Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • wentworth miller30.10.2006 - 12:08

    Wentworth Earl Miller III; Babasının ve büyükbabasının ismi aynı..
    Kolej yıllarında 'Stinky' lakabıyla anılıyormuş.

    2 Haziran 1972 yılında İngiltere de doğmuş ama Brooklyn'de büyümüş.
    Kendi tabiri ile kaza eseri İngilterede doğmuş.



    Brooklyn College' tan sonra Princeton Üniversitesinden mezun olmuş.

    Köken olarak:Baba tarafından Afrikalı, Jamarikalı, İngiliz ve Alman
    anne tarafından Fransız, Hollandalı, Süriyeli, ve Lübnanlı.
    Babasının zenci olması gerçekten çok garip.

    Gözleri birbirinden farklı renklerde sol gözü yeşil sağ gözü ela tabi kökeninde bu farklı ırk taşıyan bir adamın gözlerinin farklı olması pek şaşırtıcı değil :)


    Annesi Roxann, Yale Üniversitesi'nden mezun ve öğretmen
    Babası Wentworth E. Miller II, Yale'den mezun bir avukat

    İki küçük kız kardeşinden biri avukat diğeri hukuk öğrencisi.


    Kedi ve köpeğe alerjisi var

    Kendini sıkıcı biri olarak tanımlıyor çünkü barlara ve kluplere gitmeyi sevmiyor.
    Bunun yerine evde arkadaşlarıyla oturmayı veya Simpsonları izlemeyi tercih ediyor.

    Babası zenci annesi beyaz olduğu için kendini her iki ırkın arasında sayıyor beyaz veya zenci diyemem diyor.

  • wentworth miller05.10.2006 - 13:43

    Onu gördüğüm ilk yerde teenager ler gibi çığlık atıcam :)

  • prison break05.10.2006 - 13:39

    Wentwoth Miller; insan değil o gözler o bakışlar kesinlikle başka bir şey var onda. Dizi izlerken onun sahnelerinde gözümü ondan ayıramadığım için alt yazıyı okuyamıyordum ama nasıl oluyorsa ne dediğin anlayabilyordum :)
    Yeni bölümler Ocak 2007 de... Ah Ah!

  • Rolling Stones05.10.2006 - 13:32

    Rolling Stones grubunun gitaristi Keith Richards Karayip Korsanları filmindeki Kaptan Jack Sparrow'un ilham kaynağı. Karayip Korsanları 3'de Jack Sparrow'un babası rolunde oynayacak.
    Johnny Depp sıkı bir Rolling Stones özellikle Richards hayranı hatta normal hayatında bile Jack Sparrow kıyafetlerini giyiyormuş.

  • R.E.M.05.10.2006 - 13:24

    R.E.M, son yirmi yıldır müzik dünyasında adından en fazla bahsettiren gruplardan biri. Yaptıkları bağımsız çalışmalarıyla Amerika’da “Alternatif” rock gruplarının oluşmasını sağlamış, yeni nesil rock gruplarına ilham verdi.,

    R.E.M; Athens’de 1979 yılında Georgia Üniversitesi öğrencilerinden Michael Stipe’ın (4 Ocak 1960 - Decatur, Georgia, USA) bir müzik dükkanında çalışan Peter Buck’la (6 Aralık 1956 - Berkeley, Clifornia, USA) tanışması ve kısa bir süre sonra oda arkadaşı olmalarıyla başladı diyebiliriz. İkiliye kısa süre sonra grupta bas çalacak olan Mike Mills (17 Aralık 1958 - Orange Country, California, USA) ve bateri çalacak olan Bill Berry’de (31 Temmuz1958 - Duluth, Minnesota, USA) katıldı.

    1980 yılının Nisan ayında grup “Twisted Kites” adıyla arkadaşlarına, terkedilmiş bir kilisede konser verdi. Aynı yılın yazında, grup sözlükten bakarak buldukları R.E.M adını aldı. Bu sırada grup North Carolina’da verdikleri bir konser sonucu ilk menajerleri Jefferson Holt’la tanıştı.


    1981 yılının yazında grup, Mitch Easter’ın Drive-In stüdyolarında yanlış kişilerin eline geçtiği için sadece 1.000 kopya satacak olan ilk singleları “Radio Free Europe”u kaydetti. Fakat single kolej radyoları tarafından çok başarılı bulundu ve aynı yıl en başarılı bağımsız single ödülünü aldı. Single aynı zamanda plak şirketlerinin de dikkatini çekti ve grup 1982 yılında bağımsız bir Indie Plak Şirketi olan I.R.S. Records’la anlaşma imzaladı, böylece prodüktörlüğünü Mitch Easter yaptığı ve zaten hazır olan EP’leri “Chronic Town”u 1982 yılının Ağustos ayında yayınladı. EP’de aynı “Radio Free Europe” gibi çok başarılı oldu. Bu EP aynı zamanda grubun 1983 yılının Nisan ayında çıkacak ilk albümü “Murmur”unda habercisiydi.
    Murmur’un soundu “Chronic Town”dan farklıydı ve müzik eleştirmenleri tarafından çok başarılı bulundu. Albüm, Rolling Stone Dergisi tarafından 1983 yılının en başarılı albümü seçildi.

    R.E.M; 1984 yılının Nisan ayında, 12 günde kaydettikleri albüm “Reckoning”le geri döndü. Albümden “So. Central Rain (I’m Sorry) ” adlı single çıktı. Grup “Reckoning”in tanıtımı için turnelere katılıp, kliplerle ve kolej radyosunun destekleriyle adından sıkça bahsettirmeye başladı. 1985 yılında Amerika’da, R.E.M’in sounduna çok yakın; Game Theory ve Rain Parade gibi gruplar da çıkmaya başladı.

