artık kalbim yok ağladığımda sana düşündüğümde seni artık kalbim yok seni anlatırken birilerine, atmıyor kalbim atmıyor kalbim seni gördüğümde rüyalarımda istediğin gibi yaptım; artık kalbim yok! küçük bir velede verdim onu, oyuncak niyetine fırlattım attım doyursun karnını diye bir sokak köpeğine suda sektirdim bir kiremit parçası gibi ve bekledim batmasını bekledim batmasını yanan bir gemi nasıl ağlayarak denize dökülürse istediğin gibi yaptım; artık kalbim yok! artık kalbim yok baktığımda eski resimlere özlediğimde seni arta kalmış bir kalbim yok! YOK!
Aşk, en kestirme yolsa hayata ölüm pusu kurar patikada. malum bilgidir sevişenlerin çektiği acı kadın teninin meziyetleri, erkek teninin zihni açan tasarrufu! uzun yolculuklardan dönen gemiler yaklaşırken kıyılarına: Yaradır denizin adı. Çok zamandır karaya hiçbir denizci çıkmadı! Ah kıpırdıyor suyun altındaki ejderha kadın, erkeğini bekliyor erkek, kadınını özlüyor bir parça kış sızıyor sonbahara. Kuşların hali perişan ormanın da! Aşk, en kestirme yolsa hayata gelen en son mektup, intihar mektubu olacaktır sakın ha sakın, patikada durup ağlama! k.i.
-yanlış cinayet deposundan- dimağ ile yoklarken sonsuza dek olmanın parçalanmış cesedini aşk aşk ile inledim ardımdaki ismini kur'an a el basan tabiatın. öldürün beni farketmez,gene geleceğim katilime uzatılan bir buket çiçek olarak ama sakın unutulmasın kin tuttuğum-ki o buketteki çiçekler katilime asla kokmayacak! k.i.
dağılın lan ülkeler dağılın lan ordular sizin yüzünüzden kesip duruyorum sevgilimi! sizsiniz asıl muhatabım, ama ona vuruyorum adrenalin stalin’le kardeş çıkıyor kıymetsiz ve alakasız bir vakitden sadakat diliyorum tapınak ilan ediyorum yeryüzündeki cehennemi allah belanızı versin! doktor kontrolünde terkediyorum seni! çiğnediğim jilettin çünkü
ciddiyetini kaybeden alkoldün burda kötü tesadüftü dudaklarının zihniyeti harcadığım hayattın harcadığım, vekaletini aldığım haşarı velet evet, sesimdeki tattın, sesimdeki rüya sesimdeki avuç, sesimdeki dağ kısmi yalnızlığımın nüfus patlaması kuduran parmaklarım, kuduran parmakizim ellerimi rehin bıraktım sensizliğe ellerimi okula yazdırdım bedeninde çalan zildin, çalıp kaçan menzildin artık ticarete atılabilir ruhun artık ihanete kafiye olabilirsin ancak adını küfür sayıyorum sevdama vuruyorum, kırıyorum, dövüşüyorum... elbette biraz kurt cobain elbette biraz ozzie elbette tamı tamamına joplin fazında paralelden vazgeçip seri bağlanan kader kırsal kesim tenimdeki dejenerasyon sabah sabah esrar, sabah sabah sperm sabah sabah ortadoğu sabah sabah kanlı krem işin içinde devlet de var aşkın içinde hükümet de var bebeğim sen dışişleri ben içişleri bakanı beni arkamdan vuran dünya düzeni dünyayı düzenlerin anlı şanlı tarihi vaktim yok kıta keşfetmeye bir parça penis yeter mezarımı kazmaya bir parça his yeter yenilmeme, yıkılmama ah tabii ki 1999’dayız rosche’luyuz, mutluluk bizim normal halimiz aslında bizim mutluluktan kastımız zan altındaki hürriyetimiz delikanlı tarafımıza ters geliyor hususi hiyerarşi haplanmış bir kapitalizmle yaşarken halklar, dağılın lan ülkeler
İlk mektup tadında yazılmalıydı,bir aşkın son satırları da. Sana ilk mektubum say bunu da.Belki seni çok özleyeceğim ama bil ki seni hep çok sevdim ve her zaman seveceğim..
Siyah bir geceye dönüyor her anım ve okuduğum her şiir kanatıyor yaralarımı. İçimdeki çocuk ölüyor... Yalancı gülümseyişlerle beni ciddiyete çağıran insanları önemsemiyorum. Elimden kayıp gidenlerden korkmadığımı bilmiyor ki hiç biri...
artık kalbim yok ağladığımda sana düşündüğümde seni artık kalbim yok seni anlatırken birilerine, atmıyor kalbim atmıyor kalbim seni gördüğümde rüyalarımda istediğin gibi yaptım; artık kalbim yok! küçük bir velede verdim onu, oyuncak niyetine fırlattım attım doyursun karnını diye bir sokak köpeğine suda sektirdim bir kiremit parçası gibi ve bekledim batmasını bekledim batmasını yanan bir gemi nasıl ağlayarak denize dökülürse istediğin gibi yaptım; artık kalbim yok! artık kalbim yok baktığımda eski resimlere özlediğimde seni arta kalmış bir kalbim yok!
