Dokunduğum en sıcak Ağustos akşamısın Gezindiğim avare bir deniz kıyısı En güzel mehtap sensin denize dost Aradığım bulunmayan haykırdığım duyulmayan Sen asla dün olmayan bir yaşanmamış an Saçların rüzgarsa gözlerin nerede Sesin şarkılarda nerede Yüreğin Ellerimde sevdanın yanık kokusu Ey adı sevda nerede Ellerin Aradığım bulunmayan haykırdığım duyulmayan Sen asla dün olmayan bir yaşanmamış an
yine içini anlamsız kutlama ve sözlerle boşalttığımız bir gün.kadınlar günü falan değil.Dünya Emekçi Kadınlar Günü...
Ve kadınlar, bizim kadınlarımız: korkunç ve mübarek elleri, ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve karasabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız Nazım Hikmet RAN
olayın geçtiği yer bir internet cafe.arkadaşımla otururken,içeriye biri giriyor ve diyalog aynen şöyle geçiyor: eleman:-hangi masa boş? cafe sahibi:-1,2 ve 9.cu masalar eleman:-internet bağlantısı var di mi? arkadaş,ben ve cafe sahibi krizde.
Hasret
Uyku girmedi gözüme
Yine dün gece
Seni düşündüm
Ay ışığı
Sardı kenti bütün gece, üşüdüm
Seni düşündüm
Al götür beni
Sar ısıt beni
Yağmurunda ıslandığımız
Yollarında yürüdüğümüz
Ilık rüzgarları
Deniz kokan kente
Ben burda
Sen orda
Hasret bitmez
Büyür sevda
Bulutsuzluk Özlemi
yüreğinin götürdüğü yere git ve orada istediğine ver.
neyi mi?
tabiiki yüreğini- :)))))
Adı Sevda
Dokunduğum en sıcak Ağustos akşamısın
Gezindiğim avare bir deniz kıyısı
En güzel mehtap sensin denize dost
Aradığım bulunmayan haykırdığım duyulmayan
Sen asla dün olmayan bir yaşanmamış an
Saçların rüzgarsa gözlerin nerede
Sesin şarkılarda nerede
Yüreğin
Ellerimde sevdanın yanık kokusu
Ey adı sevda nerede
Ellerin
Aradığım bulunmayan haykırdığım duyulmayan
Sen asla dün olmayan bir yaşanmamış an
büyük adam küçük aşk-selvi boylum al yazmalım-cesur yürek-son mohikan
yine içini anlamsız kutlama ve sözlerle boşalttığımız bir gün.kadınlar günü falan değil.Dünya Emekçi Kadınlar Günü...
Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
Nazım Hikmet RAN
aşkımın adı.dün bol bol sevdim onu,çok özlüyorum.arkadaşımın bebeğinin adı...
olayın geçtiği yer bir internet cafe.arkadaşımla otururken,içeriye biri giriyor ve diyalog aynen şöyle geçiyor:
eleman:-hangi masa boş?
cafe sahibi:-1,2 ve 9.cu masalar
eleman:-internet bağlantısı var di mi?
arkadaş,ben ve cafe sahibi krizde.
ilk aklıma gelen soğan,hele de mangalda pişeni...
dili anlam açısından inceleyen bilim dalı.
uzun süreli olduğunda korkuların başlıyor...