Büyük bir kedi, kuyruğuyla oynayan küçük bir kediye sormuş: -Neden kuyruğunu kovaliyorsun? Yavru kedi yanit vermis: -Bir kedi için en güzel seyin mutluluk, mutluluğun da kuyruğum olduğunu öğrendim. Bu nedenle onu kovaliyorum, yakaladiğimda mutluluga kavusacağim.. Bunun üzerine yaşli kedi şöyle demiş: -Gençken ben de mutluluğun kuyruğum olduğuna karar vermistim. Ama şunu farkettim; ne zaman onu kovalasam benden uzaklaşıyor, ne zaman kendi yoluma gitsem hep peşimden geliyor...
hepsine bir anlam yüklenmiş.. kırmızı sevgi, sarı ayrılık, beyaz mutluluk, pembe hayaller, ve siyah güller...çok nadir açmış,ama hep geceyi anlatmış..umutsuzlukmuş adı..
gidişler, biryerlerde, bir nefestir bilinir,. gidişler, biryerlerde, bir sevdadır kanatır, gidişler, bir damla gözyşıdır etekte, gidişler, bir yürektir avuçta, gidişler, bir umuttur dönüşe..
şaşarım hallerine..yüzlerine bakınca hepsi 35 lere özentide..o masumluklarda ne saç ne baş kalmış...bir boya furyasına batıp kaybolmuşlar..oysa ki o saflığı o kadar kolay kaybetme çabasında olmamalılar..boya küpüne batacakları zaman zaten gelecek... ve üzgünüm ki erkeklerin kendilerini böyle beğeneceğine inançları hep..bakım adına...oysa saflık her zaman baştacıdır bilmezler...
binmeyecektim trene, bilmeliydim sevdiğime geç kalacağımı, bilmeliydim ankara garında kaybedeceğimi oysa suç ne benimdi ne trenin gelen geç kalmış, beklenen, beklenmiyordu..!
Temel 'in babası vefat eder. İdris cenazede Temel 'e - Temel başun sağolsun. Rahmetli nasi eldi? Diye sorar. Bunun üzerine Temel 'le konuşmaya başlarlar: - 12. Kattan düşti. - Demağ rahmetli düştide eldi. - Yok uşağum düşmaktan elmadi. Düşariken çamaşur ipina takildi. Ordan karşi binanun balkonina uçti. Sonra ordanda sekti binanun terasina. Ordanda düşti bu seferda bizum bakkalin güneşluğunden sekti... - Ula uşağum bu adam nasi eldi? - Bakduk durmayi, vurduk oni..! ! - Ne dersuunnn..
güneşe aşıkmış..geceleri uzun, günleri bir fiskecikmiş..sabahı zor kılan günün kısalığından hep şikayet edermiş..gün boyu güneşe, bakar onunla doğar, onunla batarmış...saçlarını bile sarıya boyamış..tek derdi geceye benzeyen yüzüymüş..bazen rüzgarı beklermiş,öyle essin, öyle essin ki belki getireceği toprak yüzüne maske olur diye beklermiş.. amaaa günebekana da toprak aşıkmış,su aşıkmış...sürekli kavgaları varmış..su'ben olmazsam sevdiğim hayat bulamaz',toprakta'ben olmazsam sevdiğim senide alamaz der dururmuş...ama gündöndü hiç birini duymaz, onlara nankörlük, eder sevgilerinin büyüklüğünü bilir 'nasıl olsa hiç biri benden vazgeçemez bende sevgimi yaşar giderim dermiş...
