neredeyse herkesin kafka uzmanı kesildiği bir zamanın gebe olması düşünülen değişim ve dönüşüm sürecinin, yok öyle bişeyciliğin önderlerinden samuel beckett de ki hiç gelmeyenlere ve hiç olmayacaklara adanmış 'godot yu beklerken' le yanıt bulduğu, şimdilik türkiye için ab süreci ve dayatmasıdır. politikacılarımız ve işporta sevgililer ve kendilerine bişey olan anneannelerimizle artık bizi hiç şaşırtamayan, bütün duygularımızı önüne katan el nino mu desem olumlu tek anlamının hayvan üremelerine, sembolistlerin şiirleri ve de sezen aksunun çatı diplerine saklandığı hızlı başkalaşımın ismidir
ağlayan çocukları, gözlerinden yaş yerine barut akarken gördün mü hiç? dinledin mi haykırışını, bir babanın bacağı kopan oğlu için yardım isterken? bir annenin kuçağındaki ölü bebeğe sarılışınıda mı görmedin? eğer hiç görmediysen bunları işitmediysen ve bilmiyorsan savaşın anlamını, sor kendine 'insan mıyım? ' diye.
çünkü bir anlam varsa savaşta o da bütün bunların anlamsızlığıdır. ölümün gerçekliği karşısında.
matlaşmaya başlayan parıltılarını sebatla sırtlarında taşıyarak, zorlana zorlana ışığın etrafını dönen pervaneler misali, gecenin kavanozuna saklanmış bulduk kendimizi; biliyorduk burada meskun hiçbir şeyin bir dili olmasına yer yoktu ve ne mutlu ki yerimiz bu yokluktu...
ben pişman olmayan bir insanım' sözünün küstahlık olmadığını gösteriyo bu 'amor fati'. pişman diilim, çünkü dış etkenlerin, başkalarının bana yaptıklarından dolayı pişman olamam. kendi seçimlerim ise, beni hayatımdakilerden ders çıkarıp, hayatımdan memnun hale getirecek seçimler. hayata baştan başlasam tabii ki birsürü şeyi farklı yapabilirdim ama eğer şu anımdan memnunsam; amor fati. diilsem, henüz under construction. en kısa zamanda tekrar amor fati. :)
söylenemeyen kelimelerin, kurulamayan cümlelerin hareketlerle sunumudur. ihtiyaçtır çoğu zaman.. kimi zaman 'özür dilerim' demek yerine kimi zaman' seni seviyorum' demek yerine kimi zaman 'özledim' demek yerine kimi zamansa 'gitme' demek yerine kullanılır.. söylemek mi daha zordur yoksa sarılmak mı bilinmez.. yaşananlarla orantılıdır muhtemelen..
onu, beyni kanayan soylu kafalara sor;
ölüm zorların zoru, yaşamak ondan da zor...
N.F.K
neredeyse herkesin kafka uzmanı kesildiği bir zamanın gebe olması düşünülen değişim ve dönüşüm sürecinin, yok öyle bişeyciliğin önderlerinden samuel beckett de ki hiç gelmeyenlere ve hiç olmayacaklara adanmış 'godot yu beklerken' le yanıt bulduğu, şimdilik türkiye için ab süreci ve dayatmasıdır. politikacılarımız ve işporta sevgililer ve kendilerine bişey olan anneannelerimizle artık bizi hiç şaşırtamayan, bütün duygularımızı önüne katan el nino mu desem olumlu tek anlamının hayvan üremelerine, sembolistlerin şiirleri ve de sezen aksunun çatı diplerine saklandığı hızlı başkalaşımın ismidir
ağlayan çocukları, gözlerinden yaş yerine barut akarken gördün mü hiç?
dinledin mi haykırışını, bir babanın bacağı kopan oğlu için yardım isterken?
bir annenin kuçağındaki ölü bebeğe sarılışınıda mı görmedin?
eğer hiç görmediysen bunları işitmediysen ve bilmiyorsan savaşın anlamını, sor kendine 'insan mıyım? ' diye.
çünkü bir anlam varsa savaşta o da bütün bunların anlamsızlığıdır. ölümün gerçekliği karşısında.
matlaşmaya başlayan parıltılarını sebatla sırtlarında taşıyarak, zorlana zorlana ışığın etrafını dönen pervaneler misali, gecenin kavanozuna saklanmış bulduk kendimizi; biliyorduk burada meskun hiçbir şeyin bir dili olmasına yer yoktu ve ne mutlu ki yerimiz bu yokluktu...
alışmak hissedememektir.
ne kadar çok farkındaysanız ne yaşadığınızın,
o kadar uzağındasınızdır anın...
ruh, zihinle savaşır..
zihin yenerse, insan alışır..
ama, ruh yener ise,
eskir.
kendi kendisini tüketmeye bu kadar hevesli olması ise ruh denilenin..
esas merak konusu zaten..
ben pişman olmayan bir insanım' sözünün küstahlık olmadığını gösteriyo bu 'amor fati'. pişman diilim, çünkü dış etkenlerin, başkalarının bana yaptıklarından dolayı pişman olamam. kendi seçimlerim ise, beni hayatımdakilerden ders çıkarıp, hayatımdan memnun hale getirecek seçimler. hayata baştan başlasam tabii ki birsürü şeyi farklı yapabilirdim ama eğer şu anımdan memnunsam; amor fati. diilsem, henüz under construction. en kısa zamanda tekrar amor fati. :)
nârin bir üfleyişle
sunuldu hayat
tanzim edilmiş ne varsa
kader
suskun bir gecenin koynunda saklı
gölgeler
gölgemi
gölgeleseler...
bir süre sonra öznesi de sen olursun eylemin, nesnesi de...
ve sonsuz yalnızlığın başlar, kolay kolay dönüş yoktur geriye...
söylenemeyen kelimelerin, kurulamayan cümlelerin hareketlerle sunumudur. ihtiyaçtır çoğu zaman..
kimi zaman 'özür dilerim' demek yerine kimi zaman' seni seviyorum' demek yerine kimi zaman 'özledim' demek yerine kimi zamansa 'gitme' demek yerine kullanılır.. söylemek mi daha zordur yoksa sarılmak mı bilinmez.. yaşananlarla orantılıdır muhtemelen..