evcil hayvanlar parkının yanından geçerken ark: eyyamse şu karşı kaldırımdan geçek.o bi tükürürse sni ranger'in tepesine yapıştırır valla ;)) ehuehuehu.hani ufaksın ya.ehuehuehu
İttihat ve Terakki’nin gizli ve yasa dışı bir örgüt olduğu 1908 öncesinde, örgüte böyle girilirdi
İki “muin” (rehber) , adayın koluna girerler, gözünü bağlayıp ara sokaklarda bir süre dolaştırırlar, sonra örgüt evine götürüp bir odaya alırlardı. Gece vakti... Uzaktan uzağa ezan sesleri... Belki havada odun kömür dumanı... Köpek havlamaları, bozacı da geçiyor... Ev ahşap, soba yanıyor... Odada kafasına kukuleta geçirmiş, yüzü görünmeyen üç kişi bulunurdu. Reis, adaya, bir masaya serilmiş bayrak üstünde bulunan toplu tabanca ve Kur’an-ı Kerim üzerine yemin ettirirdi. İhanet ettiği takdirde cezasının ölüm olacağı da kendisine bildirilirdi.
Hani, “sırları açıklarsam dilimi kesip kumsala gömsünler” falan filan şeklindeki üçüncü derece mason yemini gibi! (Masonların kumsalla denizle ne işleri olduğunu anlayabilmiş değilim.)
Öhö, İttihat ve Terakki üyelerinin çoğu da masondu zaten.
Edirne postanesinde telgraf memurluğu yapan adamı başlarına geçirdiler, tuttu imparatorluğu batırdı.
bu akşam melih gökçek'in evinin önünde sotaya yatıp evine döndüğü vakit korumalarının bacaklarının arasından süzülüp kendisine ulaşıp burnundan bir hortum sokmak süretiyle; -sümkür ulen su üretecez demek istiyorum... aslında kendilerini tükrükle boğmak gibi bi projemde vardı ama bu susuz günlerde pek tasarruflu olmayacağını anladım
13 yıllık görev hayatı boyunca ankara'nın dört bir yanını park, bahçe ve havuzlarla donatarak ortaya farklı bi hizmet anlayışı koydu sağolsun...her tarafı bilmem kaç tonluk su alan havuzlarla dolduruldu, gözünün değdiği yer foşur foşur akan şelaleler...tabi canım adam geleceği görmüşte yapmış.ankara'lılar bakıp bakıp su özlemini gidersin diye düşünmüş olmalı.ama düşünmediği nokta o havuzları doldurcak suyu nerden bulacağı olmuş herhal.neyse canım havuzlar boş ama patlayan borular sayesinde ankara sokakları başlı başına bi şelale görüntüsü vermeye başladı
'kavuşmak' denir mi hep birarada bulunmaya?
ne şükran benden ne şükran(!)
ilk geldiğimde keyifli bi yerdi burası.bu durumda diyorumki;
bir başka antoloji mümkün(bkz. baskın oran) ;))
geçen gün rastladım...bi radyoda sunumu kullanılıyor hala.duymak güzel...hatırlamakda
evcil hayvanlar parkının yanından geçerken
ark: eyyamse şu karşı kaldırımdan geçek.o bi tükürürse sni ranger'in tepesine yapıştırır valla ;)) ehuehuehu.hani ufaksın ya.ehuehuehu
...........................
İttihat ve Terakki’nin gizli ve yasa dışı bir örgüt olduğu 1908 öncesinde, örgüte böyle girilirdi
İki “muin” (rehber) , adayın koluna girerler, gözünü bağlayıp ara sokaklarda bir süre dolaştırırlar, sonra örgüt evine götürüp bir odaya alırlardı. Gece vakti... Uzaktan uzağa ezan sesleri... Belki havada odun kömür dumanı... Köpek havlamaları, bozacı da geçiyor... Ev ahşap, soba yanıyor... Odada kafasına kukuleta geçirmiş, yüzü görünmeyen üç kişi bulunurdu. Reis, adaya, bir masaya serilmiş bayrak üstünde bulunan toplu tabanca ve Kur’an-ı Kerim üzerine yemin ettirirdi. İhanet ettiği takdirde cezasının ölüm olacağı da kendisine bildirilirdi.
Hani, “sırları açıklarsam dilimi kesip kumsala gömsünler” falan filan şeklindeki üçüncü derece mason yemini gibi! (Masonların kumsalla denizle ne işleri olduğunu anlayabilmiş değilim.)
Öhö, İttihat ve Terakki üyelerinin çoğu da masondu zaten.
Edirne postanesinde telgraf memurluğu yapan adamı başlarına geçirdiler, tuttu imparatorluğu batırdı.
-engin ardıç-
seçimler sonrasında şehit haberlerinin neden son bulduğunu merak ediyorum
boru patlamasından sonra ankara'nın bir aylık suyunun sokaklara akması sonucu-ne kadar doğru bilmiyorum- ankara'nın nem oranı artmış:D
bu akşam melih gökçek'in evinin önünde sotaya yatıp evine döndüğü vakit korumalarının bacaklarının arasından süzülüp kendisine ulaşıp burnundan bir hortum sokmak süretiyle;
-sümkür ulen su üretecez
demek istiyorum...
aslında kendilerini tükrükle boğmak gibi bi projemde vardı ama bu susuz günlerde pek tasarruflu olmayacağını anladım
13 yıllık görev hayatı boyunca ankara'nın dört bir yanını park, bahçe ve havuzlarla donatarak ortaya farklı bi hizmet anlayışı koydu sağolsun...her tarafı bilmem kaç tonluk su alan havuzlarla dolduruldu, gözünün değdiği yer foşur foşur akan şelaleler...tabi canım adam geleceği görmüşte yapmış.ankara'lılar bakıp bakıp su özlemini gidersin diye düşünmüş olmalı.ama düşünmediği nokta o havuzları doldurcak suyu nerden bulacağı olmuş herhal.neyse canım havuzlar boş ama patlayan borular sayesinde ankara sokakları başlı başına bi şelale görüntüsü vermeye başladı
en çok yazanlar arasında rumuzumu görüncesi drek bi ampül yandı kafamda;
harbiden çok rağbet görmüyo demekki nedir.