Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • kadınlar08.03.2009 - 13:18

    K A D I N L A R. G Ü N Ü N D E. E R K E K L E R İ Ç İ N! ..

    EVLİ ERKEKLERİN EVLERİNİN DUVARLARINA ASMALARI İÇİN:



    K A D I N. G i B İ. K A D I N! ..

    Onur BİLGE

    Bir kadın, ne kadar güzel, kültürlü, zarif, dürüst ve hoş olursa olsun; hırçın, huzursuz, ve asabiyse, son derece iticidir.

    Hangi erkek, böyle bir kadınla birlikte olmak ister? Yanınızda, lüzumsuz el kol hareketleriyle, asabi mimiklerle, dişlerini sıkarak konuşan, her an patlamaya hazır bir bomba ile ne kadar huzurlu ve mutlu olabilirsiniz?

    Şık giyinmek de önemlidir ama zarafet daha önemlidir. İnsan yaratılış itibarıyla hantal olabilir. Öyle ölçülü, öyle güzel yürüyen toplu hanımlar vardır ki onların yürüyüşlerini bile seyretmek, ruha huzur verir. Hele onlarla yürüyüşe çıkmak ne kadar mutlu eder insanı! Yere basışlarındaki yumuşaklık, adımlarındaki acelesiz huzurlu tempo ruhu rahatlatır.

    Zarafet, kadını şiirleştirir. Öne yıkılacakmış gibi, asker gibi, omuzları düşük, kambur, boynu, başını taşıyamıyormuş gibi bükülmüş, sallanarak veya sürüklenerek, ya da paldır küldür yürüyen bir kadın düşünün! ..

    Ne kadınlar vardır; tesettürlü de olsalar, süzülür gibi, dans eder gibi yürürler. Bir bardak su verirken, bardağı değil, dünyaları uzatırlar, insana! ‘Hizmet’ önemli değildir. ‘Sunuş’ önemlidir. Yumuşak, hoş bir hareketle, gözlerinin içi gülerek, saygı ve sevgi dolu bir bakışla uzatılan bardağın içindeki, her ne ise mutluluğa dönüşür. Daha içmeden huzur, mutluluk ve yaşama sevinci yayılır ruha. Sunulan suysa, su da hayatsa, bu su ab-ı hayattır! ..

    “Günaydın! Aşkım! Canım! ” demeseler bile öyle bir tebessümle gelirler ki yanınıza; hangi kötü ruh halinde olursanız olun, o anda gülümser, huzur duyar, onunla bütünleşiverirsiniz. Bir demet çiçek gibidirler. Cıvıl cıvıl bir kuş, berrak akan bir su, gün ışığı gibidirler. Uzaktan duyarsınız, sıcaklığını. Ona doğru yaklaştığınızın farkına bile varmazsınız. Mıknatıs gibi kendilerine çekmişlerdir sizi. Demir tozları gibi yapışır kalırsınız. Zaman durmuştur. Mekân orasıdır. Dünya o kadarcıktır. Kalabalığın sayısal değeri bire inmiştir. İkiye çıkmasına da lüzum yoktur.

    Şiir gibi yürürler. Şiir gibi dolanırlar etrafınızda. Şiir gibi konuşur, en güzel melodiler gibi gülerler. Ağlayışları da hiçbir kadının ağlayamayacağı kadar güzeldir.

    “Hiçbir kadın senin kadar güzel ağlayamaz.
    Bir yıldız yağmurudur, senin gözyaşların! ” der, Ümit Yaşar Oğuzcan.

    Film de onlardır, şarkı da, hayat da! Etiyle kemiğiyle gerçektirler; yaşattıklarıyla, hayal âleminin bireyleri…

    Dokunmaya kıyamazsınız. Bakmaya doyamazsınız.

    Okşasanız, saatlere düşman olursunuz!

    Birkaç ömür daha istersiniz, Yaratan’dan.

    Dünyanızı, cennete değişmezsiniz.
    Dans edercesine yaşamaktır, onunla günlük hayatı yaşamak.

    Gülümseyerek uyanırlar. Müzikle, oynarcasına çay yapmaya giderler. Telaşsız, cıvıl cıvıl güne başlayan sevimli kuşlar gibidirler. Geyşalar gibi… Onların tüm amaçları, erkeklerini mutlu etmektir. Onları mutlu ederek mutlu olurlar.

    Bir de hizmetçi ruhlu kadınlar vardır. Sabah sabah, oflaya puflaya yataktan kalkarlar. Söylene söylene, takur tukur temizliğe başlarlar. Kafanıza çarpar gibi kurarlar sofrayı. Mükellef bir kahvaltı sofrasında bile çekilmezler.

    Sadece bayanların mı romantizmden hoşlandıklarını sanıyorsunuz?

    Ya da sevilmekten?

    Erkeklerin de romantizme, sevgiye, ilgiye ihtiyaçları olduğunu düşünmüyor musunuz?

    Onlar, sevildiklerine inandıkları, doya doya sevgi aldıkları zaman, kahvaltılarını yapmış olurlar. O konuda akşama kadar acıkacaklarını, başkalarına ihtiyaç duyarak, avuç açacaklarını, sevgi dileneceklerini sanmıyorum.

    Akşam da aynı sıcaklıkla karşılanıp, aynı huzur ortamına çekildiklerinde, onlardan mutlu kimse olmaz. Kovsanız da yanınızdan ayrılmaz, ne kadın, ne erkek, kimseye ihtiyaç duymazlar. O sizindir. İmzayla, kanunen değil, bir köle gibi, seve seve! .. Artık herkes onu, sizden kıskansın!

    Sahabeden birisinin hanımı ekmeğini, suyunu güneşe koyar, sıcak su, kuru ekmek yermiş, kocası işinde öyle yiyor diye.

    Eşini, erkeğini kendisinden önce düşünür, İslam kadını!

    Onu ana gibi şefkatle sarar. Abla gibi kanat gerer üstüne.

    Kardeş gibi yanında, canında taşır. Arkadaş gibi omuz verir, paylaşır.

    Eşi olarak da tüm yüreğiyle, her şeyden çok sever, herkesten üstün tutar, sahip çıkar kardeşim!

    SAHİP ÇIKAR!

    Evde ne huzur veriyorsunuz da, dışarıdakilerden kıskanıyorsunuz?

    Her şey iyi gidiyorsa; onlar neden kendilerini dışarıya atıyorlar?

    Arılar, bal dolu kovanlarını neden terk ediyor?

    Acı yok, tatlı yok; evde duranın aklı yok!

    Kalıp gibi, KOLALI KADIN olmayın!

    Sinirden tir tir titreyen, söylenen, bağırıp çağıran, kavgazan, fettan, fetfaz bir kadın olmayın!
    Önce sakin olun!

    Huzur bulun; huzur verin!

    Sonra zarif olun!

    Daha sonra da duygusal olun.

    Akıllı olun, AKILLI!

    Unutmayın ki; onların herkesten önce, SİZE İHTİYAÇLARI VAR!

    ***

    Onur BİLGE


    31. Sayfadaki 616. yazım.


    http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=42021&siir=778253&order=oto

  • kadınlar hakkında komplo teorileri08.03.2009 - 13:17

    K A D I N L A R. G Ü N Ü N D E. E R K E K L E R İ Ç İ N! ..

    EVLİ ERKEKLERİN EVLERİNİN DUVARLARINA ASMALARI İÇİN:



    K A D I N. G i B İ. K A D I N! ..

    Onur BİLGE

    Bir kadın, ne kadar güzel, kültürlü, zarif, dürüst ve hoş olursa olsun; hırçın, huzursuz, ve asabiyse, son derece iticidir.

    Hangi erkek, böyle bir kadınla birlikte olmak ister? Yanınızda, lüzumsuz el kol hareketleriyle, asabi mimiklerle, dişlerini sıkarak konuşan, her an patlamaya hazır bir bomba ile ne kadar huzurlu ve mutlu olabilirsiniz?

    Şık giyinmek de önemlidir ama zarafet daha önemlidir. İnsan yaratılış itibarıyla hantal olabilir. Öyle ölçülü, öyle güzel yürüyen toplu hanımlar vardır ki onların yürüyüşlerini bile seyretmek, ruha huzur verir. Hele onlarla yürüyüşe çıkmak ne kadar mutlu eder insanı! Yere basışlarındaki yumuşaklık, adımlarındaki acelesiz huzurlu tempo ruhu rahatlatır.

