Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Hadid, 20 Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Enam, 32
Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ankebut, 64 Doğrusu dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Muhammed, 36
' İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece 'İman ettik' demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.' Ankebut, 2-3
'And olsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. Sabredenleri müjdele!
O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: inna lillahi ve inna ileyhi raciun = doğrusu biz Allah’ınız/Allah’a aidiz/Allah içiniz ve O’na dönücüleriz derler.
İşte onlar var ya, Rablerinden, mağfiretler ve rahmet onlaradır. İşte hidayete erenler de onlardır. ' Bakara 155-156-157
Biz hakkı (gerçeği; vahyi, keşfi delilleri) batılın (gerçek olmayan, vehmi düşünce ve inanışların) başına çarparız da onun beynini parçalar. Bir de bakarsın (batıl) o anda yok olup gitmiştir. (Enbiya 18)
Hangi işi yaparsan yap, Kur'ân'dan ne okursan oku, ne işte çalışırsan çalış, unutmayın ki, siz ona dalıp gitmişken, biz sizin üzerinizde şahidiz. (Yunus 61)
Size Allah'tan baska ne bir dost var, ne de bir yardimci! (Ankubat 22)
Yoksa onlar Allah'tan başka dostlar mı edindiler? Oysa asıl Dost Allah'tır. (Şura 9)
Allah'tan başka dost edinenlerin durumu, kendine yuva yapan örümceğin durumu gibidir. Halbuki, evlerin en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi. (Ankubat 41)
Üzerine gece bastırınca, bir yıldız gördü:'Rabb'im budur' dedi. Yıldız batınca da:' Ben batanları sevmem' dedi.
Ay'ı doğarken gördü: 'Rabb'im budur' dedi. O da batınca: 'Yemin ederim ki, Rabbim bana doğru yolu göstermeseydi, elbette sapıklığa düşen topluluktan olurdum' dedi.
Güneş'i doğarken görünce: 'Rabb'im budur, bu hepsinden büyük' dedi. O da batınca dedi ki: 'Ey kavmim! Ben sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım'.
'Ben vechimi (yüzümü, varlığımı, bilincimi) hanif=özündeki hakikate inanan olarak, gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve artık ben asla Allah'a ortak koşanlardan değilim'. (Enam 76.77.78.79)
İBRAHİM (A.S.) Hakikat i arayip, arastirip, sorgulayip, tefekkür eder iken, algiladigi seylerin gelip gecici oldugunu gözlemlemis, daha da ötesinda algilanalarinin yoktan var olup 'her an' yok olduklarini müşaade ediyor. Bu müşaadesi onu kendi varligi dışında bir şeyin var olamiyacagini farkettiriyor, dışda, ötede, gökte hakikati aramayi birakarak kendi özüne; 'Ben' dedigi varliga yöneliyor.
Bu yönelişte; varliginin, aslinin, özünün, hakikatinin Allah oldugunu, O´ndan ayri bir varlik olmadigini, tüm mevcudatin varligininda Allah´a ait oldugunu, Allah yani sira ikinci bir varlik olamiyacagini, algilanan herseyin yoktan var olup ''her an da'' (el an da öyle) yok olduklarini idrak ediyor...
Ve diyor ki; 'Ben yüzümü hanif (özündeki hakikate inanan) olarak, gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve artık ben asla Allah'a ortak koşanlardan değilim'.
Ben yer yüzünde muhakkak bir Halife meydana getireceğim' dediği vakit, onlar da 'orada fesat edecek ve kanlar dökecek bir mahlûk mu yaratacaksın, biz hamdinle tesbih ve seni takdis edip dururken' dediler.
Herhalde ben sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim! ..
buyurdu; ve Adem’e bütün esmâyı tâlim eyledi! ...
Sonra O, âlemini melâikeye gösterip;
Haydi dâvânızda sâdıksanız bana şunları isimleri ile haber verin buyurdu...
Subhansın ya Rab! .. Bizim için senin bildirdiğinden başka ilim ne mümkün... Alîm ve Hakîm olan Sensin, dediler...
Ey Adem! ... Bunları onlara, isimleri ile haber ver, buyurdu.. Bu emir üzerine, Adem onlara isimleri ile onları haber verince de buyurdu ki:
Demedim mi size Ben? ... Her hâlûkârda semâların ve yerin gaybını bilirim ne açığa çıkarıyorsanız, ne gizliyorsanız! ...
Ve o vakit, melâike`ye,
Adem`e secde edin', dedik. Derhal secde ettiler. Ancak, İblis dayattı. Kibrine yediremedi. Zaten gerçeği örtenlerdendi... (Bakara 30.31.32.33.34)
Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Hadid, 20
Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Enam, 32
Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ankebut, 64
Doğrusu dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Muhammed, 36
' İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece 'İman ettik' demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.' Ankebut, 2-3
'And olsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. Sabredenleri müjdele!
O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: inna lillahi ve inna ileyhi raciun = doğrusu biz Allah’ınız/Allah’a aidiz/Allah içiniz ve O’na dönücüleriz derler.