bir gün, güneş öylesine parlamış kı,öylesine sıcak olmuş ki yeryüzü,onca sevgisine karşın gündündü toprağa beni koru demiş,toprak su olmazsa ben birşey yapamam,sana su gerek önce demiş...su bunu duyunca koşmuş, gündöndünün imdadına...sulamış köklerini,gündöndü serinledikçe can bulmuş,can buldukça güneşin sıcaklığı azalmış,suya 'sensizlik ne zormuş' diye bilgiç sözler etmiş.ama birgün su tam sevgisini söyleyecekmiş ki sabahın ilk ışıklarında gündöndüyü önüne bakar görmüş...niye diye sorunca,, bu gün aşkımı kaybettim,sabahı zor ettim ama hala gelmedi,korkum gelmeyeceğinedir der..su,sen güneşi bekliyorsun değil mi der..oda evet..güneşin olmadığı gün benim ölümümdür der....ve su'sana asıl aşkın ölümü nasıl göstereyim gör' der..'madem bunca zaman ona aşıktın bana ihtiyacından sevgi gösterisi yaptın sana göstereyim der ve aniden toprağın derinliklerine sızar gider... günler günleri kovalar,güneş parlamakta gündöndü can çekişmektedir..sarı saçları kahveye,gece siyahı yüzü daha bir siyaha dönmekte, hatta birer birer dökülmektedir yüzünün yıldızları...derken solar gider gündöndü..artık onu seven toprağa uzanmış,güneşin sevgisinden,aldattığı seveninden dolayı ölümün eşiğine gelmiştir...toprak''üzülme gündöndü sen güneşe ben sana aşıktım..asıl aşk benimkiydi..sen isteseydin suyuda güneşide sana gerektiğince verirdim, onlar dostum du, kırmazlardı beni...sen hiç görmedin beni ama bak benden doğdun gene bana döndün...işte aşk budur gündöndü.. ne olursa olsun sevdiğini kabul etmek...''
işte böyle..gündöndü toprağın üzerinde kurur gider..ama ne aşkı doğmayı ne aldattığı bir başka sevgi bulmayı ihmal eder...asıl sevenin sevgisiyse, hep çok geç kalınan olarak kalır..
Büyük bir kedi, kuyruğuyla oynayan küçük bir kediye sormuş:
-Neden kuyruğunu kovaliyorsun?
Yavru kedi yanit vermis:
-Bir kedi için en güzel seyin mutluluk, mutluluğun da kuyruğum olduğunu öğrendim. Bu nedenle onu kovaliyorum, yakaladiğimda mutluluga kavusacağim..
Bunun üzerine yaşli kedi şöyle demiş:
-Gençken ben de mutluluğun kuyruğum olduğuna karar vermistim. Ama şunu farkettim; ne zaman onu kovalasam benden uzaklaşıyor, ne zaman kendi yoluma gitsem hep peşimden geliyor...
sanırım karadır..kendi gibİ..! !
hepsine bir anlam yüklenmiş..
kırmızı sevgi,
sarı ayrılık,
beyaz mutluluk,
pembe hayaller,
ve siyah güller...çok nadir açmış,ama hep geceyi anlatmış..umutsuzlukmuş adı..
gidişler, biryerlerde, bir nefestir bilinir,.
gidişler, biryerlerde, bir sevdadır kanatır,
gidişler, bir damla gözyşıdır etekte,
gidişler, bir yürektir avuçta,
gidişler, bir umuttur dönüşe..
yalanlar sıraya dizilir...her dilden asıl dayanılmazlar oturur sofranın orta yerine...gerçekler hükümsüz,yalanlar hapur hopur..! !
şaşarım hallerine..yüzlerine bakınca hepsi 35 lere özentide..o masumluklarda ne saç ne baş kalmış...bir boya furyasına batıp kaybolmuşlar..oysa ki o saflığı o kadar kolay kaybetme çabasında olmamalılar..boya küpüne batacakları zaman zaten gelecek...
ve üzgünüm ki erkeklerin kendilerini böyle beğeneceğine inançları hep..bakım adına...oysa saflık her zaman baştacıdır bilmezler...
binmeyecektim trene,
bilmeliydim sevdiğime geç kalacağımı,
bilmeliydim ankara garında kaybedeceğimi
oysa suç ne benimdi ne trenin
gelen geç kalmış,
beklenen, beklenmiyordu..!