    Zarafet, kadını şiirleştirir. Öne yıkılacakmış gibi, asker gibi, omuzları düşük, kambur, boynu, başını taşıyamıyormuş gibi bükülmüş, sallanarak veya sürüklenerek, ya da paldır küldür yürüyen bir kadın düşünün! ..

    Ne kadınlar vardır; tesettürlü de olsalar, süzülür gibi, dans eder gibi yürürler. Bir bardak su verirken, bardağı değil, dünyaları uzatırlar, insana! ‘Hizmet’ önemli değildir. ‘Sunuş’ önemlidir. Yumuşak, hoş bir hareketle, gözlerinin içi gülerek, saygı ve sevgi dolu bir bakışla uzatılan bardağın içindeki, her ne ise mutluluğa dönüşür. Daha içmeden huzur, mutluluk ve yaşama sevinci yayılır ruha. Sunulan suysa, su da hayatsa, bu su ab-ı hayattır! ..

    “Günaydın! Aşkım! Canım! ” demeseler bile öyle bir tebessümle gelirler ki yanınıza; hangi kötü ruh halinde olursanız olun, o anda gülümser, huzur duyar, onunla bütünleşiverirsiniz. Bir demet çiçek gibidirler. Cıvıl cıvıl bir kuş, berrak akan bir su, gün ışığı gibidirler. Uzaktan duyarsınız, sıcaklığını. Ona doğru yaklaştığınızın farkına bile varmazsınız. Mıknatıs gibi kendilerine çekmişlerdir sizi. Demir tozları gibi yapışır kalırsınız. Zaman durmuştur. Mekân orasıdır. Dünya o kadarcıktır. Kalabalığın sayısal değeri bire inmiştir. İkiye çıkmasına da lüzum yoktur.

    Şiir gibi yürürler. Şiir gibi dolanırlar etrafınızda. Şiir gibi konuşur, en güzel melodiler gibi gülerler. Ağlayışları da hiçbir kadının ağlayamayacağı kadar güzeldir.

    “Hiçbir kadın senin kadar güzel ağlayamaz.
    Bir yıldız yağmurudur, senin gözyaşların! ” der, Ümit Yaşar Oğuzcan.

    Film de onlardır, şarkı da, hayat da! Etiyle kemiğiyle gerçektirler; yaşattıklarıyla, hayal âleminin bireyleri…

    Dokunmaya kıyamazsınız. Bakmaya doyamazsınız.

    Okşasanız, saatlere düşman olursunuz!

    Birkaç ömür daha istersiniz, Yaratan’dan.

    Dünyanızı, cennete değişmezsiniz.
    Dans edercesine yaşamaktır, onunla günlük hayatı yaşamak.

    Gülümseyerek uyanırlar. Müzikle, oynarcasına çay yapmaya giderler. Telaşsız, cıvıl cıvıl güne başlayan sevimli kuşlar gibidirler. Geyşalar gibi… Onların tüm amaçları, erkeklerini mutlu etmektir. Onları mutlu ederek mutlu olurlar.

    Bir de hizmetçi ruhlu kadınlar vardır. Sabah sabah, oflaya puflaya yataktan kalkarlar. Söylene söylene, takur tukur temizliğe başlarlar. Kafanıza çarpar gibi kurarlar sofrayı. Mükellef bir kahvaltı sofrasında bile çekilmezler.

    Sadece bayanların mı romantizmden hoşlandıklarını sanıyorsunuz?

    Ya da sevilmekten?

    Erkeklerin de romantizme, sevgiye, ilgiye ihtiyaçları olduğunu düşünmüyor musunuz?

    Onlar, sevildiklerine inandıkları, doya doya sevgi aldıkları zaman, kahvaltılarını yapmış olurlar. O konuda akşama kadar acıkacaklarını, başkalarına ihtiyaç duyarak, avuç açacaklarını, sevgi dileneceklerini sanmıyorum.

    Akşam da aynı sıcaklıkla karşılanıp, aynı huzur ortamına çekildiklerinde, onlardan mutlu kimse olmaz. Kovsanız da yanınızdan ayrılmaz, ne kadın, ne erkek, kimseye ihtiyaç duymazlar. O sizindir. İmzayla, kanunen değil, bir köle gibi, seve seve! .. Artık herkes onu, sizden kıskansın!

    Sahabeden birisinin hanımı ekmeğini, suyunu güneşe koyar, sıcak su, kuru ekmek yermiş, kocası işinde öyle yiyor diye.

    Eşini, erkeğini kendisinden önce düşünür, İslam kadını!

    Onu ana gibi şefkatle sarar. Abla gibi kanat gerer üstüne.

    Kardeş gibi yanında, canında taşır. Arkadaş gibi omuz verir, paylaşır.

    Eşi olarak da tüm yüreğiyle, her şeyden çok sever, herkesten üstün tutar, sahip çıkar kardeşim!

    SAHİP ÇIKAR!

    Evde ne huzur veriyorsunuz da, dışarıdakilerden kıskanıyorsunuz?

    Her şey iyi gidiyorsa; onlar neden kendilerini dışarıya atıyorlar?

    Arılar, bal dolu kovanlarını neden terk ediyor?

    Acı yok, tatlı yok; evde duranın aklı yok!

    Kalıp gibi, KOLALI KADIN olmayın!

    Sinirden tir tir titreyen, söylenen, bağırıp çağıran, kavgazan, fettan, fetfaz bir kadın olmayın!
    Önce sakin olun!

    Huzur bulun; huzur verin!

    Sonra zarif olun!

    Daha sonra da duygusal olun.

    Akıllı olun, AKILLI!

    Unutmayın ki; onların herkesten önce, SİZE İHTİYAÇLARI VAR!

    ***

    Onur BİLGE


    31. Sayfadaki 616. yazım.


    http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=42021&siir=778253&order=oto

  • Kadınlar Günü08.03.2009 - 13:14

    K A D I N L A R. G Ü N Ü N D E. E R K E K L E R İ Ç İ N! ..

    EVLİ ERKEKLERİN EVLERİNİN DUVARLARINA ASMALARI İÇİN:



    K A D I N. G i B İ. K A D I N! ..

    Onur BİLGE

    Bir kadın, ne kadar güzel, kültürlü, zarif, dürüst ve hoş olursa olsun; hırçın, huzursuz, ve asabiyse, son derece iticidir.

    Hangi erkek, böyle bir kadınla birlikte olmak ister? Yanınızda, lüzumsuz el kol hareketleriyle, asabi mimiklerle, dişlerini sıkarak konuşan, her an patlamaya hazır bir bomba ile ne kadar huzurlu ve mutlu olabilirsiniz?

    Şık giyinmek de önemlidir ama zarafet daha önemlidir. İnsan yaratılış itibarıyla hantal olabilir. Öyle ölçülü, öyle güzel yürüyen toplu hanımlar vardır ki onların yürüyüşlerini bile seyretmek, ruha huzur verir. Hele onlarla yürüyüşe çıkmak ne kadar mutlu eder insanı! Yere basışlarındaki yumuşaklık, adımlarındaki acelesiz huzurlu tempo ruhu rahatlatır.

    Zarafet, kadını şiirleştirir. Öne yıkılacakmış gibi, asker gibi, omuzları düşük, kambur, boynu, başını taşıyamıyormuş gibi bükülmüş, sallanarak veya sürüklenerek, ya da paldır küldür yürüyen bir kadın düşünün! ..

    Ne kadınlar vardır; tesettürlü de olsalar, süzülür gibi, dans eder gibi yürürler. Bir bardak su verirken, bardağı değil, dünyaları uzatırlar, insana! ‘Hizmet’ önemli değildir. ‘Sunuş’ önemlidir. Yumuşak, hoş bir hareketle, gözlerinin içi gülerek, saygı ve sevgi dolu bir bakışla uzatılan bardağın içindeki, her ne ise mutluluğa dönüşür. Daha içmeden huzur, mutluluk ve yaşama sevinci yayılır ruha. Sunulan suysa, su da hayatsa, bu su ab-ı hayattır! ..

