bir cemil’i yâd ederken yürek, bir zikir tutturmuşum dualarımda: “sevileni sevdir bana…”
suâl etmiyorum ânımı imar eden hallerden; bir teslîmiyet sevdası sol tarafımdaki, bir soluk duânın tecellileri belki de günümün misafirleri. niyazım sana dokunsun yar!
niyazım nazıma vesîle olsun….niyâzım katında “var” olmama sebep olsun…niyazım şükür olsun.
…sevileni sevdir bana….
bir sevda bestesi çalsın yüreğimde; nağmesi yâr’in dilediği ritimde olan. bir sevda bestesi çalsın; günümün telaşlarında beni ruhuma götüren.bir sevda bestesi çalsın; mutlak seven’i hatırlatan; sevilenin vasfı için seven’e yakınlaştıran. bir sevda şarkısı çalsın; sevilenin halini seven’e sevimli kılan…bir cemîl’e yakın olma sevdasını fısıldayan şarkı çalsın; günlerimi imar etsin.
ve…şükreden olmanın hazzını hissedeyim yüreğimde; bir sevilenin hatrına niyaz edeyim de bu şükrümün göstergesi olsun..
İnönü siyaseti, tipik kompleksli ikinci adam siyasetidir, güçlüye, dışarıya karşı pısırık, aman başımıza bela almayalım, bize dokunmayan yılan bin yaşasın siyaseti, içeride ise milli şef, zayıf bulduğunu ezen, azınlıkları hitlerinkine benzer çalışma kamplarına gönderen (Bu da ileride önümüze konacaktır, emin olun) , muhalefet eden herkesi vatan haini ilan eden, kendine güveni olmadığı için herkesi tehdit olarak gören siyaset. Bugün devletimizin sürekli vatandaşına güvenmeyen, vatandaşı potansiyel tehdit olarak gören zihniyeti inönü zihniyetidir. Bu kendine güvensizlikten dolayıdır ki, Atamızla ilgili herşeyi silmeye kalkmış, paradan pullardan Atamızın resmini kaldırıp kendi resmini koymuş, atamızın türkçülük ile ilgili açtığı enstitüleri, yaptırdığı araştırmaları yoketmiş, sonrada kendi kafasındakileri Atatürkçülük diye insanlara yutturmuştur. İşbilen herkes yerinden yurdundan olmuş, yerlerine milli şef'e yalakalık yapanlar gelmiştir. Bundan dolayıda Türkiye Atatürk zamanındaki atılımları devam ettiremeyen, kendi politikası olmayan, sığınacak kucak arayan bir ülke haline gelmiştir. Eh güçlü sovyetler karşısında bu durumdaki bir Türkiye yede sığınacak kucağı amerika vermiştir ama tabi babasının hayrına vermemiştir.
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: 'Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
'Her peygamberin müstecab (Allah'ın kabul edeceği) bir duası vardır. Her peygamber o duayı yapmada acele etti. Ben ise bu duamı Kıyamet gününde, ümmetime şefaat olarak kullanmak üzere sakladım (kullanmayı âhirete bıraktım) . Ona inşaallah, ümmetimden şirk koşmadan ölenler nâil olacaktır.'
