Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • mahmud sami ramazanoğlu11.12.2007 - 12:41

    Mahmud Sami Ramazanoğlu -kuddise sırruh- Hz. Ebubekir'e kadar uzanan Altın Silsilenin mübareklerinden. Son yüzyılın en büyük mürşidi. Said Nursi kendisine manevi yolla ilgili gelenlere 'Biz mücahidiz, siz Sami Efendiye gidiniz' derlermiş. Talebelerini saymaya kalksak çok büyük zaman ve mekan lazım. Silsilesi EL-Hamd devam etmektedir, Musa Topbaş'a icazet vermiştir Şimdi ise Osman Nuri Topbaş irşad görevini devam ettirmektedir.
    Rabbim Sırlarının Kutsiyyetini arttırsın.

  • mehmed alagaş09.06.2006 - 20:03

    M. Alagaş mükemmel bir yazardır esasında romancı karakterinin yanı sıra araştırmacı ruhu da büyüktür. Çok güzel makaleleri de vardır. Kendisinin asıl mesleği pazarda süpürge satıcılığıdır -tapusuz süleyman adlı kitabında geçen bir ifade-... Kitaplarını da öyle heryerde bulamazsınız hea. Ankaradaysanız Hacıbayramda bir kaç kitapçıda bulabilirsiniz. en güzel romanlı galiba taş sonrasında da divanedir-tabi benim görüşüm- aynalar ve insanlar da okuması çok tatlı ve yumuşak bir kitaptır. Din Gerceği Ve İslam, 20. yüzyılda Tevhit ve Şirk en araştırma kitapları arasında yer alır. AlAGAŞ BÜYÜK ADAMDIR.

  • mehmed alagaş09.06.2006 - 19:56

    kaç gündür yolda olduğunu unutmuştu.
    bitkin durumda olmasına rağmen,çok halsiz kalmasına rağmen, uykusuz olmasına rağmen ayaklarını zorla sürümesine rağmen durmak ve durdurulmak istemiyordu. çünkü trene yetişecekti.çünkü trene yetişmesi lazımdı. çünkü kutlu ve mübarek trene binmesi ve bu atmosferden, bu zulümden, bu çirkeflikten kurtulması gerekti.
    tren düşüncesi aklına gelince tozlu topraklı yüzü tekrar aydınlandı. ayakları tekrar çırpındı koşturmak için. elindeki tesbihin her tanesini çekerken 'yetişmeliyim, yetişmeliyim,yetişmeliyim...' diyordu. otları ağaçları taşları soğuk nefesiyle okşayan rüzgarın uğultusunda sanki tren sesi duyuyor ve bu endişeyle bu korkuyla daha hızlı gitmek istiyordu.

    istasyonu gördüğü zaman bütün yorgunluğu unutmuştu. Mekkeye giden hacıların Kabe'yi görünce nasıl sevindiklerini yaşarcasına hissetti.

    yetişmişti, yetişmişti işte! ..

    besmele ve bildiği duaları okuyarak girdi içeriye..
    bekleme salonuna girince şaşkınlığı bir kat daha arttı.muhteşem bir salondu bu. lokantalar, marketler, kafeteryalar, yayınevleri, kasetçiler ve daha neler neler serpilmişti etrafa.
    ' maşallah her şey var! ' dedi kendi kendine.
    bekleme salonundaki kalabalık, trenin henüz gelmediğini gösteriyordu.
    sözü dinlenir, yazısı okunur, yazarlar ve konuşmacılar hep buradaydı..müftüler vaizler, hoca efendiler hep buradaydı. insanlar birbirinin etrafında toplanmışlar, birbirlerini dinliyorlardı.
    birkısmı kitap okuyor,
    bir kısmı kaset dinliyor,
    bir kısmı video seyrediyordu,
    bir kısmı yemek yiyor,
    bir kısmı çay içiyor,
    bir kısmı uyuyor,
    bir kısmı hastalanıyor,
    bir kısmı ölüyor,
    bir kısmını imamlar defnederken, bir kısmını analar yeniden doğuyordu..
    ...
    treni yolda görme umuduyla bekleme salonundan dışarı çıktı.
    dışarda kimsecikler yoktu!
    tabi ki bunu yadırgamadı. rahat ve geniş olan bekleme salonundan neden dışarı çıksanlar ve neden üşüsünler, neden üşütsünler ki! .
    trenin hangi taraftan geleceğini anlayabilmek için demiryolunu ve levhaları aradı gözleri. beklemem salonunun dört bir yanını dolaşmasına rağmen ne demiryoluyla, ne de levhalarla karşılşmıştı. her taraf otluk her taraf taşlıktı! . bir daha bir daha dolaştı.
    fakat yoktu, yoktu aradıkları! .
    ameliyatta iki bacağı birden kesilen ve bu durumdan habersiz olarak kendisine gelen hastanın duyduğu dehşeti yaşadı.
    ayakları yoktu.
    yürüyeceği,koşacağı ve istediği yere gidebileceği ayakları yoktu. ayakları arayan gözleri,ayakları arayan gözleri ayak boşluklarına takılmıştı.
    evet,
    yoktu, ve raylar yoktu!
    raylar döşenmemişti!
    kutsal treni omuzlayacak,sırtında taşıyacak raylar yoktu. yol yoktu, yoktu yöntem yoktu,yoktu olması gereken şeyler, yoktu! .
    peki tren nasıl gelecekti?
    nereden gelecekti? kim getirecekti? nasıl getirecekti?
    ...
    tren gelmeyecek, tren gelmez, gelmez bu tren...
    ağlamaya başlamıştı.
    uzun bir sürede beslediği, büyüttüğü bütün umutlar göz yaşlarıyla ayırılıyordu kendisinden. 'durun gitmeyin, beni terketmeyin.' demiyordu. haketmediği bütün umutları gönderdi kendisinden, bütün umutları ayrıldı.
    EKMEDEN BİÇMEK İSTEMİŞTİ! .
    BAŞKALARININ AÇACAĞI YOLDAN BİR TREN BEKLEMİŞTİ..
    OYSA BAŞKALARI YOKTU.
    kendisnden ve kendisi gibilerden başkaları yoktu! . elleriyle işaret edecekleri ve ' işte bunlar yapacaklar, bunlar edecekler..! diyecekleri başkaları yoktu. fakat herkes başkalarından bekliyor ve başkalarından umutlanıyordu.
    ama o, o anlamıştı artık.
    kendisinin olmadığı yerde başkasının olmadığını olayacağını anlamıştı.

