BİR KURBAĞA SÜRÜSÜ ormanda yürürken, içlerinden ikisi bir çukura düştü. Diğer bütün kurbağalar çukurun etrafında toplandılar. Çukur bir hayli derindi ve arkadaşlarının zıplayıp dışarı çıkması mümkün gözükmüyordu. Yukarıdaki kurbağalar, boşuna çabalamamalarını söylediler arkadaşlarına: “Çukur çok derin. Dışarı çıkmanız imkânsız.” Ancak, çukura düşen kurbağalar onların söylediklerine aldırmayıp çukurdan çıkmak için mücadeleye devam ettiler. Yukarıdakiler ise hâlâ boşuna çırpınıp durmamalarını, ölümün onlar için kurtuluş olduğunu söylüyorlardı. Sonunda kurbağalardan birisi söylenenlerden etkilendi ve mücadeleyi bıraktı. Diğeri ise çabalamaya devam etti. Yukarıdakiler de, çırpınıp durarak daha çok acı çektiğini söylemeyi sürdürdüler. Ne var ki, çukurdaki kurbağa son bir hamle daha yaptı, bu kez daha yükseğe sıçramayı başardı ve çukurdan çıktı. Çünkü, bu kurbağa sağırdı. O yüzden, arkadaşlarının ümit kırıcı sözlerine kulak asmamıştı… Paul Estridge
Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa da, evlenmeden önce sık sık birbirlerini çok sevdiklerine dair ne kadar da dil dökmüşlerdi. Ama şimdilerde, küçük bir söz, ufak bir hadise aralarında orta çaplı bir kavganın çıkmasına yetiyordu. Bir akşam oturup, ilişkilerini gözden geçirmeye karar verdiler. Her ikisi de, boşanmayı istememekle beraber, işlerin böyle gitmeyeceğinin farkındaydılar. Erkek, “Aklıma bir fikir geldi” dedi. “Bahçeye bir ağaç dikelim ve eğer bu ağaç üç ay içinde kurursa boşanalım. Kurumaz da büyürse bunu bir daha aklımızdan geçirmeyelim. Bu süre içinde de ayrı ayrı odalarda kalalım.” Bu ilginç fikir hanımının da hoşuna gitti. Ertesi gün gidip bir meyve fidanı aldılar ve birlikte bahçeye diktiler. Aradan bir ay geçti. Bir gece bahçede karşılaştılar. Her ikisinin de elinde içi su dolu birer bidon vardı.
BİR TEREDDÜDÜN ŞİİRİ Bir nilüfer büyüyor yüreğimde can gibi Büyüyor esrarıyla göklerin hicran gibi Yüreğimde göklerin serzenisi kan gibi Can gibi hicran gibi kan gibi volkan gibi
Bir nilüfer isyanı yudumluyor zan ile İsyanı damgalamış ömrüne hazan ile Yudumluyor ömrüne karanlığı tan ile Zan ile hazan ile tan ile vatan ile
Bir nilüfer sararır gözlerimde an olur Sararır dünya bana ufuklar zindan olur Gözlerimde ufuklar yıkılır viran olur An olur zindan olur viran olur şan olur
Not: Üstad Nurullah GENÇ'e ait bu şiir önemli bir özelliğe sahip... Bakalım bu özelliği farkeden olacak mı?
Sütü bozuk süreç...
Kağıt yığını...
İyi şeyler duymak istediğimde takıldığım frekans.
Ayrıca tahammül edebildiğim tek radyo. Müzik kutusundan çok farklı bir radyo...
MÜCADELE
BİR KURBAĞA SÜRÜSÜ ormanda yürürken, içlerinden ikisi bir çukura düştü. Diğer bütün kurbağalar çukurun etrafında toplandılar. Çukur bir hayli derindi ve arkadaşlarının zıplayıp dışarı çıkması mümkün gözükmüyordu.
Yukarıdaki kurbağalar, boşuna çabalamamalarını söylediler arkadaşlarına:
“Çukur çok derin. Dışarı çıkmanız imkânsız.”
Ancak, çukura düşen kurbağalar onların söylediklerine aldırmayıp çukurdan çıkmak için mücadeleye devam ettiler. Yukarıdakiler ise hâlâ boşuna çırpınıp durmamalarını, ölümün onlar için kurtuluş olduğunu söylüyorlardı.
Sonunda kurbağalardan birisi söylenenlerden etkilendi ve mücadeleyi bıraktı. Diğeri ise çabalamaya devam etti. Yukarıdakiler de, çırpınıp durarak daha çok acı çektiğini söylemeyi sürdürdüler.
Ne var ki, çukurdaki kurbağa son bir hamle daha yaptı, bu kez daha yükseğe sıçramayı başardı ve çukurdan çıktı.
Çünkü, bu kurbağa sağırdı. O yüzden, arkadaşlarının ümit kırıcı sözlerine kulak asmamıştı…
Paul Estridge
EVLİLİK AĞACI
Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa da, evlenmeden önce sık sık birbirlerini çok sevdiklerine dair ne kadar da dil dökmüşlerdi. Ama şimdilerde, küçük bir söz, ufak bir hadise aralarında orta çaplı bir kavganın çıkmasına yetiyordu.
Bir akşam oturup, ilişkilerini gözden geçirmeye karar verdiler. Her ikisi de, boşanmayı istememekle beraber, işlerin böyle gitmeyeceğinin farkındaydılar.
Erkek, “Aklıma bir fikir geldi” dedi. “Bahçeye bir ağaç dikelim ve eğer bu ağaç üç ay içinde kurursa boşanalım. Kurumaz da büyürse bunu bir daha aklımızdan geçirmeyelim. Bu süre içinde de ayrı ayrı odalarda kalalım.”
Bu ilginç fikir hanımının da hoşuna gitti. Ertesi gün gidip bir meyve fidanı aldılar ve birlikte bahçeye diktiler.
Aradan bir ay geçti. Bir gece bahçede karşılaştılar. Her ikisinin de elinde içi su dolu birer bidon vardı.
Bilge Kral'ın son kitabı 'Bosna Mucizesi' Yöneliş Yayınları etiketiyle çıktı. İlgilisine duyurulur...
Yöneliş Yayınları: 0 212 524 07 76
BİR TEREDDÜDÜN ŞİİRİ
Bir nilüfer büyüyor yüreğimde can gibi
Büyüyor esrarıyla göklerin hicran gibi
Yüreğimde göklerin serzenisi kan gibi
Can gibi hicran gibi kan gibi volkan gibi
Bir nilüfer isyanı yudumluyor zan ile
İsyanı damgalamış ömrüne hazan ile
Yudumluyor ömrüne karanlığı tan ile
Zan ile hazan ile tan ile vatan ile
Bir nilüfer sararır gözlerimde an olur
Sararır dünya bana ufuklar zindan olur
Gözlerimde ufuklar yıkılır viran olur
An olur zindan olur viran olur şan olur
Not: Üstad Nurullah GENÇ'e ait bu şiir önemli bir özelliğe sahip... Bakalım bu özelliği farkeden olacak mı?
Ben bir plastik pencere satıcısı görmüştüm. Kapısında aynen şunlar yazılıydı:
FIRATPEN BAYİİ
Not: Yetkilidir.
Kütahya'nın pınarları akışır.
Devriyeler kol kol olmuş bakışır.
.
.
.
Müslümanlardan kaçıp İslama sığınıyorum. (M. İkbal)