O iki satır yazıyı okuyacağım derken yüzünde 40 çeşit ifade tarzı-mimik yapıyor. Ama bunu istemeden yapıyor.yani bilerek tarz oluşturma kaygısıyla değil. onun sipikerliği çok kötü. Çünkü akıcı hatasız konuşamıyor.Onun haberciliği çok iyi çünkü haberi yaşayabiliyor.Haberi kişisel alt yapısı sayesinde biliyor algılıyor yorumluylayabiliyor. Gözlerinde fer var ışıl ışıl. Bakışları samimi. konuklarını küçültmüyor.Kendinide hak etmesine rağmen büyütmüyor. Soruları abidik gubidik değil iyi düşünülmüş. Konuyu aydınlatıyor, cevaplar verildikçe konuyu hızla benimseyip düzgün sorular sorabiliyor.Belki aynı düşünmeselerde konuklarının fikirlerini rencide etmeden objektif biçimde tanıtmaya çalışıyor.Laf sokuşturmak, tartışarak reyting kazanmak, yanlı haber yapmak, kendi fikirlerini aşılamak, onun programında olmayan şerler.
Aslında bu NTV nin gözüme giren genel bir tutumu. Can Kozanoğlu, Mirgün Cabas, Celal Pir iyi eğitimli asil davranışlı adap bilen ama sıkıcı olmayan insanlar. Sonuçta programları hazırlayan ve NTV nin konseptini belirleyen bu insanlar. Hazırladıkları programlara bakın ne kadar modern ne kar bilgilendirici ne kadar objektif. Teşekkürler hepsine umarım hiç bozulmaz NTV. Yalnız daha çok Türkçeye önem verilmeli. İngilizce özentisi olmamalı.
Banu'nun programı başlıyordu. Bense bir NTV hastası olarak bu programa bir bakayım dedim Bir iki seferden sonra Banu Güven'e platonik şeyler hissetmeye başladığımı farkettim.Nasıl bir şeydi bu hayranlık insan pop starına bir futbolcuya bağlanırda (gerçi benim böyle fanatikliklerim olmadı hiçbirine) bir haberciye tutulurmu oluyormuş o kişi banuysa.
Sanki haberi sadece bana okuyor hayır okumuyor Sanki benim sevdiğim kız o gün başından geçenleri markiz pastanesinde kahvemizi içerken bana anlatıyor. O mimikler o kadar gerçekçi ki ister istemez dikkati üzerine topluyor aktardığı haberden çok. Bir konuğuna soru sorarken soru kağıtta yazılı belki ama onu okurken bile sanki o anda düşünmüşte aklına şimdi gelmişte soruyormuşçasına soruyor. Bunu nasılmı yapıyor ııı... diyereyek bakışlarını ka çırarak ellerini şekillendirerek tatlı tatlı gülerek. Bu kadında bir şey var; ses tonu cok güzel, bakışları canlı, giyimi muhafazakar (yani klasik bir konsept belirlenmiş, onun dışına çıkması zaman alıyor, güzel olanda bu bence kendini değiştirmeye meyil var ama yarı korumalı gidiyor) hatları dolgun ve yuvarlak, teni buğday ve düzgün, saçları doğal şeklinde ve renginde, yüzünde alaycı olmayan, aşırıya kaçmayan içten bir gülücük var. İşinden memnun ve olmak istediği yerde olan ve sevilen birinde olan bir gülümseme bu. Sanki hep iyi niyet taşıyor. Yani 'biri yada bir olay karşısında hala iyi düşünebilmek mümkünse kötü düşünme' düsturu var. Bu bir psikiyatrın 'polyanacılık yaparak mutlu olursun' önerisine uyan birinin yaptığından çok kötü düşünememesinden den kaynaklanıyor.Bir saflık(temizlik) belirtisi ama aptallık değil. Tüm bunlar hakkında hiçbir şey bilmeksizin düşündürdükleriydi bana. Birde dört dil bildiği avrupa da önemli yerlerde görev yaptığı iyi okullardan mezun olduğunu duyunca ister istemez daha bi saygı duymuştum kendisine.
Kendisine ulaşılacak bir mail adresine ulaşamadım ve fakat bir vakit sonra ona aşık olanın tek ben olmadığımı anladım gezindiğim web sayfalarından.
O iki satır yazıyı okuyacağım derken yüzünde
40 çeşit ifade tarzı-mimik yapıyor.
