Tarkan: Kurt babamı kim öldürdü? Kurt: Hav Hav Hav Hav! Tarkan: Hain Kostokkk! ! ! Tarkan: Kurt babamı kim öldürdü? Kurt: Hav Hav Hav Hav! Tarkan: Hain Kostokkk! ! !
her akşam bir mavinin usul ölümü ve senin sesin akşam tanrıya yükselişin sızlıyorum gibiyim şair gibiyim gibi yim kim
her geceden sihirli sözler derdiğim hasattan ve eskimez kelimeler ummaktan uzakta kim gibisin sen bu arada ben fena halde sen gibi yim ki
şimdi uzun bir akşamı karşılıyor dişlerimizdeki anason kokusu öyle kırışık bir gece doğuracağım ki içinde sen kuş sesi şiir aybatımı saati ben ulaksız ulaşan mektup bana haber uzayın notalarından çünkü ben oldukça tıkanık bir es borusu bir plastik tıkaç gibi yim ki
sen ve ben hakkında iki cilt kelam da ben edeyim su ve ateş konusunda da iki çift formül sunayım olsun ve bitsin ne vakit bir kuş düşlesem o anda üzerime naftalin kokulu ve ütülü ve uzun dropp hüzünleriyle dünyayı iki sarkaç arasında tümlemeye and içmiş polyester atlılar saldırır bu durumda sen ve ben rüya gibi miyiz ki
hız ve bulut kapsıyor bizi iki ayrı yönden örneğin önden ve arkadan suyla ve sesle toparlıyor bizi tanrı iki ayrı yönden üst soldan ve sağ alttan habire ekinleri fosfatlamaktan kolestrol seviyemize gereken ilgiyi gösteremiyoruz amonyak kokusundan geçilmese de ruhumuzun alt geçitleri iyi duruyor kağıtta hüzünlerimiz yine de hüzün ve biz henüz koklanmamış leşler gibi miyiz ki
genellemelerin genel geçer yanılgılarından kıvılcımlanan bir ateşi sarıyorsun gövdeme ey disposibble aşkalar tüketicisi sırf sana inat olsun diye yıkayıp yıkayıp ve kanayan yerlerini otayıp otayıp geri kullanıyorum kalbimin sen ve ben acaba biz gibi miyiz ki
ilk an göğüs kafesimi ısırdı dünya canhıraş bağırmamın sebebi bu
yeryüzüne bir yüz de benimkidir artık içimde nefesler sızıya ait kavganın göbeğinde çatlıyorum durmadan esefsizliğe teessüf ederek
sonra bir yılkı atından bir hikaye çalarak bir devenin hörgücüne bakarak neonlara şaşırarak aşka düşüp gözlerimi yamalayarak gözyaşına
işte öylece gravatsız öylece safi et safi melal bir ekim düşünden düştüm bir terazi sallanıp durdu hep göğsümün orta batısında bir akrep dolaştı ve yelkovdu hep kafamın coğrafyasında
bu ne kadar işime yarar bilmem neye denk gelir bunca kıyamet görmüşlüğüm kariyerim bakımından ama her zehirli fikri sabahlarıma taşıdığım bilgisi kayıtlara geçsin istiyorum panzehiri altının katlarında bulunan yılan ısırıklarıyla dolu beynimin kıvrımları medical geçmişime dair bir işaret vermeyecek olsa da kayıtlara geçsin istiyorum bu da
II..