    R.E.M. yarattığı büyük etkiyi 1985 yılında çıkardığı 3. Albümü “Fables of the Reconstruction”la pekiştirdi. Albüm Londra’da, prodüktör Joe Boyd’le birlikte kaydedildi. “Fables of the Reconstruction”, grubun içinde bulunduğu karanlık ruh hali kadar R.E.M’in güneydeki kırsal kesime olan saplantısını da anlatıyordu. Albümü desteklemek amacıyla verdikleri konserlerde Michael Stipe, sahnede gösterdiği tuhaf ve farklı davranışlarla ilgi çektiği kadar saçlarını beyaz sarıya boyaması ve üzerine bir kaç kat kıyafet giymesiyle de tüm dikkatleri üzerinde topluyordu.
    Grubun gerek konserlerde sergiledikleri garip davranışlar, gerekse verdikleri demeçler “Fables of the Reconstruction”ı, R.E.M’in çıkardığı en başarılı albüm olmasını engellemedi. Albüm sadece Amerikada 300.000 kopya sattı.

    R.E.M. bir sonraki albümü Don Gehman’la çıkarmaya karar verdi. “Lifes Rich Pageant” 1986 yılında piyasaya çıktı. Lifes Rich Pageant’dan aylar sonra 1987 yılının baharında grup, “B-Sides” ve çok az sayıda basılan “Dead Letter Office”i yayınladı.


    Grup gün geçtikçe geniş bir hayran kitlesi kazanmaya başladı, bu sebepten dolayı grubun beşinci albümü “Document” 1987 yılında piyasaya çıkmasının hemen ardından o yılın en başarılı albümleri arasına girdi. Albümün prodüktörlüğünü grubun bundan sonraki on yıl içinde çıkartacağı tüm albümlerinde prodüktörü olacak Scott Litt üstlendi. Albüm Amerika Albümler Listesin’de 10 numaradan giriş yaptı. Ayrıca Document’tan çıkan single ‘The One I Love’ da İngiltere’de grubun o zamana kadar çıkmış en başarılı parçası oldu ve bir platin ödül kazanarak, Müzik Listelerin’e 40 numaradan giriş yaptı. Bir sonraki yıl grup, I.R.S Records’la anlaşmasını fes edip Warner Bros’la anlaşma imzaladı.
    Grubun yeni plak şirketinden çıkardığı ilk albüm 1988 yılında piyasaya çıkan “Green” oldu. Albüm Document’ın elde ettiği başarıyı devam ettirdi. Albümden çıkan single “Stan” iki platin ödül kazanırken müzik listelerine 10 numaradan giriş yaptı. R.E.M bu albümü dünya çapında çıktıkları bir turneyle tanıttı. Ayrıca bu albüm için R.E.M., Amerika’da ilk stadyum konserlerini verdi. Stadyum konserinden büyük bir başarıyla ayrılmış olmalarına rağmen grup, Avrupa’da barlarda konserler vermeye devam etti.

    Green albümü için verdikleri konserler sonrasında grup çok yorgun düştü ve 1989 yılına kadar sürecek bir dinlenme dönemine girdiler. Bu süre içerisinde grup üyelerinden her biri farklı yan projelerde çalıştı. Buck, Berry ve Mills; Warren Zevon’la birlikte 1986 yılında “Hindu Love Gods” adlı bir albüm çıkardı.

    1990 yılında grup üyeleri tekrar bir araya gelip yedinci albümleri “Out Of Time”ın hazırlıklarına başladı ve albüm 1991 yılının baharında piyasaya çıktı. İngiltere ve Amerika listelerine bir numaradan giriş yapan albümden çıkan ‘Loosing My Religion’ single’ı grubun o zamana kadar çıkarmış olduğu en başarılı parça oldu. Ayrıca ‘Loosing My Religion’ Amerika’da müzik listelerine 4 numaradan giriş yaptı. Ayrıca albümden çıkan diğer single’lar; ‘Shiny Happy People’, ‘Near Wild Heaven’ ve ‘Radio Song’du. Green Turnesi’nde yaşadıkları yoğun ve yorucu atmosferi göz önünde bulunduran grup, bu sefer albüm tanıtımı için turneye çıkmadı.


    Bununla birlikte “Out Of Time” grubun çıkan en başarılı albümü oldu. Sadece Amerikada albüm 4 milyon kopya sattı ve listelerde 2 hafta boyunca bir numarada kaldı.
    Grup, 1992 yılının sonbaharında derin düşüncelerin anlatıldığı karanlık denebilecek albüm “Automatic For The People”ı piyasaya sürdü. Grup aslında “Out Of Time”dan sonra bir rock albümü hazırlayacağını söylemişti fakat “Automatic For The People”da da yavaş, dokunaklı şarkı sözleri ve melodiler bulunuyordu. Hatta bazı parçalar, Lez Zeppelin’in basçısı John Paul Jones’un melankolik aranjmanlarıyla hazırlanmıştı. Prosedüre uygun olarak “Automatic For The People”da dört platin ödül ve albümden çıkan ve müzik listelerinde haftalarca kalan ‘Drive’, ‘Man On The Moon’ ve ‘Everybody Hurts’le adından sıkça bahsettiren bir albüm oldu.

