Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • banu güven01.06.2006 - 22:20

    O iki satır yazıyı okuyacağım derken yüzünde
    40 çeşit ifade tarzı-mimik yapıyor.
    Ama bunu istemeden yapıyor.yani bilerek
    tarz oluşturma kaygısıyla değil.
    onun sipikerliği çok kötü. Çünkü akıcı hatasız
    konuşamıyor.Onun haberciliği çok iyi çünkü
    haberi yaşayabiliyor.Haberi kişisel alt yapısı
    sayesinde biliyor algılıyor yorumluylayabiliyor.
    Gözlerinde fer var ışıl ışıl. Bakışları samimi.
    konuklarını küçültmüyor.Kendinide hak etmesine
    rağmen büyütmüyor. Soruları abidik gubidik
    değil iyi düşünülmüş. Konuyu aydınlatıyor,
    cevaplar verildikçe konuyu hızla benimseyip
    düzgün sorular sorabiliyor.Belki aynı düşünmeselerde
    konuklarının fikirlerini rencide etmeden objektif
    biçimde tanıtmaya çalışıyor.Laf sokuşturmak,
    tartışarak reyting kazanmak, yanlı haber yapmak,
    kendi fikirlerini aşılamak, onun programında olmayan
    şerler.

    Aslında bu NTV nin gözüme giren genel bir tutumu.
    Can Kozanoğlu, Mirgün Cabas, Celal Pir iyi eğitimli
    asil davranışlı adap bilen ama sıkıcı olmayan insanlar.
    Sonuçta programları hazırlayan ve NTV nin konseptini
    belirleyen bu insanlar. Hazırladıkları programlara bakın
    ne kadar modern ne kar bilgilendirici ne kadar objektif.
    Teşekkürler hepsine umarım hiç bozulmaz NTV.
    Yalnız daha çok Türkçeye önem verilmeli. İngilizce
    özentisi olmamalı.

    Banu'nun programı başlıyordu. Bense bir NTV
    hastası olarak bu programa bir bakayım dedim
    Bir iki seferden sonra Banu Güven'e platonik
    şeyler hissetmeye başladığımı farkettim.Nasıl bir
    şeydi bu hayranlık insan pop starına bir futbolcuya
    bağlanırda (gerçi benim böyle fanatikliklerim olmadı
    hiçbirine) bir haberciye tutulurmu oluyormuş o kişi banuysa.

    Sanki haberi sadece bana okuyor hayır okumuyor
    Sanki benim sevdiğim kız o gün başından geçenleri
    markiz pastanesinde kahvemizi içerken bana anlatıyor.
    O mimikler o kadar gerçekçi ki ister istemez dikkati
    üzerine topluyor aktardığı haberden çok.
    Bir konuğuna soru sorarken soru kağıtta yazılı belki
    ama onu okurken bile sanki o anda düşünmüşte
    aklına şimdi gelmişte soruyormuşçasına soruyor.
    Bunu nasılmı yapıyor ııı... diyereyek bakışlarını ka
    çırarak ellerini şekillendirerek tatlı tatlı gülerek.
    Bu kadında bir şey var; ses tonu cok güzel, bakışları
    canlı, giyimi muhafazakar (yani klasik bir konsept
    belirlenmiş, onun dışına çıkması zaman alıyor,
    güzel olanda bu bence kendini değiştirmeye meyil var
    ama yarı korumalı gidiyor)
    hatları dolgun ve yuvarlak, teni buğday ve düzgün,
    saçları doğal şeklinde ve renginde, yüzünde alaycı
    olmayan, aşırıya kaçmayan içten bir gülücük var.
    İşinden memnun ve olmak istediği yerde olan
    ve sevilen birinde olan bir gülümseme bu.
    Sanki hep iyi niyet taşıyor. Yani 'biri yada bir
    olay karşısında hala iyi düşünebilmek
    mümkünse kötü düşünme' düsturu var.
    Bu bir psikiyatrın 'polyanacılık yaparak mutlu olursun'
    önerisine uyan birinin yaptığından çok kötü düşünememesinden
    den kaynaklanıyor.Bir saflık(temizlik) belirtisi ama aptallık değil.
    Tüm bunlar hakkında hiçbir şey bilmeksizin düşündürdükleriydi
    bana. Birde dört dil bildiği avrupa da önemli yerlerde görev
    yaptığı iyi okullardan mezun olduğunu duyunca ister istemez
    daha bi saygı duymuştum kendisine.

    Kendisine ulaşılacak bir mail adresine ulaşamadım ve fakat
    bir vakit sonra ona aşık olanın tek ben olmadığımı anladım
    gezindiğim web sayfalarından.