Günümüzde de insanlar aşk yaşadıklarını söylüyor. Fakat ne tür bir aşk yaşadıklarını sanırım analiz etmekten acizler. Birisinin peşinden koşup da elde edemediğinde, ondan daha büyük bir aşkı rahatlıkla yaşayabilen bir kişi, aşk adına ne söyleyebilir ki.
Birisi ile dolu dulu bir aşk yaşadığını söyleyen kişinin sevgilisi ile ne yaşadığına baktığımız zaman, onunla cinsellikten başka bir şey yaşamadığını ve bu aşksa eğer, evet, alabildiğine yaşadığını görüyoruz. Şimdi, Yunus Emre de aşk yaşamış ve bu aşkı ile o da çöllere düşmüştür. Üstelik Yunus Emre'nin aşkı gerçek bir aşktı ve olunabilecek olanların en mükemmeline âşık olmuştu.
O halde net olarak görülüyor ki, aşkı fiziksel olarak yaşamak ile manevi olarak yaşamak arasında oldukça kalın bir çizgi var. Hatta uçurum var desem mübalağa etmiş olmam. Gerçek aşk ile, âşık olmak arasında çok fark var. Zira böylesine iddialı bir aşk yaşadığını söyleyen kişinin ilk fırsatta aşkını başka aşklara veya maddi unsurlara rahatlıkla satabildiklerini gördüğümüze göre, gerçek aşkın, çok sevilecek birisiyle karşılaşmakla oluşmayıp, sonunda aslına rücu ettirilmesi muradı ile Allah vergisi bir duygu olduğunu, gerçek aşkın maneviyat olmadan gerçekleşmesinin mümkün olmadığını, gerçek aşkta bedenin değil, yüreğin tatmin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yıllar süren bir beraberliği bir çift başka göze veya son model bir arabaya değişebilen nefsimizin, gerçek aşktan nasibi olduğunu söyleyebilmemiz imkânsızdır. Gerçek aşk fedakârlık ister. Nefsinden fedakârlık, bedeninden fedakârlık, cebinden fedakârlık, uykundan, miğdenden, her türlü eğlencenden ve elbette bilfiil canından bile fedakârlıktır.
Ne diyordu Sezen Aksu bir şarkısında, 'Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk.'
Şimdi senden vaz mı geçmeli,diyor ya,
Diyor ya, yola devam mı etmeli...
Bir de diyor ya,anladım,herşey sensin,
Hadi çık işin içinden...
Şiirler senken,şarkılar sanayken
Geceler sen,gündüzler umutken
Şimdi senden vaz mı geçmeli ?
Varlığın varlığımken,
Neşem, gülüşüm, ruhum senken
Heyecanım,tutkum,canım senken
Beni bir merhaban beslerken,
Şimdi senden vaz mı geçmeli ?
SEN BİLİRSİN AŞKIM !
Aşka gönül ile düşersen yanarsın.
Zeka ile düşersen kavrulursun.
Akıl ile düşersen çıldırırsın.
Duygu ile düşersen gülünç olursun.
Aşka düşmezsen kalabalığa karışırsın.
Ezilirsin !
Sersem sersem bakınıp durma,
Bir yol seç !
......Özdemir ASAF
Düzen düzene düzenbaz denir ! ...
Aşk'ı ayağa düşürmüşler, meşk'i aşk etmişler.
Günümüzde de insanlar aşk yaşadıklarını söylüyor. Fakat ne tür bir aşk yaşadıklarını sanırım analiz etmekten acizler. Birisinin peşinden koşup da elde edemediğinde, ondan daha büyük bir aşkı rahatlıkla yaşayabilen bir kişi, aşk adına ne söyleyebilir ki.
Birisi ile dolu dulu bir aşk yaşadığını söyleyen kişinin sevgilisi ile ne yaşadığına baktığımız zaman, onunla cinsellikten başka bir şey yaşamadığını ve bu aşksa eğer, evet, alabildiğine yaşadığını görüyoruz. Şimdi, Yunus Emre de aşk yaşamış ve bu aşkı ile o da çöllere düşmüştür. Üstelik Yunus Emre'nin aşkı gerçek bir aşktı ve olunabilecek olanların en mükemmeline âşık olmuştu.
O halde net olarak görülüyor ki, aşkı fiziksel olarak yaşamak ile manevi olarak yaşamak arasında oldukça kalın bir çizgi var. Hatta uçurum var desem mübalağa etmiş olmam. Gerçek aşk ile, âşık olmak arasında çok fark var. Zira böylesine iddialı bir aşk yaşadığını söyleyen kişinin ilk fırsatta aşkını başka aşklara veya maddi unsurlara rahatlıkla satabildiklerini gördüğümüze göre, gerçek aşkın, çok sevilecek birisiyle karşılaşmakla oluşmayıp, sonunda aslına rücu ettirilmesi muradı ile Allah vergisi bir duygu olduğunu, gerçek aşkın maneviyat olmadan gerçekleşmesinin mümkün olmadığını, gerçek aşkta bedenin değil, yüreğin tatmin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yıllar süren bir beraberliği bir çift başka göze veya son model bir arabaya değişebilen nefsimizin, gerçek aşktan nasibi olduğunu söyleyebilmemiz imkânsızdır. Gerçek aşk fedakârlık ister. Nefsinden fedakârlık, bedeninden fedakârlık, cebinden fedakârlık, uykundan, miğdenden, her türlü eğlencenden ve elbette bilfiil canından bile fedakârlıktır.
Ne diyordu Sezen Aksu bir şarkısında, 'Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk.'
Aşkın sessizliği ne kadar korkunç olur bilir misin ?
Bir tek kelimeye hasret geçen gecelerin hesabını soracağın kimse de yoktur...
Birlikte bunların hesabını soralım mı ? :)
Sorma sorma
Nasıl geçti
Sensiz yıllar
Yıllar
Bir aşk rüzgarıydı
Esip geçti
Ardında boynu bükük
Hatıralar
Nöbet tutar yokluğun
Vurur gecenin bir ortasında
Kıydılar bize gençliğimize
Hesabım yalancı yıllarla
Herşeyde biraz sen varsın
Baktığım heryerde gözlerin
Koklarım yastığını hala
İçimdeki hüzünlerde senin izlerin
Sen
Seni özleyenin
Özleminden habersiz
Özlemle
Özlenmektesin
Sen var ya
Sen
Özlemlerin
İçinde
En çok
Özlenensin...
Rabbim bana bir dert vermiş,
Derdin adı gönül yarası;
Kapanmıyor, dinmek bilmez,
Kanar durur gönül yarası...
Madem güvenmiyorsun,ne diye gönül kapımı zorlarsın...
Madem sevmedin,ne diye kanatırsın en mahrem kalbimi...