demirle tanıştım sonra ölmeden ölmüş olan bir akrabamın cenaze merasimi sırasında gri elbiseleri içinde oldukça devlet duruyorduda çember yapıp çevirmek gelemedi aklıma
eczaları eczaneden aldım bu doğru ve normal cezaları neden aldım buna dair bir kuşkuyu yemliyorum kuş kuyuya düşerken
dizlerimde kabuklar gözlerimde ekseriyetle bayramlık gözyaşları horoz ibikleri kadar pembeleşmişken tam da kısacık cümlelerim ah o kimyacıdan tenime yayılan kimya ah nefesime eşlik eden adrenalin kokusu
dolaysız tümlemelerime tünemiş ilk kıpırtım ah çalıntı şiirlerle korunaksız bahçelerine dalışım gelir sonra gözlerini gök ekinler kadar hışırtılı ve narin kalplerini başaklar kadar dolgun bulduğum bizim sokaklı kızların
ilk itirazımı seslendirdiğimde cüney Tarkın henüz kalenin üçüncü burcuna kadar sıçrayabiliyordu bense orta asyalı düşler içinde yere dizler vuruyordum ki tanrı bundan hoşnut olmuyordu o günlerde sanırım
yağmura hayret ediyor oluşum da bu döneme denk gelir esasında anlardım biraz sudan zira her insan cinsi kadar
yağmurun iki yakasında durmadan ağlayan annemin yemenisine yağa yağa bir zindanın demirine değe değe ağlaya ağlaya ölmemeye dair bir imkan sağlaya sağlaya babamla pazardan elma alıp eve dönüşlerim kadar enteresan olmasa da şimdi ki akılla yağmura her daim bir isterik nazarla hayret ettim durmadan
elimde demir çok tanıdık korkularımı siperliyor artık bu kanca biraz muşta biraz kılıç kesiği iki doz bruce lee ile demire ayna tutuşum da bu kayıtlarda bulunmalıdır oysa
III..
aklımı sudan çıkarıp ıslak ıslak astım zamanın iplerine kırıştı karıştı ütüledim dilimle damağımı düzelttiğim gibi
zor zenaat ehliydim bulutlara kuşlar bulmam gerekiyordu o sıra zencefilli kek nasıl olur anlamalıydım nasıl yazıyordu ulan bu herifler bunca pervanesiz uçmaya benzer şeyleri oysa
epeyce yeşil biriktirmiştim Allah tan ki işime yaradı sonra isyan dekoratörlüğüm sırasında
şifaya belime kadar girdikten sonra üşenmeseydim bir borazan tınısından korkup da bandocu ali amcayı bıçaklayıp öldürmeseydim zihnimin arka sokaklarında belki usumun uslanmasına faydası olurdu onun gergin derisinin kusma nöbetlerim sırasında
iki de bir gökyüzüne bakıp bulutlara kuşlar uydurmaktan yorgun düşmekten fırsatım olmadı hiç karanlık hakkında bir kaç kelam etmeye zarfımı cibril yalamıştı sanırım ki açılmıyor besmelesiz asla korkmuyordum şeytana fransızca hitap etmekten ama çok üşeniyorum dağları kaldırıp altında cümleler aramaya
ben bütün bu denklemin bir tarafı olduğum zannıyla geçip giderken kaymakam beyin ve garnizon komutanın önünden çizgilere basa basa meğerse gülden bir tabut hazırlıyormuş yeryüzü annem bana
ne farkeder artık virgül oluşum kesirlerin çıkmazlarına yol işareti niyetine ne manası var ki entegrali bilmemin yazlık düşlerimde oldukça esnek bir zaviyeye oturtmuşsam kelebekleri ne farkeder gözlerimde ha bir bomba ha gözyaşı tuzundan inşa ettiğim putlar olması
aya suya hayale yağmura gökyüzüne köre resimlere ve şehir yükseltilerine kötü davranmadım hiç artı haneme çentiklensin lütfen sesimi aşkın savaşlarında şehit verdiğim de
kayıtlara böylece geçsin istiyorum
ben bir düş değilim (yataktan fırlatmadım kimseyi) ben bir iş değilim (kimse bensiz kalmadı) ben bir fiş değilim (katma değerim oldukça düşük)
gövdem tüy niyetine öfke ve aşkla kaplı nefeslenmem de bu sayede tüy diplerimden
kimyacının düşüyle zararsız bir kimyaya dönüşmüşken ne güzel şimdi radyoaktif bir atık olmaya doğru hızla ilerliyorum taklamakan ve gobi arasında
IV..
