Adam yeni kamyonuna bakmak için evinden çıktığında, üç yaşındaki oğlunun gayet mutlu bir biçimde elindeki çekiçle kamyonunun kaportasını mahvettiğini görmüş. Hemen oğlunun yanına koşmuş ve çocuğun eline çekiçle vurmaya başlamış. Biraz sakinleşince oğlunu hemen hastaneye götürmüş. Doktor, çocuğun kırılan kemiklerini kurtarmaya çalıştıysa da elinden bir şey gelmemiş ve çocuğun iki elinin parmaklarını kesmek zorunda kalmış. Çocuk ameliyattan çıkıp gözlerini açtığında,bandajlı ellerini fark etmiş ve gayet masum bir ifadeyle, 'Babacığım,kamyonuna zarar verdiğim için çok üzgünüm.' demiş ve sonra babasına şu soruyu sormuş: 'Parmaklarım NE zaman yeniden çıkacak? ' Babası eve dönmüş ve hayatına son vermiş...
Birisi masaya süt döktüğünde ya da bir bebeğin ağladığını işittiğinizde bu öyküyü hatırlayın. Çok sevdiğiniz birine karşı sabrınızı yitirdiğinizi anladığınızda, önce biraz düşünün. Kamyonlar onarılabilir, AMA kırılan kemikler ve incinen duygular hiçbir zaman onarılamaz; genellikle kişiyle performansı arasındaki farkı göremeyiz. İnsan hata yapar. Hepimiz hata yaparız. Fakat öfkeyle ve düşünmeden yapılan şeyler, insanı sonsuza kadar rahatsız eder. Harekete geçmeden önce durun ve düşünün. Sabırlı olun. Anlayış gösterin ve sevin.
Sevdiklerimizi ve değer verdiklerimizi kırmamak ve üzmemek için acaba gerektiği kadar çaba gösterebiliyor muyuz?
Veya kırıp üzdüğümüz sevdiklerimizi yeniden kazanabilmemiz ve kendimizi affettirebilmemiz için birşeyler yapma gayreti içinde olabiliyor muyuz?
Aşkın ilk başladığı zamanlar çiçek isimlerinden isimler seçilip söylenir.... Örn: Gülüm, papatyam vb. Aşk bitince hayvan isimlerinden isimler seçilip söylenir... Örn: Öküz, şebek vb... en yaygın kullanılanlarından örnek verdim
Bir zamanlar gökyüzünde birbirlerini gerçekten çok seven bir bulutla yıldız vardı... Bulut gökyüzünün en şeker, en pembe bulutu yıldızsa; en parlak, umudu en çok yansıtan yıldızıydı...Gökyüzündeki her varlık onların sevgisini kıskanırdı...Tatlı bir kıskançlıktı onlarınkisi... Ama biri vardı ki; bulut ve yıldızın ayrılmalarını yürekten istiyordu...Hem de yıldızın en yakın arkadaşı olmasına rağmen...Bulut biraz saftı, kimseyi kıramazdı...Yıldızsa bulutu için elinden gelen her şeyi yapabilir, herkese meydan okuyabilirdi... Zaten onun için bir bulutu bir de çok sevdiği dostu peri vardı... Bir derdi olduğunda gider periye anlatırdı...Nereden bilebilirdi ki, perinin bir gün bunların hepsiniyıldızla bulutun ayrılmalari için kullanacağını? Bir gün nazar değdi bulutla yıldıza...Hiç yoktan bir sebepten tartıştılar.Bulut, çekti gitti, hatalı olmasına rağmen.Yıldızsa 'Nasılsa bulutum beni seviyor, dönecektir.' diye düşündü... Fakat hiç bir şey beklendiği gibi gitmedi... Bulut dönmedi. Kim bilir, belki de cesaret edemedi dönmeye.Tek bir gerçek vardı ki:O da; ikisinin de çok üzgün olduklarıydı...Gökyüzündeki iyilik melekleri bile ağladılar onların durumlarına ama ne fayda...Ertesi gün yıldız olanları en yakın dostu periye anlattı...Periyse göstermelik bir hüzne büründü...Eline büyük bir fırsat geçmişti. Artık hayatı boyuncakıskandığı kişiye karşı kozları vardı elinde.O kişi, en yakın dostu yıldız olmasına rağmen kullanacaktı kozlarını... Hem de büyük bir zevkle... Bulutun yanına gitti ve yıldızın artık onu sevmediğini söyledi. Bulutsa üzüldü, boynunu büktü ama elindenhiç bir şey gelmeyeceğini düşündü...Çünkü yıldız inatçıydı..Bir kere olmaz dediyse, bir daha olur demezdi.Peri de bulutun bu üzgün durumundan yararlanıp ona olan sevgisini itiraf etti...Bulut da kimseyi kıramadığı için perinin,yıldızının yerine geçmesine izin verdi...Yıldız, günlerce bulutunun dönmesini, ondan af dilemesini bekledi... Ama bulut gelmedi. Bir gün yıldız, bulutun yanına gidip, konuşmaya karar verdi. Gece yola çıktı.Bulut, dostu sandığı periyle birlikte ayda eleleydi... Melekler dayanamayıp, tüm olan biteni anlattılar yıldıza...