ahşap ev camlarından kızıl biberler sarkan arsız gökdelenlerle çevrilmiş önün arkan kefensiz bir cenaze çırılçıplak ortada garanti yok sen gibi faniye sigortada eskiden ne güzeldinevdin köştün yalıydın madden kaç para eder sen bir remz olmalıydın bir köşende anneannnem dalgın kur an okurdu ve karşısınd annem sessiz gergef dokurdu semaverde huzuru besteleyn bir şarkı asma saatte tık tık zamanın hain çarkı çam kokulu tahtalar gıcır gıcır silinmiş sular cömert temizlik imandandır bilinmiş komşuya hatır soran sıra sıra terlikler ölçülü uzaklıkta yakın beraberlikler seni yiyip bitiren kırk katlı ejder oldu bir yeni nesil geldi üstüste binenlerden göğe çıkayım derken boşluğa inenlerden seninle sarmaş dolaş kökten bozuldu denge vuran kimse kalmadı bu davayı mihenge şimdi git mahkemede hesap ver iki büklüm cezan susuz ekmeksiz olduğun yerde ölüm evim evim vah evim gönül bucağı evim tadım rengim ışığım anne kucağı evim
vehim
her şey kesik ve kopuk zaman tutamaz lehim
mazi albümde hayal istikbal kalbte vehim
kalmadı
yıkılan sarayımda tek bir nakış kalmadı
dışa mıhlandı gözler içe bakış kalmadı
mukayese
çıbanımız çok derin işletemez yakılar
nerde bizim şarkımız nerde öbür şarkılar
üç atlı
karşı yoldan üç atlı
bir kuş gibi kanatlı
geliyor köye doğru
cebkeni kola atmış
sağ elini uzatmış
üçü de göğe doğru
bir bulut olmuş rüzgar
heyecandan başaklar
tutmuş nefeslerini
sıra dağlar inliyor
kalbi diye dinliyor
çelik nal seslerini
sürün atlılar sürün
beni alıp götürün
bu yerde çok yalnızım
demeyiniz bu d akim
öyle diyor ki içim
candan aşınanızım
mevsim dönerken
ufukta pas tuttu birden bire yaz
gün çabucak geçti akşam tez oldu
toz kaldırdı karşı yollardan poyraz
kopan yol uçları eklenmez oldu
akşam sanki boşluk içime dolar
dağların cilası gittikçe solar
rüzgard abir kadın saçını yolar
artık bu yollarda beklenmez oldu
ninni
melekler dolanır bu kuytu yerde
ey gün kadar güzel çocuğum uyu
bir gün hasretiyle için titrerde
anarsın bu derin tatlı uykuyu
uyu da gündüzler su gibi dinsin
menekşe gözüne kirpikler insin
yarın şafak vakti içine sinsin
güneşle uyanan kuşların huyu
uyu yavrum akşam seni üzüyor
artık gözlerini uyku süzüyor
uykunun gölünde başın yüzüyor
dalgalandırmadan o durgun suyu
yattığım kaya
bu akşam o kadar durgun ki sular
gömül benim gibi kedere diyor
içimde maziden kalma duygular
ağla geri gelmez günlere diyor
ey gönül gidenden ümidini kes
kaçan bir hayale benziyor herkes
sanki kulağıma gaipten bir ses
buluşmalar kaldı mahşere diyor
enginden engine koşarken rüzgar
bende bir yolculuk heyecanı var
yattığım kayaya çarpan dalgalar
çıkıver bir sonsuz sefere diyor
..
evim
ahşap ev camlarından kızıl biberler sarkan
arsız gökdelenlerle çevrilmiş önün arkan
kefensiz bir cenaze çırılçıplak ortada
garanti yok sen gibi faniye sigortada
eskiden ne güzeldinevdin köştün yalıydın
madden kaç para eder sen bir remz olmalıydın
bir köşende anneannnem dalgın kur an okurdu
ve karşısınd annem sessiz gergef dokurdu
semaverde huzuru besteleyn bir şarkı
asma saatte tık tık zamanın hain çarkı
çam kokulu tahtalar gıcır gıcır silinmiş
sular cömert temizlik imandandır bilinmiş
komşuya hatır soran sıra sıra terlikler
ölçülü uzaklıkta yakın beraberlikler
seni yiyip bitiren kırk katlı ejder oldu
bir yeni nesil geldi üstüste binenlerden
göğe çıkayım derken boşluğa inenlerden
seninle sarmaş dolaş kökten bozuldu denge
vuran kimse kalmadı bu davayı mihenge
şimdi git mahkemede hesap ver iki büklüm
cezan susuz ekmeksiz olduğun yerde ölüm
evim evim vah evim gönül bucağı evim
tadım rengim ışığım anne kucağı evim
..
köroğlu
sırmalı cebkeni attı kouna
tek elle dizgini gerdi köroğlu
tozlarla atılıp dağın yoluna
yeşil muradına erdi köroğlu
dağlar omuz omza yaslanan dağlar
sular kararınca paslanan dağlar
bu dağlara gönül verdi köroğlu
dağların ardında kalınca çile
köroğlu yeniden gelmişti dile
ak saçlı anadan geçilse bile
dağlardan geçilmez derdi kör oğlu..
mansur
mercan mercan uçuk dudağında kan
inci inci soluk şakağında ter
ne baş yedi ne kan içti bu meydan
bu meydan aşıktan canını ister
tatlıydı akrebin sana kıskacı
acıya acıda buldun ilacı
diyordun geldikçe üstüste acı
bir azap isterim bundan da beter
sana taş attılar sen gülümsein
dervişin bir çiçek attı inledin
bağrımı delmeye taş yetmez dedin
halden anlayanın bir gülü yeter.....