Dünya ne zaman düzelir...? Aldatıp karşıdakini ihanetle suçlayanlar , yalanı arka arkaya dizip karşıdakileri yalancılık la itham edenler aynaya baktığında düzelir.....
Biliyoruz ki bütün acılar bir gün geçer. Bütün fotoğraflar sararır. Yara kabuk tutar kapanır. Bir sabah yine taze ekmek ister canın kahvaltıda. Bir fincan sade kahve. Demli bir çay ister akşam üstü olunca. Sokakta mevsimi fark edersin, aynada kendini. Önceleri belli belirsiz, sonra gamzene kadar gülersin. Şarkılar mırıldanır, çekmecelerde renkli kalemlerini ararsın. Kuşlar gelir konar dallarına. Kırıldığın yerden çiçek açarsın. Bütün acılar bir gün geçer. Ya da alışırsın..
Ne kadar Zulam varsa, didikledim yokladım Derdimin dermanını bulamadım bekledim Ne gülü derebildim ne goncayı kokladım Bir meçhulün peşine ,takıldım gidiyorum
Sesim, sedam silinmiş ,pas tutmuş kulaklardan Ne bir söz ne bir buse çatlayan dudaklardan Sana rastlarım diye çaldığım kapılardan Tekmelendim, itildim ,kakıldım gidiyorum
Bulunmam anzer olsa namerdin sofrasında Bir yudum su çok gelir fakirin kırbasında Depdebeli dünyanın yaldızlı libasında Dikiş tutmaz yamaydım, söküldüm gidiyorum
Eski kadim çamların izleri bardaklarda Atideki yiğitler tutsaktır kundaklarda Abı hayat meyiyken kuruyan dudaklarda Sel suyuna karıştım, döküldüm gidiyorum
Avuçlarım başımı duvarlara çakmakta Kader mili gözüme sürme diye çekmekte Yoksun ya her bir zerrem ayrılmakta çökmekte Bir metruk harabeyim, yıkıldım gidiyorum
Gün olur Bir yağmur damlası düşer Suya hasret döşüme Bir çınar kök salar Gelincik açar kim bilir Cemreler düşer ellerime Ebruli bir bahar gülümser Meneviş bir güvercinin gözlerinde Çiçek açar erik ağacı İkiz doğurur toprak Kumrular konar Pencere kenarına Gülümser Gün aydın olsun der sardunya Cilveleşir gönül bahçemde Erguvan şakayık’la Güneşte derbeder gülüşler Bulutlar sevinçten ağlayacak Yeşile duracak kainat Yeşilde kalacak düşler....
Dünya ne zaman düzelir...?
Aldatıp karşıdakini ihanetle suçlayanlar , yalanı arka arkaya dizip karşıdakileri yalancılık la itham edenler aynaya baktığında düzelir.....
" Ey kalbim
Oğlunu gemiye alamamış Hz Nuh gibisin,
Değil mi ki hüküm Allah’ın
Bırak gitsin...."
Biliyoruz ki bütün acılar bir gün geçer.
Bütün fotoğraflar sararır.
Yara kabuk tutar kapanır.
Bir sabah yine taze ekmek ister canın kahvaltıda.
Bir fincan sade kahve.
Demli bir çay ister akşam üstü olunca.
Sokakta mevsimi fark edersin, aynada kendini.
Önceleri belli belirsiz, sonra gamzene kadar gülersin.
Şarkılar mırıldanır, çekmecelerde renkli kalemlerini ararsın.
Kuşlar gelir konar dallarına.
Kırıldığın yerden çiçek açarsın.
Bütün acılar bir gün geçer.
Ya da alışırsın..
Kahlo
" Ruhumuzda çiçek yeşerten insanları, gönlümüzün neresine sarsak da saklasak...."
Süreya
" Hayallerimize de kilit vuramazlar ya
Ben bugün güneşi tuttum mesela...
Kavurucu ve sıcaktı ama
Dokunabilmekti asıl mesele...."
" Ben her daim bahardım...
Şansıma hep renk körleri düştü......"
" İnsanın ilk kullandığı alet
başka bir insandır......"
" Avuçlar semada kalbim niyazda,
Gönlümde mahşeri yaşıyorum ben,
Âhir olan sen.
Titriyor bedenim sanki ayazda,
Aşkın ateşinde üşüyorum ben,
Zâhir olan sen.
Düşen yaprağıma dönüp bakmadım.
Hayat ağacıma çivi çakmadım.
Her gün ‘’Eyvah!’’ diye ağıt yakmadım.
Şimdi şu hâlime şaşıyorum ben,
Kâdir olan sen.
Ruhumu ezip de çekmedim cefa.
Cananımdan başka görmedim vefa.
Dünya mezrasında sürerken sefa,
Gayya kuyusuna düşüyorum ben,
Habîr olan sen.
Bu dünya bizlere Rab’dan hediye.
Lâyıkıyla kulluk etmedim niye?
Günahı, sevabı bilirim diye,
Galiba haddimi aşıyorum ben,
Kebîr olan sen....."
Ne kadar Zulam varsa, didikledim yokladım
Derdimin dermanını bulamadım bekledim
Ne gülü derebildim ne goncayı kokladım
Bir meçhulün peşine ,takıldım gidiyorum
Sesim, sedam silinmiş ,pas tutmuş kulaklardan
Ne bir söz ne bir buse çatlayan dudaklardan
Sana rastlarım diye çaldığım kapılardan
Tekmelendim, itildim ,kakıldım gidiyorum
Bulunmam anzer olsa namerdin sofrasında
Bir yudum su çok gelir fakirin kırbasında
Depdebeli dünyanın yaldızlı libasında
Dikiş tutmaz yamaydım, söküldüm gidiyorum
Eski kadim çamların izleri bardaklarda
Atideki yiğitler tutsaktır kundaklarda
Abı hayat meyiyken kuruyan dudaklarda
Sel suyuna karıştım, döküldüm gidiyorum
Avuçlarım başımı duvarlara çakmakta
Kader mili gözüme sürme diye çekmekte
Yoksun ya her bir zerrem ayrılmakta çökmekte
Bir metruk harabeyim, yıkıldım gidiyorum
sahipsizim, sensizim gidince kaldım yetim
Kaybolan yıllarıma hayıflanmak diyetim
Cananın sinesinde gül olmakken niyetim
Muhannetin bağına, dikildim gidiyorum
Ruhumu lime lime kesiyor didiyorum
Uçuruma getirip meçhule itiyorum
Buzdan bir heykel gibi eriyor bitiyorum
Bu riyakar dünyadan ,sıkıldım gidiyorum
G . Bozkuş
Gün olur
Bir yağmur damlası düşer
Suya hasret döşüme
Bir çınar kök salar
Gelincik açar kim bilir
Cemreler düşer ellerime
Ebruli bir bahar gülümser
Meneviş bir güvercinin gözlerinde
Çiçek açar erik ağacı
İkiz doğurur toprak
Kumrular konar
Pencere kenarına
Gülümser
Gün aydın olsun der sardunya
Cilveleşir gönül bahçemde
Erguvan şakayık’la
Güneşte derbeder gülüşler
Bulutlar sevinçten ağlayacak
Yeşile duracak kainat
Yeşilde kalacak düşler....
N . Gündüz
( Portakal çiçek açtığında )