Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • İsmail Çetin14.12.2008 - 00:43

    ÖLÜLER DİRİLERDEN FAYDALANIR

    ' Sizden biriniz öldüğü zaman, onu habsetmeyin = defnini geciktirmeyin, erkenden onu kabre ulaştırın.

    Ve başının yanında el-Bakara'nın Fâtihası = müflihûn'a kadar, ayakları yanında el-Bakara'nın hâtimesi = âmenerrasûlu'nün sonuna kadar okunsun. '

    ' Her kim ki, mezaristan dahilinde oturup Yâsîn sûresini okuyup sevabını ölülere bahşederse Hakk Celle ve A'lâ o ölülere azablarını tahfîf eder = âsanlık verir ve okuyana da ölülerin adedince hasenat verir. '

    İbnu Abidin c.2 s.242, Levâmiu-l-Ukûl c.1 s.416, Firdevs-i Deylemî c.1 s.284 h.n.1115, Kenz-ul-Ummâl h.n.42390, İthâf-u Sâddet-il-Müttakîn c.10 s.370, Mecmau-z-Zevâid c.3 s.44, Şuab-ul-İman c.7 s.16 h.n.9294

    ' Kim ana babasının yahud birisinin kabrini cuma gününde ziyaret ederek nezdinde yahud nezdlerinde Yâsîn okusa, günahları bağışlanır. ' İmam

    Aynî diyor ki: ' Ulema, kabirlerin yanında kur'an'ın okunmasını müstehab gördüler ve Buhârî'nin 215 = 81. hadisiyle istidlal ettiler. '

    El-Kâmil fî Duafâi-r-Ricâl c.5 s.152, Umdet-ul-Kârî c.1 s.874, 875, Feth-ul-Bârî c.1 s.276, Kenz-ul-Ummâl h.n.42596, Levâmiu-l-Ukul c.4 s.431, İthâf-u Sâddet-il-Müttakîn c.10 s.363.. İbnu Adî ve İbnu Cevzî, bu hadisi zayıf hatta mevdu' saydılarsa da, Aynî'nin Umdesi'nde bununla istidlal etmesi, hadisin mevdû' olmamasına alamettir.

    Ve nitekim İmam Suyûtî de: ' Bu hadisin başka şahidleri de vardır. ' demektedir. El-hasıl, Gümüşhânevî'nin tasrih ettiği üzere, ziyaretçinin yahud ziyaret edilenin günahları bağışlanır.

    Ehli Sünnet velCemaatin ittifakı ile herkes işlediği amelin sevabını başkalarına verebilir. Başka kelimesi içerisinde Hazreti Rasûl-u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem de dahildir.

    Hatta Hazreti Rasûlullah bizim hidayetimize sebeb olduğu için daha ziyade layıktır. Evet kamil insan, kemâlin ziyadeliğine kâbildir. Kendisince sevabın

    Hazreti Rasûl-u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ve ümmetine hediye eylemek teşekkür babındandır.

    Ancak Şâfiî ulemâsı demişlerdir ki: ' Sevab yahud ibadet-i bedeniyye başkasına hediye edilmez.' Bununla beraber Şafiî mezhebine aid İânet-ut-Tâlibîn kitabında İmam Subkî de naklediyor ki, muşârun ileyh, anasından bedel yedi senelik kaza namazlarını kılmıştır.

    Ayrıca İbnu Âbidîn diyor ki: ' Hanefî ulemasına göre, namaz, oruç ve sadakalar başkasına hediye edilebilir. Hatta Tarhânî, Muhit'ten naklen der ki:

    Nafile sadaka veren kimse için, bütün Mü'minleri sevabında ortak etmeye niyet etmesi efdaldir. Çünkü ölülere hediye edilen muhakkak onlara ulaşır. Hediye edenin sevabında hiçbir şey eksik olmaz. Bu da Ehli Sünnet velCemaat mezhebincedir.

    Feth-ul-Kadîr kitabında İbn-ul-Hişam der ki: Ölülere sevabını bahşeylemek sevab olduğu gibi dirilere de caizdir. Halbuki dirilikte hangi hürmete layık olduysa, o zat, öldüğünde de aynı hürmete layıktır. Binaenaleyh büyüklerin türbelerini ziyaret etmek için muayyen bir edeb lazımdır ' Aynî de aynısını söylemektedir.