İşte onlar var ya, Rablerinden, mağfiretler ve rahmet onlaradır. İşte hidayete erenler de onlardır. ' Bakara 155-156-157
Biz hakkı (gerçeği; vahyi, keşfi delilleri) batılın (gerçek olmayan, vehmi düşünce ve inanışların) başına çarparız da onun beynini parçalar. Bir de bakarsın (batıl) o anda yok olup gitmiştir. (Enbiya 18)
Gözler onu göremez, O ise bütün gözleri görür; O, Latif´dir, her şeyden haberdardir. (Enam 103)
Hangi işi yaparsan yap, Kur'ân'dan ne okursan oku, ne işte çalışırsan çalış, unutmayın ki, siz ona dalıp gitmişken, biz sizin üzerinizde şahidiz. (Yunus 61)
Hakikat ehli dedigimiz zatlardan Vahdet incileri.
Kesret ile Vahdet dedigim
Hep Sen imissin!
Sanirken beni ben
Meger hep Sen imissin!
Senin kendin seyrettigin yer
Hep ben imissin!
* * * * * *
Beni bende demen
Ben bende degilim
Bir Ben vardir
Bende benden iceri.
* * * * * *
Ben tende canim
Hem canda canan
Surette kulum
Iceride Sultan.
* * * * * *
Ehli vahdetten alanlar
ilim tehvid dersini
Gizli irfan buldular
Fetvaya hacet kalmadi.
Size Allah'tan baska ne bir dost var, ne de bir yardimci! (Ankubat 22)
Yoksa onlar Allah'tan başka dostlar mı edindiler? Oysa asıl Dost Allah'tır. (Şura 9)
Allah'tan başka dost edinenlerin durumu, kendine yuva yapan örümceğin durumu gibidir. Halbuki, evlerin en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi. (Ankubat 41)
Üzerine gece bastırınca, bir yıldız gördü:'Rabb'im budur' dedi. Yıldız batınca da:' Ben batanları sevmem' dedi.
Ay'ı doğarken gördü: 'Rabb'im budur' dedi. O da batınca: 'Yemin ederim ki, Rabbim bana doğru yolu göstermeseydi, elbette sapıklığa düşen topluluktan olurdum' dedi.
Güneş'i doğarken görünce: 'Rabb'im budur, bu hepsinden büyük' dedi. O da batınca dedi ki: 'Ey kavmim! Ben sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım'.
'Ben vechimi (yüzümü, varlığımı, bilincimi) hanif=özündeki hakikate inanan olarak, gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve artık ben asla Allah'a ortak koşanlardan değilim'. (Enam 76.77.78.79)
İBRAHİM (A.S.) Hakikat i arayip, arastirip, sorgulayip, tefekkür eder iken, algiladigi seylerin gelip gecici oldugunu gözlemlemis, daha da ötesinda algilanalarinin yoktan var olup 'her an' yok olduklarini müşaade ediyor. Bu müşaadesi onu kendi varligi dışında bir şeyin var olamiyacagini farkettiriyor, dışda, ötede, gökte hakikati aramayi birakarak kendi özüne; 'Ben' dedigi varliga yöneliyor.
Bu yönelişte; varliginin, aslinin, özünün, hakikatinin Allah oldugunu, O´ndan ayri bir varlik olmadigini, tüm mevcudatin varligininda Allah´a ait oldugunu, Allah yani sira ikinci bir varlik olamiyacagini, algilanan herseyin yoktan var olup ''her an da'' (el an da öyle) yok olduklarini idrak ediyor...
Ve diyor ki; 'Ben yüzümü hanif (özündeki hakikate inanan) olarak, gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve artık ben asla Allah'a ortak koşanlardan değilim'.
Ben yer yüzünde muhakkak bir Halife meydana getireceğim' dediği vakit, onlar da 'orada fesat edecek ve kanlar dökecek bir mahlûk mu yaratacaksın,
biz hamdinle tesbih ve seni takdis edip dururken' dediler.
Herhalde ben sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim! ..
buyurdu; ve Adem’e bütün esmâyı tâlim eyledi! ...
Sonra O, âlemini melâikeye gösterip;
Haydi dâvânızda sâdıksanız bana şunları isimleri ile haber verin buyurdu...
Subhansın ya Rab! .. Bizim için senin bildirdiğinden başka ilim ne mümkün... Alîm ve Hakîm olan Sensin, dediler...
Ey Adem! ... Bunları onlara, isimleri ile haber ver, buyurdu.. Bu emir üzerine, Adem onlara isimleri ile onları haber verince de buyurdu ki:
Demedim mi size Ben? ... Her hâlûkârda semâların ve yerin gaybını bilirim ne açığa çıkarıyorsanız, ne gizliyorsanız! ...
Ve o vakit, melâike`ye,
Adem`e secde edin', dedik. Derhal secde ettiler. Ancak, İblis dayattı. Kibrine yediremedi. Zaten gerçeği örtenlerdendi... (Bakara 30.31.32.33.34)
'O, sizi, yeryüzünün halifeleri yaptı.' (Enam 155)
Çün bildin mü`minin kalbinde Beytullah var,
Niçin izzet etmedin, ki ol evde ALLAH var? .
Her ne var Âdemde var; Âdem`den iste Hak`kı sen! .
Olma İblis-i şakî, Âdem’de sırrullah var! .
Yunus Emre
Er Rahman;
Rahman (tüm sıfat ve esmanın sahibi... Dolayısıyla varlığı kendinden; yokluktan vücuda getiren; herşeyi kapsayan rahmetin sahibi)
Hadis-i Şerif’te: “Allah Adem’i (insani) Rahman süreti üzere yarattı” buyuruluyor...(?)