Çok üzüldü ve çaresiz, döndü arkasını gitti...Yavaş yavaş sönmeye başladı...O günden sonra yıldız söndü, ışık veremez oldu..Bulutsa artık ne o kadar pembe, ne de o kadar kadifeydi.Yıldız, ilk zamanlar her şeyden vazgeçti, hayata küstü...Ama kolay pes etmezdi.Kısa bir süre sonra hayatıyla ilgili o önemli kararı verdi.O güne kadar hiç görmediği güneşin yanına gidecektive biraz daha ışık isteyecekti ondan. Çok geçmeden daha önce hiç görmediği güneşin yanına gitti...Ondan yansıtması için biraz daha ışık istedi...Güneş ışık yerine sevgisini verdi yıldıza...O gün bu gündür yıldız,dünyaya güneşin sevgisini yansıtır....Bulutsa; hep gözyaşlarını akıtır dünyaya...Bir de yüreğinde kopan fırtınaları...
eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse, ...................................................kınama ve ayıplamayı öğrenir... eğer bir çocuk kin ortamında büyümüşse, ...................................................kavga etmeyi öğrenir..... eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa, ...................................................sıkılıp utanmayı öğrenir.... eğer bir çocuk sürekli utanç duygusuyla büyütülmüşse, ...................................................kendini suçlamayı öğrenir..... eğer bir çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse, ...................................................sabırlı olmayı öğrenir...... eğer bir çocuk desteklenip yüreklendirilmişse, ...................................................kendine güven duymayı öğrenir..... eğer bir çocuk övülüp beğenilmişse, ...................................................takdir etmeyi öğrenir..... eğer bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse, ...................................................adil olmayı öğrenir..... eğer bir çocuk güven ortamı içinde yetiştirilmişse, ...................................................inançlı olmayı öğrenir..... eğer bir çocuk kabul ve onay görmüşse, ...................................................kendini sevmeyi öğrenir.... eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse, ...................................................bu dünyada mutlu olmayı insanları sevmeyi öğrenir.....
Şımartılmamış aşkın sessizliğe yakın Kimbilir kaç yüz yıldır sarılmamış kolların Sisliydi kirpiklerin ve gözlerin yağmurlu Yorulmuşsun hakkını almış yılların...
Haluk Levent'in Elfida adlı parçasından küçük bir alıntı...
Adam yeni kamyonuna bakmak için evinden çıktığında, üç yaşındaki oğlunun gayet mutlu bir biçimde elindeki çekiçle kamyonunun kaportasını mahvettiğini görmüş. Hemen oğlunun yanına koşmuş ve çocuğun eline çekiçle vurmaya başlamış. Biraz sakinleşince oğlunu hemen hastaneye götürmüş. Doktor, çocuğun kırılan kemiklerini kurtarmaya çalıştıysa da elinden bir şey gelmemiş ve çocuğun iki elinin parmaklarını kesmek zorunda kalmış. Çocuk ameliyattan çıkıp gözlerini açtığında,bandajlı ellerini fark etmiş ve gayet masum bir ifadeyle,
'Babacığım,kamyonuna zarar verdiğim için çok üzgünüm.' demiş ve sonra babasına şu soruyu sormuş:
'Parmaklarım NE zaman yeniden çıkacak? '
Babası eve dönmüş ve hayatına son vermiş...
Birisi masaya süt döktüğünde ya da bir bebeğin ağladığını işittiğinizde bu öyküyü hatırlayın.
Çok sevdiğiniz birine karşı sabrınızı yitirdiğinizi anladığınızda, önce biraz düşünün.
Kamyonlar onarılabilir, AMA kırılan kemikler ve incinen duygular hiçbir zaman
onarılamaz; genellikle kişiyle performansı arasındaki farkı göremeyiz.