    Feth-ul-Kadîr c.1 s.473, Ramazan Efendi s.335, İânet-ut-Tâlibîn c.1 s.23, Umdet-ul-Kârî c.1 s.874, Redd-i Muhtar c.1 s.843,845'ten seçme, İthâf-u Sâddet-il-Müttakîn c.10 s.369.. Hâfız Zebîdî mezkur kitabında uzun uzadı ulemanın bu husustaki sözlerini nakletmiştir. Arabî bilenler oraya müracaat edebilir.

    İktibas: Mü'minin istikameti Velinin Kerametidir Dilara Yayınları

  • İsmail Çetin14.12.2008 - 00:30

    canacan.forummum.com

  • İsmail Çetin22.11.2008 - 08:12

    Semiyyuz Zebih (Boğazlananın Adaşı) İsmail Bin Mahfuz Kuddise Sırruh'un Gençlere Yazdığı Şiiri:



    Nefsimle İblis, Düşmanımdır Benim

    Kızmakla Şehvet, Tuzağımdır Benim

    Tembellikle Uyku, Hastalıktır Benim

    İmanlı Bir Genç, Servetimdir Benim



    Aziz gencim, severim seni

    Dermanım, ciğerim! Yüzünün Gülmeni

    Üzüntülü halin, eritir beni

    Yeşertmem Seni Hayatımdır Benim



    Sevgiyle Bakışın, Ruhumun Hayatı

    İlmi Arzulaman, Hayatımın Cenneti

    Bil, İlmin Kadrini, Rabbinin Nimetini

    Gencim! Senin Öğrenmen, Hayatımdır Benim



    Korun, Avcının iki tuzağından

    Tıka Kulağını, sihirli sözünden

    Ezberle dersini, can-ı gönülden

    Gencim! İlmi Öğrenmen, Amacımdır Benim



    Kızma, Gör, Gençlik Tuzağı

    Kızmak Duygusu, Samirî'nin buzağı

    Banyonun gizli adeti, kurutur kaynağı

    Gencim! Kırılan Direksiyonu Tamir Edelim



    Yüzmeyi bırakan balık, kumsala düşer

    Uçuşu Bırakan Kuşlar, Kafese Girer

    Tembel Tembel Uyuyan Yuvarlana Gider

    İsmail! Çalışan Gence Kurban Olayım



    İsmail Çetin (Kuddise Sırruh)

  • İsmail Çetin02.10.2008 - 23:43

    ÜSTAZ FAKiH ŞEYH iSMAiL ÇETiN EFENDi HK

    ----------


    Miladi 1942 senesi, mart ayında, Diyarbakır'ın Hazro ilçesinde dünyaya teşrif eden Üstaz'ımız İsmail Çetin rahimehullah, akrabalarından 20 alime yetişmiş ve yetmişten fazla alime ziyaretlerde bulunmuştur. Muhterem Hoca'mızın ilim tahsili sırasında nerelerden ve kimlerden hangi ilimleri tahsil ettiğine dair kendi beyanından tespit ettiklerimiz:

    Kur'an-ı Kerim'i Veşşems suresine kadar validesinde okuyarak, bundan sonra Kur'an dersi almamıştır. Zira her tarafını okuyabiliyordu.

    Merhum pederleri Seydayı Molla Fettah'a söylediğinde: 'medreselerde oku' dedi.

    7-8 yaşlarında iken onun emriyle memleketi terkedip Halep'e gitti.

    Halep'te üstad Molla Abdurrezzak (Şeyhül Kurra) ı Kürdî'de 4 sene 5 kıraat okudu.

    -Kıraeti Asım, Kıraati nafa, Kıraeti Şam, Kıraeti İbni Kesir-Rivayeti şaz-

    Sonra Şam’a giderek aynı üstadın nezareti altında 1 sene sonra imtihan oldu. 70 sıra içinde birinci, 1. sıradan 2. olarak -1. Abdussamed- 5 kıraetten mutlak icaze aldı.