    “Günaydın! Aşkım! Canım! ” demeseler bile öyle bir tebessümle gelirler ki yanınıza; hangi kötü ruh halinde olursanız olun, o anda gülümser, huzur duyar, onunla bütünleşiverirsiniz. Bir demet çiçek gibidirler. Cıvıl cıvıl bir kuş, berrak akan bir su, gün ışığı gibidirler. Uzaktan duyarsınız, sıcaklığını. Ona doğru yaklaştığınızın farkına bile varmazsınız. Mıknatıs gibi kendilerine çekmişlerdir sizi. Demir tozları gibi yapışır kalırsınız. Zaman durmuştur. Mekân orasıdır. Dünya o kadarcıktır. Kalabalığın sayısal değeri bire inmiştir. İkiye çıkmasına da lüzum yoktur.

    Şiir gibi yürürler. Şiir gibi dolanırlar etrafınızda. Şiir gibi konuşur, en güzel melodiler gibi gülerler. Ağlayışları da hiçbir kadının ağlayamayacağı kadar güzeldir.

    “Hiçbir kadın senin kadar güzel ağlayamaz.
    Bir yıldız yağmurudur, senin gözyaşların! ” der, Ümit Yaşar Oğuzcan.

    Film de onlardır, şarkı da, hayat da! Etiyle kemiğiyle gerçektirler; yaşattıklarıyla, hayal âleminin bireyleri…

    Dokunmaya kıyamazsınız. Bakmaya doyamazsınız.

    Okşasanız, saatlere düşman olursunuz!

    Birkaç ömür daha istersiniz, Yaratan’dan.

    Dünyanızı, cennete değişmezsiniz.
    Dans edercesine yaşamaktır, onunla günlük hayatı yaşamak.

    Gülümseyerek uyanırlar. Müzikle, oynarcasına çay yapmaya giderler. Telaşsız, cıvıl cıvıl güne başlayan sevimli kuşlar gibidirler. Geyşalar gibi… Onların tüm amaçları, erkeklerini mutlu etmektir. Onları mutlu ederek mutlu olurlar.

    Bir de hizmetçi ruhlu kadınlar vardır. Sabah sabah, oflaya puflaya yataktan kalkarlar. Söylene söylene, takur tukur temizliğe başlarlar. Kafanıza çarpar gibi kurarlar sofrayı. Mükellef bir kahvaltı sofrasında bile çekilmezler.

    Sadece bayanların mı romantizmden hoşlandıklarını sanıyorsunuz?

    Ya da sevilmekten?

    Erkeklerin de romantizme, sevgiye, ilgiye ihtiyaçları olduğunu düşünmüyor musunuz?

    Onlar, sevildiklerine inandıkları, doya doya sevgi aldıkları zaman, kahvaltılarını yapmış olurlar. O konuda akşama kadar acıkacaklarını, başkalarına ihtiyaç duyarak, avuç açacaklarını, sevgi dileneceklerini sanmıyorum.

    Akşam da aynı sıcaklıkla karşılanıp, aynı huzur ortamına çekildiklerinde, onlardan mutlu kimse olmaz. Kovsanız da yanınızdan ayrılmaz, ne kadın, ne erkek, kimseye ihtiyaç duymazlar. O sizindir. İmzayla, kanunen değil, bir köle gibi, seve seve! .. Artık herkes onu, sizden kıskansın!

    Sahabeden birisinin hanımı ekmeğini, suyunu güneşe koyar, sıcak su, kuru ekmek yermiş, kocası işinde öyle yiyor diye.

    Eşini, erkeğini kendisinden önce düşünür, İslam kadını!

    Onu ana gibi şefkatle sarar. Abla gibi kanat gerer üstüne.

    Kardeş gibi yanında, canında taşır. Arkadaş gibi omuz verir, paylaşır.

    Eşi olarak da tüm yüreğiyle, her şeyden çok sever, herkesten üstün tutar, sahip çıkar kardeşim!

    SAHİP ÇIKAR!

    Evde ne huzur veriyorsunuz da, dışarıdakilerden kıskanıyorsunuz?

    Her şey iyi gidiyorsa; onlar neden kendilerini dışarıya atıyorlar?

    Arılar, bal dolu kovanlarını neden terk ediyor?

    Acı yok, tatlı yok; evde duranın aklı yok!

    Kalıp gibi, KOLALI KADIN olmayın!

    Sinirden tir tir titreyen, söylenen, bağırıp çağıran, kavgazan, fettan, fetfaz bir kadın olmayın!
    Önce sakin olun!

    Huzur bulun; huzur verin!

    Sonra zarif olun!

    Daha sonra da duygusal olun.

    Akıllı olun, AKILLI!

    Unutmayın ki; onların herkesten önce, SİZE İHTİYAÇLARI VAR!

    ***

    Onur BİLGE


    31. Sayfadaki 616. yazım.


    http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=42021&siir=778253&order=oto

  • kadın severse08.03.2009 - 13:13

    K A D I N L A R. G Ü N Ü N D E. E R K E K L E R İ Ç İ N! ..

    EVLİ ERKEKLERİN EVLERİNİN DUVARLARINA ASMALARI İÇİN:



    K A D I N. G i B İ. K A D I N! ..

    Onur BİLGE

    Bir kadın, ne kadar güzel, kültürlü, zarif, dürüst ve hoş olursa olsun; hırçın, huzursuz, ve asabiyse, son derece iticidir.

    Hangi erkek, böyle bir kadınla birlikte olmak ister? Yanınızda, lüzumsuz el kol hareketleriyle, asabi mimiklerle, dişlerini sıkarak konuşan, her an patlamaya hazır bir bomba ile ne kadar huzurlu ve mutlu olabilirsiniz?

    Şık giyinmek de önemlidir ama zarafet daha önemlidir. İnsan yaratılış itibarıyla hantal olabilir. Öyle ölçülü, öyle güzel yürüyen toplu hanımlar vardır ki onların yürüyüşlerini bile seyretmek, ruha huzur verir. Hele onlarla yürüyüşe çıkmak ne kadar mutlu eder insanı! Yere basışlarındaki yumuşaklık, adımlarındaki acelesiz huzurlu tempo ruhu rahatlatır.

    Zarafet, kadını şiirleştirir. Öne yıkılacakmış gibi, asker gibi, omuzları düşük, kambur, boynu, başını taşıyamıyormuş gibi bükülmüş, sallanarak veya sürüklenerek, ya da paldır küldür yürüyen bir kadın düşünün! ..

    Ne kadınlar vardır; tesettürlü de olsalar, süzülür gibi, dans eder gibi yürürler. Bir bardak su verirken, bardağı değil, dünyaları uzatırlar, insana! ‘Hizmet’ önemli değildir. ‘Sunuş’ önemlidir. Yumuşak, hoş bir hareketle, gözlerinin içi gülerek, saygı ve sevgi dolu bir bakışla uzatılan bardağın içindeki, her ne ise mutluluğa dönüşür. Daha içmeden huzur, mutluluk ve yaşama sevinci yayılır ruha. Sunulan suysa, su da hayatsa, bu su ab-ı hayattır! ..

    “Günaydın! Aşkım! Canım! ” demeseler bile öyle bir tebessümle gelirler ki yanınıza; hangi kötü ruh halinde olursanız olun, o anda gülümser, huzur duyar, onunla bütünleşiverirsiniz. Bir demet çiçek gibidirler. Cıvıl cıvıl bir kuş, berrak akan bir su, gün ışığı gibidirler. Uzaktan duyarsınız, sıcaklığını. Ona doğru yaklaştığınızın farkına bile varmazsınız. Mıknatıs gibi kendilerine çekmişlerdir sizi. Demir tozları gibi yapışır kalırsınız. Zaman durmuştur. Mekân orasıdır. Dünya o kadarcıktır. Kalabalığın sayısal değeri bire inmiştir. İkiye çıkmasına da lüzum yoktur.

    Şiir gibi yürürler. Şiir gibi dolanırlar etrafınızda. Şiir gibi konuşur, en güzel melodiler gibi gülerler. Ağlayışları da hiçbir kadının ağlayamayacağı kadar güzeldir.

