söyleyiş tarzı ile nedim'inef'iyi çağrıştırdığı iskender pala tarafından,ne zaman ruhu sıkılsa onun bir şiiri ile ruhunu yıkadığı cüneyt ülsever tarafından belirtilmiş şairdir.timas yayınlarından çıkmış intizar,başari bedel ister,zirveye götüren yol: yönetim,müpteladir gemiler benim denizlerime,yürüyelim seninle istanbul'da, aşk ölümcül bir hülyadir,yağmur,rüveyda,gül ve ben, hüznün lalesidir dünya,sensiz kalan bu şehri yakmayi çok istedim kitapları mevcuttur.sağlam şairdir vesselam.
insanı ve surdugu hayat boyuca ona vasıf kazandıran her turlu soyut kavramları ve bu kavramlara olan baglılıgıyla nasıl asağılanıp ne kadar yucelebılecegını olabılıcek en somut seklıyle aktarmayı basarmıs rakıpsız rus edebı dehası. ozellıkle anna karenına da ve ivan ilyic'in olumu adlı eserlerınde psıkolojık hesaplasmaları, ınsanın vıcdanıyla girdigi mucadeleyi tırnaklarıyla bogusurmuscasına aktarır. genel manada bakıldıgı zaman nietzsche'nın ust ınsan tanımı yada montaıgne'nın kirli ırmak benzetmelerını cagrıstıran bır cagrı yapmaktadır ınsanlıga. sanırım tolstoy nedir bölümünde yazar olsaydı 'insan' başlıgına ivan ilyicin olumu kitabını girerdi...
Bir aşk büyüsüne kapılır, Figan-ı bol olan yürek, mahzun günlerin kertesinde. Yakar vücudu yek pare eden ateş, Yanabilmek ise aşk, Gün aşımına uğrayınca, soğur ateş. Yanmaz can, yakılmaz canan... Ben firkatin dehliz gemisinde boğulan Cesaretsizliğimin, biçaresizliğimin,hengamesindeyim. Ezanlar okunuyor ruhumun selasında Yük bu sefer ağır Ezip geçiyor rabbim... Firkatin yorgunluğu çürütüyor, hayatımın neşvesini. İklimim üşüyor... Susuyorum....! ! !
bak şimdi, ben seni çok seviyorum 'kelime'. sen de beni sevsene. çok sev ama, hiçbir şeye gerek kalmasın.ben 'kelime' diyeyim herkes her şeyi anlasın. yaşanmış ve yaşanabilecek tüm hikayelerin içine seni saklayayım. kimse bulamasın. önüm arkam sağım solum sobe olsun ama ben bile bulamayayım.sonra sen kalabalıktan sıkıl. 'götür beni' de elinden tutup seni güzel bi cümleye alayım. o cümle seni yorarsa çağır beni, bütün noktalamalarımı sana sunayım.
bak kelime, sen iste ben seni maviye boyayayım. sen 'niye mavi? ' deme kelime; çünkü ben de bilmiyorum. hayır, yok başka renk istiyosan söyle. insanlar gözlerimin içindeki parıltıları sorduğunda ben diyeyim 'kelime', sonra sen gülümse. kar yağıyor kelime ama senin mevsimin yok tamam mı? bak kuralları ben koyuyorum bu oyunda. sen bahar yaz kış her şeysin. kelime dinle beni, kime söylüyorum. bana yetmek durumundasın çünkü böylesi sevilemezsin.
kelime, sen bütün ihtilaler, fermanlar ol, ben kalbimde devrim yapayım. sen adını koy, bense nokta.
kelime, senin taşımasını istediğin düşünceye, senin yüklediğin anlama bürünür. fakat bu düşünceyi, anlamı, dinleyene/okuyana taşıyamaz. kelimeye yüklediğin anlamın ne olduğunu ayrıca anlatmak gerekir, ki o zaman da başka kelimelere başka anlamlar yüklersin.
karşıdaki kişi, o kelimelere, aynı anlamları ve aynı düşünceleri yükleyemeyeceğinden, kelimelerle anlaşılmak, anlaşmak mümkün değildir. en azından benim için; çünkü canlıdır derim kelimeler, ve, nasıl bir insanı 'malatya'lı, bursa'lı, zenci, sarışın' diye damgalamak yanlışsa, bir kelimeyi de sadece sözlük anlamıyla kısıtlamak yanıltıdır.
bazı kişilerse, kelimelerin içini boşaltırlar. ve böylece anlaşabilirler.
aczimin külliyatında tüm istikametlerim sana. hiçliğimin en hat safhasında bir tek rotasın; bir tek seyir. bir tek seni zayi edemedim içimin dehlizinde. kitabelerde biriken figanımsın. gecenin kertiğine büzüşmüş izbeliğimle istifledim manasızlığımı… ….
gidişinin menziline düşlerimde öbeklendikçe sen! ömrümün ehramında gediklerden yontuyorum seni. bir ok gibi sığıntılığım … …
Ümid makamında kızıl güller...içimde taşan bir nehir ve gözlerim okçu tepesinde.Dizlerimde takatsizlik,omuz başlarımda ağırlık,teslim olmaya hazır esirinim.
verilecek her ceza katında mükafat bilenecektir.bölünüp bin parça olsam da her zerrem seni tesbih edecektir. yüreğimde Yusuf'i ayetler, Meryem'in duası, Hu ile düşer başım secdene...
