tuhaf bir çekiciliği vardır şaşkınlığın. şaşırmak ister insan; hep beklenmedik bir şeylerin çıkmasını karşısına beklenmedik zamanlarda. bu sebepten hep üzgün hep kapanık durmaya meyleder başarsın ya da başaramasın.. bir şeyler çıksın karşısına onu şaşırtsın diye..
sevinçleri korku bilir bu sebepten. ya bi an olur da şaşar kalırsa diye.. insan..
eski zamanların dergahına ve dergaha kabul edilme ritüeline benzeyen eylem.. öyle ki yeri gelir nice vakte, isteğe ve defaatle teşebbüse rağmen metni-kitabı okumaya başlayamazsınız bir türlü de kapıda süklüm püklüm kabul edilmeyi beklersiniz.. yahut defalarca ilk okumasından tezli okumasına dek nicesini yaptığınız, her seferinde öncesinde yakalayamadığınız duyguları düşünceleri yakaladığınız metin-kitap karşısında öncekilerin tamamını bir kenara atacak-bırakacak vakıflığa aynı yerde erersiniz..
eşsiz bir merhem. o büyük korkunun açtığı yaraları sarmak için yazının değişmez kesinliği. pencerenin zorla kabul ettirmek istediği sürekli değişen, hayal meyal seçilebilen görüntü selinden kaçmak için, satırların küçük dönemeçlerinde gözün, güvenilir ve kestirme bir yol bulması belki de her zaman ve herkes için okumak, sadece, dünyanın dizginlenemeden kayıp gidişi tarafından baştan çıkarılmamak ve mahvolmamak için, gözleri bir noktaya dikmekten başka bir şey değildir... ya da bilindiği gibi, karşı konulamaz, aman vermez bir isteğin dürtüsünü ertelemektir, okumak
bu akıma dahil tablolardaki objeler konturdan bağımsızdır. eserlerdeki 'hatların belirsizliği' konsepti dönemin sanat eleştirmenleri tarafından hoş karşılanmamış, eleştirmenlerin empresyonist tabloların bir 'henüz bitmemişlik' havası yansıttığını iddia etmesine sebep olmuştur. empresyonizmin ilk döneminde bu akıma bağlı ressamlar ve eserleri ciddiye alınmamış ve bu eserlere sergi imkanı 'pek' sağlanmamıştır. işin ilginci çıktığı dönemde pek beğeneni olmayan bu akımın eserleri için günümüzde hemen her gün musee d'orsay önünde metrelerce kuyruklar olmaktadır....
mutluluğun haykırışıdır sevinç. hüzün yoktur onda, hüzünden sonra gelir belki. sevdanın sevda duyulandan yansımasıdır, bunun nidasıdır. var olması gerekendir, yaşanması gerekendir. bazen gözyaşı döktürür, bazen güldürür insanı. çoğalır yaşadıkça, yaşattıkça. baharın gelişi kadar taze duygularla doldurur yüreği. aklı havalara uçurur. gökyüzündeki bir uçurtma kadar uzak, insanın yüreği kadar yakındır yaşatana. yaşamak istediğimdir.
tuhaf bir çekiciliği vardır şaşkınlığın. şaşırmak ister insan; hep beklenmedik bir şeylerin çıkmasını karşısına beklenmedik zamanlarda. bu sebepten hep üzgün hep kapanık durmaya meyleder başarsın ya da başaramasın.. bir şeyler çıksın karşısına onu şaşırtsın diye..
sevinçleri korku bilir bu sebepten. ya bi an olur da şaşar kalırsa diye.. insan..
eski zamanların dergahına ve dergaha kabul edilme ritüeline benzeyen eylem..
öyle ki yeri gelir nice vakte, isteğe ve defaatle teşebbüse rağmen metni-kitabı okumaya başlayamazsınız bir türlü de kapıda süklüm püklüm kabul edilmeyi beklersiniz.. yahut defalarca ilk okumasından tezli okumasına dek nicesini yaptığınız, her seferinde öncesinde yakalayamadığınız duyguları düşünceleri yakaladığınız metin-kitap karşısında öncekilerin tamamını bir kenara atacak-bırakacak vakıflığa aynı yerde erersiniz..
eşsiz bir merhem. o büyük korkunun açtığı yaraları sarmak için yazının değişmez kesinliği. pencerenin zorla kabul ettirmek istediği sürekli değişen, hayal meyal seçilebilen görüntü selinden kaçmak için, satırların küçük dönemeçlerinde gözün, güvenilir ve kestirme bir yol bulması
belki de her zaman ve herkes için okumak, sadece, dünyanın dizginlenemeden kayıp gidişi tarafından baştan çıkarılmamak ve mahvolmamak için, gözleri bir noktaya dikmekten başka bir şey değildir... ya da bilindiği gibi, karşı konulamaz, aman vermez bir isteğin dürtüsünü ertelemektir, okumak
sen demiştin okumak
ben ise yazmak derken
ben okudum ben yazdım
anladım ki yalnızdım
bu akıma dahil tablolardaki objeler konturdan bağımsızdır. eserlerdeki 'hatların belirsizliği' konsepti dönemin sanat eleştirmenleri tarafından hoş karşılanmamış, eleştirmenlerin empresyonist tabloların bir 'henüz bitmemişlik' havası yansıttığını iddia etmesine sebep olmuştur. empresyonizmin ilk döneminde bu akıma bağlı ressamlar ve eserleri ciddiye alınmamış ve bu eserlere sergi imkanı 'pek' sağlanmamıştır.
işin ilginci çıktığı dönemde pek beğeneni olmayan bu akımın eserleri için günümüzde hemen her gün musee d'orsay önünde metrelerce kuyruklar olmaktadır....
bilmiyorum,emin değilim,belkide...
bildiğin yaşadığına denk ise bilmenin getirdiği huzuru ve mutluluğu duyabilir insan. ikisi birbirine denk düşmeyince karanlıkların hükmü sürüyor hep.
mutluluğun haykırışıdır sevinç. hüzün yoktur onda, hüzünden sonra gelir belki. sevdanın sevda duyulandan yansımasıdır, bunun nidasıdır. var olması gerekendir, yaşanması gerekendir.
bazen gözyaşı döktürür, bazen güldürür insanı. çoğalır yaşadıkça, yaşattıkça. baharın gelişi kadar taze duygularla doldurur yüreği. aklı havalara uçurur. gökyüzündeki bir uçurtma kadar uzak, insanın yüreği kadar yakındır yaşatana.
yaşamak istediğimdir.
dusundugu gibi olamayanların sarıldığı denizdeki yılan...
keşkeden bile kötüdür varlığı.
bir kere kaçılır(aslında) . ardından gelenler sadece ilkine eklenen mesafelerdir.