Şairin dediğinden yola çıkarak ' bu kendimdir diyerek bakabileceğin bir yüz yoksa aynalarda / yaşadım dediğin ne varsa unut gitsin.' a'raf ta kalmışım. birşeyler eksik biliyorum. unutmak mı zor yoksa aynaya bakmak mı kestiremiyorum.
Anlatmak ama nasıl? iyisimi kelimelere sığınalım.
Mücadele, seyyahlık bir nev'i, izlenimler ve ille İstanbul..
Dostluk günah olmayacak kadar masum,köle olmayacak kadar özgür,umulmayacak kadar yakın,unutulmayacak kadar derin,tek başına yaşanmayacak kadar zordur derim...
Durum özünde çocuk kavramına bakışla alakalıdır. Çocukların ruhları bedenlerine büyük gelirmiş, o yüzden bir türlü enerjileri bitmezmiş. bu enerjiyi bazen beden yer, bazen beyin bazen kalp bu evreleriyle çocuk aslında üç türlüdür!
kimileri içindeki çocuğu çocuksu hareketleriyle tanımlamaya çalışır. yani bazen ekranda ve etrafta da görürüz o tipler hani yaş olmuş 45 saçlar böyle cıvır saçı hesabı, abuk subuk cıvık tavırlar. Sorsan içimdeki çocuğu öldürmüyorum der. Aslında öldürmediği içindeki denyodur.
O tipler enerjileri kaslarına harcananlardır. zira hoppa bir çocukluk, umursamaz bir ergenlik ve tıraş bir gençlik yaşarlar
ikinci evre benim içinde bulunduğum evredir. Bu evredeki çocukların enerjileri kalplerine gider. Çocukların kalbi çıt diye kırılır. Ters bir bakıştan. Ama hoş bir gülüşle ya da minik bir hediyeyle ölesiye sevinirler.
Benim gibi çocuklar bir gün büyüdüklerinde kalpleri kocaman ve enerji doludur. Onların içindeki çocuk ölmez. Onlar hep sevgi veya daha ziyade his üzerine sorular sorarlar. O soruların cevaplarını ararlar. Kısacası aklın bulamayacağı aşk onlarda doğuştan vardır. bu nedenle hayat onlara gerçek anlamıyla sevgiyi sunmakta çok zorlanır.
Çoğu lotus gibidir. Onları koparamazsın çünkü kökleri seni boğar. Onları koklayamazsın yılanlar seni ısırır. ama onları izlediğinde kalbin yerinden çıkacakmış gibi olur Allah kokulara seslere de can vermiş nihayetinde. kalbi yaşayan çocukların o canlılığı hep durur...
Üçüncü evre en bahtsız evredir bu çocuklar, bu odayı kaç bozuk para doldurur, burdan uzaya kadar kaç katlı ev yaparsak yetişiriz, gölgede çalışan araba yapsam güneş doğunca ışık hızına çıkıp zamanda gezebilir miyim, anne bana saçlarını ver lazer yapıcam çocuklardır :))
Uzunca zaman etraftakiler onların salak olduğunu zanneder çoğu bu yargıyı kıramadan ölür enerjileri beyinlerine akmıştır. beyinleri yeteri kadar büyükse dahi, küçükse meczup, orta boysa denyo olurlar
O sebeple bahtları yoktur. çok sevilseler de düşünmekten sevmeye fırsatları olmaz. hep en basiti düşünürler işte bu çocuklar öldürülür o zaman dahi kabuğunu kırar. Yoksa hayatı sorulara mahkum ve karanlık geçer, kalplerini eğitmek çok zor olur
kısacası ben şanslı taraftayım :)))
Çünkü emsallerimin çoğu ilk grupta bundan eminim :)) çocuk dediğimiz, kilitlenip yutan, absorbe edip sindiren canlıdır aynı zamanda oynayıp gülen, canlıdır...
Hayat bizleri ruhlarımıza dokunmadan terbiye eder !
Şairin dediğinden yola çıkarak ' bu kendimdir diyerek bakabileceğin bir yüz yoksa aynalarda / yaşadım dediğin ne varsa unut gitsin.' a'raf ta kalmışım. birşeyler eksik biliyorum. unutmak mı zor yoksa aynaya bakmak mı kestiremiyorum.
Anlatmak ama nasıl? iyisimi kelimelere sığınalım.
Mücadele, seyyahlık bir nev'i, izlenimler ve ille İstanbul..
Dostluk günah olmayacak kadar masum,köle olmayacak kadar özgür,umulmayacak kadar yakın,unutulmayacak kadar derin,tek başına yaşanmayacak kadar zordur derim...