    “Hiçbir kadın senin kadar güzel ağlayamaz.
    Bir yıldız yağmurudur, senin gözyaşların! ” der, Ümit Yaşar Oğuzcan.

    Film de onlardır, şarkı da, hayat da! Etiyle kemiğiyle gerçektirler; yaşattıklarıyla, hayal âleminin bireyleri…

    Dokunmaya kıyamazsınız. Bakmaya doyamazsınız.

    Okşasanız, saatlere düşman olursunuz!

    Birkaç ömür daha istersiniz, Yaratan’dan.

    Dünyanızı, cennete değişmezsiniz.
    Dans edercesine yaşamaktır, onunla günlük hayatı yaşamak.

    Gülümseyerek uyanırlar. Müzikle, oynarcasına çay yapmaya giderler. Telaşsız, cıvıl cıvıl güne başlayan sevimli kuşlar gibidirler. Geyşalar gibi… Onların tüm amaçları, erkeklerini mutlu etmektir. Onları mutlu ederek mutlu olurlar.

    Bir de hizmetçi ruhlu kadınlar vardır. Sabah sabah, oflaya puflaya yataktan kalkarlar. Söylene söylene, takur tukur temizliğe başlarlar. Kafanıza çarpar gibi kurarlar sofrayı. Mükellef bir kahvaltı sofrasında bile çekilmezler.

    Sadece bayanların mı romantizmden hoşlandıklarını sanıyorsunuz?

    Ya da sevilmekten?

    Erkeklerin de romantizme, sevgiye, ilgiye ihtiyaçları olduğunu düşünmüyor musunuz?

    Onlar, sevildiklerine inandıkları, doya doya sevgi aldıkları zaman, kahvaltılarını yapmış olurlar. O konuda akşama kadar acıkacaklarını, başkalarına ihtiyaç duyarak, avuç açacaklarını, sevgi dileneceklerini sanmıyorum.

    Akşam da aynı sıcaklıkla karşılanıp, aynı huzur ortamına çekildiklerinde, onlardan mutlu kimse olmaz. Kovsanız da yanınızdan ayrılmaz, ne kadın, ne erkek, kimseye ihtiyaç duymazlar. O sizindir. İmzayla, kanunen değil, bir köle gibi, seve seve! .. Artık herkes onu, sizden kıskansın!

    Sahabeden birisinin hanımı ekmeğini, suyunu güneşe koyar, sıcak su, kuru ekmek yermiş, kocası işinde öyle yiyor diye.

    Eşini, erkeğini kendisinden önce düşünür, İslam kadını!

    Onu ana gibi şefkatle sarar. Abla gibi kanat gerer üstüne.

    Kardeş gibi yanında, canında taşır. Arkadaş gibi omuz verir, paylaşır.

    Eşi olarak da tüm yüreğiyle, her şeyden çok sever, herkesten üstün tutar, sahip çıkar kardeşim!

    SAHİP ÇIKAR!

    Evde ne huzur veriyorsunuz da, dışarıdakilerden kıskanıyorsunuz?

    Her şey iyi gidiyorsa; onlar neden kendilerini dışarıya atıyorlar?

    Arılar, bal dolu kovanlarını neden terk ediyor?

    Acı yok, tatlı yok; evde duranın aklı yok!

    Kalıp gibi, KOLALI KADIN olmayın!

    Sinirden tir tir titreyen, söylenen, bağırıp çağıran, kavgazan, fettan, fetfaz bir kadın olmayın!
    Önce sakin olun!

    Huzur bulun; huzur verin!

    Sonra zarif olun!

    Daha sonra da duygusal olun.

    Akıllı olun, AKILLI!

    Unutmayın ki; onların herkesten önce, SİZE İHTİYAÇLARI VAR!

    ***

    Onur BİLGE


    31. Sayfadaki 616. yazım.


    http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=42021&siir=778253&order=oto

  • kadın severse08.03.2009 - 13:13

    K A D I N L A R. G Ü N Ü N D E. E R K E K L E R İ Ç İ N! ..

    EVLİ ERKEKLERİN EVLERİNİN DUVARLARINA ASMALARI İÇİN:



    K A D I N. G i B İ. K A D I N! ..

    Onur BİLGE

    Bir kadın, ne kadar güzel, kültürlü, zarif, dürüst ve hoş olursa olsun; hırçın, huzursuz, ve asabiyse, son derece iticidir.

    Hangi erkek, böyle bir kadınla birlikte olmak ister? Yanınızda, lüzumsuz el kol hareketleriyle, asabi mimiklerle, dişlerini sıkarak konuşan, her an patlamaya hazır bir bomba ile ne kadar huzurlu ve mutlu olabilirsiniz?

    Şık giyinmek de önemlidir ama zarafet daha önemlidir. İnsan yaratılış itibarıyla hantal olabilir. Öyle ölçülü, öyle güzel yürüyen toplu hanımlar vardır ki onların yürüyüşlerini bile seyretmek, ruha huzur verir. Hele onlarla yürüyüşe çıkmak ne kadar mutlu eder insanı! Yere basışlarındaki yumuşaklık, adımlarındaki acelesiz huzurlu tempo ruhu rahatlatır.

    Zarafet, kadını şiirleştirir. Öne yıkılacakmış gibi, asker gibi, omuzları düşük, kambur, boynu, başını taşıyamıyormuş gibi bükülmüş, sallanarak veya sürüklenerek, ya da paldır küldür yürüyen bir kadın düşünün! ..

    Ne kadınlar vardır; tesettürlü de olsalar, süzülür gibi, dans eder gibi yürürler. Bir bardak su verirken, bardağı değil, dünyaları uzatırlar, insana! ‘Hizmet’ önemli değildir. ‘Sunuş’ önemlidir. Yumuşak, hoş bir hareketle, gözlerinin içi gülerek, saygı ve sevgi dolu bir bakışla uzatılan bardağın içindeki, her ne ise mutluluğa dönüşür. Daha içmeden huzur, mutluluk ve yaşama sevinci yayılır ruha. Sunulan suysa, su da hayatsa, bu su ab-ı hayattır! ..

    “Günaydın! Aşkım! Canım! ” demeseler bile öyle bir tebessümle gelirler ki yanınıza; hangi kötü ruh halinde olursanız olun, o anda gülümser, huzur duyar, onunla bütünleşiverirsiniz. Bir demet çiçek gibidirler. Cıvıl cıvıl bir kuş, berrak akan bir su, gün ışığı gibidirler. Uzaktan duyarsınız, sıcaklığını. Ona doğru yaklaştığınızın farkına bile varmazsınız. Mıknatıs gibi kendilerine çekmişlerdir sizi. Demir tozları gibi yapışır kalırsınız. Zaman durmuştur. Mekân orasıdır. Dünya o kadarcıktır. Kalabalığın sayısal değeri bire inmiştir. İkiye çıkmasına da lüzum yoktur.

    Şiir gibi yürürler. Şiir gibi dolanırlar etrafınızda. Şiir gibi konuşur, en güzel melodiler gibi gülerler. Ağlayışları da hiçbir kadının ağlayamayacağı kadar güzeldir.

    “Hiçbir kadın senin kadar güzel ağlayamaz.
    Bir yıldız yağmurudur, senin gözyaşların! ” der, Ümit Yaşar Oğuzcan.

    Film de onlardır, şarkı da, hayat da! Etiyle kemiğiyle gerçektirler; yaşattıklarıyla, hayal âleminin bireyleri…

    Dokunmaya kıyamazsınız. Bakmaya doyamazsınız.

    Okşasanız, saatlere düşman olursunuz!

    Birkaç ömür daha istersiniz, Yaratan’dan.

    Dünyanızı, cennete değişmezsiniz.
    Dans edercesine yaşamaktır, onunla günlük hayatı yaşamak.

    Gülümseyerek uyanırlar. Müzikle, oynarcasına çay yapmaya giderler. Telaşsız, cıvıl cıvıl güne başlayan sevimli kuşlar gibidirler. Geyşalar gibi… Onların tüm amaçları, erkeklerini mutlu etmektir. Onları mutlu ederek mutlu olurlar.

