hiçbir avrupa ve dünya ülkesi de inançlarını siyasete bulaştırmamıştır.. tabi bu memleket rönesansı/din savaşlarını daha doğrusu karanlık çağı yaşamadı ki..! nerden bilsin inancın sembollerle yaşanmayacağını.. unutmayın ki bu ülkede hiçbir laik görüş tarafından inanca ve inananlara saldırı yapılmamıştır.. fakat laikliğe birçok kez saldırı yapılmıştır.. başörtüsü (ki artık türban olarak bayraklaştırılmıştır) sembol olarak kullanmaktan vazgeçilmediği sürece, mutlaka sorun olarak kalacaktır..
şarkıcının biri yurtta aşk cihanda aşk deyu bişeyler zırvalamış.. müsadenizle yuhh diyeceğim bu beynelminel kevaşeye..! !
aşk'ı tanımlamak şöyle dursun, aşkı tanıdıkları yok bu zavallıların.. aşk dedikleri one night over ilişkileri (tabi çok düzeyli..!) , barış konusuna ise hiç girmiycem.. zekalarınca yazıyorlar/söylüyorlar tamam da alıp dinleyene kızıyorum esas..
suya sabuna pek dokunmadan ermeni tehcirini kabul etmekle birlikte (ki soykırım sonucuna yakınlaşan diyaloglar dahi kıvrak bir zekayla tehcire dönüştürülmüş) asıl konu; aile ya da sosyal kimliklerimizden öte istanbul halklarının geçmiş ve geleceği.. baba devlet-i ali olarak düşünülürse eğer; yüzyıllarca komşuluk ettiğimiz istanbul'un asıl yerleşik çocukları yani ermenisi, yahudisi,urumu.. :) diyasporada piç kalmış haldeler..! ! tabi kitabın bana göre yorumu bu.. geri kalan kısmı yani asya'nın babasının aslında dayısı olma meselesi ise travmatik bir sorgulama..
hiçbir avrupa ve dünya ülkesi de inançlarını siyasete bulaştırmamıştır.. tabi bu memleket rönesansı/din savaşlarını daha doğrusu karanlık çağı yaşamadı ki..! nerden bilsin inancın sembollerle yaşanmayacağını.. unutmayın ki bu ülkede hiçbir laik görüş tarafından inanca ve inananlara saldırı yapılmamıştır.. fakat laikliğe birçok kez saldırı yapılmıştır.. başörtüsü (ki artık türban olarak bayraklaştırılmıştır) sembol olarak kullanmaktan vazgeçilmediği sürece, mutlaka sorun olarak kalacaktır..
şarkıcının biri yurtta aşk cihanda aşk deyu bişeyler zırvalamış.. müsadenizle yuhh diyeceğim bu beynelminel kevaşeye..! !
aşk'ı tanımlamak şöyle dursun, aşkı tanıdıkları yok bu zavallıların.. aşk dedikleri one night over ilişkileri (tabi çok düzeyli..!) , barış konusuna ise hiç girmiycem.. zekalarınca yazıyorlar/söylüyorlar tamam da alıp dinleyene kızıyorum esas..
hede hödö olarak güncelleyelim.. :)
evlenmeli.. yalnızlıği iki kişi korusun.. :)
aşklar ve köpekler..
olağan kullanmayıcı birini tanıyorum.. eline yakışmıyor.. ısrar da etmiyor.. en önemlisi gerek duymuyor..
gösteri sanatı denecek yakında.. kafanızı nereye çevirseniz herkes herşeyi teşhir eder olmuş.. ne bilim parasını, malını, sevgisini, bedenini.. :)
gülüşünü gözlerine yansıtan bir kaç kişi tanıdım.. sahiden etkileyici.. bu insanlara nedense şıp diye güvenilir hissi uyanıyor bende..
suya sabuna pek dokunmadan ermeni tehcirini kabul etmekle birlikte (ki soykırım sonucuna yakınlaşan diyaloglar dahi kıvrak bir zekayla tehcire dönüştürülmüş) asıl konu; aile ya da sosyal kimliklerimizden öte istanbul halklarının geçmiş ve geleceği.. baba devlet-i ali olarak düşünülürse eğer; yüzyıllarca komşuluk ettiğimiz istanbul'un asıl yerleşik çocukları yani ermenisi, yahudisi,urumu.. :) diyasporada piç kalmış haldeler..! ! tabi kitabın bana göre yorumu bu.. geri kalan kısmı yani asya'nın babasının aslında dayısı olma meselesi ise travmatik bir sorgulama..
arbeit macht frei.. (çalışmak özgürleştirir) .. auschwitz çalışma kampının kapısında yazan söz.. tabi ölüm özgürlüktü yahudiler için..!