    şimdiye kadar duymadığı beklemediği duygular içerisinde bekleme salonuna girdi.bilmem kaç yıl umutla yazdığı dergileri kitapları özenle yere bırakarak bunların üzerinde biraz yükseldi. kendisine bakan ve bakmayan bütün insanların bütün insanları işaret ederek olanca gücüyle bağırdı;
    - beklediğiniz gelmezzz! .

    sözü dinlenir itibarlı kimseler ' beklediğiniz gelmez' diye tekrar tekrar bağıran adamın üzerine gitmişler ve tartaklamaya başlamışlardı.
    diğerleri için örnek bir davranıştı bu! .
    demek ki bu sapıkla konuşmaya bu sapığın anlattıklarını dinlemeye hiç gerek yoktu.büyüklerini izlemeye ve bu sapığı hep birlikte tartaklamaya başladılar. karşılaştığı tepkiye rağmen onun susmadığını görenler ' ne azılı sapıkmış' diyerek daha şiddetle saldırıyorlardı.
    akıllarını, gönüllerini, gözlerini ve kulaklarını kapatan insanlar tekrar tekrar vurmaya devam ediyorlardı.
    gözleri ve dünyası karardı yerdeki adamın. 'Beklediğiniz gelmez' diyerek birkez daha haykırdı.
    tekmelemelere ve tekme seslerine karışan son sözleri ise hiç duyulmadı. kanayan ağzı, kanla karışık bir fısıltıyla kapanmıştı.,
    -Raylar yok ki!

    Cuma'ya beş kala

  • mehmed alagaş09.06.2006 - 19:54

    Toprağa can verilmesi ile başladı hayat.İblis dışında tüm melekler secde ettiler can bulan toprağa… Ve başladı Âdem-İblis kavgasının tarihi, hak-batıl, doğru-yanlış, gerçek-sahte, siyah beyaz… Sonra İblis’in aklını çelmesi ile dünyaya sürüldü insan.Hakkı orda arayacak, orda savunacaktı. Ardından Nuh (a.s) ile gemiye bindi hak, batılın boğulmasını
    seyretti tufanda. Bir müddet sonra Hud (a.s) da can buldu, dev imarları yerle bir etti hak. Sonra Salih (a.s) ile tanıştı. Çığlık oldu, ödünü patlattı
    batılın. Ve balta oldu İbrahim(a.s.) ’in elinde. Putları kırdı hak. Ateşe gözünü kırpmadan sevdayla daldı… Ne de olsa ateş Nemrut’un değil HAKK’ındı...


    BEKLENEN MÜSLÜMANLARA yaradılış ve insanlık tarihi Mehmed ALAGAŞ’ın 28. kitabının ilk serisi. Alagaş geçmiş kitaplarındaki muhteşem sürükleyiciliğinden hiçbir şey kaybetmemekle birlikte farklı ve başarılı bir üslupla çıkmış okurunun karşısına. Alagaş’ın bu son kitabı, ilk bakışta bir çocuk kitabıymış gibi gözükmesine neden olan 4–5 çocukla sohbet ediyormuşçasına yazmış olması, aslında akıcılığı ve sadeliği arttıran bildik tarih kitaplarından farklı kılan bir yapı kazandırmış kitabımıza.

    Daha önce hiç okumadığınız bir “Peygamberler Hayatı “ kitabı ile yeniden dirilmeniz ve beklenen Müslümanlardan olmanız temennisiyle…

    Mirza Kemal