Yorumlarda Kabe kilise yapılsa hoşunuza gidermi denmiş. Fatihin Ayasofya'yı Cami ye çevirdiği gibi Peygamber efendimiz A.S.V 'da Kabe 'yi putperestlerin (Yani Sapkın bir inanışın) elinden almış ve Müslümanların kıblesi olarak kullanımına sunmuştur. Yani İslam Hak ve tek dindir diye bakmayınca sadece mantık ile hareket edince efendimiz A.S.V 'ın yaptıklarını da kabul etmez, Kuran'la çatışır hale geliriz. o yüzden İslam alimlerine kulak verip o kriterlere göre düşünüp karar vermek lazımdır.
İnanç derece derece merdiven basamaklarına sıralanmış gibi. Dipteki Allah için yardım etmekte tereddütler yaşarken, yukarıdakiler fazlası ile varlığından, yeri geliyor canından geçiyor. Kişi inancının baskın geldiği ölçüde ilahi kurallara uyuyor, olmadı bahaneler uyduruyor :) uymak zor geliyor kaçıyoruz son durağa doğru gittiğimizi bile bile (demekki son durağada yeterince inanmıyorum Allah affetsin)
Yani bu camiyi simgesel olarak, fethin işareti bir mühür gibi, göndere çekilen bayrak gibi, cami olarak seçmiş sahiplenmiş, zulmetmemiş diğer mabetleri yakmamış yıkmamış dönüştürmemiş. Yani islami anlayışın gereği ve Fatih Sultan Mehmet Han'ın bu denli sahiplenişinin gereği evlatlarına burasını Cami olarak muhafaza etmek düşer. Mademki burası Müslüman toprağı, Mademki Türk toprağı, Mademki demokrasi var o halde çoğunluğun isteği olacak. Bu anlayışa göre yapılan geç kalınmış bir hak teslimidir.
Anlaşıldığı üzere Fatih Sultan Mehmet Han için bu basit bir mesele değil. diğer dinlerin mabedi diye savunmamış neden çünkü din tektir dönem dönem adı incil olmuş, tevrat olmuş üzerinde insanlar tarafından tahribat yapılmış ve son olarak Kuranı Kerim olarak vücut bulmuş İslam dinine tabi olanlar bunu böyle kabul etmiş ve bu ayetle sabittir diyanetin sayfasından her cuma hutbede okunan ayet şu şekilde; Kuşkusuz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki hak tanımazlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah’ın hesabı çok çabuktur.
Önce ayasofyayı cami yapan Fatih Sultan Mehmet Han'ı dinleyelim derim.
SULTAN FATİH’İN AYASOFYA VAKFİYESİ TERCÜMESİ
“İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem, dolayısıyla kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar.
Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse; Allâh’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen LANETİ ONUN VE ONLARIN ÜZERİNE OLSUN, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır.
Şiir bir düzen dahilinde yazılır samimi bir şair hayatında da o düzene yer verme gayretinde olmalıdır. Şiir insanların beğenisine sunulur utanılacak yanı yoktur, yazan sapık ise; şair değildir, yazılan da şiir değildir zaten, Şair cansız satırlara sunduğu ahengi kendi canından ve canlarından esirgememelidir. Başladığı hayatı son satırlara gelmeden anlamlandırmalı, başlarken sona yürüdüğünün bilincinde olmalıdır ki tutarsız şiir olmaz, olmadı mı buruşturup çöpe atılmalı kötü haller o halde son satırlar öyle yazılmalı ki unuttursun tüm olumsuz başlangıçları. Son nefesi öyle bir şey için vermeli ki en en sağlıklı nefesi olsun.
Tasavvuf islamı yani; güzel ahlakı , hudutlara riayet ederek; yani haddini bilerek, edeplerine uyarak; yani keyfiyet ile değil Efendimiz A.S.V' mın sünnetine uyarak yaşamaktır, bunun uygulamalı ve samimi öğretisidir . Bu güzelliği yaşatan günümüze kadar getirenlerde var, benim bildiğim ve yetiştirdiği insanların edebinden yola çıkarak bulduğum güzellikler Adıyaman Menzil ve Malatya Darende somuncu baba türbesinde mevcuttur. Gidin, görün, yaşayın, tadın ve karar verin ne benim nede başkalarının uzaktan uzağa yorumları değil oradaki haldir aradığınız.
