ilk kez karşılaşan insanların ilk bedensel temasıdır. tokalaşma tarzı insanın kişiliğine dair ipuçları barındırır. güçlü bir temas, kişinin kendine olan güvenine ve çoğunlukla samimiyetine, avuçiçinin dokunmasından kaçınmak ya da parmak ucuyla tokalaşmak ise çekingenlik ya da güvensizliğe işarettir.
herşeyde olduğu gibi tokalaşmakta da doz önemli. ne kurbanlık koç seramonisi gibi sert, ne de hijyen manyakları gibi şüpheci olunmalıdır.
ırmaklar denizlerde, denizler sahillerde buldular.. arayanlar hiçbir yerde, inananlar dualarda buldular.. kim bilir sen benim halimde, sakinliğimde ne buldun? bense yoruldum, kendi kendime sokuldum, uyuyakaldım, aklımın iplerini saldım.. o giderken bir an durup peşinden baktım..
ne dersin? umarım beni affedersin.. ne dersin? belki de terkedip gidersin..
ben bir zaman kaybıyım, beni boşver hocam! düşlerimden geçenleri kitaplarda bulamıcam hangi deniz nereye dökülüyor bana ne, ben içimde boğulurken... hala aşkın olduğu bir yer varsa söyle; dokunulmazsam ölücem..
şu hayat bilgisi ne ağır dersmiş hocam düşündüm, kararlıyım; ben adam olamıcam! madem her şey basit bi formül, mutluluğu söylesin kimya! benim kimyam feci halde bozuldu; anlamsız geliyo bana dünya
kendimi kendimden çıkartsam sıfır kalmaz bu matematik bizi kandırıyor hocam! elde var sorular... gözyaşları... boş umutlar.. hesaplar tutmaz.. tutmaz hocam!
ergun candan' ın son kitabı. tam da okumam gerekenler listeme girdiği bir zamanda başlık olarak eklenmiş olması hoş bir tesadüf.
orta asya günlerinden günümüze, göçebe hayatın bize getirdikleri. dil kültürü, din kültürü ve değişim nedenleri. batıl inançların doğuş sebeplerine kadar herşey.
her telden çalmak deyimine en güzel örnek. ingilizce, ispanyolca, italyanca, fransızca şarkılar söyleyen amerikalı grup.
Bayıldığım ravel’ in “bolero” sunu öyle bir çalmışlar ki..farklı bir tat bırakıyor insanın kulağında.
la soledad…dinlerken kırmızı şarap stoğunuz sağlam olsun! belki bir iki tango figürü..
hele mr. and mrs. smith’ in soundtrackinde de bulunan let’s never stop falling in love..gözümü bir anlık kapasam. açtığım anda kendimi bir güney amerika’ da bir kasabada bulsam. loş bir barda buluşmuş serseri ruhlar.. bense dizimde havana purosu sarıyorum…
akrostişe muhteşem ve müzikal bir örnek. nat king cole' dan dinlenmesi tavsiyemdir. orkestrasyondan memnun kalmazsanız, bir jenerasyon zıplayıp natalie cole' a geçebilirsiniz.
L is for the way you look at me O is for the only one I see V is very, very extraordinary E is even more than anyone that you adore can
Love is all that I can give to you Love is more than just a game for two Two in love can make it Take my heart and please don’t break it Love was made for me and you...
ilk kez karşılaşan insanların ilk bedensel temasıdır. tokalaşma tarzı insanın kişiliğine dair ipuçları barındırır. güçlü bir temas, kişinin kendine olan güvenine ve çoğunlukla samimiyetine, avuçiçinin dokunmasından kaçınmak ya da parmak ucuyla tokalaşmak ise çekingenlik ya da güvensizliğe işarettir.
herşeyde olduğu gibi tokalaşmakta da doz önemli. ne kurbanlık koç seramonisi gibi sert, ne de hijyen manyakları gibi şüpheci olunmalıdır.
ırmaklar denizlerde,
denizler sahillerde buldular..
arayanlar hiçbir yerde,
inananlar dualarda buldular..
kim bilir sen
benim halimde, sakinliğimde ne buldun?
bense yoruldum,
kendi kendime sokuldum,
uyuyakaldım,
aklımın iplerini saldım..
o giderken bir an durup peşinden baktım..
ne dersin?
umarım beni affedersin..
ne dersin?
belki de terkedip gidersin..
gider misin?
.............
gözlerim yanıyor! siz insanlar gözlerimi yakıyorsunuz!
(french kiss)
ben bir zaman kaybıyım, beni boşver hocam!
düşlerimden geçenleri kitaplarda bulamıcam
hangi deniz nereye dökülüyor bana ne,
ben içimde boğulurken...
hala aşkın olduğu bir yer varsa söyle;
dokunulmazsam ölücem..
şu hayat bilgisi ne ağır dersmiş hocam
düşündüm, kararlıyım;
ben adam olamıcam!
madem her şey basit bi formül,
mutluluğu söylesin kimya!
benim kimyam feci halde bozuldu;
anlamsız geliyo bana dünya
kendimi kendimden çıkartsam sıfır kalmaz
bu matematik bizi kandırıyor hocam!
elde var sorular... gözyaşları... boş umutlar..
hesaplar tutmaz..
tutmaz hocam!
ergun candan' ın son kitabı. tam da okumam gerekenler listeme girdiği bir zamanda başlık olarak eklenmiş olması hoş bir tesadüf.
orta asya günlerinden günümüze, göçebe hayatın bize getirdikleri. dil kültürü, din kültürü ve değişim nedenleri. batıl inançların doğuş sebeplerine kadar herşey.
her telden çalmak deyimine en güzel örnek. ingilizce, ispanyolca, italyanca, fransızca şarkılar söyleyen amerikalı grup.
Bayıldığım ravel’ in “bolero” sunu öyle bir çalmışlar ki..farklı bir tat bırakıyor insanın kulağında.
la soledad…dinlerken kırmızı şarap stoğunuz sağlam olsun! belki bir iki tango figürü..
hele mr. and mrs. smith’ in soundtrackinde de bulunan let’s never stop falling in love..gözümü bir anlık kapasam. açtığım anda kendimi bir güney amerika’ da bir kasabada bulsam. loş bir barda buluşmuş serseri ruhlar.. bense dizimde havana purosu sarıyorum…
bu grup insanı yoldan çıkarır!
.........
akrostişe muhteşem ve müzikal bir örnek. nat king cole' dan dinlenmesi tavsiyemdir. orkestrasyondan memnun kalmazsanız, bir jenerasyon zıplayıp natalie cole' a geçebilirsiniz.
L is for the way you look at me
O is for the only one I see
V is very, very extraordinary
E is even more than anyone that you adore can
Love is all that I can give to you
Love is more than just a game for two
Two in love can make it
Take my heart and please don’t break it
Love was made for me and you...
gizlenmiş olan, sır, nihan.
yarım elma' nın 'zeynel efendi' si, duvara karşı' da sibel' i sokak ortasında yediği dayaktan kurtaran taksici.
'uğur yücel' le bir filmde baba - oğulu oynamalılar' diye düşünmüşümdür. uğur yücel' in muhsin bey' deki ali nazik tiplemesine o kadar benziyor ki.
Türkçe karşılığı mı merak edilmiş, yoksa hayatımızdaki 'yeri doldurulamaz' lar mı? ?
özele giriyor. yorum yok..