her ne kadar birleştiriciliğin sembolü olsa da ayrılık olan yerlerde kurulu olan yapıdır hep, birbirinden ayrı iki yakayı birleştirir ve her iki yaka da kendine doğru çekiştirir durur sanki bu yapıyı. öteki taraf hep karşıdır karşıdakine.
böylesi bir sezen aksu şarkısı vardır hatta ağlamak güzeldir'de.
kurulmaya çalışırken köprüler kaçıp gitmiştir ellerinden birer birer, sevgililer....
sevginin, aşkın, tutkunun ötesinde bir şeydir. bir günde, bir ayda, bir yılda değil; bir ömürde bulunur veya bulunamaz. genellikle bir ömürlük olmasına rağmen bu duyguyu hissetmemiş kimseler, 'tutku' kavramıyla arasındaki farkın varlığının ispatı için çetrefilli sözcük oyunlarına dalarlar.
özlem, kağıdın mürekkebe kavuşmak için beklentisi, toprağın suya tutkusu, ağaçların çiçeklerini açacağı anı beklerken hissedebilecekleri tek duygudur. özlem bir boşluğu işgal eden sular gibi duru bir anıdır kalbinde aşkın. bir bıçak yarasının bıraktığı boşluktan kanamaktır, sessizliğin daha sessiz, kalabalıkların daha ıssız, yaşamanın daha anlamsız olduğu andır. özlem bahara duyduğun istektir, güneşi yüzünde hissettiğinde içinde duyduğun neşedir. aşkın vazgeçilmez bir parçasıdır, özlemeden aşık olamazsın, onun tamamladığı yerde onsuzluğun bıraktığı ıssızlığı hissetmeden onunla olmanın mutluluğunu bilemezsin. gece yarısı başlayan yağmurlarda uyanmak gibi, özlemin gözyaşlarına ihtiyacı vardır bir aşkın. aşk ne kadar tutkuysa, tutkun olunana duyulan özlem o denli güçlüdür. özlem düşlerle desteklenir, kurulan düşlerle kendi dünyasını yaratır insan kalbinde. özlem bir yolculuktur, tıpkı aşkın kendisi gibi, yol aldıkça geçmişten uzaklaşmak, keşfedilmemiş yanlarını keşfetmek ve kendi içinde yanan bir ateşle aşkın acısının bir yönünü farketmektir. ruh kendisini özlemleriyle keşfeder, nefes almak, uyumak, üşümek gibi bedenin kendini tanıması için gerekli olgular kadar ruhun da kendisine ilişkin, belki daha gizli, daha mistik, anlaşılması daha zor ama daha yaşamsal anlamları vardır.
gözyaşlarına boğulup pencere camlarından dışarıya bakıp onun ismini fısıldamak ve gözlerini yumarak ona eriştiğini düşünmek.
sessizlikler daha çok can yakıcı olmuştur, biran uzaklaştığında dünyanın dönüşünü durdurmak istersin, tek başına karşılamak istemezsin zamanı ve yaşamı. güzel olan herşey onu hatırlatır sana.
her şeyin üzerini örtmesi, herkesin kabahatini saklaması ile mevleviliğin tevazu örneği kabul ettiği madde.
mesnevi de bir kaç kez bu tevazu sayesinde sadece toprağın güller yetiştirmeye vasıl olduğu, örtmede, kapatmada yetersiz olan taşın üzerinde bahar olsa da çiçek bitmediği vurgulanır.
mesnevi;
baharların tesiriyle taş yeşerir mi? toprak ol ki renk renk çiçekler bitiresin.
yıllarca gönüller yırtan, kalblere elem veren taş oldun; bir tecrübe et, bir zaman da toprak ol!
birçok kişiin çalmasına rağmen çalması çok zor bir enstrümandır, entonasyonu tam değildir, en fazla altı sese müsade eder, akor basmak zordur bu sebeple elektro gitar ise çalması daha kolay görünse de ayrı bir tekniktir, telleri susturmazsanız çaldıklarınızdan bir şey anlaşılmaz, bend yapmak kolay olsa da diğer teller gevşer...
olayın bizim zeminimizden geçerek algılanması ve yorumlanmasıdır. algılanıp anlam verilen, yorumlanandır. insanlar, yalnız algıladığı kadarını bilir; yani ancak fenomen dünyasının farkındadır...
retrospektif eserlere artık diye bir başlangıç yapmak adetten değildir halen. olsundur artık.