    -İcazei aceziye: Rumuzlu bir ifade olup, her harfin tekabül ettiği bir şahıs. Kur’aların baş isimleri, Arabca yazılışa göre-

    12-13 yaşlarında memlekete döndü. Molla Fettah Efendi davet etti. (çocuklarla oyun oynadığı bir sırada) . Yanına geldiğinde elini öperek verilen emr üzere vel ferciyi okudu. Son ayette manayı soran hocamızın bu sorusuna karşı üstad ağladı: ‘Kur’an’ın manaları kalbine geliyor mu’ diyen üstadın sorusuna hocamız: ‘Evet’ diye cevap verdi.

    Üstad emrederek: Babana itaat etme, anan yoktur, bir Kur’an al ve oku dedi. Benim söylediğimi babana söyleme, sonra bana düşmanlık yapar dedi. Beni evine aldı, Bakara’dan itibaren Nubuhan, Gayetül ihtisar, emsile, İzzi, Avamil kitaplarının başlarından ikişer üçer satır bana ders verdi.

    Tirale köyüne kendim gittim. Üstadın tavsiyesi üzerine anam babam yoktur diyerek 6 ay kadar orada okudum. Bu kitapların hepsini ezberledim. Üstad Molla Sıddık bana biraz elbise almak üzere Diyarbakır’a götürdü. Komşular vasıtasıyla babam beni yakalayarak kazaya (Hazro) götürdü.

    Tekrar Üstad Molla Fettah sokakta çocuklar içinde beni görerek evine davet etti. Halimi ona arzettim.

    Avamil, Birgevi, zuruf, Terkip, Küçük Sadullah, Şerhul Muğni kitaplarından üçer beşer satır bana ders verdi. Bana: ‘ Bir daha seni kazada görmeyeceğim! ’ diye emr verdi.

    Çınar’a bağlı Has köyüne gittim. Orada Nahiv ilminden yukarıdaki kitapları okumakla beraber Molla Mahmud’dan Şafii fıkhına ait Minhac’ı okudum.

    Sonra Hudur köyünde Şeyh Nesih’in medresesine gittim. Şeyh Nesih’in oğlu Şeyh Ersad’dan ders (Nahv) okudum. Şeyh Nesih gizliden mani oldu. Muayyen hadisleri kendi eliyle yazıp bana ezberlettirdi. Sadettin’e (Nahv ilmi) başladım.

    Memlekete babamı ziyarete geldim. Babamla beraber Molla Fettah’ı ziyarete vardık. Molla Fettah babama: Molla Mahfuz, bu çocuğu bırak! Deden İsmail efendi’nin yerini inşallah tutacak. Dedi. Beni dışarı çıkarıp babamla konuştu. Biraz sonra beni yanına çağırıp:

    Gençliğine hakim ol. Harama bakma. Seydaya mensub hocaların yanına git. Değerli hocaları tespit et ve onların yanında oku. Dedi.

    Tillo’da Molla Muhammed, Molla Bedreddin’in yanında okudum. Seydayı Molla Bedreddin’de Hal (Nahv) okuyordum. Seydayı Molla Muhammed’in yanında da Riyazüssalihini okudum.

    Şeyh Cemil (Tillo’da, 85 yaşında büyük bir şeyh. Kadiri tarikatı sahibi) Bedreddin Efendi’den kendisine hizmet etmek üzere bir talebe istedi. Talebeyi ücret karşılığında istiyordu. Molla Bedreddin, fakir olduğumu bildiği için beni gönderdi. Gece hizmet ederdim. Ibrığını doldurur, sobasını yakardım.

    Bir gece beni azarladı: ‘Neye uyuyorsun! ? ’ diye. Kendisi gece ve gündüz uyumuyordu. Gece biraz uzanıyordu, ben hastayım diye (sözde…) Bana: Sen uyurken ayaklarını uzatıyorsun, Tillo’nun eviliyaları buraya geliyorlar. Ya benim gibi ol ya da git! Dedi. Ben de kızarak medreseye gittim. (14-15 yaşlarında)

    Üstad Molla Halil’e (Molla Bedreddin’in babası) haber gönderdi: Hizmetçi olan talebeyi buraya gönderin, işi var dedi. Gittiğimde oğlu Şeyh Kamil ile oturuyordu. Şeyh Kamil dedi ki: Sen neye şeyhi terk ettin?