    R.E.M, 1994 yılında “Monster” albümüyle bir rock grubu olarak geri dönmeye karar verdi. Albümün grubun köklerine bir geri dönüş olarak düşünüldü fakat kayıtlar çok yorucu ve stresli bir şekilde tamamlandı. Buna rağmen albüm büyük bir çıkış yaptı,

    sonbaharda yayınlanmasına rağmen Amerika ve İngiltere müzik listelerine bir numaradan giriş yaptı. Albümden çıkan ‘What’s The Frequency, Kenneth? ’ İngiltere Müzik Listeleri’ne 9 numaradan giriş yaptı. Aynı zamanda grup “Green” albümleri için çıktıkları turneden sonra ilk defa 1995 yılında bir kez daha turneye çıkmaya karar verdi.
    Turnede iki ayını geçiren gruptan Bill Berry, bu esnada kötüleşti ve bir beyin anevrizmesı geçirdi. Berry’e acil müdahele edildi ve bir ay içinde toparlanması sağlandı. R.E.M., Berry’nin bu hastalığı sebebiyle turneye ara verdi, fakat aslında Berry’nin hastalığı Monster Turnesi içinde geçecek kötü olayların sadece bir başlangıcıydı. Gruptan Mills, bağırsaklarındaki bir tümörü aldırmak için ameliyat oldu, bu olaydan bir ay sonra Stipe fıtık ameliyatı oldu. Bütün bu problemlerin yanı sıra turne gruba, büyük finansal destek sağladı ve R.E.M yeni albümlerinin en önemli kısmını bu sayede kaydetti. Grubun yeni albümü 1996 sonbaharında piyasaya çıkmadan önce, R.E.M. uzun zamandır menajerleri olan Jefferson Holt’la yollarını ayırdı.

    “New Adventures in Hi-Fi” 1996 yılının Eylül ayında piyasaya çıkmadan önce grup Warner Bros’la bir kez daha anlaşma imzaladı. Bu anlaşma dünya tarihine geçecek bir anlaşmadır; çünkü şirket grupla 80 milyon dolara, beş albümlük bir kontrat imzaladı. Albüm Amerika’da iki, İngiltere’de ise bir numaradan giriş yaptı. “New Adventures in Hi-Fi”dan çıkan ‘Be Mine’, ‘How The West Was Won And Where It Got Us’ en başarılı single’lardı. Ayrıca Patti Smith’in de vokallerinin bulunduğu ‘E-Bow The Letter’, İngiltere Single’lar listesinde 5 numaraya kadar çıktı. 1996 yılının başlarında albüm olumlu eleştirilerle müzik listelerinde yükselirken, grup üyeleri kendi bireysel çalışmaları üzerine yoğunlaşmaya başladı. Stipe; kendi film şirketi Single Cell Pictures’la, Buck; Mark Eitzel için şarkı sözleri yazıp, Tuatara adındaki bir caz grubuyla çalışmaya başladı.


    1997 yılının Ekim ayında R.E.M; hayranlarını ve basını şok edicek bir açıklamayla tekrar ortaya çıktı. Açıklamaya göre grup üyelerinden Berry, grupla geçirdiği 17 yıllık beraberliğinin ardından, hayatının geri kalanını bir çiftlikte geçirmek üzere gruptan ayrılıyordu. R.E.M bundan sonraki müzikal hayatına üç kişi devam edecekti. Üçlü kısa bir sürede Hawai’de tekrar bir araya geldi ve bir sonraki LP’lerinin ön hazırlıklarına başladı. Grup, Berry’nin yerini ise bir drum machine’le doldurdu. 1998 yılında ise “Up” piyasaya çıktı. Bu albüm grubun şimdiye kadar piyasaya sürdüğü en deneysel albüm olma özelliğini taşıyordu. Albümün prodüktörlüğünü Pat McCarthy yaptı. Albüm “Daysleeper” single’ıyla tanıtıldı ve bu single İngiltere müzik listelerine 10 numaradan giriş yaptı. “Up” için verilen turnede gruba Screamin Trees’in bateristi Barrett Martin eşlik etti.

    Bir sonraki yıl grup, Andy Kaufman’ın biografisi olan film “Man On The Moon” için bir soundtrack çalışmasında bulundu. Bu soundtrack çalışmasından çıkan en önemli parça ise “The Great Beyond” oldu.
    R.E.M’in yeni albümü “Reveal” 14 Mayıs’ta piyasaya çıktı. Albümden çıkan ilk single ise “Imıtation Of Life”

    R.E.M’in müzik dünyasına girişi post-punk’un, alternatif rock’a dönüştüğü döneme rastlıyor. 1981 yılında grubun ilk single’ı “Radio Free Europe” çıkması, Amerika’da tekrar garaj hareketinin harekete geçeceğine işaret ediyordu. 80’li yılların başında Amerika’da hala punk ve hard rock grupları bulunurken R.E.M, müzik dünyasına pop soundunu geri getirdi.

  • Rolling Stones05.10.2006 - 13:20

    Rock'n Roll terimini tarif etmek için kullanılan bir isim olan Rolling Stones aynı zamanda 30 yıllık geçmişiyle dünya rock tarihinin en uzun soluklu grubu olmayı da başardı. Rolling Stones, Dartford'da okul arkadaşı olan Mick Jagger ve Keith Richards tarafından kuruldu. İkiliye daha sonra piyanist Ian Stewart ve blues gitaristi Brian Jones'da katıldı. 1960'lı yılların sonunda Rolling Stones kendini dünyanın en büyük Rock'n Roll grubu olarak adlandırıldığında grup çoktan bu sıfatı kendine yakıştırmıştı.

    1962
    Rolling Stones başta Chuck Berry, Howlin Wolf, Muddy Waters ve Elmore James'den etkilenen ve bu sanatçıların parçalarına repertuarlarında yer veren bir gruptu. Temmuz ayında grup adını Muddy Waters'ın bir parçası olan 'Rollin' Stone Blues'dan esinlenerek Rolling Stones olmasına karar verdi ve ilk konserlerini Londra'da Marquee Club'da verdi. Aynı yılın sonlarına doğru bazı söylentilere göre sadece anfisi olduğu için gruba Billy Wyman'da katıldı.

