Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • Batı Etkisindeki Türk Edebiyatı04.04.2006 - 17:25

    Batı Etkisindeki Türk Edebiyatı

    Osmanlı devletinin siyasi, askeri ve ekonomik açıdan Avrupa'nın gerisinde kalması devlet büyüklerini bazı tedbirler almaya yöneltmişti. Çeşitli alanlarda Avrupa'daki gelişmeleri takip etmeleri için özellikle gençlerden oluşan bir grup insan Avrupa'ya, özellikle de o dönemde Avrupa'nın gözbebeği olan Fransa'ya gönderilmişti. Bu gençler burada kendi ülkelerinin aksine sanatın her dalının ve edebiyatın halkla içiçe olduğunu görmüşlerdi. O dönem Avrupasında günlük gazetelerde politik gelişmelerden hanımlar için pratik bilgilere kadar hemen her konuda bir şeyler yazıyordu. İnsanlar operalara, tiyatrolara gidiyorlar. Kadın,erkek karışık salonlarda aynı oyunlara kahkahalarla gülüyor, hüzünle ağlıyor, aynı sevinci, heycanı paylaşıyorlardı. Buna hayran kalan gençler sadece küçük bir sınıfa hitab eden kendi edebiyat ve sanatlarını düşünüp, yepyeni fikirlerle ülkelerine döndüler. Bu yeniliklerin Türk edebiyatına uygulanmasıyla batı etkisindeki türk edebiyatına geçilmiş olunur. Ancak değişiklikler öncelikle sanat dallarında değil, siyasi alanda yapıldı. Sultan Abdülmecit Mustafa Reşit Paşayla 1839 yılında Gülhane parkında Gülhane Hatt-ı Hümayunu ilan etmiştir. Ancak sultanın halife kabul edildiği bir ülkede tamamen batılı anlamda bir yenilik yapmak oldukça zordur. Bu yüzden müslümanlığın gerekleri ve İslamiyet'in elden gitmesi korkusuyla böyle bir yenilik yapıldığı açıklanmıştır. Bu fermanın en önemli özelliği insan haklarına yeni bir bakış açısı getirmesidir. Bundan sonra da hemen her alanda değişiklikler birbirini izlemiştir. Özellikle 1860'dan sonra artık geri dönülemez bir batılılaşma sürecine (her anlamda) girilmiştir. Tüm bu süreç içinde başlangıçtan günümüze kadar gelen Türk edebiyatını şöyle sınıflandırabiliriz.

    1- Tanzimat Dönemi
    2- Servet-i Fünun
    3- Fecr-i Ati
    4- Milli Edebiyat
    5- Cumhuriyet Dönemi

  • karikatür03.04.2006 - 00:01

    -Bu kızı üzersen karşında beni bulursun, şu kızı üzersen Samet'i.. şunu üzersen de Rıza'yı..
    -Delirdiniz mi birader?
    -Hav!
    :)

    Bir diğeri boks maçında raundda köşesine çekilmiş boksör arkasında bi teyze
    -Evladım şu adamın böbreğine çalışacağına biraz da derslerine çalışsan.. aslında zehir gibi çocuksun..
    -anneden koç olmuyor arkadaş..
    :)

  • akla hayale sığmayacak şeyler02.04.2006 - 23:51

    genel de insanın başına gelen şeylerdir..

  • tramvay02.04.2006 - 23:38

    Eskişehir kent içi ulaşımı mahvetmiş taşıt...

  • fasülye02.04.2006 - 23:16

    Baş kahraman olan gencin film boyunca hiç konuşmadığı film :)

  • fasülye02.04.2006 - 23:12

    Bana göre şimdiye kadar çekilmiş en eğlenceli Türk Filmidir! Filmin tek eksiği, reklamının yeteri kadar yapılmamış olmasıdır.Filmin künyesi:

    Tür:aksiyon/ komedi
    Yönetmen:Bora Tekay
    Senaryo: Haluk Özenç
    Görüntü Yönetmeni: Mehmet Zengin

    Köydeki emeklilerin vergi iade zarflarını şehire götürme görevi Genç'e verilmiştir. Saf ve iyi niyetli Genç vasıta ararken kendisini, bir işin hemen sonrasında ücretini almak üzere buluşma noktasına giden ünlü bir kiralık katilin arabasında bulur.


