Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • sevda çiçeği07.08.2006 - 11:44

    Mor Ve Ötesi'nin ''Dünya Yalan Söylüyor'' albümlerindeki Fikret Kızılok cover parçası.

  • biliyor muydunuz06.08.2006 - 20:00

    'Bir terime aynı gün içinde en fazla 5 adet anlam yazabilirsiniz.'

    bunu biliyor muydunuz?

    (Bkz: Sinir olunası entryler.)

  • ben06.08.2006 - 19:50

    Herşeyim.

  • katolik kilisesi06.08.2006 - 19:47

    Ziyaret etmek isterdim; bir katolikmişim gibi günah çıkarmak; bir anlığına da olsa bambaşka bir inanca kapılarımı açmak isterdim. Kutsallığı hissetmek isterdim...

  • acizane06.08.2006 - 19:41

    Herhangi bir durum karşısında yeterince güç ve enerji gösteremeyen. Zayıf; yetersiz.

  • özenti06.08.2006 - 19:14

    Saçını gözünü siyaha boyayıp, Metallica ve Children Of Bodom haricinde hiç bir grup bilmemelerine rağmen 'Ben metalciyim oğlum, aştım sizi.' lafını ağızlarından esirgemeyen, garip garip kıyafetler giyip tarz yapmaya çalışan ancak ucubeye benzeyen, sırf etrafındakiler yapıyor diye onlardan geri kalmamak amacıyla sigara, alkol vb. içen/kullanan, bilmedikleri konular hakkında bilinçsizce atıp tutan, anarşi ve monarşi hakkında hiçbirşey bilmeyip anarşist olduklarını savunan acınası insan modelleri.

  • doom metal06.08.2006 - 19:09

    Anathema, Amorphis, Opeth, My Dying Bride..

    Öyle bir müziktir ki; ölümden başka bir kaçışınız olmadığını farkettirir size. Bazen de sebepsiz kaçışların kaçınılmaz olduğunu..

  • Sihirli Annem06.08.2006 - 18:42

    Elizabeth Montgomery'nin başrolünü oynadığı 'Tatlı Cadı' dizisine özenilerek yapılmış budalaca bir dizi. Gerek replikler, gerek müzikler, gerek oyuncular hepsi berbat. Biz neden kendimiz birşeyler üretmek yerine başka senaryoları çalıp da 'daha güzelini yapacağız' diyerek tam tersi bir durum teşkil edip; mahvediyoruz acaba?

    Midemin bulandığını hissediyorum bu diziyi ekranda görünce.

  • adamın biri06.08.2006 - 17:45

    Kalıplaşmış güldürü nesneselliğinin adı. Bir nevi saçmalık.

  • bitmek06.08.2006 - 16:08

    Boğucu bir sessizlik sardı odayı. Masada belli belirsiz yanan bir mum, yerlerde harpten çıkmışçasına pislik ve dağınıklık vardı. Tablolar yerlerde,
    elbiseler yırtık, kitaplar darmadağındı. Hafifçe bıçağa uzandı, onu eline aldı ve karnına sapladı. Çok acıyordu canı ama yaşamının son dakikalarını
    kıvranarak geçirecek olmanın verdiği talihsizliği ve çaresizliği düşünmüyordu bile. Halıya akan kan tuhaf bir ahenk oluşturmuştu ve gölgeler sanki
    birşeyler anlatıyormuşçasına resmetmişti duvarları. Son nefesine doğru yol almaya başladı sakin bir şekilde. Mücadeleci değildi; sanki bunu uzun
    süredir yapmak istiyormuş gibiydi. Bu dinginliğin can alıcı sahnesine gelmişti sıra. Bıçak usulca yere düştü; ve zorlukla alınan nefesler kesildi birden...

    Herşey; bitmişti.