Tirmizi, şu ziyadeyi kaydeder: 'Hz. Câbir radıyallahu anh dedi ki: 'Kebâir (büyük günah) ehli olmayanın şefaate ne ihtiyacı var! '
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: 'Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
'Kıyamet gününde, insanlar birbirlerine girecekler. Hz. Âdem aleyhisselam'a gelip: 'Evlatlarına şefaat et! ' diye talepte bulunacaklar. O ise:
'Benim şefaat yetkim yok. Siz İbrahim aleyhisselam'a gidin! Çünkü o Halilullah'tır' diyecek. İnsanlar Hz. İbrahim'e gidecekler. Ancak o da:
'Ben yetkili değilim! Ancak Hz. İsa'ya gidin. Çünkü o Ruhullah'tır ve O'nun kelamıdır! ' diyecek. Bunun üzerine O'na gidecekler. O da:
'Ben buna yetkili değilim. Lâkin Muhammed aleyhissalatu vesselam'a gidin! ' diyecek. Böylece bana gelecekler. Ben onlara:
'Ben şefaate yetkiliyim! ' diyeceğim. Gidip Rabbimin huzuruna çıkmak için izin talep edeceğim. Bana izin verilecek. Önünde durup, Allah'ınilham edeceği ve şu anda muktedir olamayacağım hamdlerle Allah'a medh u senâda bulunacak, sonra da Rabbime secdeye kapanacağım. Rabb Teâla:
'Ey Muhammed! Başını kaldır! Dilediğini söyle, söylediğine kulak verilecek. Ne arzu ediyorsan iste, talebin yerine getirilecektir! Şefaatte bulun, şefaatin kabul edilecektir! ' buyuracak. Ben de:
'Ey Rabbim! Ümmetimi, ümmetimi istiyorum! ' diyeceğim. Rabb Teâla: '(Çabuk onların yanına) git! Kimlerin kalbinde buğday veya arpa danesi kadar iman varsa onları ateşten çıkar! ' diyecek. Ben de gidip bunu yapacağım! Sonra Rabbime dönüp, önceki hamd u senâlarla hamd ve senâlarda bulunacağım, secdeye kapanacağım. Bana, öncekinin aynısı söylenecek. Ben de: 'Ey Rabbim! Ümmetim! Ümmetim! ' diyeceğim. Bana yine:
'Var, kimlerin kalbinde hardal danesi kadar iman varsa onları da ateşten çıkar! ' denilecek. Ben derhal gidip bunu da yapacak ve Rabbimin yanına döneceğim. Önceki yaptığım gibi yapacağım. Bana, evvelki gibi:
'Başını kaldır! ' denilecek. Ben de kaldırıp:
'Ey Rabbim! Ümmetim! Ümmetim! ' diyeceğim. Bana yine:
'Var, kalbinde hardal danesinden daha az miktarda imannı olanları da ateşten çıkar! ' denilecek. Ben gidip bunu da yapacağım. Sonra dördüncü sefer Rabbime dönecek, o hamdlerle hamd u senâda bulunacağım, sonra secdeye kapanacağım. Bana: 'Ey Muhammed! Başını kaldır ve (dilediğini) söyle, sana kulak verilecektir! Dile, talebin verilecektir! Şefaat et, şefaatin kabul edilecektir! ' denilecek. Ben de: 'Ey Rabbim! bana Lailâhe illallah diyenlere şefaat etmem için izin ver! ' diyeceğim. Rabb Teâla:
'Bu hususta yetkin yok! -veya: 'Bu hususta sana izin yok! - Lâkin izzetim, celâlim, kibriyâm ve azametim hakkı için lailâhe illallah diyenleri de ateşten çıkaracağım! ' buyuracak.'
ben Seviom aslinda ruh haStalarini.. iLginc.. ((:
ver diyordu kendini geceye
fahişe ruhların çıglıkları duyuluyordu az öteden.içindeki sürtük uyanmıştı bi kere.kapı açıldı ve şölen başladı...
bknz. Bulunmaz izmir kumasi..
b….
bir cemil’i yâd ederken yürek,
bir zikir tutturmuşum dualarımda:
“sevileni sevdir bana…”
suâl etmiyorum ânımı imar eden hallerden; bir teslîmiyet sevdası sol tarafımdaki, bir soluk duânın tecellileri belki de günümün misafirleri. niyazım sana dokunsun yar!
niyazım nazıma vesîle olsun….niyâzım katında “var” olmama sebep olsun…niyazım şükür olsun.