    1963
    Ocak ayında Charlie Watts, Rolling Stones'a katıldı ve grupla beraber ilk konserini verdi. Grubun konserlerinde genelde Jimmy Page, Eric Clapton ve Pete Townshend gibi kişilerde bulunuyordu. Nisan ayında Andrew Loog Oldham, grubu Crawdaddy'de izleme fırsatı buldu ve ertesi günde Rolling Stones'la kontrat imzaladı. Mayıs ayında ise Stones, Decca Records'la anlaşma imzaladı. Bir ay sonrada Rolling Stones'un ilk single'ı 'Come On' piyasaya çıktı. İkinci single ise gruba John Lennon ve Paul McCartney tarafından verilen 'I Wanna Be Your Man' oldu.

    1964
    Ocak ayında Rolling Stones'un dört Amerikan rock'n'soul klasiğinin cover'ından oluşan EP'leri piyasaya çıktı. Şubat ayında ise Bo Diddley'in 'Not Fade Away'in bir versiyonu olan üçüncü single piyasaya çıktı. 'Not Fade Away' grubun listelerde ilk onun içine girebilen ilk single'ı oldu. Adı olmayan ilk albüm ise listelere bir numaradan giriş yaptı. Haziran ayında ise Valentinos'un, 'It's All Over Now' single'ı bir numaraya yükseldi ve altın plak ödülünü aldı. Ağustos ayında grubun 'Five By Five' EP'si piyasaya çıktı ve Kasım'da da Willie Dixon'un 'Little Red Rooster' adlı parçasına yaptıkları cover'la grup tekrar bir numaraya yükseldi.

    1965
    1965 yılında grubun ikinci albümü 'Rolling Stones Number 2' piyasaya çıktı. Aynı yılın Şubat'ında albümden çıkan ilk single 'The Last Time' yine listelerde bir numaraya yükseldi. Ağustos'ta piyasaya çıkan '(I Can't Get No) Satisfaction' ise hem bir numaraya yükseldi hem de grubun en önemli parçalarından biri oldu. Bir sonraki ayda grubun Mart ayında İngiltere'de verdikleri konserin kaydı olan 'Got Life If You Want It', Amerika'da kayıtlarını tamamladıkları 'Out Of Our Heads' albümleri ise Temmuz ayında piyasaya çıktı.

    1966
    Rolling Stones'un farklı enstrümanları denediği ve içinde 11 dakika süren parçalara yer verdikleri albümleri 'Aftermath', Şubat ayında piyasaya çıkan '19th Nervous Breakdown' single'larının ardından yayınlandı. 1966 yılının Mayıs ayında grubun yine çok ses getiren single'larından 'Paint It Black', Eylül ayında ise 'Have You Seen Your Mother Baby, Standing In The Shadows? ' single'ı çıktı.

    1967
    Şubat ayında Mick ve Keith tutuklanmadan önce grubun üçüncü albümü olan 'Between The Buttons' piyasaya çıktı. Mahkemelerde geçen dönemin sonunda grup 'Sunday Night At The London Palladium' televizyon şovunda tartışmalara yol açan single'ları 'Let's Spend The Night Together' ve 'Ruby Tuesday' single'larını seslendirdi. Ağustos ayında ise Jagger ve Richards'ın yargılanmaları süresinde onlara destek olan hayranlarına yönelik 'We Love You' single'ı ve Aralık ayında ise grubun bir sonraki albüm olan 'Their Satanic Majesties Request' çıktı.

    1968
    1968 yılının Mayıs'ında Rolling Stones NME Pollwinners konserinin sonunda performanslarını sergiledi. Bu konser sırasında seslendirdikleri yeni single'ları 'Jumpin' Jack Flash' ve 'Satisfaction'dan anlaşılacağı gibi grup, blues kökenlerine geri dönüyordu. Grup; bir önceki sene yaşadıkları tatsız olayları bir kenara itip Dünyanın En Büyük Rock'N Roll grubu ünvanlarını tekrar elde edebilmek için çalışmalara başladı ve Ağustos ayında 'Beggars Banquet' albümü piyasaya çıktı.

    1969
    1969 yılının 8 Haziran'ında Brian; yeni bir grup kurmak istediği için gruptan ayrıldığını açıkladı. Grubun yeni gitaristi ise John Mayall's Bluesbreakers'dan Mick Taylor oldu. 3 Temmuz'da Brian Jones, Sussex'teki evinin yüzme havuzunda ölü bulundu. Brian'ın anısı için düzenlenen Hyde Park'ta verdikleri konserden bir hafta sonra ise yeni single 'Honky Tonk Woman' piyasaya çıktı ve listelerde bir numaraya yükseldi. Aynı yılın Aralığında grubun bir sonraki albümü 'Let It Bleed' çıktı.

    1970
    1970 yılında, Mick Jagger'ın 1968 yılında çektiği filmi 'Performance' yayınlandı. Aynı yılın Eylül'ünde grubun bir önceki sene Madison Square'de verdikleri konserin kaydı olan albüm piyasaya çıkarken 1969 yılında verdikleri turnenin filmi ise 'Gimme Shelter' adı altında yayınlandı.

    1971
    Decca ile anlaşmları sona eren grup; kendi plak şirketleri Rolling Stones Records'la iki yeni single 'Brown Sugar' ve 'Bitch'i piyasaya sürdü. Nisan ayında ana albümlerden biri kabul edilen ve albüm kapağında Andy Warhol çalışmaları bulunan 'Sticky Fingers' piyasaya çıktı.