piyano ödüllü bir piyango görsem zevkten bayılırım piyano çalmayı bildiğimden ya da piyangodan zengin olmaya hevesimden değil sadece kafiyeden sadece sihrinden kelamın
rock gitar trash metal ve de bazuka kafamda parçalanışı hendrix in koma bir çellonun ezgilerinden ve sallanan kaideler üzerinde bir ihtiyar kadının terennümleri ile hatırlayışım kitaplara kapaklandığım gecelerin izlerini
beni artık haylayamaz hiç bir kaside sudan başka hiç bir yerime dokunamaz hiç bir kırağı annemin çiylerinden başka
göğsüme epeyce bal ve gazetelerin ekonomi sayfalarını bir de vicks sürerdim ki palyatif bir öksürüğe balgam olmasın kalbimin infarktı
uzun zamandır uzayda bir boşluk düşlüyordum meğerse bulmuşlar kara delik adıyla gizli saklı bir bisikletim vardı kenarda yutmuş olmalı kara delik onu da
şimdi şehirler sızıyor dudaklarımın kenarından gökdelenlerle paylaşıyorum bulut resimlerimi epeydir bir üveyik gördüğüm yok bir güne bakana bakmayalı çok oldu gerçi mevsim kış ne de olsa şimdi köprülerin altı tuzaklarla ve türkan şoray posterleriyle dolu
dilime incecik sihirler sürüyorum artık geceyi bir düş ülkesi saymaya her niyetlendiğimde
kayıtlara geçsin ve eksi haneme yazılsın şürekâyı asla tanımadığım asla yüz vermediğim bilinsin müdür koltuklarına
oysa yüzümden ıtırlı bir sabah kesiyorken perdeler ben aynasız bir loşlukta öylece durup dururken taşlı sopalı kavgaların perde arkasında durup dururken başımdan sızan her damla kanda bir kaç alem büyüklüğünde bir araziyi suluyorum yağmurla
gizlinin gizi içimin lokomotifine kömür olmasaydı yürümezdi bu tren ve ben tanrım ne makinist ne de kondüktör pozisyonu için değil direkt ray olmak için başvuruyorum emir yolları müssesenize
V..
bütün hayatım boyunca sadece üç kez kustum banknotlara
ilki hüzzam bir şarkının gergin esindeydi sesin kıvrak bir armoniye dönüştüğü o keskin uçurumdaydı ve epeyce pahalı bir frak kiralamak gerekiyordu o sıralar taşralı konserlere gitmek için bile
ikincisi bir tayın öldüğünü gördüğümde sektörel yeşilçam ekranından sarkan turuncu bir yirmiliğe idi atını seven her türk çocuğu adına
üçüncüsü saat satan bir adamın elindeki kirli desteye idi sadece midem bulanmıştı zamanın tecime sunulması fikrinden o kadar
bu modern şairler kusmadan şiir yazamaz mı demeyiniz sayın Binboğa gerçek budur modernite oldukça kusturucudur
her beyin artık emezis sebebi her sevişme sonrası anti-emetik gerek tenlerin tine saldığı kokudan dolayı ekranlardan ve gazzeden dolayı yahudiden ve kurşundan microsoftttan ve hollandalı ineklerden ve reklamlardan dolayı zemini sallayan depremlerden suyun uzun boylu ve yakışıklı intikamlarından dolayı her temastan sonra gusül ve mutlak bir doz anti emetik almalıdır gönlü varsa insanın insan kalmaya
gelelim mutlu sona sızıları kaydettikten sonra iğneli bir yaprağa
şunu bilmelisiniz ki ey garavatlılar üstümde hala gök olmasaydı ya da altı üstü tanrıyla kaplı bir fon olmasaydım yeşilin mavinin suyun ve toprağın dekorunda hiç gelir miydim kapınıza sayın hırdavatçılar
bordrolara ve senetlere borsalara kerhanelere zifosa bulanmış su kuşlarına vesaire ve vesaireye petrole bir de evet son olarak bir de penislerinize ayinsel çıkarımlarla yaklaşmanızı hiç sevimli bulmasam da benim ürüne dönüşecek bir maharetim olmasa da nazarınızda kapital değerim sıfır ya da ona yakınsa da buraya yazdıklarım en az kütle formülleri kadar gerçektir işiniz işime gelmiyor işim işinize sövmektir gün boyunca doğru ama
ilenmeyle karışık bir dilenme değil midir tüm özeti tüm ömrümün tüm adem gibi hem de böylece değil midir herkes için curriculum vitae
'Bir banka soymak, bir banka açmaktan daha büyük bir suç değildir.'
