Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • dost03.05.2001 - 11:23

    Sizi sizin kadar tanıyan biri; sizi düşünen, düşünmeyi öğrenmiş, sakin, uslu, efendi, oturmayı kalkmayı bilen, sevmeden edemediğiniz biri;
    Size sizi anlatmayı seven, sizi başkalarına anlatmayı herşeyden çok seven, sizin için çok şey yapmaya hazır biri; bazen biraz fazla konuştuğundan yakındığınız ama ne söylediğini bildiğinden hep emin olduğunuz, sizi tanıdığı kadar kendini ve hayatı da tanıyan biri; yalnızca eşinize anlatabileceğiniz sırlarınızı anlatmaktan çekinmediğiniz, bazen düşüncesine şiddetle ihtiyaç duyduğunuz biri; sabahın üçünde 'ayıp olur mu' diye endişelenmeden arayabildiğiniz ve üçüne beşine bakmadan size duymanız gerekenleri söyleyen, gecenin o karanlığında kalkıp ışığı yakan, masanın başına geçen biri; kaleminiz, kağıdınız, aynanız, saatiniz, kravatınız olan bazen ğölgeniz olan biri; ve bazen vicdanınız, eh, bazen de, uykusuz bıraktığınız için, vicdan azabınız olan biri...

    Hayatınızda böyle biri...
    Var mı?
    Varsa, kıymetini İYİ bilin.

  • şiir03.05.2001 - 11:20

    Şiir bir gökkuşağıdır



    Nedir şiir? Şiir, insan hayatının gökkuşağıdır. Yağmur gibi yağan olaylar sonunda, yağmur sonrası çıkan gökkuşağı gibidir.

    Tarihi seyir içinde birçok tanımlamayla anlatılan şiiri, ilk büyük filozof kabul edilen Aristo şu şekilde tanımlamakta: “Eşya ve hadiseleri taklitten ibarettir şiir.” Valery’ye göre şiir; “girift bir idrak cihazı”dır. Necip Fazıl’a göre ise; “mutlak hakikatı arama işidir.” Eşya ve hadiselerin bütün mantık yasaklarına rağmen, en mahrem, en nazik, en mahcup, en hassas perçemini tutarak ve nisbetlerini bularak mutlak hakikatı arama işi.

    Şiirde akıl ve düşüncenin rolü ne kadar büyük olursa, insan gönlünün kendine göre derin bir yönü vardır. Gönülde yeşeren düşünceler, bir de hayalle katlanınca, sonsuzun kapılarını zorlamaya başlar. Necip Fazıl’ın;

    “Ben şairim, gaibi kurcalayan çilingir,

    Canlı cenazelerin başında münker ve nekir” dediği gibi. Zorlanan kapılar, çilingirin ustalığı karşısında dayanamaz ve pes eder, açılır. Kapının dışındakiler, kapının içindekilerle sarmaş dolaş olurlar, kucaklaşırlar.

    İsmet Özel; “şiir, dil aracılığıyla dilin anlatım olanaklarının aşılmasıdır” der.

    Mehmet Akif;

    “Şiir için “gözyaşı” derler, onu bilmem yalnız,

    Aczimin giryesidir bence bütün asarım.

    Ağlarım, ağlatamam, hissederim, söyleyemem,

    Dili yok kalbimin, bundan ne kadar bi-zarım” der Safahat’ında.

    Gerçekten de şiir, Akif’in dediği gibi, insanoğlunun acziyetinin farkına varması, acizliğini kavramasıdır. Nasıl ki, Ahmet Hamdi Tanpınar; “şiir, deniz köpüğüdür, onu yakalamaya çalışınız, elinizde sadece birkaç damla tuzlu su kalır” misali, köpük cinsi bir şeydir şiir. Bu hareket, bir çalkantı, bir ameliyenin bulunduğu yerden çıkar. Koşan atların, kuduz hayvanların, saralı insanların ağzında, dalgaların çarptığı, çağlayanların düştüğü yerde köpük olur. Bir de, madenlerin eritildiği potada rastlarsınız köpüğe. Madenlerin erimesi, ırmakların akması, atların koşmasıdır esas olan. Köpük, her zaman bir artıktır. Köpük gider, geriye onun belirmesini sağlayan iş kalır.