İnsan hata yapar.
Hepimiz hata yaparız.
Fakat öfkeyle ve düşünmeden yapılan şeyler, insanı sonsuza kadar rahatsız eder.
Harekete geçmeden önce durun ve düşünün. Sabırlı olun.
Anlayış gösterin ve sevin.
Sevdiklerimizi ve değer verdiklerimizi kırmamak ve üzmemek için acaba gerektiği kadar çaba gösterebiliyor muyuz?
Veya kırıp üzdüğümüz sevdiklerimizi yeniden kazanabilmemiz ve kendimizi affettirebilmemiz için birşeyler yapma gayreti içinde olabiliyor muyuz?
Aşkın ilk başladığı zamanlar çiçek isimlerinden isimler seçilip söylenir....
Örn: Gülüm, papatyam vb.
Aşk bitince hayvan isimlerinden isimler seçilip söylenir...
Örn: Öküz, şebek vb...
en yaygın kullanılanlarından örnek verdim
Sen ağaçların aptalı ben insanların
Seni kandırır havalar beni sevdalar
Bir ılıman hava esmeye görsün
Düşünmeden gelecek kara kışı açarsın çiçeklerini
Belki bu kez kış olmaz
Bakarsın sevdan düş olmaz
Bir güler yüz yeter
Bu gönül adam olmaz
Açalım yine çiçeklerimizi sonu gelmese de aşkın
Kaçıncı kez bağlanmışız diyorlar bize şaşkın
Bu gönül hep düş kurar usanmadan
Aldanıp her umuda sıcaklığa
Oysa bilir çoğu hüsran bakınca şöyle bir maziye
Uslanmaz bu gönül nafile
Belki bu kez kış olmaz
Bakarsın sevdan düş olmaz
Bir güler yüz yeter
Bu gönül adam olmaz
Açalım yine çiçeklerimizi sonu gelmese de aşkın
Kaçıncı kez bağlanmışız diyorlar bize şaşkın
Belki bu kez kış olmaz
Bakarsın sevdan düş olmaz
Bir güler yüz yeter
Bu gönül adam olmaz
Açalım yine çiçeklerimizi sonu gelmese de aşkın
Kaçıncı kez bağlanmışız diyorlar bize şaşkın
Açalım yine çiçeklerimizi sonu gelmese de aşkın
Kaçıncı kez bağlanmışız diyorlar bize şaşkın
Aziz Nesin
Bir zamanlar gökyüzünde birbirlerini gerçekten çok seven bir bulutla yıldız vardı... Bulut gökyüzünün en şeker, en pembe bulutu yıldızsa; en parlak, umudu en çok yansıtan yıldızıydı...Gökyüzündeki her varlık onların sevgisini kıskanırdı...Tatlı bir kıskançlıktı onlarınkisi... Ama biri vardı ki; bulut ve yıldızın ayrılmalarını yürekten istiyordu...Hem de yıldızın en yakın arkadaşı olmasına rağmen...Bulut biraz saftı, kimseyi kıramazdı...Yıldızsa bulutu için elinden gelen her şeyi yapabilir, herkese meydan okuyabilirdi... Zaten onun için bir bulutu bir de çok sevdiği dostu peri vardı... Bir derdi olduğunda gider periye anlatırdı...Nereden bilebilirdi ki, perinin bir gün bunların hepsiniyıldızla bulutun ayrılmalari için kullanacağını? Bir gün nazar değdi bulutla yıldıza...Hiç yoktan bir sebepten tartıştılar.Bulut, çekti gitti, hatalı olmasına rağmen.Yıldızsa 'Nasılsa bulutum beni seviyor, dönecektir.' diye düşündü... Fakat hiç bir şey beklendiği gibi gitmedi... Bulut dönmedi. Kim bilir, belki de cesaret edemedi dönmeye.Tek bir gerçek vardı ki:O da; ikisinin de çok üzgün olduklarıydı...Gökyüzündeki iyilik melekleri bile ağladılar onların durumlarına ama ne fayda...Ertesi gün yıldız olanları en yakın dostu periye anlattı...Periyse göstermelik bir hüzne büründü...Eline büyük bir fırsat geçmişti. Artık hayatı boyuncakıskandığı kişiye karşı kozları vardı elinde.O kişi, en yakın dostu yıldız olmasına rağmen kullanacaktı kozlarını... Hem de büyük bir zevkle... Bulutun yanına gitti ve yıldızın artık onu sevmediğini söyledi. Bulutsa üzüldü, boynunu büktü ama elindenhiç bir şey gelmeyeceğini düşündü...Çünkü yıldız inatçıydı..Bir kere olmaz dediyse, bir daha olur demezdi.Peri de bulutun bu üzgün durumundan yararlanıp ona olan sevgisini itiraf etti...Bulut da kimseyi kıramadığı için perinin,yıldızının yerine geçmesine izin verdi...Yıldız, günlerce bulutunun dönmesini, ondan af dilemesini bekledi... Ama bulut gelmedi. Bir gün yıldız, bulutun yanına gidip, konuşmaya karar verdi. Gece yola çıktı.Bulut, dostu sandığı periyle birlikte ayda eleleydi... Melekler dayanamayıp, tüm olan biteni anlattılar yıldıza...