çıkart beni bu melun karanlıktan.Kalp okkama batır kalemini nurun yazsın cihana 'kulum beni nasıl bilirse, öyle bilirim 'dediğini.
Bad-ı sabada kapına geldim nalan olan gönlümle aşkın şarabına bandımda geldim firakına mübtela ömrümle
Ey hünkarım sana visal etmek kavlimle tahammül kalmamış bu biçare halimle lutfeyle mülkünden bir zerre ile Şem'in de bir nur ver aydınlanayım canan derim,canı vermektir istidadım cilvegahından bir köz düşürde yanayım tenha yerinde bağın kırılır kan kırmızı gülleri bülbül mecnun olur sukut eder terennümleri
Derdimin şifası sendedir Yarab Lâl olan dilimin sözü,sendedir Yarab üryan geldim kapına,günah defterim sendedir Yarab düçar olmuş dertlerimin eczası sendedir Yarab
Şifamı tez eyle dilimi söz eyle günahımı setr eyle meftun geldim kapına beni sana ram eyle...
söyleyiş tarzı ile nedim'inef'iyi çağrıştırdığı iskender pala tarafından,ne zaman ruhu sıkılsa onun bir şiiri ile ruhunu yıkadığı cüneyt ülsever tarafından belirtilmiş şairdir.timas yayınlarından çıkmış intizar,başari bedel ister,zirveye götüren yol: yönetim,müpteladir gemiler benim denizlerime,yürüyelim seninle istanbul'da, aşk ölümcül bir hülyadir,yağmur,rüveyda,gül ve ben, hüznün lalesidir dünya,sensiz kalan bu şehri yakmayi çok istedim kitapları mevcuttur.sağlam şairdir vesselam.
insanı ve surdugu hayat boyuca ona vasıf kazandıran her turlu soyut kavramları ve bu kavramlara olan baglılıgıyla nasıl asağılanıp ne kadar yucelebılecegını olabılıcek en somut seklıyle aktarmayı basarmıs rakıpsız rus edebı dehası. ozellıkle anna karenına da ve ivan ilyic'in olumu adlı eserlerınde psıkolojık hesaplasmaları, ınsanın vıcdanıyla girdigi mucadeleyi tırnaklarıyla bogusurmuscasına aktarır. genel manada bakıldıgı zaman nietzsche'nın ust ınsan tanımı yada montaıgne'nın kirli ırmak benzetmelerını cagrıstıran bır cagrı yapmaktadır ınsanlıga. sanırım tolstoy nedir bölümünde yazar olsaydı 'insan' başlıgına ivan ilyicin olumu kitabını girerdi...
Bir aşk büyüsüne kapılır,
Figan-ı bol olan yürek, mahzun günlerin kertesinde.
Yakar vücudu yek pare eden ateş,
Yanabilmek ise aşk,
Gün aşımına uğrayınca, soğur ateş.
Yanmaz can, yakılmaz canan...
Ben firkatin dehliz gemisinde boğulan
Cesaretsizliğimin, biçaresizliğimin,hengamesindeyim.
Ezanlar okunuyor ruhumun selasında
Yük bu sefer ağır
Ezip geçiyor rabbim...
Firkatin yorgunluğu çürütüyor, hayatımın neşvesini.
İklimim üşüyor...
Susuyorum....! ! !
öyle seveceksin ki kelimeleri, sana yetecekler...
bak şimdi, ben seni çok seviyorum 'kelime'. sen de beni sevsene. çok sev ama, hiçbir şeye gerek kalmasın.ben 'kelime' diyeyim herkes her şeyi anlasın. yaşanmış ve yaşanabilecek tüm hikayelerin içine seni saklayayım. kimse bulamasın. önüm arkam sağım solum sobe olsun ama ben bile bulamayayım.sonra sen kalabalıktan sıkıl. 'götür beni' de elinden tutup seni güzel bi cümleye alayım. o cümle seni yorarsa çağır beni, bütün noktalamalarımı sana sunayım.