    1972
    Nisan ayında ise 'Exile On Mainstreet' double albümünden çıkan 'Tumbling Dice' Keith Richards'ın Güney Fransa'daki evinde kaydedildi.

    1973
    1973 yılının Ağustos'unda 'Goats Head Soup' albümünden 'Angie' single'ı piyasaya çıktı.

    1974
    Temmuz ayında ilk ona giren 'It's Only Rock'n Roll' Ronnie Wood'un Güney Londra'daki evinde geri vokallerde David Bowie ve davulda Kenny Jones'la birlikte kaydedildi. Aynı yılın Aralık ayında Mick Taylor solo çalışmalara yönelmek üzere gruptan ayrıldı.

    1975
    Munih'te grubun hakkında çıkan spekülasyonların ardından bir sonraki albüm 'Black and Blue' için grup stüdyoya girdi ve hemen ardından grup üyeleri Mick Taylor'un yerine geçen yeni üyenin adını açıkladı: Ronnie Wood.

    1976
    1976 yılının Ağustos'unda 'Black and Blue' albümü piyasaya çıktı. Albümden çıkan 'Fool To Cry' ise müzik listelerinde ilk 10'un içine girmeyi başardı.

    1977
    Şubat ayında Toronto'da Rolling Stones küçük konserler verip çıkartacakları canlı kayıtlardan oluşacak albüm için hazırlanırken, Keith Richards ve Anita Pallenberg tutuklandı. Aynı yılın Ekim'inde grubun bir önceki turnesinden ve Toronto'da verdikleri konserlerin a-side'larından oluşan 'Love You Live' double albümü piyasaya çıktı.

    1978
    Dans müziğinden etkilenerek ortaya çıkan ve aynı zamanda ilk 12 inch'lik single örneklerinden olan 'Miss You' Amerika'daki müzik listelerine bir numaradan giriş yaptı. Single'ı 'Some Girls' LP'si takip etti.

    1979
    Ronnie Wood, üçüncü solo albümü olan 'Gimme Some Neck'i piyasaya sürdü.

    1980
    Haziran ayında yeni single reggea ve disko soundlarından oluşan 'Emotional Rescue' piyasaya çıktı single'ı yine aynı adı taşıyan albüm takip etti.

    1981
    1981 yılının Ağustos'unda piyasaya çıkan 'Start Me Up'listelerde çıktığı gün ilk ona girmeyi başardı. Single'ı 'Tatoo You' albümü takip etti. Aynı yıl, Rolling Stones, sahnede avant-garde çalışmaların bulunduğu mega-stadyum turnelerine başladı.

    1982
    Rolling Stones'un, Avrupa'da verdiği konserler büyük başarı kazandı. Haziran'da canlı kayıtların bulunduğu 'Still Life' albümünü piyasaya sürüldü.

    1983
    Ağustos ayında Paris Ritz Otel'inde Mick Jagger, Keith Richards ve CBS'in başı Walter Yetnikoff arasında 28 milyon dolara Rolling Stones'un dört stüdyo albümü çıkarması için anlaşma imzalandı. Aynı yılın Ekim'inde 'Undercover Of The Night' single'ı ortaya çıktı

    1985
    Rolling Stones, 1985 yılının Şubat'ında 'Dirty Work' albümünün kayıtları için Pathe-Marconi Stüdyolarına girdi. Mick Jagger ilk solo albümü olan 'She's The Boss'u piyasaya sürdü. Haziran ayında David Bowie ile birlikte kaydettikleri 'Dancing In The Street' piyasaya çıktı. Mick Jagger, aynı zamanda Tina Turner'la birlikte Filedelfiya'da konser verdi. 1985 yılının sonlarına doğru Rolling Stones yeni albümünün çalışmalarına başladı. Çalışmaların sonuna doğru grubun uzun süreli menajeri Ian Stewart Londra'da öldü.

    1986
    Geri vokallerde soul efsanesi Bobby Womack'ında bulunduğu Bob & Earl'ün 1964 yılı hit'i 1986 yılının Mart'ında piyasaya çıktı. 'Dirty Work' albümü Ian Stewart'a adandı.

    1987
    Keith Richards, Virgin Records'tan çıkan ilk solo albümünü Montreal'deki Le Studio'da kaydetti. Taylor Hackford'un Chuck Berry tribute'u 'Hail! Hail! Rock'N'Roll' Ekim ayında piyasaya çıktı. Keith filmin müzikal direktörüydü. Filmde rol alan kişiler ise; Chuck Berry, Eric Clapton, Etta James, Julian Lennon, Robert Cray ve Keith Richards'ın kendisiydi.

    1988
    Mick Jagger ikinci solo albümü 'Primitive Cool'u piyasaya sürdü. Aynı yılın Eylül'ünde Keith Richards'ın ilk solo albümü 'Talk Is Cheap' piyasaya çıktı. Albümden çıkan ilk single ise 'Take It So Hard' oldu. 16 Ekim 1988'de evi Jamaica'da olan Keith Richards'ın, ülkede meydana gelen fırtınadan etkilenmesi üzerine Dominion Tiyatrosu'nda 'Smile Jamaica' adı altında verilen hayır konserine katıldı. Bu konserde Keith Richards sahnede U2 ile birlikte iki şarkı seslendirdi.