    Bir de hizmetçi ruhlu kadınlar vardır. Sabah sabah, oflaya puflaya yataktan kalkarlar. Söylene söylene, takur tukur temizliğe başlarlar. Kafanıza çarpar gibi kurarlar sofrayı. Mükellef bir kahvaltı sofrasında bile çekilmezler.

    Sadece bayanların mı romantizmden hoşlandıklarını sanıyorsunuz?

    Ya da sevilmekten?

    Erkeklerin de romantizme, sevgiye, ilgiye ihtiyaçları olduğunu düşünmüyor musunuz?

    Onlar, sevildiklerine inandıkları, doya doya sevgi aldıkları zaman, kahvaltılarını yapmış olurlar. O konuda akşama kadar acıkacaklarını, başkalarına ihtiyaç duyarak, avuç açacaklarını, sevgi dileneceklerini sanmıyorum.

    Akşam da aynı sıcaklıkla karşılanıp, aynı huzur ortamına çekildiklerinde, onlardan mutlu kimse olmaz. Kovsanız da yanınızdan ayrılmaz, ne kadın, ne erkek, kimseye ihtiyaç duymazlar. O sizindir. İmzayla, kanunen değil, bir köle gibi, seve seve! .. Artık herkes onu, sizden kıskansın!

    Sahabeden birisinin hanımı ekmeğini, suyunu güneşe koyar, sıcak su, kuru ekmek yermiş, kocası işinde öyle yiyor diye.

    Eşini, erkeğini kendisinden önce düşünür, İslam kadını!

    Onu ana gibi şefkatle sarar. Abla gibi kanat gerer üstüne.

    Kardeş gibi yanında, canında taşır. Arkadaş gibi omuz verir, paylaşır.

    Eşi olarak da tüm yüreğiyle, her şeyden çok sever, herkesten üstün tutar, sahip çıkar kardeşim!

    SAHİP ÇIKAR!

    Evde ne huzur veriyorsunuz da, dışarıdakilerden kıskanıyorsunuz?

    Her şey iyi gidiyorsa; onlar neden kendilerini dışarıya atıyorlar?

    Arılar, bal dolu kovanlarını neden terk ediyor?

    Acı yok, tatlı yok; evde duranın aklı yok!

    Kalıp gibi, KOLALI KADIN olmayın!

    Sinirden tir tir titreyen, söylenen, bağırıp çağıran, kavgazan, fettan, fetfaz bir kadın olmayın!
    Önce sakin olun!

    Huzur bulun; huzur verin!

    Sonra zarif olun!

    Daha sonra da duygusal olun.

    Akıllı olun, AKILLI!

    Unutmayın ki; onların herkesten önce, SİZE İHTİYAÇLARI VAR!

    ***

    Onur BİLGE


    31. Sayfadaki 616. yazım.


    http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=42021&siir=778253&order=oto

  • kadın severse08.03.2009 - 13:12

    K A D I N L A R. G Ü N Ü N D E. E R K E K L E R İ Ç İ N! ..

    EVLİ ERKEKLERİN EVLERİNİN DUVARLARINA ASMALARI İÇİN:



    K A D I N. G i B İ. K A D I N! ..

    Onur BİLGE

    Bir kadın, ne kadar güzel, kültürlü, zarif, dürüst ve hoş olursa olsun; hırçın, huzursuz, ve asabiyse, son derece iticidir.

    Hangi erkek, böyle bir kadınla birlikte olmak ister? Yanınızda, lüzumsuz el kol hareketleriyle, asabi mimiklerle, dişlerini sıkarak konuşan, her an patlamaya hazır bir bomba ile ne kadar huzurlu ve mutlu olabilirsiniz?

    Şık giyinmek de önemlidir ama zarafet daha önemlidir. İnsan yaratılış itibarıyla hantal olabilir. Öyle ölçülü, öyle güzel yürüyen toplu hanımlar vardır ki onların yürüyüşlerini bile seyretmek, ruha huzur verir. Hele onlarla yürüyüşe çıkmak ne kadar mutlu eder insanı! Yere basışlarındaki yumuşaklık, adımlarındaki acelesiz huzurlu tempo ruhu rahatlatır.

    Zarafet, kadını şiirleştirir. Öne yıkılacakmış gibi, asker gibi, omuzları düşük, kambur, boynu, başını taşıyamıyormuş gibi bükülmüş, sallanarak veya sürüklenerek, ya da paldır küldür yürüyen bir kadın düşünün! ..

    Ne kadınlar vardır; tesettürlü de olsalar, süzülür gibi, dans eder gibi yürürler. Bir bardak su verirken, bardağı değil, dünyaları uzatırlar, insana! ‘Hizmet’ önemli değildir. ‘Sunuş’ önemlidir. Yumuşak, hoş bir hareketle, gözlerinin içi gülerek, saygı ve sevgi dolu bir bakışla uzatılan bardağın içindeki, her ne ise mutluluğa dönüşür. Daha içmeden huzur, mutluluk ve yaşama sevinci yayılır ruha. Sunulan suysa, su da hayatsa, bu su ab-ı hayattır! ..

    “Günaydın! Aşkım! Canım! ” demeseler bile öyle bir tebessümle gelirler ki yanınıza; hangi kötü ruh halinde olursanız olun, o anda gülümser, huzur duyar, onunla bütünleşiverirsiniz. Bir demet çiçek gibidirler. Cıvıl cıvıl bir kuş, berrak akan bir su, gün ışığı gibidirler. Uzaktan duyarsınız, sıcaklığını. Ona doğru yaklaştığınızın farkına bile varmazsınız. Mıknatıs gibi kendilerine çekmişlerdir sizi. Demir tozları gibi yapışır kalırsınız. Zaman durmuştur. Mekân orasıdır. Dünya o kadarcıktır. Kalabalığın sayısal değeri bire inmiştir. İkiye çıkmasına da lüzum yoktur.

    Şiir gibi yürürler. Şiir gibi dolanırlar etrafınızda. Şiir gibi konuşur, en güzel melodiler gibi gülerler. Ağlayışları da hiçbir kadının ağlayamayacağı kadar güzeldir.

    “Hiçbir kadın senin kadar güzel ağlayamaz.
    Bir yıldız yağmurudur, senin gözyaşların! ” der, Ümit Yaşar Oğuzcan.

    Film de onlardır, şarkı da, hayat da! Etiyle kemiğiyle gerçektirler; yaşattıklarıyla, hayal âleminin bireyleri…

    Dokunmaya kıyamazsınız. Bakmaya doyamazsınız.

    Okşasanız, saatlere düşman olursunuz!

    Birkaç ömür daha istersiniz, Yaratan’dan.

    Dünyanızı, cennete değişmezsiniz.
    Dans edercesine yaşamaktır, onunla günlük hayatı yaşamak.

    Gülümseyerek uyanırlar. Müzikle, oynarcasına çay yapmaya giderler. Telaşsız, cıvıl cıvıl güne başlayan sevimli kuşlar gibidirler. Geyşalar gibi… Onların tüm amaçları, erkeklerini mutlu etmektir. Onları mutlu ederek mutlu olurlar.

    Bir de hizmetçi ruhlu kadınlar vardır. Sabah sabah, oflaya puflaya yataktan kalkarlar. Söylene söylene, takur tukur temizliğe başlarlar. Kafanıza çarpar gibi kurarlar sofrayı. Mükellef bir kahvaltı sofrasında bile çekilmezler.

    Sadece bayanların mı romantizmden hoşlandıklarını sanıyorsunuz?

    Ya da sevilmekten?

    Erkeklerin de romantizme, sevgiye, ilgiye ihtiyaçları olduğunu düşünmüyor musunuz?

    Onlar, sevildiklerine inandıkları, doya doya sevgi aldıkları zaman, kahvaltılarını yapmış olurlar. O konuda akşama kadar acıkacaklarını, başkalarına ihtiyaç duyarak, avuç açacaklarını, sevgi dileneceklerini sanmıyorum.

    Akşam da aynı sıcaklıkla karşılanıp, aynı huzur ortamına çekildiklerinde, onlardan mutlu kimse olmaz. Kovsanız da yanınızdan ayrılmaz, ne kadın, ne erkek, kimseye ihtiyaç duymazlar. O sizindir. İmzayla, kanunen değil, bir köle gibi, seve seve! .. Artık herkes onu, sizden kıskansın!

