otuzdokuz saattir uyumuyorum.. niye? birşey için değil işte.. uyumuyorum o kadar.. altmış yetmiş saati bulunca eşyanın hareket ettiğini falan görüyormuşsun.. bi bok göreceğime inanmıyorum.. duruyorum.. birşey beklediğim yok.. belkide boşluğumun doruğa vurmasını bekliyorumdur.. bilemiyorum.. boşluğun doruğu yoktur.. açıkçası kendimi kandırmayı umuyordum.. düzensizim.. saçlarım kirli ve dağınık.. kızarmış patates ve üç dört paket sigara.. boğazım kuruyor.. sigara .. bişey için değil kan istiyor işte.. birazda el ağız alışkanlığı.. tertemiz gül kurusu nevresimle kaplı yeni öldürülmüş taze kuş tüylü yumuşacık yatağı uykuya davet ediyordu.. palavra.. bak bu kelime hoşuma gitti.. ne zamandır kimselerden duymuyordum bunu.. abim bazen evde yüksek sesle bağırırdı.. palavra lan işte.. palavra // bi yerde okumuştum yada biri söylemişti belirli zaman dilimlerinde uyku dalgaları geliyormuş falan.. gelip davet ettiler işte.. dalgamı geçiyorsunuz dedim.. gitmeyince fazla ısrar etmiyorlar.. aferim.. yaşıyorum işte.. uyuyarak yada uyanık kalarak.. farketmez diyorum.. şu saçma sapan yeryüzünde.. çirkin ayaklarım beni nereye götürürse götürsün.. farketmez // fakat üstadın dediği gibi: farketmez demişim.. bilmeden farkı istemişim..
bir şairi anarak: şimdi nasıl ikna edici bir intihar biçimidir seninle göz göze gelmek diyebilirim.. donarak ölmek boğularak yada yanarak ölmekten daha çekici bir yöntemdir sanırım. çünkü söylentiye göre insan donmaya başlamadan önce tatlı bir uykuya rehavete kapılırmış.. herkesin deneyimi vardır.. hemen hemen hergün uyuyuyan birşeydir insan .. intihar ederken bile işin kolayına kaçma eğiliminde insanlar vardır.. ama donmak orta bir haldir.. takdir edersinizki yüksek dozda uyuşturucu yada bir kutu antibiyotik içerek daha da kolayına kaçılabilir.. küçümsenecek birşey olmamalı herhangi birşeyin bitimi varsayımından yola çıkarak kendinizi engelleyebilirsiniz.. aynı zamanda bu acılı dünyadan ayrılırken fazla acı çekmemeli insan da diyebilme hakkınız doğar .. kısacası orta halli yaşıyanlar orta halli ölmelidir.. bir şair bileklerini keserek intihar ederken.. bir köylü çift kurşunla dağıtmalı beynini .. köylü bir şair ne yapmalı diye soracak olursanız.. evinden televizyonu atmalı olur yanıtım.. intihar kaçıştır bilmem nedir denilebilir yalnız.. tanım olarak ismet özelin intihar geride kalanları suçlamak itham etmektir deyişi makul gelmektedir bana.. intihar aletinin kişiye ve intihar gerekçesine uygun seçilmesi son müvazene olarak delillere eklenebilir..
--- YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN ALİ ŞERİATİ --- ne zamandır önünde saygıyla eğildiğim adamları anlatmıyorum.. vefasızın tekiyim.. kendimden utanıyorum.. öyleyse senin dilinden.. seni bilmeyenlere anlatayım.. senin yaşamak için çok bahanen vardı.. ama erken bıraktın bizleri.. benimse bahanem yok.. buna rağmen sıradan bir böcek gibi öleceğim günü bekliyorum.. diz çöküp mezarında kurumuş dikenlere bakıyorum.. dikkatli olmalıyım.. dünyanın en güzel çiçeklerinden bahsediyorum.. yeryüzünün en yaşlı gencinden.. dünyanın en kalabalık ve en yalnız adamından... karmaşık ince ve acılı bir ruhu vardı hiç kimse onu tanıyamadı ona da aşkı hayatı duvarı gördükleri gözleriyle baktılar.. tanımadılar... hiç bir sahabesi olmayan elçi dostu vardı.. eşi vardı.. sevgilisi inananları vardı ama bir tane bile sahabesi yoktu onu dinliyor ama duymuyordular
şimdi kardeşim.. büyüklük kompleksi denen bişeyde var mesela.. ama halkın diline doladığı şey aşağılık kompleksi.. niye acaba? gelin aşağılık olun ama aşağılık kompleksiniz olmasın.. ben böyle diyorum.
gidip hava durumuna bakmaktansa aptal muhayyilemi gece vakti karanfil sokakta kömür dumanı ve kedi ayaklarıyla lekelenmiş gri güzel kar olasılığıyla tatmin edebilirim.. burda ki şu aptal kış yağmurundan çok daha iç açıcıdır bu.. ve sevgililer çınarlar altında ... bu mevsim Ankarayı seviyorum mesela.. çünkü soğuk ve lanet olası bürokrasi piçi modern bir şehirdir.. elimde değil köylü yanım saygı duyuyor .. bak işte boş bulundum.. unuttum seni.. saint valantine.. güzel bir tonlaması var adının oysa.. modern bir tonlaması var.. bir sürü heceleyebiliriz seni.. alan vatan at en elit tan tin lav ana ma vala vb ne? lavanta mı bu mudur yani bu gün için en münasip çiçek.. azizim valentine senin aklını...
-- ÖLÜ BİR ADAMIN NOT DEFTERİNDEN ---- bıraktığım yerden devam etmelisin .. arkasını bi şekilde getirmelisin cümlelerimin.. soru işaretlerine yer kalmasın sevgilim.. ağlayıp zırlama cesedimin arkasında.. onun yerine.. gel sen.. türkçe imla kurallarına uydur kürt cümlelerimi.. uyduruk siyahlar giyme cenazemde.. saçlarını eskiden olduğu gibi kızıla boya.. kitaplarımı siyah gömleğimi ve müsvedde defterlerimi salihe verirsin.. böylelikle ölene kadar seni sevmiş olmam sana bıraktığım tek teselli olur.. işin aslı şu ki: yalnız bir adamın intihar etmesi sanıldığı kadar sevimli değildir sevgilim...
ey.. yerlere sararmış yapraklarını döken ağaç yetmedi mi beni hatırlatışın bana hüznüm eski bir bulut ve kalbim sular altında bir köy.. bak karlar yağıyor ellerinin okşadığı saçlarıma ve tenim yangın yeri.. buzdan dağlar altında... oysa bir zaman.. aşktan ibaret bir kavimdim ben...
vivaldi dinliyorum.. seasonel romance.. dört mevsim aşk dört mevsim cehennem.. ve yağmur yağıyor.. hiç bir kelimemle övünemiyorum.. yirmili yaşlarımdayım ve hayatın sandığımdan çok daha kısa olduğunu duyumsadım.. vivaldi dinliyorum ve muhyiddini arabi üç cadde altımda medfun yatıyor.. yağmur duruyor.. güneş çıkıyor.. sonra kayboluyor.. yada bulutlar güneşi.. farketmez diyorum.. zaten hayat dediğimiz şey salakça bir saklambaç değilmidir? ... susmayın söyleyin.. neyiz biz.. dünya dediğimiz bu boğuk kahvenin zorunlu müdavimleri değilmiyiz? ..