her ne kadar birleştiriciliğin sembolü olsa da ayrılık olan yerlerde kurulu olan yapıdır hep, birbirinden ayrı iki yakayı birleştirir ve her iki yaka da kendine doğru çekiştirir durur sanki bu yapıyı. öteki taraf hep karşıdır karşıdakine.
böylesi bir sezen aksu şarkısı vardır hatta ağlamak güzeldir'de.
kurulmaya çalışırken köprüler kaçıp gitmiştir ellerinden birer birer, sevgililer....
sevginin, aşkın, tutkunun ötesinde bir şeydir. bir günde, bir ayda, bir yılda değil; bir ömürde bulunur veya bulunamaz.
genellikle bir ömürlük olmasına rağmen bu duyguyu hissetmemiş kimseler, 'tutku' kavramıyla arasındaki farkın varlığının ispatı için çetrefilli sözcük oyunlarına dalarlar.
özlem, kağıdın mürekkebe kavuşmak için beklentisi, toprağın suya tutkusu, ağaçların çiçeklerini açacağı anı beklerken hissedebilecekleri tek duygudur. özlem bir boşluğu işgal eden sular gibi duru bir anıdır kalbinde aşkın. bir bıçak yarasının bıraktığı boşluktan kanamaktır, sessizliğin daha sessiz, kalabalıkların daha ıssız, yaşamanın daha anlamsız olduğu andır. özlem bahara duyduğun istektir, güneşi yüzünde hissettiğinde içinde duyduğun neşedir. aşkın vazgeçilmez bir parçasıdır, özlemeden aşık olamazsın, onun tamamladığı yerde onsuzluğun bıraktığı ıssızlığı hissetmeden onunla olmanın mutluluğunu bilemezsin. gece yarısı başlayan yağmurlarda uyanmak gibi, özlemin gözyaşlarına ihtiyacı vardır bir aşkın.
aşk ne kadar tutkuysa, tutkun olunana duyulan özlem o denli güçlüdür. özlem düşlerle desteklenir, kurulan düşlerle kendi dünyasını yaratır insan kalbinde. özlem bir yolculuktur, tıpkı aşkın kendisi gibi, yol aldıkça geçmişten uzaklaşmak, keşfedilmemiş yanlarını keşfetmek ve kendi içinde yanan bir ateşle aşkın acısının bir yönünü farketmektir. ruh kendisini özlemleriyle keşfeder, nefes almak, uyumak, üşümek gibi bedenin kendini tanıması için gerekli olgular kadar ruhun da kendisine ilişkin, belki daha gizli, daha mistik, anlaşılması daha zor ama daha yaşamsal anlamları vardır.
gözyaşlarına boğulup pencere camlarından dışarıya bakıp onun ismini fısıldamak ve gözlerini yumarak ona eriştiğini düşünmek.
sessizlikler daha çok can yakıcı olmuştur, biran uzaklaştığında dünyanın dönüşünü durdurmak istersin, tek başına karşılamak istemezsin zamanı ve yaşamı. güzel olan herşey onu hatırlatır sana.
özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin
özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen
özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin
özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen
her şeyin üzerini örtmesi, herkesin kabahatini saklaması ile mevleviliğin tevazu örneği kabul ettiği madde.
mesnevi de bir kaç kez bu tevazu sayesinde sadece toprağın güller yetiştirmeye vasıl olduğu, örtmede, kapatmada yetersiz olan taşın üzerinde bahar olsa da çiçek bitmediği vurgulanır.
mesnevi;
baharların tesiriyle taş yeşerir mi? toprak ol ki renk renk çiçekler bitiresin.
yıllarca gönüller yırtan, kalblere elem veren taş oldun; bir tecrübe et, bir zaman da toprak ol!
gökyüzünü en çok o seyreder,yağmur yağınca en güzel o kokar,insanı en güzel o ağlatır...
bir cocugun en guzel oyuncagi, en verimli ogretmeni ve en eglenceli arkadasidir.
birçok kişiin çalmasına rağmen çalması çok zor bir enstrümandır, entonasyonu tam değildir, en fazla altı sese müsade eder, akor basmak zordur bu sebeple
elektro gitar ise çalması daha kolay görünse de ayrı bir tekniktir, telleri susturmazsanız çaldıklarınızdan bir şey anlaşılmaz, bend yapmak kolay olsa da diğer teller gevşer...
olayın bizim zeminimizden geçerek algılanması ve yorumlanmasıdır. algılanıp anlam verilen, yorumlanandır. insanlar, yalnız algıladığı kadarını bilir; yani ancak fenomen dünyasının farkındadır...