    Şeyh Cemil gülerek: Molla Kamil seni imtihan ediyor dedi. Nasibin kapımızda değil, yalnız bizden bir hediye al dedi. Tevhid, Lafza-i Celal ve bir salavat ı şerife bana izin verdi. Marifetnamenin okunmasını tavsiye etti. Bizim tarikatımıza giren olursa, bize vekaleten bize bağlayın dedi. (her biri birer elimden tutarak beni okşadılar.)

    Şeyh Kamil: Baba bunu almak mümkün değil midir? dedi. Şeyh Cemil:

    Hepimiz kader i İlahiyeye mahkumuz. İnşallah sofi bir alim olacak. Şeyh Abdulkadiri Geylani büyüktür. Tillo evliyalarına fatiha oku. Sen ilmini bitirdikten sonra seni görmeyeceğiz. Şüphesiz ki sen okuyacaksın, icaze alacaksın, alim olacaksın, endişe etme, dedi.

    Yanında tanımadığım Botan tarafından olup oturan hoca: Şeyhin (Şeyh Cemil’in) elini tut. Sana büyük bir müjde veriyor dedi. Ben ağlamaktan kendimi tutamayarak şeyhin elini tuttum ve titredim. Şeyh Cemil, bana:

    Halkın elinden gözünü kapat. Vallahi alim olacaksın dedi. Paran biterse de isteme. Allah, rızkını sana gönderecek. Sebebler esirdir, sebeblere esir olma, Hakk’a esir ol. Halık’a kul ol, ölünceye kadar Allahu Teala rızkını verecek dedi.

    ……..

    Şeyh Cemil gözünü kapattı: Kalk git, Fakirullah’tan başlamak üzere ziyaretleri dolaş, Şer’an haram işlemeyeceğine dair onlara söz ver dedi. Ben gidip hepsini dolaşıp tavsiyesini yerine getirdim. Akşam üstü yanına döndüğümde Şeyh Kamil ile oturuyordu. Fakah gel dedi, içeriye girdim. Ellerini ziyaret ettim. Kadiri tarikatına benden vekaleten Sübhanallahi velhamdü lillahi ve la ilahe illallahu vallahu ekber, kelime i tevhid ve Allahumme salli ala seyidine Muhammedin ve alihi kad dakad hileti edrikni ya Rasulallah’dan başkasına tavsiye et. İnşallah kitabını bitirdikten sonra yine bu kapıya geleceksin dedi. Sonra bir ah çekerek:

    Ne fayda ki, ömür kısa, insan ölür, maksatları dünyada kalır. Bu dünyada kimse maksadına kavuşmamıştır. Allah hafız ve munin olsun, git oku, tenbel olma. (arabca söyledi) ‘Men Dakka babel Kerimi in fetaha! (Kim Kerim olanın kapısını çalarsa, kapı ona açılır) Üzerimde birkaç ayet ve esmaları gizliden okudu. 25 lira da para verdi. Ben ondan ayrıldım. Ayağa kalkıp kapıya kadar uğurladı.

    Oradan Siirt’e gittim. Siirt’te Ayındır camisinde talebeler vardı. Orada Molla Tayyib’in yanına gittim. Birkaç gün sonra Üstad Molla Tayyib çağırdığında evine gittim. Helası bozulduğundan onu yaptım. Necasetin temizlenmesi nefsime ağır geldi.

    Fakah, men kademe huddime, dedi. Kim ki hizmet ederse, hizmet edilir. İçimdeki nefret yok oldu. (içimdekini anladığından bunu buyurdu) dedim: Ya Üstad, bundan sonra ruhumu sana feda ederim. İşimi bitirip medreseye döndüm. Kayser camine gel dediğinden oraya gittim. (Muhtemelen ikindi) Namazdan sonra bana bir oda verdi. 6 ay kadar onun yanında Sadullah (Nahv) ve Netaicin (nahv ilmi) bir kısmını okudum.

    Birgün Hacı Celal Ağa’yı – o caminin mütevellisi- çağırdı: Benim ömidim bu talebede vardır. Masrafını üzerine al. Dedi. Hacı Celal ağa bütün yemek içmek ve kitap parasını vereceğim dedi. Üstad: Bundan sonra gevşek çalışacaksan muvaffak olamayacaksın. Cidden çalış, halk sana hizmetçi olacak, sen de Allah’a hizmetçi ol dedi.