çok basit.. vivaldi dinliyorum ama life s kröyçer sonat... or maybe
sırrımızı ifşa etme //
otuzdokuz saattir uyumuyorum.. niye? birşey için değil işte.. uyumuyorum o kadar..
altmış yetmiş saati bulunca eşyanın hareket ettiğini falan görüyormuşsun.. bi bok göreceğime inanmıyorum..
duruyorum.. birşey beklediğim yok.. belkide boşluğumun doruğa vurmasını bekliyorumdur..
bilemiyorum.. boşluğun doruğu yoktur.. açıkçası kendimi kandırmayı umuyordum..
düzensizim.. saçlarım kirli ve dağınık.. kızarmış patates ve üç dört paket sigara..
boğazım kuruyor.. sigara .. bişey için değil kan istiyor işte.. birazda el ağız alışkanlığı..
tertemiz gül kurusu nevresimle kaplı yeni öldürülmüş taze kuş tüylü yumuşacık yatağı uykuya davet ediyordu..
palavra.. bak bu kelime hoşuma gitti.. ne zamandır kimselerden duymuyordum bunu.. abim bazen evde yüksek sesle bağırırdı.. palavra lan işte.. palavra //
bi yerde okumuştum yada biri söylemişti belirli zaman dilimlerinde uyku dalgaları geliyormuş falan..
gelip davet ettiler işte.. dalgamı geçiyorsunuz dedim.. gitmeyince fazla ısrar etmiyorlar.. aferim.. yaşıyorum işte..
uyuyarak yada uyanık kalarak.. farketmez diyorum.. şu saçma sapan yeryüzünde.. çirkin ayaklarım beni nereye götürürse götürsün.. farketmez //
fakat üstadın dediği gibi: farketmez demişim.. bilmeden farkı istemişim..
bir iki imha // sonrası münteha...
bir şairi anarak:
şimdi nasıl ikna edici bir intihar biçimidir seninle göz göze gelmek diyebilirim..
donarak ölmek boğularak yada yanarak ölmekten daha çekici bir yöntemdir sanırım.
çünkü söylentiye göre insan donmaya başlamadan önce tatlı bir uykuya rehavete kapılırmış..
herkesin deneyimi vardır.. hemen hemen hergün uyuyuyan birşeydir insan ..
intihar ederken bile işin kolayına kaçma eğiliminde insanlar vardır.. ama donmak orta bir haldir..
takdir edersinizki yüksek dozda uyuşturucu yada bir kutu antibiyotik içerek daha da kolayına kaçılabilir..
küçümsenecek birşey olmamalı herhangi birşeyin bitimi varsayımından yola çıkarak kendinizi engelleyebilirsiniz..
aynı zamanda bu acılı dünyadan ayrılırken fazla acı çekmemeli insan da diyebilme hakkınız doğar ..
kısacası orta halli yaşıyanlar orta halli ölmelidir..
bir şair bileklerini keserek intihar ederken.. bir köylü çift kurşunla dağıtmalı beynini ..
köylü bir şair ne yapmalı diye soracak olursanız.. evinden televizyonu atmalı olur yanıtım..
intihar kaçıştır bilmem nedir denilebilir yalnız.. tanım olarak ismet özelin intihar geride kalanları
suçlamak itham etmektir deyişi makul gelmektedir bana..
intihar aletinin kişiye ve intihar gerekçesine uygun seçilmesi son müvazene olarak delillere eklenebilir..
--- YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN ALİ ŞERİATİ ---
ne zamandır önünde saygıyla eğildiğim adamları anlatmıyorum.. vefasızın tekiyim..
kendimden utanıyorum.. öyleyse senin dilinden.. seni bilmeyenlere anlatayım..
senin yaşamak için çok bahanen vardı.. ama erken bıraktın bizleri..
benimse bahanem yok.. buna rağmen sıradan bir böcek gibi öleceğim günü bekliyorum..
diz çöküp mezarında kurumuş dikenlere bakıyorum.. dikkatli olmalıyım..
dünyanın en güzel çiçeklerinden bahsediyorum..
yeryüzünün en yaşlı gencinden..