    İnsan da içinde giriftliği, ummanları, volkanları ve bunlara sebep olan gerek hakiki ve gerekse hakiki aşka bir merdiven görevi olmakla yükümlü mecazi aşkı, yani bir insana, bir güle olan aşkının tümünü, künhünü ve küllünü anlatmaktan acze düşer. Hemen hemen, diyebiliriz ki her şair, bu acziyeti tatmıştır. Çünkü dizelere gelen sözler, bir deniz köpüğünden ve bir madenin eritilirken potasında rastladığımız köpükten başka bir şey değildir.

    Şiir, Ademoğlunun acziyetidir. Zira ulaşmak istediği mânâdır. O, kusursuzu arar, ona ulaşamamak yakar içini. Ya da gizli bir sevdadır, karşılıksız kalakalmış. Aşkını anlatamamıştır. Ona haykırmıştır, ama duyuramamıştır sesini, kendini dizelere vurmuştur. Sevgili bilsin diye şiir yazmış, ama kimse duymasın diye dosyalara, defter aralarına saklamıştır. Ya da, “Safahatımda eğer şiir arıyorsan, arama. Yalnız bir yeri hakkında hazin işte budur, üç buçuk nazma gömülmüş koskoca bir ömrü heder” diyen ve eserlerini en çok yırtan sanatçı olan Mehmet Akif gibi, yırtmıştır onları bir bir.

    Onun içindir ki, en güzel şiirler, ulaşılamayana yazılmıştır. Allah aşkı ile yazılan şiirler, ya da karşılıksız gizli sevdalara yazılan şiirler gibi. Meselâ Monna Rosa buna çok güzel bir örnektir.

  • ölüm03.05.2001 - 11:18

    Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm
    Ölümsüzlüğ tattık bize ne yapsın ölüm

  • aşk03.05.2001 - 11:17

    Aşk teslim olmaktır. Aşk, aşkın sebebidir. Aşk anlamaktır. Aşk bir müziktir. Aşk ve soylu yürek aynı şeydir. Aşk hüznün şiiridir. Aşk kırılgan ruhun aynaya bakmasıdır. Aşk kalıcıdır. Aşk hiç bir zaman pişmanım dememektir. Aşk bir kristalleşmedir. Aşk vermektir. Aşk hiç belli olmaz. Aşk Allah’a kavuşmaktır. Aşk melekle gözgöze gelmektir. Aşk gözyaşlarıdır. Aşk, telefon çalacak diye beklemektir. Aşk bütün bir dünyadır. Aşk sinemada elele tutuşmaktır. Aşk bir şarhoşluktur. Aşk yüreğin sesini dinlemektir. Aşk kutsal bir sessizliktir.

    Aşk sana şiddetle sarılma, seninle aynı yerde olma özlemidir. Seni kucaklıyarak, bütün dünyayı dışarıda bırakma arzusudur. İnsanın ruhuna güvenli bir sığınak bulma özlemidir.

