laponyada yaşayan porsukgillerden bir hayvan. yerel ismi 'katil pençeler' dir. 20-30 kiloluk bir hayvan olmasına rağmen, bir boz ayı yavrusunu annesinin elinden alıp yiyebilir. iki kırlangıç yumurtası için 80 metre yükseklikteki sekoya ağacının tepesine tırmanabilir. kuzey amerika yerlileri bu hayvandan şeytan diye bahsederler. insanlığın 'güce tapınma alışkanlığı' nedeniyle popüler olmuştur. bu hayvan hakkında hiç bilgi sahibi olmayanlar, popüler kültürden edindikleri engin bilgilerini sağa sola fışkırtmaktadırlar.
Yılmaz Güney'in yurt dışında çevirdiği sinema filiminin ismi. bu filimi izlediğinizde insan olmaktan utanırsınız. utanır mısınız? bence cidden utanırsınız. izlerseniz sartre'nın bir sözünü anımsarsınız. sanatçı çağına tanıklık eder.
bu filmi izleyenlere sesleniyorum... dünyada şimdi şu anda biryerlerde benzer şeyler yaşanıyor olabilir mi?
faşizm kısaca 'farklılığa tahammülsüzlük' olarak tanımlanabilir.
bu kavramın siyasi düşünce olarak değerlendirilmesi yapılırken, insan sikolojisinin ısrarla göz önünde bulundurulması gerekir. bir toplumun gelişmişlik güzeyi, görünüm, dil, inanç, kıyafet, ten rengi, fikir gibi başlıklardaki farklılıklara karşı geliştirdiği tepkilerle ölçülebilir.
anadolu kültüründe faşizmin, normal koşullarda kendisine zemin bulamayacağı düşünülebilir. çünki aşık veysel türküsünde 'koyun kurt ile gezerdi fikir başka başka olmasa' demektedir. mevlana 'gel gel topla gel' demektedir. yunus emre 'bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil, yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil' demektedir. vesaire vesaire vesaire. faşizmi çağrıştıran güzel bir söz vardır 'alçaklığın son kalesi milliyetçiliktir.' diye. başka başka dahe nelerrr neler. faşizm her devirde açlıktan ve cehaletten beslenir. açlık ve cehaletin olduğu yerde faşizim yeşerir dallanır budaklanır.
allah'a inanan toplumlar bilirler ki insanlığın ortak atası adem ile havvadır. evrime inananlar bilirler ki şu anda dünyada yaşayan bütün erkeklerin ortak atası güney doğu afrikada 62.000 sene önce yaşamış bir adamdır.
hal böyle iken 'ben senden üstünüm' demek bok yemenin arapçası değildir de nedir.
allah cümlemizi ıslah etsin.
katil olmadan ve kul hakkı yemeden ve onurumuzu kaybetmeden ve üreterek yaşanmış bir ömürü sonunda alsın canımızı.
allah akıl fikir versin herkese.
illaki faşizm konusunda ısrarlı olanlara da afrikada beyaz, norveçte zenci, saracoğlunda galatasaraylı, orta çağda kızılsaçlı olmayı nasip etsin
tutucu çevrelerce izmir'e takılan lakap. sayın başbakanımız da yerel seçimler öncesinde 'bu yerel seçimde akp izmir'in yerel yönetimini alacak ve böylelikle güzel izmirimiz bir takım yakıştırmalardan kurtulacak' diyerek bu lakaba göndermede bulunmuştur. gülsek mi ağlasak mı bilemiyorum.
denetim anlamına gelmektedir. bu sözcüğün muhasebeciler, askerler ve öğretmenler üzzerindeki ilk etkisi genelde sararma ve miğde bulantısı şeklinde görülmektedir. akp hükümeti bu sözcüğü literatürden kaldırarak beklenen huzur ve güven ortamını tesis edecek gibi görünmektedir.
