Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • kırlangıç20.05.2003 - 12:27

    ÇIĞLIKLARLA GELEN SÜKUN

    Kırlangıç sürüleri, ilkbaharı davet ediyorlar çığlıklarıyla gri gözlerimize. Toprakla birlikte yeşeren umutların mevsimi... Leylak kokularının, küçük çocuk elleri gibi yumuk yumuk açılan yaprakları ve yeryüzünden önce ruhuma doğan güneşin müjdecisi... Küçükken vadiye bakan evimizin balkonunda oturur dakikalarca, çığlıklar atarak gökyüzünde süzülen kırlangıçları seyrederdim... Kırlangıç çığlıkları, içimde kopan fırtınaların dizginleyicisi. Ruhumu sükuna ve tatlı huzura salıveren ses... İnsan hayatının içine alamadığı özgürlük... Evcilleştirilemeyen güzel ve zarif yabani...

    Ne zaman gözüm takılsa ve kulağım dikkat kesilse bu kuşlara içimde bir çığ gibi büyüyen özgürlüğün, sadeliğin ve mutluluğun sesinde kaybolurum, kendimden geçer ve hayatın dağdağasından, karmaşasından, kanunlarından sıyrılırım... Ve hep aynı soruyu sorarım kendime neden kırlangıçlar.... Ve bulabildiğim cevaplarla bana kalan; biraz hüzün, çok fazla mutluluk, fazlasıyla umut...ve her hüzün sularına dalışımda kulağımda aynı ses; ' umut yoksa neden varsın, acını hafifletmek ve beklediğin bahar için, karartma kalbini...biraz umut al yanına. '

    Güneş tutuşturup alevlendirirken gökyüzündeki bulutları, yakındır artık bize kırlangıçlar olabildiği kadar... gündüzleri gökyüzünde gözle seçilemeyecek kadar yukardadırlar... Gün batımının hüznüyle görünür olurlar... Akşamlar hüzünlüdür hep, kırlangıçlarla benim için daha da hüzünlüdür gün batımı... Kırlangıçlar ve hüzün; yaşama karşı daha dikkatli, hayata ve insanlara karşı daha şefkatli, kendime karşı ise dingin ve sorgulayıcı bir ruha sahip olmamı sağlıyor...

    Yanarak battı güneş, ne zamandır penceredeyim bilemiyorum... Her zaman olduğu gibi yine hüzün hırpalıyor ruhumu, batmalar, bitmeler, sonlar... Neyi kaçırdım, kaçırıyorum, nasılsa doğmayacak mı bir daha güneş... Gece, sessizlik, ateş böcekleri ve yıldızlar... Bu sade ama muhteşem tablonun daha az kalır tarafımı var gün batımından... Belki daha az hüzün ama daha çok yalnızlık ve huzur hissi... Geçmişle hesaplaşma duygusu... ve gelecekle hasbıhâl... Daha az hüzün çünkü, gece çok uzun... Ve alıştı artık ruhum gecenin rengine...

    Ve akıp geçti zaman ve ben yazın bittiğini, her zaman alışık olduğum tatlı çığlıkları duyamayıp, gökyüzüne baktığımda anlamıştım. Kırlangıçlar yoktu gökyüzünde. Ama şimdi daha derinden hissediyorum yazın bittiğini ve güneşin giderek soğumaya başladığını. Geceleri üzerim açık kaldığı zaman, kışın, sarı yaprakları savurarak, uğultularla esen rüzgarları önüne katıp hızla yaklaştığını hissedebiliyorum. Hava giderek erken kararıyor. Oysa şehir boşalıp, insanlar evlerine çekildiğinde, dışarıda tek tük çocuk koşuşturmaları ve sesleriyle, sıcak bir yaz akşamında güneşin batışını izlemek ne kadar huzur vericiydi benim için. Şimdi o doyumsuz senfoni eşliğinde, sadece kırlangıçları hayal ediyorum... Benden büyük bir parçayı ve bir aşkı yüreklerinde taşıyan kırlangıçları...

    Kırlangıç çığlıkları yakınlaşır, hüznü ve umudu bırakır gözlerimize, uzaklaşır sonra çığlıklar... Sükun içinde geçer bir akşam daha..

    Engin Kahraman