Büyük Hesaplaşma
Tarkan: Kurt babamı kim öldürdü?
Kurt: Hav Hav Hav Hav!
Tarkan: Hain Kostokkk! ! !
Tarkan: Kurt babamı kim öldürdü?
Kurt: Hav Hav Hav Hav!
Tarkan: Hain Kostokkk! ! !
Tarkan Gümüş Eyer
her akşam bir mavinin usul ölümü
ve senin sesin akşam
tanrıya yükselişin
sızlıyorum gibiyim
şair gibiyim
gibi
yim
kim
her geceden
sihirli sözler derdiğim hasattan
ve eskimez kelimeler ummaktan uzakta
kim gibisin sen bu arada
ben fena halde sen
gibi
yim
ki
şimdi uzun bir akşamı karşılıyor
dişlerimizdeki anason kokusu
öyle kırışık bir gece doğuracağım ki
içinde sen kuş sesi
şiir aybatımı saati
ben ulaksız ulaşan mektup
bana haber uzayın notalarından
çünkü ben oldukça tıkanık bir es borusu
bir plastik tıkaç
gibi
yim
ki
sen ve ben hakkında
iki cilt kelam da ben edeyim
su ve ateş konusunda da
iki çift formül sunayım
olsun ve bitsin
ne vakit bir kuş düşlesem
o anda üzerime
naftalin kokulu ve ütülü
ve uzun dropp hüzünleriyle
dünyayı iki sarkaç arasında tümlemeye and içmiş
polyester atlılar saldırır
bu durumda
sen ve ben
rüya gibi
miyiz
ki
hız ve bulut kapsıyor bizi
iki ayrı yönden
örneğin önden ve arkadan
suyla ve sesle toparlıyor bizi tanrı
iki ayrı yönden
üst soldan ve sağ alttan
habire ekinleri fosfatlamaktan
kolestrol seviyemize gereken ilgiyi gösteremiyoruz
amonyak kokusundan geçilmese de
ruhumuzun alt geçitleri
iyi duruyor kağıtta hüzünlerimiz yine de
hüzün ve biz
henüz koklanmamış leşler
gibi
miyiz
ki
genellemelerin
genel geçer yanılgılarından kıvılcımlanan bir ateşi
sarıyorsun gövdeme
ey disposibble aşkalar tüketicisi
sırf sana inat olsun diye
yıkayıp yıkayıp ve
kanayan yerlerini
otayıp otayıp
geri kullanıyorum
kalbimin
sen ve ben acaba
biz
gibi
miyiz
ki
@..
Düşünemez adama, düşündürücü yaklaşma!
@..
'Kim daha fazla insan ise, daha fazla dertli olur.'
[Ali Şeriati]
binlerce yıldır konuşmaktan, koklaşamadık.
Yüzde ısrar etme doksan da olur
İnsan dediğinde noksan da olur
Sakın büyüklenme elde neler var
Bir ben varım deme yoksan da olur
mevlana..
