“...doğal çevreyi korumayı.. imândan bir şûbe, yaralı hayvanı tedavi etmeyi.. bir görev, ağaç dikmeyi.. bir ibâdet olarak niteleyen birine düşmanlık besleyenin insanlıktan nasibi yok demektir! ..“
Onda “sükûn bulup durulmanız” için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
zamana ve zemine göre renk değiştiren.. karalama.. çarpıtma.. tehdit silahlı.. gri/kirli propaganda! amaç; “terbiye etme”.. “hizaya getirme”.. “ılımlaştırma”.. “omurgasızlaştırma”! önce.. harcı iftira, tuğlası yalan olan bir zindanın duvarları örülür, sonra tevkifler başlar.. yıldırma eylemleri, tepki vermeyen.. tavır koyamayan uysal, uyuşumcu karakterler oluşana kadar devam eder.. bu yolla oluşturulan.. sinirleri alınmış, kimliksiz yığın, değersizleştirilmiş ve duyarsızlaştırılmış toplum güdülmeye ve sömürülmeye hazırdır artık.. ve artık mazlumiyetin ismi “alın yazgısı”dır.. korkunun diğer adı “tedbir” oluverir.. direniş ruhu “özür dilemeci” bir hâle inkılâp eder.. “sabır” zillete dönüşür.. mezarlık ruhludur artık insanlar sömür.. sömüre bildiğin kadar!
“... Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın....”
“irade” ile bahşedilmiş bu hürriyet Allah'ın insan için çizdiği kaderidir..
insan.. ikiden birini seçer.. ama seçilen yolun akıbeti beğenilmeyince, bedel ödemek ağır gelince.. kör kuyularda bile “suçlu” aranır, arka sokaklarda “mazeretler” kovalanır..
“...doğal çevreyi korumayı.. imândan bir şûbe,
yaralı hayvanı tedavi etmeyi.. bir görev,
ağaç dikmeyi.. bir ibâdet olarak niteleyen birine
düşmanlık besleyenin
insanlıktan
nasibi yok
demektir! ..“
…sokakları kimsesiz bırakan
bir yağmur altında..
…ve dahi
sol yanım/ız..
Onda “sükûn bulup durulmanız” için,
size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve
aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da,
O'nun ayetlerindendir.
Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için
gerçekten ayetler vardır.
(Rum suresi – 21)
sürüngenleşen ve sürüleşen bir toplumda
yürüyen olabilmek..
nesneleşmeden,
özne kalabilmek..
...
...her şeyi devletlûlerimiz bilir..
tebaâ bilmez.. anlamaz..
idrak edemez..
(!)
zamana ve zemine göre renk değiştiren..
karalama.. çarpıtma.. tehdit silahlı.. gri/kirli propaganda!
amaç; “terbiye etme”.. “hizaya getirme”.. “ılımlaştırma”.. “omurgasızlaştırma”!
önce.. harcı iftira, tuğlası yalan olan bir zindanın duvarları örülür,
sonra tevkifler başlar..
yıldırma eylemleri,
tepki vermeyen.. tavır koyamayan uysal,
uyuşumcu karakterler oluşana kadar devam eder..
bu yolla oluşturulan.. sinirleri alınmış, kimliksiz yığın,
değersizleştirilmiş ve duyarsızlaştırılmış toplum
güdülmeye ve sömürülmeye hazırdır artık..
ve artık mazlumiyetin ismi “alın yazgısı”dır..
korkunun diğer adı “tedbir” oluverir..
direniş ruhu “özür dilemeci” bir hâle inkılâp eder..
“sabır” zillete dönüşür..
mezarlık ruhludur artık insanlar
sömür.. sömüre bildiğin kadar!
...taşla eziliyor gibi
...
“... Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu,
yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz.
Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın....”
(İbrahim suresi - 22)
“irade” ile bahşedilmiş bu hürriyet
Allah'ın insan için çizdiği kaderidir..
insan.. ikiden birini seçer..
ama seçilen yolun
akıbeti beğenilmeyince,
bedel ödemek ağır gelince..
kör kuyularda bile “suçlu” aranır,
arka sokaklarda “mazeretler” kovalanır..
âh insan..
o ki.. düşünmesi umulandı..