  • sevgi03.05.2001 - 11:15

    Bazen bir şarkıya dalar hüzünleniriz. Bazen eski bir anıya..
    Bazen tatlı bir gülümseme gelir aklımıza bazen tatlı bir buse...
    Hepsinde sevginin izleri vardır, geçmişte kalan ama hala yaşanan...
    Şimdi herşeyi bir kenara bırakın! Ve geçmişte kalan tatlı bir anınızı
    düşünün. Düşünün hadi.. Tamam.. Şimdi o anınıza geri dönün
    ve yine aynı şeyleri yaşamaya çalışın.. Mutlu oluyorsunuz, değil mi?
    İşte bunun sebebi, içinizdeki o sevgi pınarıdır. Bazen geçmişte yaşanan
    acı olaylar gelir aklımıza. Düşünürüz! Acı ile dolar yüreğimiz.
    Ama yine de mutlu olmaya çalışırız. Çünkü yüreğimizde hala sevgi
    kıpırtıları vardır. İşte, bu sevgi yener geçmişte yaşadığımız acı izleri.
    Çoğu zaman haksızlıklarla karşılaşırız, kötülüklerle, yalanlarla, acılarla..
    Ve bir an içimizdeki o sevgi bile zaptedemez bizi. Karşılık vermek
    isteriz yapılan haksızlığa, kötülüğe. Bu dünyada,arkamızdan övgüyle
    söz edilecek bir olay varsa, o da sevgi adına yaptığımız bir olay olacaktır.
    Çünkü herşey bu dünyada kalır. Hiç kimse çok sevdiği bir
    şeyi beraberinde götüremez. Ancak, yaptığı ve yapacağı kalıcı şeyler,
    ona çok şey kazandırır. Sevgi adına yapılan kalıcı şeyler ne olabilir?
    Bu soruya aslında bir çok cevap verilebilir. İnsanları sevmek,onlarla
    iyi geçinmek, sevgiye inanarak yaşamak bile, sevgi adına yapılmış
    kalıcı şeylerdir. Tabi sevgiyi, sadece hissetmek yerine, bunu uygulamaya
    geçirmek daha kalıcı olur.Sevgiyi uygulamaya geçirmek, sevgiyi
    hissederek yaşamaktır. Sevgiyi yoğun olarak yaşayan biri, zaten sevgi
    adına iyi birşeyler yapıyor demektir. Elimizden geldiğince sevgiyi doya
    doya yaşayalım! Sevgiyi yaşadıkça, yaşam daha da renklenir. Kişinin mutlu
    olabileceği bir kozu olur elinde. Sevgi bir umuttur, sevgi mutluluktur...
    Sevgiyi ifade etmek çok basittir. Annemize sarılmak bile
    bir sevgidir... Sıcak bir gülümseme, bir sevgi ifadesidir.
    Bunları yapmak çok mu zor? Sevgiye inanan için hiç te zor değil.
    Sevgide ayıp olmaz. Bırakın çıksın içinizdeki duygular.
    Göstersin kendini insanlara. Onlar da mutlu olsun, sizin mutlu olduğunuz
    gibi. Unutmayın ki; Sevgi öğrenilmez.. Sevgi öğretilmez... O, zaten
    insanın içinde var olan bir duygudur. Ama o duyguların dışa
    vurulabilmesi için yardımcı olunur. O duyguların herkese aşılanması için...
    Bazen bir çocuk görürüz.. Yapayanlız, soğukta, aç ve çaresiz...
    Hüzünleniriz, gitmek isteriz yanına, kucaklamak, okşamak gelir içimizden
    çocuğu. Yardım etmek isteriz ona. Kimsesizdir, sevgiye muhtaçtır diye..
    Ama çoğu zaman gidemeyiz yanına. Birşey engeller bizi. İçimizde ona karşı
    yoğun duygular hissederiz ama bunu harekete geçiremeyiz. Sanki
    'mutlaka başka biri yardım eder' düşüncesine kapılırız. Ama o an
    düşünemeyiz, o 'başka biri' nin biz olmamız gerektiğini. Sevgiyi
    uygulamaya geçirmek , 'başka biri' nin yapacağı şeyi, bizim yapmamızdır.
    Sevgi, bu şekilde aşılanır.. Sevgi ancak o 'başka biri' nin yapacağı
    şeyi, kendimizin yapmasıyla gerçekleşir, 'başka biri' ni beklemeyin...
    Çünkü 'başka biri 'de, 'bir başka biri' ni bekleyecektir..
    Ve o çocuk, hep 'birilerinin' sevgisine hasret yaşamaya mahkum
    olacaktır.. Sevginizi göstermek için geç kalmayın...
    Unutmayın !
    Sevgi öğrenilmez... Sevgi öğretilmez...
    Sevginizi paylaşın... Herkes ortak olsun sevginize...
    Sevgi paylaşılınca kutsallaşır...