BİR ÖNERİ..... 1-Dinimizin şartlarından olan Hac görevi, bazı koşulları sağlayan müslümanların tamamına farzdır. 2-Yüce Allah bu farzı bazı sonuçlar doğurması için emretmiştir. 3-İslamın kalesi Kabe'de görülecek Hac vazifesi esnasında, müminler ekonomik güçlerinden bir kısmını bu topraklara bırakacaktır.(Kurban keserek, bir süre de olsa konaklama-yeme ihtiyaçlarını bu topraklarda gidererek) 4-Bu ekonomik güç, islamın kalesini güçlendirecektir. 5-Hac vazifesinin görüleceği coğrafi bölge, bir ülkenin, bir ırkın, bir siyasi düşüncenin ya da bir faklı gücün elinde olamaz. O kutsal coğrafyanın kontrolü sadece islama ait olmalıdır. 6-O kutsal coğrafyaya aktarılan ekonomik güç, bir ülkenin, bir ırkın, bir siyasi düşüncenin ya da bir faklı gücün kullanımına tahsis edilemez. O kutsal coğrafyaya aktarılan ekonomik güç ile islamın kalesinin güçlenmesi, o kalede biriken güç ile islam ümmetinin sorunlarının giderilmesi gerekmektedir. 7-ÖNERİM şudur. 'Hac görevinin yerine getirileceği coğrafya(müştemilatıyla beraber) , oluşturulacak bir yönetim birimine devredilmelidir. Oluştrulacak yönetim birimi, biriken ekonomik gücü, geri kalmış, aç, yoksul, zavallı, cahil müslümanların ihtiyaçlarını karşılamak için kullanmalıdır. Müslüman nüfus barındıran ülkeler, müslüman nüfusları oranında yönetimde söz sahibi olmalıdır.' Lütfen bu öneriyi değerlendirin ve eleştirin. Ama eleştirilerinizi 'Buna amerika izin vermez, araplar bu işe karşı durur, öyle bir yönetim birimini oluşturmak mümkün olmaz vs' gibi umutsuzlukla ve karamsarlıkla yapmayın. Bu önerini olumlu ya da olumsuz sonuçları konusunda eleştiri yapın. Herkese selam ederim.
Kendisini anlamakta bir zorluk çekmiyorum. Sosyal yaşamda ve medyada mevcut bariz sorunları gören gözleri var. Hoş. Sorunları eleştiriyor. Ne güzel. Çarpıcı teknikle bu sorunları görmemizi, bu aptallıkları yapmadığımız için kendimizi iyi hissetmemizi sağlıyor. Ne hoş. Ve fakat... Sanırım dile getirilmesi gereken kimi hususlar var. 1-İzleyicilerinin yünivörsity öğrencilerinden mütevellit olduğunu ifade ediyor sık sık. Buna karşın yünivörsitililikle pek alakası olmayan şahıslarla telefon bağlantısı yapıyor genellikle(Asıl izleyici kitlesinin önemli bir unsuru da acaba bu aptallar olabilir mi? eğer böyleyse yünivörsitililiğe bu kadar vurgu yaparak 'aptallar beni izlemesin' mi demek istiyor acaba) 2-Genel söylemiyle kadınlardan yana oy kullanıyor görünüyor. Sadece kadın izleyenlerin telefon bağlantılarını kabul ederek pozitif ayrımcılık yapar gibi görünüyor. Ve fekat telefonun diğer ucundaki kendisine hayran hanımefendilere hitabı ve bu hitaba izleyicilerin tepkisi 'urun kahpeye' söylemini çağrıştırıyor. 3-Toplumun kalitesiz medyatik ürünlere mahkum olmadığını sürekli dillendiriyor. Ve fekat kalitesiz medyatik ürünlerden besleniyor.(Yal yediği kaba bişe etmek diye bir deyim var bilir misiniz?) 4-Muhalif gibi görünüyor. Ve fekat toplum genelince(Kendince cahil ve kalitesiz bulduğu toplum genelince) kabul görmüş ve sayılan şahsiyetlere(aptal, dangalak, armut, çukur olsalar bile) yandaş, toplumun genelince dalga geçilmeye layık görülenlere karşı bir görünüm çiziyor.(Biz biliyoruz ki MeAlierbil'in tavırlarına Kendisinin tavrı karşıttır. Ve yine biz biliyoruz ki kendisi, MeAlierbil'in bir diğer konuğa canlı yayında birdirbir öğretmesine bişey diyemez. Kendisinin tüzzzzzzükle ilgili bir sorunu yoktur. Ne ile ilgili bir sorunu olduğu tahmin edilebilir.) 5-Muhalif olmak demek, sanırım beraberinde gelir dağılımı adaletsizliğine, cehalete, siyasi istismara felan da muhalif olmayı gerektiriyor. Kendisi bu gibi kıllı yünlü mevzulardan, beyaz bir sayfa gibi uzak duruyor, fekat kendini muhalif olarak addediyor.
Bazen konukları arasında kendisinin (Ayşenin sevgililiği hususunda) halefi -selefi bulunuyor. Keşke bu arkadaşlarla Ayşe'yi de kapsayan konularda sohbet etse. Biz de ilk ağızdan merak ettiklerimizi dinlesek.