YOK!
Demek terkettin beni_
aferin.al sana bir madalya.
bir savaş diye başladığın bu aşktan
muzaffer çıktın yalnızlığa.
yine mandalina koklamak
yine sevdalarda
yeni görevler almayı beklemek düştü bana.
ihanet,rütbesini yükseltmez insanın
sırtını daha kolay döner sadece
sevgililerinin intiharlarına.
Demek terkettin beni_
aferin.al sana seyyah bir manolya.
k.i.
Aşk, en kestirme yolsa hayata
ölüm pusu kurar patikada.
malum bilgidir sevişenlerin çektiği acı
kadın teninin meziyetleri,
erkek teninin zihni açan tasarrufu!
uzun yolculuklardan dönen gemiler
yaklaşırken kıyılarına: Yaradır
denizin adı.
Çok zamandır karaya hiçbir denizci çıkmadı!
Ah kıpırdıyor suyun altındaki ejderha
kadın, erkeğini bekliyor
erkek, kadınını özlüyor
bir parça kış sızıyor sonbahara.
Kuşların hali perişan ormanın da!
Aşk, en kestirme yolsa hayata
gelen en son mektup, intihar mektubu olacaktır
sakın ha sakın, patikada durup ağlama!
k.i.
neyse ki sevdim
neyse ki incindim
çok yıkılmadım
sadece yoruldum
gözlerini akıttım son sevgilimin
ve hayata böyle el koydum!
k.i.
-yanlış cinayet deposundan-
dimağ ile yoklarken sonsuza dek
olmanın parçalanmış cesedini
aşk aşk ile inledim ardımdaki ismini
kur'an a el basan tabiatın.
öldürün beni farketmez,gene geleceğim
katilime uzatılan bir buket çiçek olarak
ama sakın unutulmasın kin tuttuğum-ki
o buketteki çiçekler
katilime asla kokmayacak!
k.i.
dağılın lan ülkeler
dağılın lan ordular
sizin yüzünüzden kesip duruyorum sevgilimi!
sizsiniz asıl muhatabım, ama ona vuruyorum
adrenalin stalin’le kardeş çıkıyor
kıymetsiz ve alakasız bir vakitden sadakat diliyorum
tapınak ilan ediyorum yeryüzündeki cehennemi
allah belanızı versin!
doktor kontrolünde terkediyorum seni!
çiğnediğim jilettin çünkü
ciddiyetini kaybeden alkoldün
burda kötü tesadüftü dudaklarının zihniyeti
harcadığım hayattın
harcadığım, vekaletini aldığım haşarı velet
evet, sesimdeki tattın, sesimdeki rüya sesimdeki avuç, sesimdeki dağ
kısmi yalnızlığımın nüfus patlaması
kuduran parmaklarım, kuduran parmakizim
ellerimi rehin bıraktım sensizliğe
ellerimi okula yazdırdım bedeninde
çalan zildin, çalıp kaçan menzildin
artık ticarete atılabilir ruhun
artık ihanete kafiye olabilirsin ancak
adını küfür sayıyorum sevdama
vuruyorum, kırıyorum, dövüşüyorum...
elbette biraz kurt cobain elbette biraz ozzie
elbette tamı tamamına joplin fazında
paralelden vazgeçip seri bağlanan kader
kırsal kesim tenimdeki dejenerasyon
sabah sabah esrar, sabah sabah sperm
sabah sabah ortadoğu sabah sabah kanlı krem
işin içinde devlet de var
aşkın içinde hükümet de var bebeğim
sen dışişleri ben içişleri bakanı
beni arkamdan vuran dünya düzeni
dünyayı düzenlerin anlı şanlı tarihi
vaktim yok kıta keşfetmeye
bir parça penis yeter mezarımı kazmaya
bir parça his yeter yenilmeme, yıkılmama
ah tabii ki 1999’dayız
rosche’luyuz, mutluluk bizim normal halimiz
aslında bizim mutluluktan kastımız
zan altındaki hürriyetimiz
delikanlı tarafımıza ters geliyor hususi hiyerarşi
haplanmış bir kapitalizmle yaşarken halklar,
dağılın lan ülkeler
dido nani nana
aşk hüzün
boşluğu kapatın
HZ.MEVLANA derki
'Aşkta tıpkı ELİF gibidir isminde gizlidir o olmadan da besmele sese gelmez o herşeyin başıdır '
İlk mektup tadında yazılmalıydı,bir aşkın son satırları da.
Sana ilk mektubum say bunu da.Belki seni çok özleyeceğim
ama bil ki seni hep çok sevdim ve her zaman seveceğim..
Siyah bir geceye dönüyor her anım ve okuduğum her şiir kanatıyor yaralarımı. İçimdeki çocuk ölüyor... Yalancı gülümseyişlerle beni ciddiyete çağıran insanları önemsemiyorum. Elimden kayıp gidenlerden korkmadığımı bilmiyor ki hiç biri...