    Sahabeden birisinin hanımı ekmeğini, suyunu güneşe koyar, sıcak su, kuru ekmek yermiş, kocası işinde öyle yiyor diye.

    Eşini, erkeğini kendisinden önce düşünür, İslam kadını!

    Onu ana gibi şefkatle sarar. Abla gibi kanat gerer üstüne.

    Kardeş gibi yanında, canında taşır. Arkadaş gibi omuz verir, paylaşır.

    Eşi olarak da tüm yüreğiyle, her şeyden çok sever, herkesten üstün tutar, sahip çıkar kardeşim!

    SAHİP ÇIKAR!

    Evde ne huzur veriyorsunuz da, dışarıdakilerden kıskanıyorsunuz?

    Her şey iyi gidiyorsa; onlar neden kendilerini dışarıya atıyorlar?

    Arılar, bal dolu kovanlarını neden terk ediyor?

    Acı yok, tatlı yok; evde duranın aklı yok!

    Kalıp gibi, KOLALI KADIN olmayın!

    Sinirden tir tir titreyen, söylenen, bağırıp çağıran, kavgazan, fettan, fetfaz bir kadın olmayın!
    Önce sakin olun!

    Huzur bulun; huzur verin!

    Sonra zarif olun!

    Daha sonra da duygusal olun.

    Akıllı olun, AKILLI!

    Unutmayın ki; onların herkesten önce, SİZE İHTİYAÇLARI VAR!

    ***

    Onur BİLGE


    31. Sayfadaki 616. yazım.


    http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=42021&siir=778253&order=oto

  • kadın olmak08.03.2009 - 13:11

    K A D I N L A R. G Ü N Ü N D E. E R K E K L E R İ Ç İ N! ..

    EVLİ ERKEKLERİN EVLERİNİN DUVARLARINA ASMALARI İÇİN:



    K A D I N. G i B İ. K A D I N! ..

    Onur BİLGE

    Bir kadın, ne kadar güzel, kültürlü, zarif, dürüst ve hoş olursa olsun; hırçın, huzursuz, ve asabiyse, son derece iticidir.

    Hangi erkek, böyle bir kadınla birlikte olmak ister? Yanınızda, lüzumsuz el kol hareketleriyle, asabi mimiklerle, dişlerini sıkarak konuşan, her an patlamaya hazır bir bomba ile ne kadar huzurlu ve mutlu olabilirsiniz?

    Şık giyinmek de önemlidir ama zarafet daha önemlidir. İnsan yaratılış itibarıyla hantal olabilir. Öyle ölçülü, öyle güzel yürüyen toplu hanımlar vardır ki onların yürüyüşlerini bile seyretmek, ruha huzur verir. Hele onlarla yürüyüşe çıkmak ne kadar mutlu eder insanı! Yere basışlarındaki yumuşaklık, adımlarındaki acelesiz huzurlu tempo ruhu rahatlatır.

    Zarafet, kadını şiirleştirir. Öne yıkılacakmış gibi, asker gibi, omuzları düşük, kambur, boynu, başını taşıyamıyormuş gibi bükülmüş, sallanarak veya sürüklenerek, ya da paldır küldür yürüyen bir kadın düşünün! ..

    Ne kadınlar vardır; tesettürlü de olsalar, süzülür gibi, dans eder gibi yürürler. Bir bardak su verirken, bardağı değil, dünyaları uzatırlar, insana! ‘Hizmet’ önemli değildir. ‘Sunuş’ önemlidir. Yumuşak, hoş bir hareketle, gözlerinin içi gülerek, saygı ve sevgi dolu bir bakışla uzatılan bardağın içindeki, her ne ise mutluluğa dönüşür. Daha içmeden huzur, mutluluk ve yaşama sevinci yayılır ruha. Sunulan suysa, su da hayatsa, bu su ab-ı hayattır! ..

    “Günaydın! Aşkım! Canım! ” demeseler bile öyle bir tebessümle gelirler ki yanınıza; hangi kötü ruh halinde olursanız olun, o anda gülümser, huzur duyar, onunla bütünleşiverirsiniz. Bir demet çiçek gibidirler. Cıvıl cıvıl bir kuş, berrak akan bir su, gün ışığı gibidirler. Uzaktan duyarsınız, sıcaklığını. Ona doğru yaklaştığınızın farkına bile varmazsınız. Mıknatıs gibi kendilerine çekmişlerdir sizi. Demir tozları gibi yapışır kalırsınız. Zaman durmuştur. Mekân orasıdır. Dünya o kadarcıktır. Kalabalığın sayısal değeri bire inmiştir. İkiye çıkmasına da lüzum yoktur.

    Şiir gibi yürürler. Şiir gibi dolanırlar etrafınızda. Şiir gibi konuşur, en güzel melodiler gibi gülerler. Ağlayışları da hiçbir kadının ağlayamayacağı kadar güzeldir.

    “Hiçbir kadın senin kadar güzel ağlayamaz.
    Bir yıldız yağmurudur, senin gözyaşların! ” der, Ümit Yaşar Oğuzcan.

    Film de onlardır, şarkı da, hayat da! Etiyle kemiğiyle gerçektirler; yaşattıklarıyla, hayal âleminin bireyleri…

    Dokunmaya kıyamazsınız. Bakmaya doyamazsınız.

    Okşasanız, saatlere düşman olursunuz!

    Birkaç ömür daha istersiniz, Yaratan’dan.

    Dünyanızı, cennete değişmezsiniz.
    Dans edercesine yaşamaktır, onunla günlük hayatı yaşamak.

    Gülümseyerek uyanırlar. Müzikle, oynarcasına çay yapmaya giderler. Telaşsız, cıvıl cıvıl güne başlayan sevimli kuşlar gibidirler. Geyşalar gibi… Onların tüm amaçları, erkeklerini mutlu etmektir. Onları mutlu ederek mutlu olurlar.

    Bir de hizmetçi ruhlu kadınlar vardır. Sabah sabah, oflaya puflaya yataktan kalkarlar. Söylene söylene, takur tukur temizliğe başlarlar. Kafanıza çarpar gibi kurarlar sofrayı. Mükellef bir kahvaltı sofrasında bile çekilmezler.

    Sadece bayanların mı romantizmden hoşlandıklarını sanıyorsunuz?

    Ya da sevilmekten?

    Erkeklerin de romantizme, sevgiye, ilgiye ihtiyaçları olduğunu düşünmüyor musunuz?

    Onlar, sevildiklerine inandıkları, doya doya sevgi aldıkları zaman, kahvaltılarını yapmış olurlar. O konuda akşama kadar acıkacaklarını, başkalarına ihtiyaç duyarak, avuç açacaklarını, sevgi dileneceklerini sanmıyorum.

    Akşam da aynı sıcaklıkla karşılanıp, aynı huzur ortamına çekildiklerinde, onlardan mutlu kimse olmaz. Kovsanız da yanınızdan ayrılmaz, ne kadın, ne erkek, kimseye ihtiyaç duymazlar. O sizindir. İmzayla, kanunen değil, bir köle gibi, seve seve! .. Artık herkes onu, sizden kıskansın!

    Sahabeden birisinin hanımı ekmeğini, suyunu güneşe koyar, sıcak su, kuru ekmek yermiş, kocası işinde öyle yiyor diye.

    Eşini, erkeğini kendisinden önce düşünür, İslam kadını!

    Onu ana gibi şefkatle sarar. Abla gibi kanat gerer üstüne.

    Kardeş gibi yanında, canında taşır. Arkadaş gibi omuz verir, paylaşır.

    Eşi olarak da tüm yüreğiyle, her şeyden çok sever, herkesten üstün tutar, sahip çıkar kardeşim!

    SAHİP ÇIKAR!

    Evde ne huzur veriyorsunuz da, dışarıdakilerden kıskanıyorsunuz?

    Her şey iyi gidiyorsa; onlar neden kendilerini dışarıya atıyorlar?

    Arılar, bal dolu kovanlarını neden terk ediyor?

    Acı yok, tatlı yok; evde duranın aklı yok!

    Kalıp gibi, KOLALI KADIN olmayın!

    Sinirden tir tir titreyen, söylenen, bağırıp çağıran, kavgazan, fettan, fetfaz bir kadın olmayın!
    Önce sakin olun!