Ağır Roman'daki delikanlı olmanın ne kadar zor olduğunu tahmin edebilirim. Ama kendisi gibi omurgasız olmak bence daha da zordur. kendisini dirayetinden dolayı kutlar, başarılarının devamını dilerim.
Çok uzun seneler önce izlediğim filim. Kopan kola cenaze töreni yapılırken, insanların yüzündeki (Hayatta kalmaktan kaynaklanan) mutluluğu unutmam mümkün değil. Bir de ördekler tarafından götürülen göl hikayesini. Ha bir de yaşamlarınca çevresine zarar veren insanlardan yapılan yahninin lezzetini.
Halen Büyük Ada'da ikamet etmektedir. Günümüzün ve yakın zamanın en önemli Türk müzisyenlerindendir. Sistem dayatması başarı tanımlarından(şu kadar sattım, reytingim bu, manitanın hasını emmekteyim, europada albüm yapacam, zagaya konuk olacam, magazin basınında yer edinecem, kendi adımı vereceğim okul şettirecem, bakanlara konser vercem, ağır abilerden tanıdıklarım olacak vsvsvsvsvs) ve toplumsal yaşam dayatması riyakarlıklardan(beni siz var ettiniz, benim sanatçı duruşum ahan da budur, kayanın hülyayı aldatması bi erkeğe yakışmaz, eltayyib ekonomiyi ne de güzel şettiriyor, toplumcuyum ama kıllı yünlü mevzulara pek bulaşmam vsvsvsvsvsvs) arınmış münzevi yaşamında, bir küçücük adaya ne çok özgürlük sığdırabilineceğini gören gözlere göstermiştir. Samimi sanata hayran olalanlarca ara sıra, ama bir ağır hasretle anılmaktadır. Can Baba'nın hissettirdiği yaşama sevinci ve hüzünü kendileri hüzün ağırlıklı olarak fakat aynı samimiyetle ve toplam ağırlıkta hissettirmektedir. Günümüzde 'sanatçı' deyyu anılanların icmali sakalının teline kurban olsun ergüder yoldaş.
........Bıktım artık yaşamaktan, Son kadehte zehir sun saki........... Bu şarkıyı dinlememiş olmak, biraz eksik kalmak demektir. Dostane önerim; bulunuz ve dinleyiniz.
laponyada yaşayan porsukgillerden bir hayvan.
yerel ismi 'katil pençeler' dir.
20-30 kiloluk bir hayvan olmasına rağmen, bir boz ayı yavrusunu annesinin elinden alıp yiyebilir.
iki kırlangıç yumurtası için 80 metre yükseklikteki sekoya ağacının tepesine tırmanabilir.
kuzey amerika yerlileri bu hayvandan şeytan diye bahsederler.
insanlığın 'güce tapınma alışkanlığı' nedeniyle popüler olmuştur.
bu hayvan hakkında hiç bilgi sahibi olmayanlar, popüler kültürden edindikleri engin bilgilerini sağa sola fışkırtmaktadırlar.
Yılmaz Güney'in yurt dışında çevirdiği sinema filiminin ismi.
bu filimi izlediğinizde insan olmaktan utanırsınız.
utanır mısınız?
bence cidden utanırsınız.
izlerseniz sartre'nın bir sözünü anımsarsınız.
sanatçı çağına tanıklık eder.
bu filmi izleyenlere sesleniyorum... dünyada şimdi şu anda biryerlerde benzer şeyler yaşanıyor olabilir mi?
faşizm kısaca 'farklılığa tahammülsüzlük' olarak tanımlanabilir.
bu kavramın siyasi düşünce olarak değerlendirilmesi yapılırken, insan sikolojisinin ısrarla göz önünde bulundurulması gerekir.
bir toplumun gelişmişlik güzeyi, görünüm, dil, inanç, kıyafet, ten rengi, fikir gibi başlıklardaki farklılıklara karşı geliştirdiği tepkilerle ölçülebilir.
anadolu kültüründe faşizmin, normal koşullarda kendisine zemin bulamayacağı düşünülebilir.