Temel 'in babası vefat eder. İdris cenazede Temel 'e
- Temel başun sağolsun. Rahmetli nasi eldi? Diye sorar. Bunun üzerine Temel 'le konuşmaya başlarlar:
- 12. Kattan düşti.
- Demağ rahmetli düştide eldi.
- Yok uşağum düşmaktan elmadi. Düşariken çamaşur ipina takildi. Ordan karşi binanun balkonina uçti. Sonra ordanda sekti binanun terasina. Ordanda düşti bu seferda bizum bakkalin güneşluğunden sekti...
- Ula uşağum bu adam nasi eldi?
- Bakduk durmayi, vurduk oni..! !
- Ne dersuunnn..
güneşe aşıkmış..geceleri uzun, günleri bir fiskecikmiş..sabahı zor kılan günün kısalığından hep şikayet edermiş..gün boyu güneşe, bakar onunla doğar, onunla batarmış...saçlarını bile sarıya boyamış..tek derdi geceye benzeyen yüzüymüş..bazen rüzgarı beklermiş,öyle essin, öyle essin ki belki getireceği toprak yüzüne maske olur diye beklermiş..
amaaa günebekana da toprak aşıkmış,su aşıkmış...sürekli kavgaları varmış..su'ben olmazsam sevdiğim hayat bulamaz',toprakta'ben olmazsam sevdiğim senide alamaz der dururmuş...ama gündöndü hiç birini duymaz, onlara nankörlük, eder sevgilerinin büyüklüğünü bilir 'nasıl olsa hiç biri benden vazgeçemez bende sevgimi yaşar giderim dermiş...
bir gün, güneş öylesine parlamış kı,öylesine sıcak olmuş ki yeryüzü,onca sevgisine karşın gündündü toprağa beni koru demiş,toprak su olmazsa ben birşey yapamam,sana su gerek önce demiş...su bunu duyunca koşmuş, gündöndünün imdadına...sulamış köklerini,gündöndü serinledikçe can bulmuş,can buldukça güneşin sıcaklığı azalmış,suya 'sensizlik ne zormuş' diye bilgiç sözler etmiş.ama birgün su tam sevgisini söyleyecekmiş ki sabahın ilk ışıklarında gündöndüyü önüne bakar görmüş...niye diye sorunca,,
bu gün aşkımı kaybettim,sabahı zor ettim ama hala gelmedi,korkum gelmeyeceğinedir der..su,sen güneşi bekliyorsun değil mi der..oda evet..güneşin olmadığı gün benim ölümümdür der....ve su'sana asıl aşkın ölümü nasıl göstereyim gör' der..'madem bunca zaman ona aşıktın bana ihtiyacından sevgi gösterisi yaptın sana göstereyim der ve aniden toprağın derinliklerine sızar gider...
günler günleri kovalar,güneş parlamakta gündöndü can çekişmektedir..sarı saçları kahveye,gece siyahı yüzü daha bir siyaha dönmekte, hatta birer birer dökülmektedir yüzünün yıldızları...derken solar gider gündöndü..artık onu seven toprağa uzanmış,güneşin sevgisinden,aldattığı seveninden dolayı ölümün eşiğine gelmiştir...toprak''üzülme gündöndü sen güneşe ben sana aşıktım..asıl aşk benimkiydi..sen isteseydin suyuda güneşide sana gerektiğince verirdim, onlar dostum du, kırmazlardı beni...sen hiç görmedin beni ama bak benden doğdun gene bana döndün...işte aşk budur gündöndü..
ne olursa olsun sevdiğini kabul etmek...''
işte böyle..gündöndü toprağın üzerinde kurur gider..ama ne aşkı doğmayı ne aldattığı bir başka sevgi bulmayı ihmal eder...asıl sevenin sevgisiyse, hep çok geç kalınan olarak kalır..
ve kayboluyorlar..bıraktıkları gölgeler bile, çizdikleri şemaya eş..
hem varlar,hem yoklar,hem gece,hem gündüzler...insanlar gibi..! !