Currıculum Vıtae
I..
ilk an göğüs kafesimi ısırdı dünya
canhıraş bağırmamın sebebi bu
yeryüzüne bir yüz de benimkidir artık
içimde nefesler sızıya ait
kavganın göbeğinde çatlıyorum durmadan
esefsizliğe teessüf ederek
sonra
bir yılkı atından bir hikaye çalarak
bir devenin hörgücüne bakarak
neonlara şaşırarak
aşka düşüp
gözlerimi yamalayarak gözyaşına
işte öylece gravatsız
öylece safi et
safi melal
bir ekim düşünden düştüm
bir terazi sallanıp durdu hep
göğsümün orta batısında
bir akrep dolaştı ve yelkovdu hep
kafamın coğrafyasında
bu ne kadar işime yarar bilmem
neye denk gelir bunca kıyamet görmüşlüğüm
kariyerim bakımından
ama her zehirli fikri sabahlarıma taşıdığım bilgisi
kayıtlara geçsin istiyorum
panzehiri altının katlarında bulunan
yılan ısırıklarıyla dolu beynimin kıvrımları
medical geçmişime dair bir işaret vermeyecek olsa da
kayıtlara geçsin istiyorum bu da
II..
demirle tanıştım sonra
ölmeden ölmüş olan bir akrabamın
cenaze merasimi sırasında
gri elbiseleri içinde oldukça devlet duruyorduda
çember yapıp çevirmek gelemedi aklıma
eczaları eczaneden aldım
bu doğru ve normal
cezaları neden aldım
buna dair bir kuşkuyu yemliyorum
kuş kuyuya düşerken
dizlerimde kabuklar
gözlerimde ekseriyetle bayramlık gözyaşları
horoz ibikleri kadar pembeleşmişken tam da kısacık cümlelerim
ah o kimyacıdan tenime yayılan kimya
ah nefesime eşlik eden adrenalin kokusu
dolaysız tümlemelerime tünemiş ilk kıpırtım ah
çalıntı şiirlerle korunaksız bahçelerine dalışım gelir sonra
gözlerini gök ekinler kadar hışırtılı ve narin
kalplerini başaklar kadar dolgun bulduğum
bizim sokaklı kızların
ilk itirazımı seslendirdiğimde
cüney Tarkın henüz kalenin üçüncü burcuna kadar sıçrayabiliyordu
bense orta asyalı düşler içinde
yere dizler vuruyordum
ki tanrı bundan hoşnut olmuyordu o günlerde sanırım
yağmura hayret ediyor oluşum da bu döneme denk gelir esasında
anlardım biraz sudan zira her insan cinsi kadar
yağmurun iki yakasında durmadan ağlayan annemin
yemenisine yağa yağa
bir zindanın demirine değe değe
ağlaya ağlaya
ölmemeye dair bir imkan sağlaya sağlaya babamla
pazardan elma alıp eve dönüşlerim kadar
enteresan olmasa da şimdi ki akılla
yağmura her daim bir isterik nazarla
hayret ettim durmadan
elimde demir
çok tanıdık korkularımı siperliyor artık bu kanca
biraz muşta biraz kılıç kesiği
iki doz bruce lee ile demire ayna tutuşum da
bu kayıtlarda bulunmalıdır oysa
III..