dünyanın en kalabalık ve en yalnız adamından...
karmaşık ince ve acılı bir ruhu vardı
hiç kimse onu tanıyamadı
ona da aşkı hayatı duvarı gördükleri gözleriyle baktılar.. tanımadılar...
hiç bir sahabesi olmayan elçi
dostu vardı.. eşi vardı.. sevgilisi inananları vardı
ama bir tane bile sahabesi yoktu
onu dinliyor ama duymuyordular
şimdi kardeşim.. büyüklük kompleksi denen bişeyde var mesela.. ama halkın diline doladığı şey aşağılık kompleksi.. niye acaba?
gelin aşağılık olun ama aşağılık kompleksiniz olmasın.. ben böyle diyorum.
öz kardeşim.. güzel.. duyarlı... şair doğdu..
akıllı bir adam gibi yaşamasını umuyorum..
gidip hava durumuna bakmaktansa aptal muhayyilemi gece vakti karanfil sokakta
kömür dumanı ve kedi ayaklarıyla lekelenmiş gri güzel kar olasılığıyla tatmin edebilirim..
burda ki şu aptal kış yağmurundan çok daha iç açıcıdır bu..
ve sevgililer çınarlar altında ... bu mevsim Ankarayı seviyorum mesela..
çünkü soğuk ve lanet olası bürokrasi piçi modern bir şehirdir..
elimde değil köylü yanım saygı duyuyor .. bak işte boş bulundum.. unuttum seni.. saint valantine..
güzel bir tonlaması var adının oysa.. modern bir tonlaması var.. bir sürü heceleyebiliriz seni..
alan vatan at en elit tan tin lav ana ma vala vb
ne?
lavanta mı
bu mudur yani bu gün için en münasip çiçek.. azizim valentine senin aklını...
-- ÖLÜ BİR ADAMIN NOT DEFTERİNDEN ----
bıraktığım yerden devam etmelisin .. arkasını bi şekilde getirmelisin cümlelerimin..
soru işaretlerine yer kalmasın sevgilim.. ağlayıp zırlama cesedimin arkasında..
onun yerine.. gel sen.. türkçe imla kurallarına uydur kürt cümlelerimi..
uyduruk siyahlar giyme cenazemde.. saçlarını eskiden olduğu gibi kızıla boya..
kitaplarımı siyah gömleğimi ve müsvedde defterlerimi salihe verirsin..
böylelikle ölene kadar seni sevmiş olmam sana bıraktığım tek teselli olur..
işin aslı şu ki:
yalnız bir adamın intihar etmesi sanıldığı kadar sevimli değildir sevgilim...
ey.. yerlere sararmış yapraklarını döken ağaç
yetmedi mi beni hatırlatışın bana
hüznüm eski bir bulut
ve kalbim sular altında bir köy..
bak karlar yağıyor ellerinin okşadığı saçlarıma
ve tenim yangın yeri.. buzdan dağlar altında...
oysa bir zaman.. aşktan ibaret bir kavimdim ben...
macidet el-rumiyi anarak
vivaldi dinliyorum.. seasonel romance.. dört mevsim aşk dört mevsim cehennem..
ve yağmur yağıyor.. hiç bir kelimemle övünemiyorum..
yirmili yaşlarımdayım ve hayatın sandığımdan çok daha kısa olduğunu duyumsadım..
vivaldi dinliyorum ve muhyiddini arabi üç cadde altımda medfun yatıyor..
yağmur duruyor.. güneş çıkıyor.. sonra kayboluyor.. yada bulutlar güneşi..
farketmez diyorum.. zaten hayat dediğimiz şey salakça bir saklambaç değilmidir? ...
susmayın söyleyin.. neyiz biz.. dünya dediğimiz bu boğuk kahvenin zorunlu müdavimleri değilmiyiz? ..
çok basit..
vivaldi dinliyorum ama life s kröyçer sonat... or maybe