Durum özünde çocuk kavramına bakışla alakalıdır. Çocukların ruhları bedenlerine büyük gelirmiş, o yüzden bir türlü enerjileri bitmezmiş.
bu enerjiyi bazen beden yer, bazen beyin bazen kalp
bu evreleriyle çocuk aslında üç türlüdür!
kimileri içindeki çocuğu çocuksu hareketleriyle tanımlamaya çalışır. yani bazen ekranda ve etrafta da görürüz o tipler
hani yaş olmuş 45 saçlar böyle cıvır saçı hesabı, abuk subuk cıvık tavırlar. Sorsan içimdeki çocuğu öldürmüyorum der. Aslında öldürmediği içindeki denyodur.
O tipler enerjileri kaslarına harcananlardır. zira hoppa bir çocukluk, umursamaz bir ergenlik ve tıraş bir gençlik yaşarlar
ikinci evre benim içinde bulunduğum evredir.
Bu evredeki çocukların enerjileri kalplerine gider. Çocukların kalbi çıt diye kırılır. Ters bir bakıştan. Ama hoş bir gülüşle ya da minik bir hediyeyle ölesiye sevinirler.
Benim gibi çocuklar bir gün büyüdüklerinde kalpleri kocaman ve enerji doludur. Onların içindeki çocuk ölmez. Onlar hep sevgi veya daha ziyade his üzerine sorular sorarlar.
O soruların cevaplarını ararlar.
Kısacası aklın bulamayacağı aşk onlarda doğuştan vardır. bu nedenle hayat onlara gerçek anlamıyla sevgiyi sunmakta çok zorlanır.
Çoğu lotus gibidir. Onları koparamazsın çünkü kökleri seni boğar. Onları koklayamazsın yılanlar seni ısırır. ama onları izlediğinde kalbin yerinden çıkacakmış gibi olur
Allah kokulara seslere de can vermiş nihayetinde.
kalbi yaşayan çocukların o canlılığı hep durur...
Üçüncü evre en bahtsız evredir
bu çocuklar, bu odayı kaç bozuk para doldurur, burdan uzaya kadar kaç katlı ev yaparsak yetişiriz, gölgede çalışan araba yapsam güneş doğunca ışık hızına çıkıp zamanda gezebilir miyim, anne bana saçlarını ver lazer yapıcam çocuklardır :))
Uzunca zaman etraftakiler onların salak olduğunu zanneder
çoğu bu yargıyı kıramadan ölür
enerjileri beyinlerine akmıştır. beyinleri yeteri kadar büyükse dahi, küçükse meczup, orta boysa denyo olurlar
O sebeple bahtları yoktur. çok sevilseler de düşünmekten sevmeye fırsatları olmaz. hep en basiti düşünürler
işte bu çocuklar öldürülür
o zaman dahi kabuğunu kırar. Yoksa hayatı sorulara mahkum ve karanlık geçer, kalplerini eğitmek çok zor olur
kısacası ben şanslı taraftayım :)))
Çünkü emsallerimin çoğu ilk grupta bundan eminim :))
çocuk dediğimiz, kilitlenip yutan, absorbe edip sindiren canlıdır
aynı zamanda oynayıp gülen, canlıdır...
Hayat bizleri ruhlarımıza dokunmadan terbiye eder !
Bu aralar sıkça duyduğum bir şarkı var.İsmail YK diye bir dil özürlü söylüyor.
Şu incilere bakar mı sınız?
Bu kız bana yaşımı sordu 21 dedim.Yerin yurdun nerelisin dedi bekarım dedim.
Demek ki neymiş? nereli olduğumuzu soran birine medeni halimizi söylüyomuşuz.
Bu mantıkla gidersek saati sorana memleketimizi, nasılsın diyene yaşımızı, nereye gidiyorsun diyene 3 çocuğum var cevabını verebilirmişiz.
Bir de şu anlam dolu sözlere bakar mısınız!
ooo seksi kendini oynatıyor ooo cicileri amanın konuşuyor.
Eğer anlam verebilseydim bu sözler hakkında da yorum yapacaktım.bu kadar saçmalığı nasıl bir araya getirmiş acaba.
Kutlamak lazım :)))
Dalından kopan yaprağın akibetini rüzgar tayin eder...
Çaresizliği bilir misin;
bildiğinden daha çaresizim...
Birgün Napolyon'a sormuşlar:
-Herkes şerefi onuru için savaşırken sen niye para için savaşıyorsun? 'diye
Napolyon cevap vermiş
-HERKES EKSİĞİ İÇİN SAVAŞIR..!
Her insanın hayatı,aslında kendisini öğrenmeye götüren yoldur.
Korkarsak,kendimizin cahili oluruz.
Böbürlenirsek,kendimizi ezeriz.
Kıskanırsak kendimizi tüketiriz.
Doğarken verilen..ölürken de alınacağını bildiğim bir hediye..
sadece iki hece..
HAYAT...
kimileri hayatını yaşayacak...
kimileri kan-ter içinde hayatını taşıyacak...
Tedbir,kaderi değiştirmese de insanı kaderine taş atmaktan kurtarır.