    1989
    1989 yılının başında Rolling Stones; Rock and Roll Hall Of Fame'e dahil edildi. 'Start Me Up' single'ı piyasaya çıktı.
    Yine 1989 yılında Mick Jagger ve Keith Richards, Barbados'taki Eddy Grant'ın stüdyosunda tekrar birlikte şarkı sözü yazıp yazamayacaklarını anlamak için bir araya geldi. 2 ay sonra ikilinin 12 yeni şarkısı hazırdı. Tekrar 60 ve 70'li yıllardaki sound'u yakaladıkları albümün kayıt ve mix işlemleri 5 hafta gibi kısa bir süre içinde tamamlandı. Temmuz ayında Rolling Stones yaptıkları basın toplantısında yeni albümleri 'Steel Wheels'ın yakında çıkacağı haberini verdi. Ve Ağustos ayında albümden çıkan ilk single 'Mixed Emotions'la birlikte grup listelerdeki yerine geri döndü. Albümü desteklemek amacıyla verdikleri turne de grubun en büyük sahne performansı olarak kabul edildi.

    1991
    1991 yılında grubun tüm elemanları solo çalışmları üzerine yoğunlaştı. Kasım ayında grup Virgin Records'la anlaşma imzaladı.

    1992
    Richards ikinci solo albümü olan 'Main Offender'ı Virgin Records'tan piyasaya sürdü.

    1993
    Ve bir sonraki sene yani, 1993 yılında Rolling Stones, 30. yıldönümlerini kutladı. BBC'deki 'London Tonight'ta yaptıkları röportajda Billy Wyman gruptan ayrıldığını açıkladı.1993 yılında Mick Jagger üçüncü solo albümü 'Wandering Spirit'i piyasaya sürdü.

    1994
    Yeni albümlerinin ön prodüksiyonu Barbados'ta tamamlayan grup üyeleri Dublin'de tekrar bir araya gelerek albümü tamamlamaya karar verdiler. Virgin'la yaptıkları anlaşmadan sonra piyasaya çıkan ilk albüm 'Voodo Lounge' oldu. Albümü desteklemek için verdikleri konserler sırasında grup MTV'nin Ömürboyu Başarı Ödülü'nü aldı. Ayrıca Rolling Stones, aynı senenin 10 Kasım'ında verdikleri konseri internetten canlı yayınlayarak bir ilke daha imza attı.

    1995
    1995 yılı Stones'un daha önce hiç konser vermedikleri Güney Amerika Turnesi'yle başladı. Turne sırasında grup zaman bulup 'Street Fighting Man'in akustik versiyonunu kaydetti. Yine '95 yılında grup bir sonraki albümü 'Stripped'i ve yılın sonunda ilk CD-ROM'ları (Voodo Lounge) u piyasaya sürdü.

    1996
    Grup üyeleri yaptıkları soundtrack çalışmalarıyla yine gündemde kalmayı başardı bahsettiğimiz filmler Casino, The Fan ve Basquiat'dı. Ve yine 1996 yılında grup üyeleri solo çalışmalara yöneldi.

    1997
    1997 yılının sonunda grubun 'Bridges To Babylon' albümü ve

    1998
    1998 yılında ise grubun üçüncü canlı kayıtlardan oluşan albümü 'No Security' piyasaya çıktı.

    2001
    2001 yılında ise grubun, 1960 yılından 1990 yılına kadar yaptığı roportajlarından ve basın açıklamalarından oluşan 'As It Happened' piyasaya çıktı. Mick Jagger'ın dördüncü ve son solo çalışması 19 Kasım 2001 tarihli 'Godess In The Doorway'. Mick Jagger'a bu son albümünde Bono, Lenny Kravitz ve Rob Thomas gibi isimler de eşlik etti. Çıkan ilk single 'God Gave Me Everything'i ise Lenny Kravitz bu albüm için besteledi ve parçanın geri vokallerinde de yer aldı.

  • red hot chili peppers05.10.2006 - 13:18

    Bütün parçaları harika özellikle 'otherside' bir efsane one yorum o ne kendine özgü tarz öyle. Ama dinlemek ne kadar büyük bir hazsa grubu izlemek de o derece korkunç neden bilmiyorum ama bir türlü görüntü ve sesi bütünleştiremedim görüntüleri bende nefret uyandırıyor

  • red hot chili peppers05.10.2006 - 13:14

    Üyeleri pek çok kez değişikliğe uğramış dörtlünün, şimdiye kadar değişmemiş iki temel üyesi solist Anthony Kiedis ve bacçı Flea (gerçek adı Michael Balzary) .