    Bu söz çok zoruma gitti. Bunaldım dışarı çıktım. Camiül Melih medresesindeki Şeyh Mustafa’nın yanına gittim. Akşam namazından sonra şeyh Mustafa, nerede okuyorsun dedi. Üstad Molla Tayyib’in yanında okuduğumu söyledim. Molla Tayyib ehli ferasettir, ilmi bereketlidir. Çok defa evliya derslerini dinlemeye gelir. Molla Tayyib’in duasını al, Netaici okuma, Molla Cami’yi oku dedi.

    Üstadım, bana ders verseniz, ben de hergün gelip ders okusam (Molla Camii) olmaz mı? Olur dedi. Bir oda kiralayarak orada oturdum. Şeyh Şerafettin’in mensublarıyla irtibat kurdum. Şeyh Alaaddin’in oğlu Şeyh İzzeddin camiinde ve arkasında namaz kılardım. Ara sıra Şeyh Alaaddin’i ziyaret ederdim. Nasihatlarından faydalanırdım.

    Bir gün şöyle dedi: Adamın biri hac yolunda bir kaplumbağaya rastlamış. Kaplumbağadan: nereye gidiyorsun diye sormuş.

    Hacca gidiyorum! Demiş. Sen bu yürüyüşle nasıl hacca gideceksin?

    Kaplumbağa:

    Yola çıkmak benim elimde, kavuşturmak Allah’ın elinde. Allah’ın işine mi karışıyorsun? ... Oku, meşayıhları sev, birisine bağlı ol dedi. Oradan kalktığımda, Şeyh Mehmed Kazım’a rastladım. Beni babasının (Şeyh Şerafeddinin) yanına götürdü. Şeyh Şerafeddinin etrafında kalabalık fazlaydı. Ziyaretine vardığımda elinde Hikemi Ataiye vardı. Hikem i Ataiyeden nasihat söylerdi.

    Yalvardım ve dedim ki: Ben sizin yanınıza gelsem bana öğretir misiniz? Vaktim yoktur dedi. Muhammed Kazım’da oku buyurdu. Ben ağladım, dedim ki: Senden okumak istiyorum. Bunun üzerine müsaade etti.

    Netaici Molla Tayyib’de, Molla Camiyi Şeyh Mustafa’dan, Hikemi de ondan okudum. Onların yanında bu üç kitabı bitirdim. Oradan Balakaya (Muş’un bir köyü) gittim. Orada Molla Caferde Semkatiye (mantık) başladım. Bir ders Semkati, bir ders tefsir i Hazin, bir derse de İhya –ı Ulumden okuyordum. Haşiyeye (mantık ilmi- Molla Caminin haşiyeleri- başka bir nahv) kadar, haşiyelere başlayınca oğlu Molla Habib vefat etti.

    Erzurum’a gittim. Kurşunlu camii yakınlarında bir ev kiraladım. Sakıp Efendi’nin yanında haşiyeden ve tefsiri Kadı Beydavi’den ders aldım. 6 ay sonra memlekete döndüm. Botan’dan Zivink köyüne gittim. Orada Molla Muhammed (her sahada çok alim) Zivingi’nin yanında okudum Usul ilmine kadar (Muhtasar maniyi) .

    Sonra onun tavsiyesi ile Helenzeye döndüm. Helenzede Molla Abdulhakimin yanında Muhtasar (İlmi maami) ve Cem’ıl cevami (usul) okudum. Üstadın gözü görmediğinden ben okurdum, o mana verirdi. Oradan tekrar Siirtte Şeyh Mustafa’nın yanına geldim. Bir müddet orada aynı kitapları okudum.

    Patnos’a bağlı Hasandel köyüne gittim. İki sene kadar Molla Yasin’in yanında kelam okudum. (akaidi nesefiyi) Molla Yasin Şafii fıkhını çok güzel biliyordu. Minhac, Fethul Muini (fıokıh kitapları) onun yanında tekrarladım. Kendisi Van’ın Şivekar köyüne gitti. Şivakar köyünde ondan mutlak icazeyi aldım. O zatın münkirleri çok idi. Alet ilimleri (Nahv-mantık) biraz unutmuştu. Bir sene orada kaldım.