…sevileni sevdir bana….
bir sevda bestesi çalsın yüreğimde; nağmesi yâr’in dilediği ritimde olan. bir sevda bestesi çalsın; günümün telaşlarında beni ruhuma götüren.bir sevda bestesi çalsın; mutlak seven’i hatırlatan; sevilenin vasfı için seven’e yakınlaştıran. bir sevda şarkısı çalsın; sevilenin halini seven’e sevimli kılan…bir cemîl’e yakın olma sevdasını fısıldayan şarkı çalsın; günlerimi imar etsin.
ve…şükreden olmanın hazzını hissedeyim yüreğimde; bir sevilenin hatrına niyaz edeyim de bu şükrümün göstergesi olsun..
ve…dilim dokunsun sevdayı dokuyan duaya…
….sevilen’i sevdir bana…
nokta!
dünya çapında huzur ve eşitlik davası
'Hiç bir ordu, vakti gelmiş bir fikir kadar güçlü değildir.'
İnönü siyaseti, tipik kompleksli ikinci adam siyasetidir, güçlüye, dışarıya karşı pısırık, aman başımıza bela almayalım, bize dokunmayan yılan bin yaşasın siyaseti, içeride ise milli şef, zayıf bulduğunu ezen, azınlıkları hitlerinkine benzer çalışma kamplarına gönderen (Bu da ileride önümüze konacaktır, emin olun) , muhalefet eden herkesi vatan haini ilan eden, kendine güveni olmadığı için herkesi tehdit olarak gören siyaset.
Bugün devletimizin sürekli vatandaşına güvenmeyen, vatandaşı potansiyel tehdit olarak gören zihniyeti inönü zihniyetidir.
Bu kendine güvensizlikten dolayıdır ki, Atamızla ilgili herşeyi silmeye kalkmış, paradan pullardan Atamızın resmini kaldırıp kendi resmini koymuş, atamızın türkçülük ile ilgili açtığı enstitüleri, yaptırdığı araştırmaları yoketmiş, sonrada kendi kafasındakileri Atatürkçülük diye insanlara yutturmuştur. İşbilen herkes yerinden yurdundan olmuş, yerlerine milli şef'e yalakalık yapanlar gelmiştir.
Bundan dolayıda Türkiye Atatürk zamanındaki atılımları devam ettiremeyen, kendi politikası olmayan, sığınacak kucak arayan bir ülke haline gelmiştir. Eh güçlü sovyetler karşısında bu durumdaki bir Türkiye yede sığınacak kucağı amerika vermiştir ama tabi babasının hayrına vermemiştir.
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: 'Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
'Her peygamberin müstecab (Allah'ın kabul edeceği) bir duası vardır. Her peygamber o duayı yapmada acele etti. Ben ise bu duamı Kıyamet gününde, ümmetime şefaat olarak kullanmak üzere sakladım (kullanmayı âhirete bıraktım) . Ona inşaallah, ümmetimden şirk koşmadan ölenler nâil olacaktır.'
Buhari, Da'avat 1, Tevhid 31; Müslim, İman 334, (198): Muvatta, Kur'an 26, (1, 212): Tirmizi, Da'avat 141, (3597) .
Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: 'Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: 'Şefaatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir.'
Tirmizi, Kıyamet 12, (2437): Ebu Davud, Sünnet 23, (4739): İbnu Mace, zühd 37, (4310) .