    Her zaman ilham aldıkları Jimi Hendrix’i de beşinci hayali üye sayarsak yanlış olmaz. Kendilerine has, Red Hot Chili Peppers tarzı bir müziğe sahip grup, 90’ların rock tarihinde unutulmaz bir ekol haline geldi. Red Hot müzik tarzını analiz etmek gerekirse funk temelli fakat punk, metal, rap’le karıştırılmış bir müzik diyebiliriz. Bu müziklerin karışımı, Los Angeles’ta ilk bir araya geldikleri zaman olan 80’lerin başı için oldukça ileri bir müzikti. Zamanla müzik endüstrisi ilerledikçe grup Living Colour ve Faith No More gibi isimlere ilham kaynağı oldu.
    1988 yılında gitarcı Hillel Slovak’ın aşırı derecede aldığı uyuşturucudan ölümünün ardından grup onun yerine John Frusciante’yi aldı, ayrıca gruba Slovak’ın ölümünden hemen evvel ayrılan davulcu Jack Irons yerine Chad Smith alındı. Grubun günümüzdeki dörtlüsüyle (sonradan gitarcı pek çok kez değişti) çıkardığı ilk albüm “Mother’s Milk” 1989’da, çıktığı yılda, altın palk ödülü aldı. Ama gerçek yıldızlık statüsüne 1991’de çıkardıkları “Blood Sugar Sex Magik” isimli albümden sonra yükseldiler. Top Ten hit’i ‘Under The Bridge’ide içeren bu albüm dünya çapında 2 milyondan fazla sattı. 1992 ortalarında, Japonya turnesinde, John Frusciante’nin ani ayrılışının ardından grup Arik Marshall’la çalmaya başladı. Marshall’la bir yıl çalan Peppers 1993’te Jesse Tobias’ı Marshall’ın yerine aldı ama Tobias’ın dönemide sadece birkaç ay sürdü. Peppers sonunda eski Jane’s Addiction üyesi Dave Navarro’yu gitarcı olarak gruba dahil etti. Navvaro’yla yaptıkları ilk albüm “One Hot Minute” oldukça rötarlı bir şekilde, “Blood Sugar Sex Magik”ten tam 4 yıl sonra, geldi. Platin plak ödülü alıp, neredeyse bir yıl boyunca listelerde kalmasına rağmen bu albüm, grup için tam bir hayal kırıklığı oldu. Pepper’lar bu albümün ardından bir yıl boyunca başlarının beladan kurtulmadığı bir turneye çıktılar ve daha turnenin başında bir ara vermek zorunda kaldılar. Ara verdikleri bu süre içinde Flea, Navarro’ya Jane’s Addiction üyelerinin tekrar bir araya geldiği bir proje albümünde eşlik etti. Jane’s Addiction grubuyla turneye çıkan Navarro, turnelerden sıkıldığına karar verdi; önce verdikleri aradan sonra Red Hot Chili Peppers turnesine katılmayı reddetti ve ardından daha da ileriye giderek grubu 1993 yılında bıraktı. Navarro sonraları solo projesi olan Spread üzerine çalışmaya başladı. Bu arada “Mothers Milk” ve “Blood Sugar Sex Magic”in başarısının ardından bu başarıyı ve şöhreti hazmedemeyerek başını uyuşturucuyla fena halde belaya sokan Frusciante kendini toparladı ve grubun ona yaptığı geri dönme tellifini reddetmedi.
    Peppers, 1999 yılında, Californication albümlerinden çıkma, grubun geçmiş yıllarda aldığı yaraları anlatan, ilk single ‘Scar Tissue’ ile muhteşem bir dönüş yaptı.

  • Radiohead05.10.2006 - 13:10

    İngiltere’de hangi şehirde kişi başına en fazla rock gurubu bulunur? Radiohead’e göre bu kendi yaşadıkları şehir olan Oxford. (Oxford, aynı zamanda Ride ve Supergrass’ında çıkış yaptıkları şehirdir) Gurubun beş üyesi de Oxford’un yerlisi. İlk olarak grup üyelerinden Thom Yorke ve Colin Greenwood; Joy Division’a, Magazine ve farklı giyim tarzlarına olan ilgileri yüzünden Abingdon’da tanıştılar.

    Bir diğer solist ve gitarist olan Ed O’Brien ise guruba daha sonra katıldı. Guruba katılması sebebi ise Thom’un onu Morrisey gibi cool bulmasıydı. Daha sonra Colin’in küçük erkek kardeşi Johnny de topluluğa armonikasıyla katıldı. Fakat beşli ilerlemekte olan kariyelerine, gruptaki bir çok üyenin üniversite yollarına düşmesiyle ara vermek zorunda kaldı. Sırasıyla; Thom, Exeter Üniveristesi’ne Güzel Sanatlar ve Edebiyat okumaya, Ed, Manchester’a politika okumaya ve Colin’le Phil’de, Cambridge ve Liverpool’a İngiliz Dili okumaya gitti.

    1991 yazında okulları biten grubun tüm üyeleri, Oxford’da tekrar toplandılar. Ve sonunda grup ismini Talking Heads’in; “True Stories” albümünde yer alan bir parçanın olan “RADIO HEAD” olarak değiştirdi. Radiohead üyeleri, kendilerine verilen diğer sorumlulukları bir kenara bırakıp, grubu ciddi bir şekilde ele almalarıyla birlikte, haklı başarılarını kısa sürede yakaladılar. Yaptıkları ilk çalışmalarla birlikte yirminin üzerinde plak şirketi grupla anlaşma yapmak için sıraya girdi.

    Radiohead ilk çıkışını 1992 yılında 'Drill' adlı i EP ile İngiltere'de gerçekleştirdi. Parça, onların bir çok radyo programına çıkmalarına ve sadece bir kaç isim saymak gerekirse PJ Harvey, Tears For Fears ve James gibi gruplarla turnelere çıkabilmeleri için yeterli oldu. Fakat tabii ki bu sadece bir başlangıçtı. Daha sonra yapacakları ‘Creep’ adlı parça kariyerlerini bir anda tamamen değiştirecekti.


    ‘Creep’, iki sene boyunca İngiltere’de bir numarada kalmayı başardı. Yabancılaşmaya sunulan bir şükran duası olarak algılanan parça, 1993 yılında çıkardıkları albümleri “Pablo Honey”deki diğer şarkılarla da benzerlik gösteriyordu. Bazı ‘Creep’ hayranları göreceli bir hoşgörüsüzlük sergileyip albümden çıkan diğer parçalar karşısında hayalkırıklığına uğradıklarını belirttiler. Bununla birlikte bir çok kişi ise, grubun farklı ve çeşitli soundlarına duydukları hayranlıklarını gizlemedi.
    1994 yılında grubun “My Iron Lung” adlı EP’si çıktı. Amerika’daki tüm radyolar; albümden çıkan ‘Fake Plastic Trees’ adlı single’ın üzerine atladı. Bu single aynı zamanda, 1995 yılında piyasaya çıkan “Clueless” adlı filminde soundtrackinde bulunuyordu. Böylece grup sonunda ‘Creep’ şöhretli müzik hayatlarından kurtuluyordu.