    Huzur bulun; huzur verin!

    Sonra zarif olun!

    Daha sonra da duygusal olun.

    Akıllı olun, AKILLI!

    Unutmayın ki; onların herkesten önce, SİZE İHTİYAÇLARI VAR!

    ***

    Onur BİLGE


    31. Sayfadaki 616. yazım.


    http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=42021&siir=778253&order=oto

  • kadın gibi olmak08.03.2009 - 13:10

    K A D I N L A R. G Ü N Ü N D E. E R K E K L E R İ Ç İ N! ..

    EVLİ ERKEKLERİN EVLERİNİN DUVARLARINA ASMALARI İÇİN:



    K A D I N. G i B İ. K A D I N! ..

    Onur BİLGE

    Bir kadın, ne kadar güzel, kültürlü, zarif, dürüst ve hoş olursa olsun; hırçın, huzursuz, ve asabiyse, son derece iticidir.

    Hangi erkek, böyle bir kadınla birlikte olmak ister? Yanınızda, lüzumsuz el kol hareketleriyle, asabi mimiklerle, dişlerini sıkarak konuşan, her an patlamaya hazır bir bomba ile ne kadar huzurlu ve mutlu olabilirsiniz?

    Şık giyinmek de önemlidir ama zarafet daha önemlidir. İnsan yaratılış itibarıyla hantal olabilir. Öyle ölçülü, öyle güzel yürüyen toplu hanımlar vardır ki onların yürüyüşlerini bile seyretmek, ruha huzur verir. Hele onlarla yürüyüşe çıkmak ne kadar mutlu eder insanı! Yere basışlarındaki yumuşaklık, adımlarındaki acelesiz huzurlu tempo ruhu rahatlatır.

    Zarafet, kadını şiirleştirir. Öne yıkılacakmış gibi, asker gibi, omuzları düşük, kambur, boynu, başını taşıyamıyormuş gibi bükülmüş, sallanarak veya sürüklenerek, ya da paldır küldür yürüyen bir kadın düşünün! ..

    Ne kadınlar vardır; tesettürlü de olsalar, süzülür gibi, dans eder gibi yürürler. Bir bardak su verirken, bardağı değil, dünyaları uzatırlar, insana! ‘Hizmet’ önemli değildir. ‘Sunuş’ önemlidir. Yumuşak, hoş bir hareketle, gözlerinin içi gülerek, saygı ve sevgi dolu bir bakışla uzatılan bardağın içindeki, her ne ise mutluluğa dönüşür. Daha içmeden huzur, mutluluk ve yaşama sevinci yayılır ruha. Sunulan suysa, su da hayatsa, bu su ab-ı hayattır! ..

    “Günaydın! Aşkım! Canım! ” demeseler bile öyle bir tebessümle gelirler ki yanınıza; hangi kötü ruh halinde olursanız olun, o anda gülümser, huzur duyar, onunla bütünleşiverirsiniz. Bir demet çiçek gibidirler. Cıvıl cıvıl bir kuş, berrak akan bir su, gün ışığı gibidirler. Uzaktan duyarsınız, sıcaklığını. Ona doğru yaklaştığınızın farkına bile varmazsınız. Mıknatıs gibi kendilerine çekmişlerdir sizi. Demir tozları gibi yapışır kalırsınız. Zaman durmuştur. Mekân orasıdır. Dünya o kadarcıktır. Kalabalığın sayısal değeri bire inmiştir. İkiye çıkmasına da lüzum yoktur.

    Şiir gibi yürürler. Şiir gibi dolanırlar etrafınızda. Şiir gibi konuşur, en güzel melodiler gibi gülerler. Ağlayışları da hiçbir kadının ağlayamayacağı kadar güzeldir.

    “Hiçbir kadın senin kadar güzel ağlayamaz.
    Bir yıldız yağmurudur, senin gözyaşların! ” der, Ümit Yaşar Oğuzcan.

    Film de onlardır, şarkı da, hayat da! Etiyle kemiğiyle gerçektirler; yaşattıklarıyla, hayal âleminin bireyleri…

    Dokunmaya kıyamazsınız. Bakmaya doyamazsınız.

    Okşasanız, saatlere düşman olursunuz!

    Birkaç ömür daha istersiniz, Yaratan’dan.

    Dünyanızı, cennete değişmezsiniz.
    Dans edercesine yaşamaktır, onunla günlük hayatı yaşamak.

    Gülümseyerek uyanırlar. Müzikle, oynarcasına çay yapmaya giderler. Telaşsız, cıvıl cıvıl güne başlayan sevimli kuşlar gibidirler. Geyşalar gibi… Onların tüm amaçları, erkeklerini mutlu etmektir. Onları mutlu ederek mutlu olurlar.

    Bir de hizmetçi ruhlu kadınlar vardır. Sabah sabah, oflaya puflaya yataktan kalkarlar. Söylene söylene, takur tukur temizliğe başlarlar. Kafanıza çarpar gibi kurarlar sofrayı. Mükellef bir kahvaltı sofrasında bile çekilmezler.

    Sadece bayanların mı romantizmden hoşlandıklarını sanıyorsunuz?

    Ya da sevilmekten?

    Erkeklerin de romantizme, sevgiye, ilgiye ihtiyaçları olduğunu düşünmüyor musunuz?

    Onlar, sevildiklerine inandıkları, doya doya sevgi aldıkları zaman, kahvaltılarını yapmış olurlar. O konuda akşama kadar acıkacaklarını, başkalarına ihtiyaç duyarak, avuç açacaklarını, sevgi dileneceklerini sanmıyorum.

    Akşam da aynı sıcaklıkla karşılanıp, aynı huzur ortamına çekildiklerinde, onlardan mutlu kimse olmaz. Kovsanız da yanınızdan ayrılmaz, ne kadın, ne erkek, kimseye ihtiyaç duymazlar. O sizindir. İmzayla, kanunen değil, bir köle gibi, seve seve! .. Artık herkes onu, sizden kıskansın!

    Sahabeden birisinin hanımı ekmeğini, suyunu güneşe koyar, sıcak su, kuru ekmek yermiş, kocası işinde öyle yiyor diye.

    Eşini, erkeğini kendisinden önce düşünür, İslam kadını!

    Onu ana gibi şefkatle sarar. Abla gibi kanat gerer üstüne.

    Kardeş gibi yanında, canında taşır. Arkadaş gibi omuz verir, paylaşır.

    Eşi olarak da tüm yüreğiyle, her şeyden çok sever, herkesten üstün tutar, sahip çıkar kardeşim!

    SAHİP ÇIKAR!

    Evde ne huzur veriyorsunuz da, dışarıdakilerden kıskanıyorsunuz?

    Her şey iyi gidiyorsa; onlar neden kendilerini dışarıya atıyorlar?

    Arılar, bal dolu kovanlarını neden terk ediyor?

    Acı yok, tatlı yok; evde duranın aklı yok!

    Kalıp gibi, KOLALI KADIN olmayın!

    Sinirden tir tir titreyen, söylenen, bağırıp çağıran, kavgazan, fettan, fetfaz bir kadın olmayın!
    Önce sakin olun!

    Huzur bulun; huzur verin!

    Sonra zarif olun!

    Daha sonra da duygusal olun.

    Akıllı olun, AKILLI!

    Unutmayın ki; onların herkesten önce, SİZE İHTİYAÇLARI VAR!

    ***

    Onur BİLGE


    31. Sayfadaki 616. yazım.


    http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=42021&siir=778253&order=oto

  • kadın08.03.2009 - 13:09

    K A D I N L A R. G Ü N Ü N D E. E R K E K L E R İ Ç İ N! ..

    EVLİ ERKEKLERİN EVLERİNİN DUVARLARINA ASMALARI İÇİN:



    K A D I N. G i B İ. K A D I N! ..

    Onur BİLGE

    Bir kadın, ne kadar güzel, kültürlü, zarif, dürüst ve hoş olursa olsun; hırçın, huzursuz, ve asabiyse, son derece iticidir.