Tirmizi, şu ziyadeyi kaydeder: 'Hz. Câbir radıyallahu anh dedi ki: 'Kebâir (büyük günah) ehli olmayanın şefaate ne ihtiyacı var! '
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: 'Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
'Kıyamet gününde, insanlar birbirlerine girecekler. Hz. Âdem aleyhisselam'a gelip: 'Evlatlarına şefaat et! ' diye talepte bulunacaklar. O ise:
'Benim şefaat yetkim yok. Siz İbrahim aleyhisselam'a gidin! Çünkü o Halilullah'tır' diyecek. İnsanlar Hz. İbrahim'e gidecekler. Ancak o da:
'Ben yetkili değilim! Ancak Hz. İsa'ya gidin. Çünkü o Ruhullah'tır ve O'nun kelamıdır! ' diyecek. Bunun üzerine O'na gidecekler. O da:
'Ben buna yetkili değilim. Lâkin Muhammed aleyhissalatu vesselam'a gidin! ' diyecek. Böylece bana gelecekler. Ben onlara:
'Ben şefaate yetkiliyim! ' diyeceğim. Gidip Rabbimin huzuruna çıkmak için izin talep edeceğim. Bana izin verilecek. Önünde durup, Allah'ınilham edeceği ve şu anda muktedir olamayacağım hamdlerle Allah'a medh u senâda bulunacak, sonra da Rabbime secdeye kapanacağım. Rabb Teâla:
'Ey Muhammed! Başını kaldır! Dilediğini söyle, söylediğine kulak verilecek. Ne arzu ediyorsan iste, talebin yerine getirilecektir! Şefaatte bulun, şefaatin kabul edilecektir! ' buyuracak. Ben de:
'Ey Rabbim! Ümmetimi, ümmetimi istiyorum! ' diyeceğim. Rabb Teâla: '(Çabuk onların yanına) git! Kimlerin kalbinde buğday veya arpa danesi kadar iman varsa onları ateşten çıkar! ' diyecek. Ben de gidip bunu yapacağım! Sonra Rabbime dönüp, önceki hamd u senâlarla hamd ve senâlarda bulunacağım, secdeye kapanacağım. Bana, öncekinin aynısı söylenecek. Ben de: 'Ey Rabbim! Ümmetim! Ümmetim! ' diyeceğim. Bana yine:
'Var, kimlerin kalbinde hardal danesi kadar iman varsa onları da ateşten çıkar! ' denilecek. Ben derhal gidip bunu da yapacak ve Rabbimin yanına döneceğim. Önceki yaptığım gibi yapacağım. Bana, evvelki gibi:
'Başını kaldır! ' denilecek. Ben de kaldırıp:
'Ey Rabbim! Ümmetim! Ümmetim! ' diyeceğim. Bana yine:
'Var, kalbinde hardal danesinden daha az miktarda imannı olanları da ateşten çıkar! ' denilecek. Ben gidip bunu da yapacağım. Sonra dördüncü sefer Rabbime dönecek, o hamdlerle hamd u senâda bulunacağım, sonra secdeye kapanacağım. Bana: 'Ey Muhammed! Başını kaldır ve (dilediğini) söyle, sana kulak verilecektir! Dile, talebin verilecektir! Şefaat et, şefaatin kabul edilecektir! ' denilecek. Ben de: 'Ey Rabbim! bana Lailâhe illallah diyenlere şefaat etmem için izin ver! ' diyeceğim. Rabb Teâla:
'Bu hususta yetkin yok! -veya: 'Bu hususta sana izin yok! - Lâkin izzetim, celâlim, kibriyâm ve azametim hakkı için lailâhe illallah diyenleri de ateşten çıkaracağım! ' buyuracak.'
Sen, Rabbimin Habîbi!
Sen, Rahmet peygamberi!
Sen, hürmetine güllerin ve dikenin yaratıldığı güzel!
Sen, gönlü buruk yetim!
Sen, masum ve öksüz!
Sen, gittiği her yere bereket götüren!
Sen, altı ciğer pâresini de yitirdiği halde, yine de Allah! diyecek kadar râzı!
Sen, gönlünün gülü Hatice'yi, ömrü boyunca unutmayacak kadar hayırlı!
Sen, Zeyd'in ana- babasına tercih edeceği kadar merhametli!
Sen, Ebû-Bekir'in gönlündeki güzel!
Sen, Ömerin kılıcını gül ile parçalayan...
Sen, gidişiyle Fâtımâ'nın yüreğini dağlayan..
akbank bu ISi biliyor..
*soru isaretinden sonraki boSlugu Kapatin..