığı
bazı insanlar vardır ki iyi yazmasalar bile yazabilmeye çalışarak kendilerini rahatlatırlar. nedir bölümünde de bu tür insanlar vardır. böyle durumlarda 'uzun zamandır nedir'e yazmamıştım, iyi geldi.' derler.
kötü okur 'yüreğine ve kalemine sağlık' babında gereksiz bir sunuş yapacaktır.
iyi okur da 'keşke bize de gelseydi de güzel yazsaydınız! ' diyecektir...
filmin adı: gölge savaşçı-kagemusha
yönetmen: akira kurosawa
filmi yeni seyrettim. az önce. etkileyici bir samuray filmi. yaralanan efsane shingen ölümünü düşmanlarından gizlemek ister. ve yerine dublör bulunur.dublor kagemusha'dır. suçlu bir insandan 25000 samurayın başına geçme hikayesi. dağ denilir shingen'e. dağ. kagemusha, dublörken bir süre sonra shingen'in sanki ruhunu içinde taşır. savaş kararında kendisine söylenmediği halde: kımıldamayın der, dağ yerinden kımıldamaz. filmin en önemli cümlesi. ölü bir adamın dublörü olmak trajedidir idi. ve filmin son sahnesi, dağın yerinden kımıldaması.
atların ölürken debelenişi... devrilen at: devrilen bir samuray. devrilen bir bayrak.
etkileyici. zaten film cannes'de ödül almış... dersu uzala daha iyiydi ama
'berlin'de hiçbir sokakta yatmadım. günbatımını ve tan vaktini gördüm, ama ikisi arasında kendime hep gidecek bir yer buldum. yalnızca yoksulluk ya da kötülüğün, şehri kendilerine karanlıktan gün ağarana kadar dolaşılacak bir manzaraya dönüştürdüğü insanlar, ancak onlar şehrin benden esirgenmiş bilgisine sahip. benim her zaman gidebileceğim bir yer vardı...
berlin günlüğü'nden
şehir üzerine
walter benjamin'
doğrusu çılgın olmalıyım. vakaınüvisler gibi sözcüklerin peşine düşüyorum. harap bir halde ve umursayarak varsayılmayı. oysa ki biliyorum benden geriye kalacak olan yalnızca buğu. neden o halde keşmekeşe sürükleniyorum. bilmiyorum. 'son bakışta aşk' gibi. tarih üzerine, insan üzerine ve onun alabildiğine karanlığı üzerine yazıyorum. bir yanım tanrının ipine sıkı sıkıya sarılırken heyhat bir yanım olanca direniyor. tanrıya direnen aciz insan. evet ben çöle alışık olmayan bedeviyim. ve asla şehri terkedemeyen göçebe. ruhumun kuyusunda salıncaklar, attarlar, seyyar satıcılar, menekşe sevicileri, ustalar, çıraklar, vapurlar, düdükler, iskemleler, çaylar, şaraplar, dumura uğramış yüzler, yalınayaklılar. çıplaklar, var.
yüzüme yapışmış kürt bir peygamber, öyleyse hangi dille çağıracak insanlığı ve hangi general unutulmuş insanlığını yüzüne sürecek, susturacak beni. doğrusu bilmiyorum, bir şeye doğru gidiyoruz. bir şeyin acıya benzer tadına doğru gidiyoruz.gideceğimiz hiçbir yer yokken bile gidiyoruz. zamanı ve onun getirdiklerini hiçe sayarak 'yüzümdeki kuyu' gayya, bilmiyorum. bunca yıl neyin peşinden sürüklendim? varsayımlarla, kırmızı bir biçime bürünmüş kızlarla, adonisle venüsle nereye sürüklendim.
kimin umurunda, yaşıyoruz, şiirin derinliğinde kürt, uzamında türkçe. ben bunun diliyim. acının bilindik ustası değil ama kaçınılmaz olana sürüklenen, acının dili. evet bir adamın acısından gireceğim içeri. dağlı bir tavırla.
walter'in trajedisi. nietzche'nin trajedisi, rimbaud'un trajedisi, nilgün marmara'nın hölderlin'nin, kaçınılmaz olarak dostoyevski'nin trajedisi. tüm bu trajedileri yüklenerek yürüyorum. dağlı bir tavırla.
gidecek bir yeri olmayan peygamber, yunus'un içinde zikirle meşgulken aslında trajedinin acısını yüzüne biriktiriyor değil miydi? ya yahya'nın sabrı. ve müthiş güveni tanrıya. bedeli ikiye bölünmek olsa bile! evet ki o ağaç kovuğuna saklanırken onu farkeden düşmanlarının testeresinin ilk hamlesinde 'ah' çekince. tanrı'nın ey yahya yoksa bana güvenmiyor musun sorusundan sonraki sessiz ölümü. evet bir yandan trajedi bir yandan umut birikiyor her sabah gözbebeklerime.
walter ki ispanya fransa sınırında intihar ederek göçebeliğini bütün insanlığa duyurmamış mıydı? kaçış ve umudun birleşiminde artık onun ne ırkı ne de dini önemli değildi. insanın saf biçimidir mazlum oluş. merhameti yadsıyamayız bu yüzden. bir efendi köle ilişkisi içerisinde değil elbette bu merhamet. sadece acının dilinden anlamak. acının diline ustaca bir saygı.
ölüme en büyük reddiyedir intihar. hayata da. ikisinin ortasına da. hepsine de hepsine de. intiharı kutsuyor değilim ama gerek zwaig'in eşiyle birlikte intiharı gerekse heine'nin sevgilisi ile intiharı iktidar olana bir büyük eylem değil midir. reddedebilirim ben ey biçimsiz tanrılar sizi. gelin ölü'mü parçalayın...
dağlı bir tavırla yüzümde kürt bir peygamber. dilini unutmuş. kekeme. biçimli, ustalıklı bir acıyı dillendiriyor. artık şehir içime ve dışıma nasıl hükmedebilir.
evet yılların yıllara eklenmesiyle işte böyle keder yükleniyoruz. büyüyor içimizde hiç açmamış çiçek. karanlık bir ustanın eline düşüyor akşam. bütün doğu yolları mayınlarla döşeniyor. bu yüzden sevimsiz bir göç yaşıyoruz batıya doğru. içten dışa merhametle kutsanarak...
ey el değmemiş tanrı
al beni.
mehmet şah erincik
haziran sıkıntısı 2007