    Hangi erkek, böyle bir kadınla birlikte olmak ister? Yanınızda, lüzumsuz el kol hareketleriyle, asabi mimiklerle, dişlerini sıkarak konuşan, her an patlamaya hazır bir bomba ile ne kadar huzurlu ve mutlu olabilirsiniz?

    Şık giyinmek de önemlidir ama zarafet daha önemlidir. İnsan yaratılış itibarıyla hantal olabilir. Öyle ölçülü, öyle güzel yürüyen toplu hanımlar vardır ki onların yürüyüşlerini bile seyretmek, ruha huzur verir. Hele onlarla yürüyüşe çıkmak ne kadar mutlu eder insanı! Yere basışlarındaki yumuşaklık, adımlarındaki acelesiz huzurlu tempo ruhu rahatlatır.

    Zarafet, kadını şiirleştirir. Öne yıkılacakmış gibi, asker gibi, omuzları düşük, kambur, boynu, başını taşıyamıyormuş gibi bükülmüş, sallanarak veya sürüklenerek, ya da paldır küldür yürüyen bir kadın düşünün! ..

    Ne kadınlar vardır; tesettürlü de olsalar, süzülür gibi, dans eder gibi yürürler. Bir bardak su verirken, bardağı değil, dünyaları uzatırlar, insana! ‘Hizmet’ önemli değildir. ‘Sunuş’ önemlidir. Yumuşak, hoş bir hareketle, gözlerinin içi gülerek, saygı ve sevgi dolu bir bakışla uzatılan bardağın içindeki, her ne ise mutluluğa dönüşür. Daha içmeden huzur, mutluluk ve yaşama sevinci yayılır ruha. Sunulan suysa, su da hayatsa, bu su ab-ı hayattır! ..

    “Günaydın! Aşkım! Canım! ” demeseler bile öyle bir tebessümle gelirler ki yanınıza; hangi kötü ruh halinde olursanız olun, o anda gülümser, huzur duyar, onunla bütünleşiverirsiniz. Bir demet çiçek gibidirler. Cıvıl cıvıl bir kuş, berrak akan bir su, gün ışığı gibidirler. Uzaktan duyarsınız, sıcaklığını. Ona doğru yaklaştığınızın farkına bile varmazsınız. Mıknatıs gibi kendilerine çekmişlerdir sizi. Demir tozları gibi yapışır kalırsınız. Zaman durmuştur. Mekân orasıdır. Dünya o kadarcıktır. Kalabalığın sayısal değeri bire inmiştir. İkiye çıkmasına da lüzum yoktur.

    Şiir gibi yürürler. Şiir gibi dolanırlar etrafınızda. Şiir gibi konuşur, en güzel melodiler gibi gülerler. Ağlayışları da hiçbir kadının ağlayamayacağı kadar güzeldir.

    “Hiçbir kadın senin kadar güzel ağlayamaz.
    Bir yıldız yağmurudur, senin gözyaşların! ” der, Ümit Yaşar Oğuzcan.

    Film de onlardır, şarkı da, hayat da! Etiyle kemiğiyle gerçektirler; yaşattıklarıyla, hayal âleminin bireyleri…

    Dokunmaya kıyamazsınız. Bakmaya doyamazsınız.

    Okşasanız, saatlere düşman olursunuz!

    Birkaç ömür daha istersiniz, Yaratan’dan.

    Dünyanızı, cennete değişmezsiniz.
    Dans edercesine yaşamaktır, onunla günlük hayatı yaşamak.

    Gülümseyerek uyanırlar. Müzikle, oynarcasına çay yapmaya giderler. Telaşsız, cıvıl cıvıl güne başlayan sevimli kuşlar gibidirler. Geyşalar gibi… Onların tüm amaçları, erkeklerini mutlu etmektir. Onları mutlu ederek mutlu olurlar.

    Bir de hizmetçi ruhlu kadınlar vardır. Sabah sabah, oflaya puflaya yataktan kalkarlar. Söylene söylene, takur tukur temizliğe başlarlar. Kafanıza çarpar gibi kurarlar sofrayı. Mükellef bir kahvaltı sofrasında bile çekilmezler.

    Sadece bayanların mı romantizmden hoşlandıklarını sanıyorsunuz?

    Ya da sevilmekten?

    Erkeklerin de romantizme, sevgiye, ilgiye ihtiyaçları olduğunu düşünmüyor musunuz?

    Onlar, sevildiklerine inandıkları, doya doya sevgi aldıkları zaman, kahvaltılarını yapmış olurlar. O konuda akşama kadar acıkacaklarını, başkalarına ihtiyaç duyarak, avuç açacaklarını, sevgi dileneceklerini sanmıyorum.

    Akşam da aynı sıcaklıkla karşılanıp, aynı huzur ortamına çekildiklerinde, onlardan mutlu kimse olmaz. Kovsanız da yanınızdan ayrılmaz, ne kadın, ne erkek, kimseye ihtiyaç duymazlar. O sizindir. İmzayla, kanunen değil, bir köle gibi, seve seve! .. Artık herkes onu, sizden kıskansın!

    Sahabeden birisinin hanımı ekmeğini, suyunu güneşe koyar, sıcak su, kuru ekmek yermiş, kocası işinde öyle yiyor diye.

    Eşini, erkeğini kendisinden önce düşünür, İslam kadını!

    Onu ana gibi şefkatle sarar. Abla gibi kanat gerer üstüne.

    Kardeş gibi yanında, canında taşır. Arkadaş gibi omuz verir, paylaşır.

    Eşi olarak da tüm yüreğiyle, her şeyden çok sever, herkesten üstün tutar, sahip çıkar kardeşim!

    SAHİP ÇIKAR!

    Evde ne huzur veriyorsunuz da, dışarıdakilerden kıskanıyorsunuz?

    Her şey iyi gidiyorsa; onlar neden kendilerini dışarıya atıyorlar?

    Arılar, bal dolu kovanlarını neden terk ediyor?

    Acı yok, tatlı yok; evde duranın aklı yok!

    Kalıp gibi, KOLALI KADIN olmayın!

    Sinirden tir tir titreyen, söylenen, bağırıp çağıran, kavgazan, fettan, fetfaz bir kadın olmayın!
    Önce sakin olun!

    Huzur bulun; huzur verin!

    Sonra zarif olun!

    Daha sonra da duygusal olun.

    Akıllı olun, AKILLI!

    Unutmayın ki; onların herkesten önce, SİZE İHTİYAÇLARI VAR!

    ***

    Onur BİLGE


    31. Sayfadaki 616. yazım.


    http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=42021&siir=778253&order=oto

  • adım adım kötü kızlarla flört rehberi08.03.2009 - 10:36

    ADIM ADIM

    ................................İki koltulk değneği
    .....................................Arasındaki inciye...

    Bu akşam
    Denizin derinliklerinde
    Bir midyeyi araladım, bütün gücümle! ..
    Bir inciyi seyrettim, doyasıya
    Kum tanesini düşledim
    Geçmişinde.
    Sonra
    Pırıl pırıl tutsaklığını
    İki kapak arasında...

    Sedefi kat kat giyinişini gördüm
    Ufuklara özlemini, gözlerinin
    Bakışlarının nemini...

    Sonra
    Çaresizliğini, ellerinin
    Bembeyaz kıvranışını, sessizce...

    Gözlerinde çırpınan duygular
    Sorular; düzene, bugüne
    Haksızlıklara isyan…
    Ellerimin arasındaki yürekten
    Kâinat dışına haykırış...
    Feryat! .. Feryat! ..
    Alabildiğine...

    Denizin tuzu, damağında
    Acısı boğazında…
    Hayatın yazında serzeniş...

    Çığlık çığlık sesleniş
    Uzaklara...
    Çaresizlik, kabulleniş…
    Yorgun bir sükût, nihayetinde...

    Bu akşam
    Denizi seyrettim
    Bir incinin gözlerinde
    Saatlerce...
    Ruhun esaretini izledim
    Bedenin içinde...
    Hareketsiz çırpınışını
    Ruhunun ötesinde...

    Çağırdım:
    “Gel! ..” dedim, “Gel! ..
    Bir adım dostluğa…
    Bir adım arkadaşlığa…
    Sevgiye bir adım…
    Ve
    Adım adım mutluluğa...”

    Onur BİLGE

    http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=42021&siir=0&sira=6&order=baslik