Ama bunu istemeden yapıyor.yani bilerek
tarz oluşturma kaygısıyla değil.
onun sipikerliği çok kötü. Çünkü akıcı hatasız
konuşamıyor.Onun haberciliği çok iyi çünkü
haberi yaşayabiliyor.Haberi kişisel alt yapısı
sayesinde biliyor algılıyor yorumluylayabiliyor.
Gözlerinde fer var ışıl ışıl. Bakışları samimi.
konuklarını küçültmüyor.Kendinide hak etmesine
rağmen büyütmüyor. Soruları abidik gubidik
değil iyi düşünülmüş. Konuyu aydınlatıyor,
cevaplar verildikçe konuyu hızla benimseyip
düzgün sorular sorabiliyor.Belki aynı düşünmeselerde
konuklarının fikirlerini rencide etmeden objektif
biçimde tanıtmaya çalışıyor.Laf sokuşturmak,
tartışarak reyting kazanmak, yanlı haber yapmak,
kendi fikirlerini aşılamak, onun programında olmayan
şerler.
Aslında bu NTV nin gözüme giren genel bir tutumu.
Can Kozanoğlu, Mirgün Cabas, Celal Pir iyi eğitimli
asil davranışlı adap bilen ama sıkıcı olmayan insanlar.
Sonuçta programları hazırlayan ve NTV nin konseptini
belirleyen bu insanlar. Hazırladıkları programlara bakın
ne kadar modern ne kar bilgilendirici ne kadar objektif.
Teşekkürler hepsine umarım hiç bozulmaz NTV.
Yalnız daha çok Türkçeye önem verilmeli. İngilizce
özentisi olmamalı.
Banu'nun programı başlıyordu. Bense bir NTV
hastası olarak bu programa bir bakayım dedim
Bir iki seferden sonra Banu Güven'e platonik
şeyler hissetmeye başladığımı farkettim.Nasıl bir
şeydi bu hayranlık insan pop starına bir futbolcuya
bağlanırda (gerçi benim böyle fanatikliklerim olmadı
hiçbirine) bir haberciye tutulurmu oluyormuş o kişi banuysa.
Sanki haberi sadece bana okuyor hayır okumuyor
Sanki benim sevdiğim kız o gün başından geçenleri
markiz pastanesinde kahvemizi içerken bana anlatıyor.
O mimikler o kadar gerçekçi ki ister istemez dikkati
üzerine topluyor aktardığı haberden çok.
Bir konuğuna soru sorarken soru kağıtta yazılı belki
ama onu okurken bile sanki o anda düşünmüşte
aklına şimdi gelmişte soruyormuşçasına soruyor.
Bunu nasılmı yapıyor ııı... diyereyek bakışlarını ka
çırarak ellerini şekillendirerek tatlı tatlı gülerek.
Bu kadında bir şey var; ses tonu cok güzel, bakışları
canlı, giyimi muhafazakar (yani klasik bir konsept
belirlenmiş, onun dışına çıkması zaman alıyor,
güzel olanda bu bence kendini değiştirmeye meyil var
ama yarı korumalı gidiyor)
hatları dolgun ve yuvarlak, teni buğday ve düzgün,
saçları doğal şeklinde ve renginde, yüzünde alaycı
olmayan, aşırıya kaçmayan içten bir gülücük var.
İşinden memnun ve olmak istediği yerde olan
ve sevilen birinde olan bir gülümseme bu.
Sanki hep iyi niyet taşıyor. Yani 'biri yada bir
olay karşısında hala iyi düşünebilmek
mümkünse kötü düşünme' düsturu var.
Bu bir psikiyatrın 'polyanacılık yaparak mutlu olursun'
önerisine uyan birinin yaptığından çok kötü düşünememesinden
den kaynaklanıyor.Bir saflık(temizlik) belirtisi ama aptallık değil.
Tüm bunlar hakkında hiçbir şey bilmeksizin düşündürdükleriydi
bana. Birde dört dil bildiği avrupa da önemli yerlerde görev
yaptığı iyi okullardan mezun olduğunu duyunca ister istemez
daha bi saygı duymuştum kendisine.
Kendisine ulaşılacak bir mail adresine ulaşamadım ve fakat
bir vakit sonra ona aşık olanın tek ben olmadığımı anladım
gezindiğim web sayfalarından.