çünki aşık veysel türküsünde 'koyun kurt ile gezerdi fikir başka başka olmasa' demektedir. mevlana 'gel gel topla gel' demektedir.
yunus emre 'bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil, yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil' demektedir.
vesaire vesaire vesaire.
faşizmi çağrıştıran güzel bir söz vardır 'alçaklığın son kalesi milliyetçiliktir.' diye.
başka başka dahe nelerrr neler.
faşizm her devirde açlıktan ve cehaletten beslenir.
açlık ve cehaletin olduğu yerde faşizim yeşerir dallanır budaklanır.
allah'a inanan toplumlar bilirler ki insanlığın ortak atası adem ile havvadır.
evrime inananlar bilirler ki şu anda dünyada yaşayan bütün erkeklerin ortak atası güney doğu afrikada 62.000 sene önce yaşamış bir adamdır.
hal böyle iken 'ben senden üstünüm' demek bok yemenin arapçası değildir de nedir.
allah cümlemizi ıslah etsin.
katil olmadan ve kul hakkı yemeden ve onurumuzu kaybetmeden ve üreterek yaşanmış bir ömürü sonunda alsın canımızı.
allah akıl fikir versin herkese.
illaki faşizm konusunda ısrarlı olanlara da afrikada beyaz, norveçte zenci, saracoğlunda galatasaraylı, orta çağda kızılsaçlı olmayı nasip etsin
tutucu çevrelerce izmir'e takılan lakap.
sayın başbakanımız da yerel seçimler öncesinde 'bu yerel seçimde akp izmir'in yerel yönetimini alacak ve böylelikle güzel izmirimiz bir takım yakıştırmalardan kurtulacak' diyerek bu lakaba göndermede bulunmuştur.
gülsek mi ağlasak mı bilemiyorum.
denetim anlamına gelmektedir.
bu sözcüğün muhasebeciler, askerler ve öğretmenler üzzerindeki ilk etkisi genelde sararma ve miğde bulantısı şeklinde görülmektedir.
akp hükümeti bu sözcüğü literatürden kaldırarak beklenen huzur ve güven ortamını tesis edecek gibi görünmektedir.
BİR ÖNERİ.....
1-Dinimizin şartlarından olan Hac görevi, bazı koşulları sağlayan müslümanların tamamına farzdır.
2-Yüce Allah bu farzı bazı sonuçlar doğurması için emretmiştir.
3-İslamın kalesi Kabe'de görülecek Hac vazifesi esnasında, müminler ekonomik güçlerinden bir kısmını bu topraklara bırakacaktır.(Kurban keserek, bir süre de olsa konaklama-yeme ihtiyaçlarını bu topraklarda gidererek)
4-Bu ekonomik güç, islamın kalesini güçlendirecektir.
5-Hac vazifesinin görüleceği coğrafi bölge, bir ülkenin, bir ırkın, bir siyasi düşüncenin ya da bir faklı gücün elinde olamaz. O kutsal coğrafyanın kontrolü sadece islama ait olmalıdır.
6-O kutsal coğrafyaya aktarılan ekonomik güç, bir ülkenin, bir ırkın, bir siyasi düşüncenin ya da bir faklı gücün kullanımına tahsis edilemez. O kutsal coğrafyaya aktarılan ekonomik güç ile islamın kalesinin güçlenmesi, o kalede biriken güç ile islam ümmetinin sorunlarının giderilmesi gerekmektedir.
7-ÖNERİM şudur.
'Hac görevinin yerine getirileceği coğrafya(müştemilatıyla beraber) , oluşturulacak bir yönetim birimine devredilmelidir.
Oluştrulacak yönetim birimi, biriken ekonomik gücü, geri kalmış, aç, yoksul, zavallı, cahil müslümanların ihtiyaçlarını karşılamak için kullanmalıdır.
Müslüman nüfus barındıran ülkeler, müslüman nüfusları oranında yönetimde söz sahibi olmalıdır.'
Lütfen bu öneriyi değerlendirin ve eleştirin.
Ama eleştirilerinizi 'Buna amerika izin vermez, araplar bu işe karşı durur, öyle bir yönetim birimini oluşturmak mümkün olmaz vs' gibi umutsuzlukla ve karamsarlıkla yapmayın.
Bu önerini olumlu ya da olumsuz sonuçları konusunda eleştiri yapın.
Herkese selam ederim.
Kendisini anlamakta bir zorluk çekmiyorum. Sosyal yaşamda ve medyada mevcut bariz sorunları gören gözleri var. Hoş.
Sorunları eleştiriyor. Ne güzel.
Çarpıcı teknikle bu sorunları görmemizi, bu aptallıkları yapmadığımız için kendimizi iyi hissetmemizi sağlıyor. Ne hoş.
Ve fakat... Sanırım dile getirilmesi gereken kimi hususlar var.