aklımı sudan çıkarıp
ıslak ıslak astım zamanın iplerine
kırıştı karıştı
ütüledim
dilimle damağımı düzelttiğim gibi
zor zenaat ehliydim
bulutlara kuşlar bulmam gerekiyordu o sıra
zencefilli kek nasıl olur anlamalıydım
nasıl yazıyordu ulan bu herifler
bunca pervanesiz uçmaya benzer şeyleri oysa
epeyce yeşil biriktirmiştim Allah tan ki
işime yaradı sonra
isyan dekoratörlüğüm sırasında
şifaya belime kadar girdikten sonra üşenmeseydim
bir borazan tınısından korkup da
bandocu ali amcayı bıçaklayıp öldürmeseydim
zihnimin arka sokaklarında
belki usumun uslanmasına faydası olurdu
onun gergin derisinin
kusma nöbetlerim sırasında
iki de bir gökyüzüne bakıp
bulutlara kuşlar uydurmaktan yorgun düşmekten
fırsatım olmadı hiç karanlık hakkında bir kaç kelam etmeye
zarfımı cibril yalamıştı sanırım ki
açılmıyor besmelesiz
asla korkmuyordum şeytana fransızca hitap etmekten
ama çok üşeniyorum dağları kaldırıp altında cümleler aramaya
ben bütün bu denklemin bir tarafı olduğum zannıyla
geçip giderken kaymakam beyin ve garnizon komutanın önünden
çizgilere basa basa
meğerse gülden bir tabut hazırlıyormuş
yeryüzü annem bana
ne farkeder artık virgül oluşum
kesirlerin çıkmazlarına yol işareti niyetine
ne manası var ki entegrali bilmemin
yazlık düşlerimde oldukça esnek bir zaviyeye oturtmuşsam kelebekleri
ne farkeder gözlerimde ha bir bomba
ha gözyaşı tuzundan inşa ettiğim putlar olması
aya suya hayale
yağmura gökyüzüne köre
resimlere ve şehir yükseltilerine kötü davranmadım hiç
artı haneme çentiklensin lütfen
sesimi aşkın savaşlarında şehit verdiğim de
kayıtlara böylece geçsin istiyorum
ben bir düş değilim (yataktan fırlatmadım kimseyi)
ben bir iş değilim (kimse bensiz kalmadı)
ben bir fiş değilim (katma değerim oldukça düşük)
gövdem tüy niyetine öfke ve aşkla kaplı
nefeslenmem de bu sayede
tüy diplerimden
kimyacının düşüyle
zararsız bir kimyaya dönüşmüşken ne güzel
şimdi radyoaktif bir atık olmaya doğru hızla ilerliyorum
taklamakan ve gobi arasında
IV..
piyano ödüllü bir piyango görsem zevkten bayılırım
piyano çalmayı bildiğimden ya da
piyangodan zengin olmaya hevesimden değil
sadece kafiyeden
sadece sihrinden kelamın
rock gitar trash metal ve de bazuka
kafamda parçalanışı hendrix in
koma bir çellonun ezgilerinden
ve sallanan kaideler üzerinde bir ihtiyar kadının
terennümleri ile hatırlayışım
kitaplara kapaklandığım gecelerin izlerini
beni artık haylayamaz hiç bir kaside sudan başka
hiç bir yerime dokunamaz hiç bir kırağı
annemin çiylerinden başka
göğsüme epeyce bal ve
gazetelerin ekonomi sayfalarını
bir de vicks sürerdim ki
palyatif bir öksürüğe balgam olmasın kalbimin infarktı
uzun zamandır uzayda bir boşluk düşlüyordum
meğerse bulmuşlar kara delik adıyla
gizli saklı bir bisikletim vardı kenarda
yutmuş olmalı kara delik onu da
şimdi şehirler sızıyor dudaklarımın kenarından
gökdelenlerle paylaşıyorum bulut resimlerimi
epeydir bir üveyik gördüğüm yok
bir güne bakana bakmayalı çok oldu
gerçi mevsim kış ne de olsa
şimdi köprülerin altı tuzaklarla ve
türkan şoray posterleriyle dolu
dilime incecik sihirler sürüyorum artık
geceyi bir düş ülkesi saymaya her niyetlendiğimde
kayıtlara geçsin ve eksi haneme yazılsın
şürekâyı asla tanımadığım
asla yüz vermediğim bilinsin müdür koltuklarına
oysa yüzümden ıtırlı bir sabah kesiyorken perdeler
ben aynasız bir loşlukta öylece durup dururken
taşlı sopalı kavgaların perde arkasında durup dururken
başımdan sızan her damla kanda
bir kaç alem büyüklüğünde bir araziyi
suluyorum yağmurla
gizlinin gizi
içimin lokomotifine kömür olmasaydı
yürümezdi bu tren
ve ben tanrım
ne makinist ne de kondüktör pozisyonu için değil
direkt ray olmak için başvuruyorum
emir yolları müssesenize
V..