    Sonra 1960’da Erzurum’a gittim. Sakıp Eefendi’nin yanına döndüm. Makasıd (kelam ilmi) Tefsiri Kadı, Celaleyn tefsirlerini yanında okudum. Mubarek bana: Acele et, vakit daraldı. Ecelimde yakındır. Çok çalış, ilme rağbet kalmamış ise de Allah’ın yanında ilim kıymetlidir dedi. Sen eğer alim olursan, halk sana hizmetçi olacak. Alim olmazsan kendin hizmetçi olacaksın buyurdu.

    Mekasıdı bitirmeden rahatsızlanıp talebelerini dağıttı. Bir mektup vererek Ömer Nasuhi Bilmen’in yanına gittim. Ömer Nasuhi Bilmen’in yanında Nazmul Lealiyi (ufak bir eser-kelam) 20 gün kadar okudum. Muvazzah ilmi kelamı yazıyordu. Muvazzah ilmi kelamı onun yanında tekrarladım. Ondan sonra Erzurum’a döndüm.

    1-2 ay sonra inkılab oldu. İnkılabdan sonra Suriye’nin Hazne kasabasına gittim. Til Maruf adlı Şahı Hazne’nin köyünde Şah’ın oğlu Şeyh Alaaddin’in yanında el felsefe tul ula, şerh ul mekasıd, tefsiri Kadı, bir cilt Buhari’yi tekrarladım. Daha evvel Molla Yasin’in yanında da Müslim i Şerifi okumuştum. Oradan Zaho’ya geçtim. Üstad Şeyh Muhammed Kasım’ın yanında okudum. Üstad Muhammed Kasım affı çıktığından (şapkadan isyan etmişti) Şirvan’a döndü. (Siirt’in kazası) beraber gittik.

    Şeyh Muhammed Kasım’ın yanında Mizan ul Kübra’yı (İmam Şaraninin 4 mezheb kitabı) Buhariyi, Kadı tefsirini, Medarikin bazı kısımlarını (parça parça) okudum. Hakiki ilim icazesini ondan aldım.

    Bu zat Molla Yasin hocamızla Erçişte Molla Ahmed Kurumzadeden icazelerini almışlardır. Molla Ahmed Kurumzade de Molla Necmeddin Ercişi hazretlerinden icazelerini almışlardır. O da Efendine Hasan, O da Hacı Tayyib Muşi efendiden, o da Siirtli Molla Halil efendiden (Asrı Saadete kadar…) Şeyh Muhammed Kasım, Molla Muhammed Eminden de icazet almıştır.

    Piri Küfrevinin oğlu Hazreti Şahtan Nakşi tarikatını ve icazeyi almıştı. Üç i’tikaftan sonra bu icazaden beni şereflendirdi. Sonra Seyyid Şeyh Abdulhakim Hazretlerinden Nakşi tarıkatı üzerinde çalıştım. Şeyh Hazretleri eylülde (1970-1971) mutlaka yanıma gel, emrin tamamdır, eylülde ihmalkarlık yaptım, şeyhin vefatından 7 gün sonra gittim. (Nasib olmadı) 1974 Hac seferinde Medine i Münevverede mukim Şeyh Abdulhak, cebren Nakşi, Kadiri ve Şazeli tarikatında bana bir izin vermiştir.


    not: üstaz hazretleri halihazırda antalya aksu ilçesinde eser telifi ve tedrisat ile meşguldur. ayrıca silsilesinde de beyan edildiği üzere muhammed masum efendi'den ayrıca kadiri tarikında icazesi vardır.

    Müellifin 42-43 civarında Türkçe Eseri 6 Arapca Eseri Bulunmaktadır..


    Allah Teala ömürlerini bereketli, himmetlerini ali, şefaatlerini makbul, ilimlerini kavi eyleye. amin.

  • dabbe'tül arz22.01.2007 - 14:39

    Dabbetül arz bir insan bir mikrop veya bir hastalık değildir.O hayvan süretleriyle yaratılmış canlıdır.mü'minlerin alnına mü'min kafirlerin alnına ise kafir damgasını vuracak bir türlü canlıdır.Kendisi kıyametin büyük alametlerinden biri olup yakın zaman da zuhur edecektir.