Çok üzüldü ve çaresiz, döndü arkasını gitti...Yavaş yavaş sönmeye başladı...O günden sonra yıldız söndü, ışık veremez oldu..Bulutsa artık ne o kadar pembe, ne de o kadar kadifeydi.Yıldız, ilk zamanlar her şeyden vazgeçti, hayata küstü...Ama kolay pes etmezdi.Kısa bir süre sonra hayatıyla ilgili o önemli kararı verdi.O güne kadar hiç görmediği güneşin yanına gidecektive biraz daha ışık isteyecekti ondan. Çok geçmeden daha önce hiç görmediği güneşin yanına gitti...Ondan yansıtması için biraz daha ışık istedi...Güneş ışık yerine sevgisini verdi yıldıza...O gün bu gündür yıldız,dünyaya güneşin sevgisini yansıtır....Bulutsa; hep gözyaşlarını akıtır dünyaya...Bir de yüreğinde kopan fırtınaları...
Y. Bilinmiyor
Dal rüzgarı affetse bile ne işe yarar ki?
Dal kırılmıştır bir kere
bazen bedenimle
bazen gözlerimle
bazen dilimle
bazen elimle.....konuşuyorum
antolojide elimle konuşabiliyorum ;)
Sol beyin lobunun;
mantıklı düşünme,
konuşma,
matematik işlemleri,
sayılar ve analiz,
yazıları değerlendirme,
eleştirme,
gibi görevleri yerine getirdiğini.....
Sağ beyin lobunun;
hayal kurma,
hacim,
müzik,
ritim,
sezgi,
yaratıcılık,
renklerle ilgili algılamalar,
soyut algılamalar ve benzeri görevleri
yerine getirdiğini biliyormuydunuz?
Başarılı insan, beyninin sağ ve sol loblarını birlikte geliştiren ve kullanan insandır
İnsan:
Okuduklarının................% 10’ unu,
İşittiklerinin...................% 20’ sini,
Gördüklerinin................% 30’ unu,
Görüp işittiklerinin.........% 50’ sini,
Söylediklerinin..............% 80' ini,
Yaptıklarının.................% 100’ ünü
hatırlayabilen varlıktır..
eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse,
...................................................kınama ve ayıplamayı öğrenir...
eğer bir çocuk kin ortamında büyümüşse,
...................................................kavga etmeyi öğrenir.....
eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa,
...................................................sıkılıp utanmayı öğrenir....
eğer bir çocuk sürekli utanç duygusuyla büyütülmüşse,
...................................................kendini suçlamayı öğrenir.....
eğer bir çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse,
...................................................sabırlı olmayı öğrenir......
eğer bir çocuk desteklenip yüreklendirilmişse,
...................................................kendine güven duymayı öğrenir.....
eğer bir çocuk övülüp beğenilmişse,
...................................................takdir etmeyi öğrenir.....
eğer bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse,
...................................................adil olmayı öğrenir.....
eğer bir çocuk güven ortamı içinde yetiştirilmişse,
...................................................inançlı olmayı öğrenir.....
eğer bir çocuk kabul ve onay görmüşse,
...................................................kendini sevmeyi öğrenir....
eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse,
...................................................bu dünyada mutlu olmayı insanları sevmeyi öğrenir.....
Doroty L. Nolte
Şımartılmamış aşkın sessizliğe yakın
Kimbilir kaç yüz yıldır sarılmamış kolların
Sisliydi kirpiklerin ve gözlerin yağmurlu
Yorulmuşsun hakkını almış yılların...
Haluk Levent'in Elfida adlı parçasından küçük bir alıntı...