Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Fikret Türkbay
Fikret Türkbay

HAYAT ÇOK KISA... DOLU DOLU YAŞARSAN....

  • dert olur01.10.2008 - 23:06

    Derdimsin benim
    Dermanımsın da
    Çöllerde çaresizim
    Olur musun serabım

    Ey yar
    Ol bana serap
    Susuzluktan ölsem de
    Hayal bile yeter bana

    Neredesin dertlerin en güzeli
    Dermansızların dermanı
    Issız çöllerin vahası
    Gider susuzluğumu…

  • dalgalar konuştuklarımızı gizliyor01.10.2008 - 23:04

    Dalgalar acımasızca
    Yalar kıyıları
    Ben, sensiz
    Sevmiyorum ki geceleri

    Geceler o ki ıssız bir vadi
    Her yanım uçurum
    Düşüyorum kuşun kanadındaki tüy gibi
    Çarptığım kayalar paramparça

    Ey güzeller güzeli
    Yar gel şu karanlıklardan
    ismini söylesem de
    yine de gelmeyeceksin…

  • hasta olmuş kızın çaresiz sevgilisi01.10.2008 - 23:03

    Ölüyordum be ki
    Bana çare oldun
    Kendine olamadın ki
    Neden…

  • benim tek dostum...01.10.2008 - 23:01

    Ben
    Sen
    O
    Ve deli kız
    Sen bir tanesin
    O çok saf ve temiz
    Deli kız delilerin delisi
    Ben ise
    Köpeklere maskara olmuş
    Yaşlı bir kurt
    Yeter bu kadar dost bize

  • kimsesizlik01.10.2008 - 22:59

    İki bin yıl önce
    Roma da bir arenada
    Delilerin alkışları arasında
    Gladyatörüm
    Ben ve beş aslan
    Kaplan gibi olsam da
    Tozlara bulansam da
    Gücüm tükeniyor
    Yüzlerce pençe
    Binlerce diş yarası
    Öldürmüyor beni
    Aksine
    Gücüme güç katıyor
    Şah damarıma gelen pençe
    Yıkıyor
    Bir anda
    Akan kanımda boğuluyorum
    Dalgalar vuruyor beni kayalıklara
    Paramparça oluyorum
    İşim bitiyor
    Aslanlara yem oldum
    Hayattayken değerliydim
    Gömüyorlar kimsesizler mezarlığına
    Kimsesizdim
    Hepten kimsesiz oldum
    Nelere şahit olmadım ki
    İki bin yılda
    En güzellere, en çirkinlere
    İyi ki ölmüşüm
    Daracık ta olsa kabrim
    Geniş sizin dünyanızdan…

  • aşka dair01.10.2008 - 22:56

    Aşk Tarifi
    Sen
    Dostumsun
    Dertlerimi en iyi sen anlarsın
    Dermansın ilaçsın
    Her zaman sabırla dinlersin
    Açık sözlüsün
    Çok özelmişim gibi içten davranıyorsun
    İçimden geçenleri okuyorsun
    Öl desem öleceksin
    Çok safsın
    İki yüzlü değilsin
    Gerçeklerden korkmazsın
    Çok cesursun
    Bir tanesin
    Beni mutlu görmek seni
    Seni mutlu görmek beni mutlu ediyor
    Sırdaşımsın
    Arkadaşımsın
    Yaşam kaynağımsın
    Uğruna yaşanacak, ölünecek insansın
    Çok tatlısın
    Dünya tatlısı
    Dünya kötülükleri, sen iyilikleri temsil ediyorsun
    En zor günlerde yanımdasın
    Sıkıntılarımı sayende atıyorum
    Hayata yeniden dönüyorum
    Yokluğun acı
    Varlığın huzur veriyor
    Her şeyimi biliyorsun
    Her şeyi paylaşıyorsun
    Fedakârsın
    Ben sana…
    Bedenine veya dış görünümüne değil
    O temiz kalbine
    Ruhuna ve yüreğine aşığım
    Sıralamaya kalksam çok…
    Dünyanın tüm iyiliklerini
    Güzelliklerin sen de buldum
    En büyük desteğimsin
    Teselli kaynağımsın
    Sevinçli günümde sevincimi paylaşırsın
    Kendimi sen de görüyorum
    Hiçbir insanı sen kadar sevmedim
    Sevmek te istemem
    Hayat boş ve anlamsız
    yalnız seninle anlam kazanıyor
    hiç yalan söylemedin
    aldatmadın
    benim seni sevdiğim gibi
    beni sevdiğini biliyorum
    şefkatini kimseden görmedim
    beni sahiplenmenle çok özel biri oldum
    öylesine saygı duyuyorum ki sana
    kırılmaman için her şeyi yaparım
    içten ve duygusalsın
    senin sevgini bedenimde değil
    ruhumun derinliklerinde hissediyorum
    sen gelip geçici bir şey değilsin
    her zaman kalıcısın
    kalacaksın….