    Filmle ilgili bir ipucu veriyim: dikkatle izlerseniz filmdeki 3 arabanın plakalrının şöyle olduğunu görebilirsiniz: fa-sul-ye! :)

  • çağan ırmak02.04.2006 - 22:21

    Kendisi bir dizi yönetmenidir. Çektiği filmlerde kullandığı açılardan, senaryoya kadar herşeyiyle de bunu doğrulayan kişidir..

  • ada vapuru02.04.2006 - 13:35

    Genç kızlığında teyzemin kızıltopraktaki evinden el salladığı vapurlar.. herşeyin hızla değiştiğini hatırlatır bana.. giden eski mutlu günleri hatırlatır..

  • ajda pekkan02.04.2006 - 13:30

    Zamanında çok eğlenceli hatta mükemmel şarkılar yazmış, severek dinlediğim, kadın şarkıcıdır. Şimdi o duruşunu kaybetmiş olsa da zamanının feminist hareketlerine şarkı sözleriyle destek vermiş, önemli bir kişiliktir.. Süperstar da olmuştur.. bir daha da kimse Ajda olamamıştır..

  • romeo ve juliet02.04.2006 - 13:14

    Romeo ve Juliet
    Birbirine düşman iki ailenin çocuklarıdır.. Aşıkların kendilerini benzetmeleri saçma olan kişilerdir, zira sonunda kavuşamadan dokunaklı bir şekilde ölürler.. Bana kalırsa iki gencin şımarıklıkları olarak nitelendirilebilecek, bilindik bir öyküdür.. Romeo oyunun en başında da başka bir kıza aşıktır. Bu aşkı, onu Juliet'e söylediklerine benzeyen süslü ve depresif aşk sözcükleri söylemeye itmiştir.. Akrabaları tarafından bir eğlenceye götürülüp, bir kaç güzel kız görüp dans etmesi ve neşelenmesi amaçlanan Romeo, burada da Juliet'i görür.. vee... bu sefer de ona aşık olur.. ayran gönüllü Romeo bu sefer şanslıdır çünkü Juliet'te ona aşık olur.. Juliet'i diğer kızdan tek şey ise, budur, Romeo'nun aşkına karşılık vermesidir... Juliet'e gelirsek, kendisi 14 yaşında bir çocuktur.. Bir kaç kere gördüğü Romeo ile evlenmeye karar verir ve bu kararla annesinden, babasından, dadısından, öldürülen kuzeninden vazgeçer..Aslında sanıldığı kadar büyük ve tutkulu bir aşk yaşıyacak kadar zamanları da olmamıştır, ay ışığında gizli kapaklı bir kaç balkon sefası.. o kadar.. o süslü sözler de birbirlerini tanımalarına yetecek kadar değildir.. Ailelerinden gizlice evlenen ama birlikte olamadan ölen bu iki genç, birlikte olsalardı mutlu ve uzun bir evlilik sürdüremezlerdi zaten.. Muhtemelen Romeo başka bir güzele gönlünü kaptırır..Henüz bir çocuk olan Juliet daha 20 yaşına geldiğinde 6 yıllık evli ve çocuklu bir kadın olmasının acısını kocasından çıkarır.. başka bir aile faciasına doğru yol alırlardı.. ama Shakespeare böyle bitirmeyi uygun görmüş.. iyi de yapmış.. Bu iki gencin şımarıkça, kaprisli aşkları yüzünden kendileri de aileleri de acılar çekmiş ve sonunda ikisi de hayatlarından olmuşlardır.. Peki bu hikayeyi yüzyıllar boyunca klasiklerin tahtından indirmeyen nedir? .. Tabiiki Shakespeare'in büyülü anlatımı.. İngilizcesini (sadeleştrilmiş olsa bile) okuyanlar, ne demek istediğimi anlayacaklardır..