buğday başaklarının rüzgarda üşümesi balıkların suyu titretmesi ve kuşların kanat çırpmasına benzer gözlerindeki aydınlık o kadar masum o kadar çocuksu ve o kadar hüzünlerden uzak....
Biz eli kolu bağlı insanlarız çirkin ve zavallı Kötülük kusmak için karanlığı bekleriz Kirletir geceleri türlü pisliklerimiz Bizim gibisini görmedi evren evren olalı Böyle kötü bir dünyaya bir daha gün doğmamalı...
HA BU OKUDUĞUNUZ YAZİNUN, YAZİLİ OLDUĞU KAĞİDUN, YAPİŞİK OLDUĞU CAMUN, TAKİLİ OLDUĞU ARABA SATİLİKTUR ARABA BENUMDUR. KULLANAN BEN DEĞİLSAM ARABAM ÇALİNDU TEMEKTUR GÖRENLERİN İNSANİYET NAMINA BANA YADA POLİSE BİLDİRMELERİ RİCA OLUNUR. BENİ TANİMİYORSANUZ HEPTEN YANDUK TEMEKTUR...
sevdasızlığın aralanıp da bir yerlerinden sevda arayan dudaklara kilit vurulu saatlerde beton dökülmüş yalnızlık duvarına çağrılı karanlığın sessiz işçileri çalışır kalın kabuk bağlamış mutsuzluklar içine gizlenen mutluluğu çıkartmaya dört bir koldan yontulur gece kazıldıkça daha derinleşir yaşlı çınarların toprağa saldığı köklere benzer yürek odalarındaki yalnızlığın temeli vedanın ardında kuruyan gözyaşları bir martı çığlığı vapurlara sallanan eller hüzün dolu birkaç kırık ezgi düşlerde tamamlanacak yarım sevda vedasız ayrılığın kırıklığı bronz bir gecedir eksilen sevdasız gecenin bu kör karanlığına ayrılığın hüznü yakışır saatler paydosu gösterir nasıl geldilerse beton dökülmüş yalnızlık duvarına öyle sessiz ve öyle derinden çeker gider karanlığın sessiz işçileri kül rengi gece dağılır
buğday başaklarının rüzgarda üşümesi
balıkların suyu titretmesi
ve kuşların kanat çırpmasına benzer gözlerindeki aydınlık
o kadar masum
o kadar çocuksu
ve o kadar hüzünlerden uzak....
yürek odalarımı
gidişler doldurmuşken tıka basa
yıldızlar kaymaz artık gökyüzünde....
Biz eli kolu bağlı insanlarız çirkin ve zavallı
Kötülük kusmak için karanlığı bekleriz
Kirletir geceleri türlü pisliklerimiz
Bizim gibisini görmedi evren evren olalı
Böyle kötü bir dünyaya bir daha gün doğmamalı...
Ve şu saat geldiğin anda
Durabilir sevincinden
Zaman çıldırabilir
Çünkü benim dünyamda
Ölümsüzlük, seni sevmek demektir...
karadenizlinin oto ilanı...
HA BU
OKUDUĞUNUZ YAZİNUN,
YAZİLİ OLDUĞU KAĞİDUN,
YAPİŞİK OLDUĞU CAMUN,
TAKİLİ OLDUĞU ARABA
SATİLİKTUR
ARABA BENUMDUR.
KULLANAN BEN DEĞİLSAM
ARABAM ÇALİNDU TEMEKTUR
GÖRENLERİN İNSANİYET
NAMINA BANA YADA
POLİSE BİLDİRMELERİ
RİCA OLUNUR.
BENİ TANİMİYORSANUZ
HEPTEN YANDUK TEMEKTUR...
1375
ilkokul yıllarım....
sevdasızlığın aralanıp da bir yerlerinden
sevda arayan dudaklara kilit vurulu saatlerde
beton dökülmüş yalnızlık duvarına çağrılı
karanlığın sessiz işçileri çalışır
kalın kabuk bağlamış mutsuzluklar içine gizlenen
mutluluğu çıkartmaya
dört bir koldan yontulur gece
kazıldıkça daha derinleşir
yaşlı çınarların toprağa saldığı köklere benzer
yürek odalarındaki yalnızlığın temeli
vedanın ardında kuruyan gözyaşları
bir martı çığlığı
vapurlara sallanan eller
hüzün dolu birkaç kırık ezgi
düşlerde tamamlanacak yarım sevda
vedasız ayrılığın kırıklığı
bronz bir gecedir eksilen
sevdasız gecenin bu kör karanlığına
ayrılığın hüznü yakışır
saatler paydosu gösterir
nasıl geldilerse beton dökülmüş yalnızlık duvarına
öyle sessiz
ve öyle derinden çeker gider karanlığın sessiz işçileri
kül rengi gece dağılır
Büyük ölülere matem gerekmez, fikirlerine bağlılık gerekir.
Senin bıraktığın cumhuriyeti sonuna kadar yaşatacağız.
Senin çizdiğin yolda yürüyeceğiz...
The Gates Of Istanbul
Sacred Shabbat