bak kelime, sen iste ben seni maviye boyayayım. sen 'niye mavi? ' deme kelime; çünkü ben de bilmiyorum. hayır, yok başka renk istiyosan söyle. insanlar gözlerimin içindeki parıltıları sorduğunda ben diyeyim 'kelime', sonra sen gülümse. kar yağıyor kelime ama senin mevsimin yok tamam mı? bak kuralları ben koyuyorum bu oyunda. sen bahar yaz kış her şeysin. kelime dinle beni, kime söylüyorum. bana yetmek durumundasın çünkü böylesi sevilemezsin.
kelime, sen bütün ihtilaler, fermanlar ol, ben kalbimde devrim yapayım. sen adını koy, bense nokta.
kelime, senin taşımasını istediğin düşünceye, senin yüklediğin anlama bürünür. fakat bu düşünceyi, anlamı, dinleyene/okuyana taşıyamaz. kelimeye yüklediğin anlamın ne olduğunu ayrıca anlatmak gerekir, ki o zaman da başka kelimelere başka anlamlar yüklersin.
karşıdaki kişi, o kelimelere, aynı anlamları ve aynı düşünceleri yükleyemeyeceğinden, kelimelerle anlaşılmak, anlaşmak mümkün değildir. en azından benim için; çünkü canlıdır derim kelimeler, ve, nasıl bir insanı 'malatya'lı, bursa'lı, zenci, sarışın' diye damgalamak yanlışsa, bir kelimeyi de sadece sözlük anlamıyla kısıtlamak yanıltıdır.
bazı kişilerse, kelimelerin içini boşaltırlar. ve böylece anlaşabilirler.
aczimin külliyatında
tüm istikametlerim sana.
hiçliğimin en hat safhasında
bir tek rotasın;
bir tek seyir.
bir tek seni zayi edemedim
içimin dehlizinde.
kitabelerde biriken
figanımsın.
gecenin kertiğine
büzüşmüş izbeliğimle
istifledim manasızlığımı…
….
gidişinin menziline
düşlerimde öbeklendikçe sen!
ömrümün ehramında
gediklerden
yontuyorum seni.
bir ok gibi
sığıntılığım …
…
bitmek bilmeyen mevsimsizliğin
ikliminde,
tökezlediğim taşlar
kanatır ayak uçlarımdaki gölgemi.
hibe edeceğim neyim kaldı ki
marazi serkeşliğimden
başka?
usumda kuyulanan
sesin,
mülteci yalnızlığımda
girdin düşlerime …
….
ey vefâsız! ...
şimdi, avuçlarımda sakladığım
örümceğin zehrini
akıtıyorum
damarlarıma.
sana olan istikametlerimi siliyorum
usumun haritasından.
idrakine varamadığım
sevdanı bıraktım kapının eşiğine! …
Ümid makamında kızıl güller...içimde taşan bir nehir ve gözlerim okçu tepesinde.Dizlerimde takatsizlik,omuz başlarımda ağırlık,teslim olmaya hazır esirinim.
verilecek her ceza katında mükafat bilenecektir.bölünüp bin parça olsam da her zerrem seni tesbih edecektir. yüreğimde Yusuf'i ayetler, Meryem'in duası, Hu ile düşer başım secdene...
çıkart beni bu melun karanlıktan.Kalp okkama batır kalemini nurun yazsın cihana 'kulum beni nasıl bilirse, öyle bilirim 'dediğini.
Hüsn-ü zannımı yenileyerek, Rahim ismine sığınarak,'la taknetu minallah' ayetinde hıçkıran imamın sesiyle, hasret zincirlerimi kırarak paramparça, 'ne mutlu o gariblere 'nidasını duyunca,cesaretimi korkaklığıma düğümleyerek düştüm kapına! ...
Bad-ı sabada kapına geldim
nalan olan gönlümle
aşkın şarabına bandımda geldim
firakına mübtela ömrümle
Ey hünkarım sana visal etmek kavlimle
tahammül kalmamış bu biçare halimle
lutfeyle mülkünden bir zerre ile
Şem'in de bir nur ver aydınlanayım
canan derim,canı vermektir istidadım
cilvegahından bir köz düşürde yanayım
tenha yerinde bağın
kırılır kan kırmızı gülleri
bülbül mecnun olur
sukut eder terennümleri
Derdimin şifası sendedir Yarab
Lâl olan dilimin sözü,sendedir Yarab
üryan geldim kapına,günah defterim sendedir Yarab
düçar olmuş dertlerimin eczası sendedir Yarab
Şifamı tez eyle
dilimi söz eyle
günahımı setr eyle
meftun geldim kapına
beni sana ram eyle...
senin için,
o mu, diye sordular
o değil, dedim onlara
anladılar.
iyiden iyiye bilinmeyen bir şey, her şeydir..
ve üstelik, değiştirilemez de.
Yazık...