bütün hayatım boyunca
sadece üç kez kustum banknotlara
ilki hüzzam bir şarkının gergin esindeydi
sesin kıvrak bir armoniye dönüştüğü
o keskin uçurumdaydı
ve epeyce pahalı bir frak kiralamak gerekiyordu o sıralar
taşralı konserlere gitmek için bile
ikincisi bir tayın öldüğünü gördüğümde
sektörel yeşilçam ekranından sarkan
turuncu bir yirmiliğe idi
atını seven her türk çocuğu adına
üçüncüsü saat satan bir adamın
elindeki kirli desteye idi
sadece midem bulanmıştı
zamanın tecime sunulması fikrinden o kadar
bu modern şairler
kusmadan şiir yazamaz mı demeyiniz sayın Binboğa
gerçek budur
modernite oldukça kusturucudur
her beyin artık emezis sebebi
her sevişme sonrası anti-emetik gerek
tenlerin tine saldığı kokudan dolayı
ekranlardan ve gazzeden dolayı
yahudiden ve kurşundan
microsoftttan ve hollandalı ineklerden
ve reklamlardan dolayı
zemini sallayan depremlerden
suyun uzun boylu ve yakışıklı intikamlarından dolayı
her temastan sonra gusül
ve mutlak bir doz anti emetik almalıdır
gönlü varsa insanın
insan kalmaya
gelelim mutlu sona
sızıları kaydettikten sonra iğneli bir yaprağa
şunu bilmelisiniz ki ey garavatlılar
üstümde hala gök olmasaydı
ya da altı üstü tanrıyla kaplı bir fon olmasaydım
yeşilin mavinin suyun ve toprağın dekorunda
hiç gelir miydim kapınıza
sayın hırdavatçılar
bordrolara ve senetlere
borsalara kerhanelere
zifosa bulanmış su kuşlarına
vesaire ve vesaireye
petrole bir de evet
son olarak bir de penislerinize
ayinsel çıkarımlarla yaklaşmanızı hiç sevimli bulmasam da
benim ürüne dönüşecek bir maharetim olmasa da nazarınızda
kapital değerim sıfır ya da ona yakınsa da
buraya yazdıklarım en az kütle formülleri kadar gerçektir
işiniz işime gelmiyor
işim işinize sövmektir gün boyunca doğru
ama
ilenmeyle karışık bir dilenme değil midir
tüm özeti
tüm ömrümün
tüm adem gibi hem de
böylece değil midir herkes için
curriculum vitae
@..
yirmiİkiMartİkibinon
ibrâhîm
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrâhîm
güneşi evime sokan kim
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrâhîm
gönlümü put sanıp da kıran kim
Asaf Halet Çelebi
Su
sayfama ağıyor bir büyük sızı
başkalaşıyor alem gözlerinin deminde
bir akşamın özündeyiz işte
sabahın köründe
sevda sözleri fısıldayarak
şiire aşka fikre karışarak
bizi yeryüzünün halleri bağlamaz
bağlamaz yedi kat yüksekliğimizi
sarsak kuramlar
sen bir resimsin sevgili
bir gökyüzü resmi
başımı kaldırıp bak(a) madan
su dan gördüğüm
suyun ruhu bir enkaz değil ki
sözlerin buğusunda terleyen
bir yakarış değil
şiir değil aşk
seslerden suya inen levhalar var
hay diyoruz örneğin
su ya iniyor
ahh diyoruz
sudan yansıyor kalbimize
sayfama ağıyor bir büyük ağrı
birleşiyor yer ve gök
tek zamandan
dar mekandan geçiyoruz
alemi geziyoruz su ile
alemi seziyoruz su ile
@..