1-İzleyicilerinin yünivörsity öğrencilerinden mütevellit olduğunu ifade ediyor sık sık. Buna karşın yünivörsitililikle pek alakası olmayan şahıslarla telefon bağlantısı yapıyor genellikle(Asıl izleyici kitlesinin önemli bir unsuru da acaba bu aptallar olabilir mi? eğer böyleyse yünivörsitililiğe bu kadar vurgu yaparak 'aptallar beni izlemesin' mi demek istiyor acaba)
2-Genel söylemiyle kadınlardan yana oy kullanıyor görünüyor. Sadece kadın izleyenlerin telefon bağlantılarını kabul ederek pozitif ayrımcılık yapar gibi görünüyor. Ve fekat telefonun diğer ucundaki kendisine hayran hanımefendilere hitabı ve bu hitaba izleyicilerin tepkisi 'urun kahpeye' söylemini çağrıştırıyor.
3-Toplumun kalitesiz medyatik ürünlere mahkum olmadığını sürekli dillendiriyor. Ve fekat kalitesiz medyatik ürünlerden besleniyor.(Yal yediği kaba bişe etmek diye bir deyim var bilir misiniz?)
4-Muhalif gibi görünüyor. Ve fekat toplum genelince(Kendince cahil ve kalitesiz bulduğu toplum genelince) kabul görmüş ve sayılan şahsiyetlere(aptal, dangalak, armut, çukur olsalar bile) yandaş, toplumun genelince dalga geçilmeye layık görülenlere karşı bir görünüm çiziyor.(Biz biliyoruz ki MeAlierbil'in tavırlarına Kendisinin tavrı karşıttır. Ve yine biz biliyoruz ki kendisi, MeAlierbil'in bir diğer konuğa canlı yayında birdirbir öğretmesine bişey diyemez. Kendisinin tüzzzzzzükle ilgili bir sorunu yoktur. Ne ile ilgili bir sorunu olduğu tahmin edilebilir.)
5-Muhalif olmak demek, sanırım beraberinde gelir dağılımı adaletsizliğine, cehalete, siyasi istismara felan da muhalif olmayı gerektiriyor. Kendisi bu gibi kıllı yünlü mevzulardan, beyaz bir sayfa gibi uzak duruyor, fekat kendini muhalif olarak addediyor.
Bazen konukları arasında kendisinin (Ayşenin sevgililiği hususunda) halefi -selefi bulunuyor. Keşke bu arkadaşlarla Ayşe'yi de kapsayan konularda sohbet etse. Biz de ilk ağızdan merak ettiklerimizi dinlesek.
Ağır Roman'daki delikanlı olmanın ne kadar zor olduğunu tahmin edebilirim. Ama kendisi gibi omurgasız olmak bence daha da zordur. kendisini dirayetinden dolayı kutlar, başarılarının devamını dilerim.
Çok uzun seneler önce izlediğim filim. Kopan kola cenaze töreni yapılırken, insanların yüzündeki (Hayatta kalmaktan kaynaklanan) mutluluğu unutmam mümkün değil. Bir de ördekler tarafından götürülen göl hikayesini. Ha bir de yaşamlarınca çevresine zarar veren insanlardan yapılan yahninin lezzetini.
Halen Büyük Ada'da ikamet etmektedir. Günümüzün ve yakın zamanın en önemli Türk müzisyenlerindendir.
Sistem dayatması başarı tanımlarından(şu kadar sattım, reytingim bu, manitanın hasını emmekteyim, europada albüm yapacam, zagaya konuk olacam, magazin basınında yer edinecem, kendi adımı vereceğim okul şettirecem, bakanlara konser vercem, ağır abilerden tanıdıklarım olacak vsvsvsvsvs) ve toplumsal yaşam dayatması riyakarlıklardan(beni siz var ettiniz, benim sanatçı duruşum ahan da budur, kayanın hülyayı aldatması bi erkeğe yakışmaz, eltayyib ekonomiyi ne de güzel şettiriyor, toplumcuyum ama kıllı yünlü mevzulara pek bulaşmam vsvsvsvsvsvs) arınmış münzevi yaşamında, bir küçücük adaya ne çok özgürlük sığdırabilineceğini gören gözlere göstermiştir.
Samimi sanata hayran olalanlarca ara sıra, ama bir ağır hasretle anılmaktadır.
Can Baba'nın hissettirdiği yaşama sevinci ve hüzünü kendileri hüzün ağırlıklı olarak fakat aynı samimiyetle ve toplam ağırlıkta hissettirmektedir.
Günümüzde 'sanatçı' deyyu anılanların icmali sakalının teline kurban olsun ergüder yoldaş.
........Bıktım artık yaşamaktan,
Son kadehte zehir sun saki...........
Bu şarkıyı dinlememiş olmak, biraz eksik kalmak demektir.
Dostane önerim; bulunuz ve dinleyiniz.