    ‘Fake Plastic Trees’in yavaş ve neredeyse kederli bir havası vardı, sanki daha önce çıkardıkları hit parçalarının kederli bir öğüdüydü. Bu sırada grup, neredeyse dünya nüfusuna yakın bir hayran kitlesi elde etti. Bu hayranlar arasında R.E.M.’in üyeleri de vardı ve Radiohead’e 1995 yılında yaptıkları Avrupa ve Amerika Turneleri sırasında ön gurupları olmalarını teklif ettiler. Bütün bunların yanısıra diğer gruplarda Radiohead’e olan saygılarını grubun parçalarının coverlayarak gösterdiler. Tears For Fears, grubun ‘Creed’ parçasının canlı performans kaydını yaptı ve bunu B-Side adı altında piyasaya sürdü. Ayrıca The Pretenders grubu da ‘Creep’i yorumladı. Bu parça grubun Isle of Video kliplerinde sunuldu fakat kayıt, cd’de yer almadı.

    Grubun bir başka hayranı ise Alanis Morissette. Morissette, 1995-1996 yılında verdiği her konserinde ‘Fake Plastic Trees’i söyledi. Aynı zamanda gruba, 1996 Ağustosun’da yaptığı turnede birlikte sahne alma teklifinde bulundu.
    Grubun ikinci albümü 'The Bends' ise 1995 yılında piyasaya çıktı.
    Radiohead üçüncü albümlerinin çalışmalarına 1996 yılının ilk yarısında başladı. Fakat işi ancak Alanis Morissette’le çıktıkları turneden sonra ciddiye alabildi. Grup, albüm kayıtlarını aktrist Jane Seymor’a ait 14. yüzyıldan kalma bir malikanede gerçekleştirdi. Bu bina aynı zamanda Cure’un, “Wild Mood Swings” albümlerini kayıt ederken de kullandıkları yer olarak gayet şöhretliydi.

    Kayıtlara başlandığında albümün adının “Ones and Zeros” olması kararlaştırılmıştı. Fakat 1997’de kayıtlar birer birer tamamlanmaya başladıkça albümün adı da “OK. Computer” olarak değişti. Prodüktörlüğünü Nigel Godrich'in yaptığı albümdeki parçalar, görkemli balo salonundan geçitlerine kadar Seymour Malikanesinin farklı köşelerinde kaydedildi. Basçı Colin Greenwood, New Musical Express’le yaptığı bir röportajda elde ettikleri müzikal kaliteyi “uçmuş bir Radiohead” versiyonu olarak değerlendirdi. Albümden çıkardıkları ilk single ‘Paranoid Android’, İngiltere müzik listelerine, 3 numaradan girdi. Bir sonraki ay ise parça bir numaraya yükseldi.


    Radiohead, piyasaya sürdükleri albüm “OK Computer” için turnelere çıkıp Amerika’da, Kasım ve Aralık ayında daha fazla şova çıkmayı kabul ettikleri halde yeni ve farklı bir müzik tarzı planlıyordu. Grup, DJ. Shadow’a üzerinde çalışması için ‘Subtrerranean Homesick Alien’ parçalarını verdi. Aynı zamanda “Ok. Computer” albümünün tümünü, remix versiyonunu hazırlaması için Massive Attack’e önerdi.
    Temelinde bir indie grup olarak türeyen Radiohead, ‘Creep’ ile birlikte global bir mikroskobun altına itilmiş ve “OK. Computer”ın sismik mastır çalışmalarıyla birlikte kendilerini, büyük bir itinayla düzenlenmiş ileriyi gören tanrılar olarak buldu.


    Thom Yorke’un çaba göstermediği ıstrabı elbetteki yeni bir şey değil. Fakat müzikal olarak grup, “Kid A” için nerdeyse bütün diğer yol gösteren levhaları daha öncede dikmişti. Başından sonuna kadar gitarlar, 21. yy ses teknisyenlerinin klostrofobik tuzağına düştü, elektronik olarak uyguladıkları kes yapıştır tekniği Radiohead’in iskelet yapısını lekeledi.
    Prodüktörlüğünü Nigel Godrich'in yaptığı “Kid A” albümü, elektro fx ve atmosferiklerin bir bütününden oluşuyor. Seken vuruşlar ve music-box tekniği, Yorke’un pervane sesi gibi robotlaşmış haykırışları albümü acımasızca karmakarışık bir hale sokuyor. Çatırdayan ve ufalanan ritmler yere düşen demir paraların sekmesine karşı Yorke sesiyle melodiyi taşıyor.

    Açıkçası grubun diğer yarısının “Kıd A”yle nasıl başa çıkacağı bilinmiyor. Söylentilere göre parçalardan birinin yapımı nerdeyse bir yıl sürmüş ve bu albüme dahi konulmamış. Bir başka söylenti ise bu parçanın Yorke’un solo albüm çalışmasında olacağı yönünde.

    “Kıd A”, doğal olarak inatçı denemelerle ve hoşgörülü bir şekilde, Radiohead’in mükemmeliyetine feragat ediyor. Aynı zamanda bu albüm, şaşırtıcı akıl edilmez siperlerlerine rağmen elde ettikleri cesaretli zaferleridir. “Kid A” albümünü dinlemekle bir daha asla vazgeçemiyeceğiniz bir virüsün sisteminizden içeri sızmasına imkan veriyorsunuz demektir.

    Radiohead’in yeni albümü ise 4 Haziran’da piyasaya çıkan ve prodüktörlüğünü bu albümde de birlikte çalıştıkları Nigel Godrich olan “Amnesiac”. Grup bu albümle birlikte albüm sayısını da beşe çıkarttı. Alt yapısı elektronik müziğe dayalı albümden çıkan ilk single ise 'Pyramid Song'.