İnsanlık davasını sürdürüşüne hayran kaldığım, bir yiğit adam Muhsin YAZICIOĞLU
Yorumlarda Kabe kilise yapılsa hoşunuza gidermi denmiş. Fatihin Ayasofya'yı Cami ye çevirdiği gibi Peygamber efendimiz A.S.V 'da Kabe 'yi putperestlerin (Yani Sapkın bir inanışın) elinden almış ve Müslümanların kıblesi olarak kullanımına sunmuştur. Yani İslam Hak ve tek dindir diye bakmayınca sadece mantık ile hareket edince efendimiz A.S.V 'ın yaptıklarını da kabul etmez, Kuran'la çatışır hale geliriz. o yüzden İslam alimlerine kulak verip o kriterlere göre düşünüp karar vermek lazımdır.
İnanç derece derece merdiven basamaklarına sıralanmış gibi. Dipteki Allah için yardım etmekte tereddütler yaşarken, yukarıdakiler fazlası ile varlığından, yeri geliyor canından geçiyor. Kişi inancının baskın geldiği ölçüde ilahi kurallara uyuyor, olmadı bahaneler uyduruyor :) uymak zor geliyor kaçıyoruz son durağa doğru gittiğimizi bile bile (demekki son durağada yeterince inanmıyorum Allah affetsin)
Yani bu camiyi simgesel olarak, fethin işareti bir mühür gibi, göndere çekilen bayrak gibi, cami olarak seçmiş sahiplenmiş, zulmetmemiş diğer mabetleri yakmamış yıkmamış dönüştürmemiş. Yani islami anlayışın gereği ve Fatih Sultan Mehmet Han'ın bu denli sahiplenişinin gereği evlatlarına burasını Cami olarak muhafaza etmek düşer. Mademki burası Müslüman toprağı, Mademki Türk toprağı, Mademki demokrasi var o halde çoğunluğun isteği olacak. Bu anlayışa göre yapılan geç kalınmış bir hak teslimidir.
Anlaşıldığı üzere Fatih Sultan Mehmet Han için bu basit bir mesele değil. diğer dinlerin mabedi diye savunmamış neden çünkü din tektir dönem dönem adı incil olmuş, tevrat olmuş üzerinde insanlar tarafından tahribat yapılmış ve son olarak Kuranı Kerim olarak vücut bulmuş İslam dinine tabi olanlar bunu böyle kabul etmiş ve bu ayetle sabittir diyanetin sayfasından her cuma hutbede okunan ayet şu şekilde; Kuşkusuz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki hak tanımazlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah’ın hesabı çok çabuktur.
Önce ayasofyayı cami yapan Fatih Sultan Mehmet Han'ı dinleyelim derim.
SULTAN FATİH’İN AYASOFYA VAKFİYESİ TERCÜMESİ
“İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem, dolayısıyla kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar.
Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse; Allâh’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen LANETİ ONUN VE ONLARIN ÜZERİNE OLSUN, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın.
Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır.
Allâh’ın azabı onlaradır.
Allâh işitendir, bilendir.
(Fatih Sultan Mehmed Han / 1 Haziran 1453)
Derin sularda yüzer Necip Fazıl sığ sularda boğulan bizlere ibret, o derinlikte nur, yeniden doğuş.
Şairler neden şiirlerde cansız satırlara sundukları güzellikleri, kendi canından ve canlarından esirgerler?
Şiir bir düzen dahilinde yazılır samimi bir şair hayatında da o düzene yer verme gayretinde olmalıdır. Şiir insanların beğenisine sunulur utanılacak yanı yoktur, yazan sapık ise; şair değildir, yazılan da şiir değildir zaten, Şair cansız satırlara sunduğu ahengi kendi canından ve canlarından esirgememelidir. Başladığı hayatı son satırlara gelmeden anlamlandırmalı, başlarken sona yürüdüğünün bilincinde olmalıdır ki tutarsız şiir olmaz, olmadı mı buruşturup çöpe atılmalı kötü haller o halde son satırlar öyle yazılmalı ki unuttursun tüm olumsuz başlangıçları. Son nefesi öyle bir şey için vermeli ki en en sağlıklı nefesi olsun.
Tasavvuf islamı yani; güzel ahlakı , hudutlara riayet ederek; yani haddini bilerek, edeplerine uyarak; yani keyfiyet ile değil Efendimiz A.S.V' mın sünnetine uyarak yaşamaktır, bunun uygulamalı ve samimi öğretisidir . Bu güzelliği yaşatan günümüze kadar getirenlerde var, benim bildiğim ve yetiştirdiği insanların edebinden yola çıkarak bulduğum güzellikler Adıyaman Menzil ve Malatya Darende somuncu baba türbesinde mevcuttur. Gidin, görün, yaşayın, tadın ve karar verin ne benim nede başkalarının uzaktan uzağa yorumları değil oradaki haldir aradığınız.