  • ahmet altan30.09.2008 - 21:44

    KARANLIKTA SABAH KUŞLARI – Ahmet Altan - 4. Baskı Kasım 1997 – Can Yayınları – 142 Sayfa


    Bir orospuyu azize yapar aşk ve bir azizeyi orospu.
    İnsanlar nedense en çok kendi derinliklerinde gizli olandan korkarlar.
    Aşk, sevdiğine olduğu kadar kendi derinliklerine de bağlar insanı, bir başkasına aşık olduğun sürece kendine de aşık olursun...
    Bir orospuyken bir azize, bir azizeyken bir orospu olursu ve ancak aşıkken anlarsın arada bir fark olmadığını.
    Hayatınız kıymetli, hayatınızdan daha kıymetli bir şeyiniz yok çünkü.
    Ve inanın, hayat içi boşaldıkça ağırlaşıyor. Taşınması zor bir yük olur.
    O boşluğu saklamak için siz de başlarsınız yalanlara, ne kadar boşalırsa hayatınız o kadar çok yalan söyler, cakalanırsınız ve boş bir hayatı taşımanın aslında nasıl da büyük bir akıllılık olduğunu anlatmaya koyulursunuz.
    Gerçekleri sıradan cümleler söyler bize. Hayatımızı onlar belirler. Bir de büyük cümlelerde bize yalanlar söyler.
    Özlemek, o yakıcı istek, bilinen her şeyi ve önem sırasını değiştiriveriyor.
    Ölüm her yandan üstüne saldırıp seni kuşattığında, tam da o zaman, hayatı düşüneceksin.
    Her şeyi kaybetsen de hayallerini kaybetmeyeceksin.
    Hatırlamak için harcadığımızdan çok daha fazla çabayı unutmak için harcıyoruz herhalde.
    “Gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız göze alamadığınız yakınlıklar da acıtır.” Haydar Ergülen.
    Unutuyoruz, her unutuşta biraz daha eksilerek. En hatırlanacak olanları unutmak derin sürgün yaraları açıyor içimizde.
    Acıdan kaçıyorsan mutlu olamazsın, mutlu olacaksan acı çekeceksin.
    Hepimiz gizli gizli, hayatımız boyunca çeşitli mutluluk kavşaklarından geçtiğimizi biliyoruz, genellikle o kavşaklarda ters yana döndüğümüzde.
    Ağır bir şekilde yaşıyoruz biz hayatımızı. Mutluluk kavşaklarında hafif manevralar yapmıyor, ağır hamlelerle mutsuzluğa ve pişmanlığa doğru yürüyoruz.
    Hepimizin hayatından bazı hayaller yürüyüp geçti, hayatımızda alabilirlerdi, onlara izin vermedik, söylenmesi gerekenleri söylemedik onlara “kal” demedik, “gel” demedik, “geliyorum” demedik.
    Kadınları kendine aşık ettikten sonra öldüren Mavi Sakal, ölüme giden yolun bir katilin cazibesiyle döşeyerek efsaneleşti; Londra’nın sis basmış puslu gecelerinde orospuları bıçaklayarak öldüren Karındeşen Jack, peşinde bıraktığı kanlı izleri takip edenleri bir meçhule taşıyarak, alaycı insafsızlığıyla tarihe geçti.
    Pusularla, ihanetlerle, saldırılarla, geri çekilmelerle, mütarekelerle, kaçışlarla, esaretlerle dolu bir savaşı yalnız başımıza yaşıyoruz, kim galip gelirse gelsin bir tarafımız hep yeniliyor.
    Yenilmeden galip gelemiyoruz.
    Her zafer bir yenilginin izini bırakıyor derinimizde.
    Zaferlerimiz kadar da yenilgilerimiz oluyor.
    Kendi kendimizle savaşarak yürüyoruz.
    Ve savaş, biz bittiğimizde bitiyor ancak.
    Nietzsche bir dahiydi, Salome Andree Lou Salome bir zeki.
    Zeka, dehayı sevmedi.
    Dahi, zeki olana tutuldu.
    Aradaki yaş farkına rağmen, daha çocuk olan, daha güçsüz olan, daha şaşkın olan ve delirmeye daha yakın olan dahiydi.
    Nietzsche, sevilmediği için öldü.
    Edgar Alan Poe, sevdiğini kaybettiği için.
    Sefalet içinde süren hayatlarına daha fazla dayanamayan karısı vereme yakalanıp gün be gün eriyerek ayrıldı bu dünyadan.
    Bir daha dönmemek için gittiğinde yaşı Nietzsche’ninkinden daha fazla değildi.

  • yalova06.09.2008 - 14:07

    Yalova

    “Yalova benim kentimdir…”
    K. Atatürk

    Her insanın bir ilk aşkı vardır ya
    Görse de dünya güzelini
    İlk aşk ki onun yeri bir başka
    Vatanımın her karış toprağı güzel ama
    Benim Yalova’m bir başka

    Gezdim
    Urfa, Antep, Maraş’ı
    Çiğköfte, baklava, dondurma
    Tattım ama
    Benim Yalova’m ise bir başka

    Tanıdım
    Efeyi, zeybeği, gakkoşu, dadaşı
    Dağları, ovaları
    Karış karış her toprağı
    Benim Yalova’m ise bir başka

    Çınarcık, Termal’i,
    Masmavi denizi
    Çınarlarla süslü sahili
    Dağları zeytin ağaçları ile bezeli
    Benim Yalova’m bir başka

  • aşk06.09.2008 - 14:00

    Seni Öyle sevdim ki Desem Yalan.
    Sen Beni çok sevdin O da yalan.
    Yalan… Her şey yalan.
    Hayatın tümü.
    Aşk ise Kuyruklu yalan...