Sen ağaçların aptalı Ben insanların Seni kandırır havalar Beni sevdalar
Bir ılıman hava esmeye görsün Düşünmeden gelecek karakış.. Açarsın çiçeklerini..
Bense hayra yorarım gördüğüm düşü... Bir güler yüz bir tatlı söz.. Açarım yüreğimi hemen
Yemişe durmadan çarpar seni karayel Beni karasevda Hemde bilerek kandırıldığımızı
Kaçıncı kez bağlanmışız bir olmaza Kos desinler bize şaşkın Sonu gelmesede hiç bir aşkın Açalım yinede çiçeklerimizi Senden yanayım arkadaşım
Havanı bulunca aç çiçeklerini Nasıl açıyorsam yüreğimi Belki bu kez kış olmaz Bakarsın sevdan düş olmaz Nasıl vermişsem kendimi son sevdama Vur kendini sen de bu güzel havaya
Ağa Camii; Havsalam almıyordu bu hazin hali önce Ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım; Allahımın ismini daha çok candan andım. Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen! Böyle sokaklarda ki, anası can verirken, Işıklı kahvelerde kendi öz evladı var... Böyle sokaklarda ki, çamurlu kaldırımlar, En kirlenmiş bayrağın taşıyor gölgesini, Üstünde orospular yükseltiyor sesini. Burda bütün gözleri bir siyah el bağlıyor, Yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor. Kendi elemim gibi anlıyorum ben bunu, Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen! Ey bu caminin ruhu: Bize mucize göster Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer Bir gün harap olmazsa Türkün kılıç kınıyla, Baştan başa tutuşsun göklerin yangınıyla! '
Ne kadınlar gördüm zaten yoktular Böyle bir sevmek görülmemiştir Hayır sanmayın ki beni unuttular Hala arasıra mektupları gelir Gerçek değildiler birer umuttular Eski bir şarkı belki bir şiir
Aşkın felsefesi, psikolojisi, zamansal geçişleri, tarifleri bir tarafa kadın erkek boyutunda ele alırsak yalın olarak, görünenler;
Galıba gerçekte aşık olan kadın, aşık olan erkekten bitiriş, dönüş ve yeni başlangış açısından daha çabuk kararlar alan, duygusallık boyutunu belki fırtanalı yaşanyan ama çabuk geçen taraf gibi.
Diger taraftan yine gerçekçi, gerçek aşk.ilişkisi açısından kadın düz düşünen, nokta atışlarında saplantılı kalan taraf gibi.
Ve kadında serbest zeka kadar kötü bir şey olamaz. Keşke duyğuları da serbest olsa ;))
Sen ağaçların aptalı
Ben insanların
Seni kandırır havalar
Beni sevdalar
Bir ılıman hava esmeye görsün
Düşünmeden gelecek karakış..
Açarsın çiçeklerini..
Bense hayra yorarım gördüğüm düşü...
Bir güler yüz bir tatlı söz..
Açarım yüreğimi hemen
Yemişe durmadan çarpar seni karayel
Beni karasevda
Hemde bilerek kandırıldığımızı
Kaçıncı kez bağlanmışız bir olmaza
Kos desinler bize şaşkın
Sonu gelmesede hiç bir aşkın
Açalım yinede çiçeklerimizi
Senden yanayım arkadaşım
Havanı bulunca aç çiçeklerini
Nasıl açıyorsam yüreğimi
Belki bu kez kış olmaz
Bakarsın sevdan düş olmaz
Nasıl vermişsem kendimi son sevdama
Vur kendini sen de bu güzel havaya
ne gül
ne yarın!
gül,
küle karılmış günlerin tortusunda
yarın,
vurulmuş yatıyor bugünün avlusunda
sakla yamalarını kalbim…
insanlar büyüdükçe günler kısalır
günlerimiz gibi aşklarımız da
yittikleri duraklarda kalırlar
sakla yamalarını kalbim…
kendini bıçak gibi ışıyan yeni güne bağışla
yürü, arkana bakma, ama umursa
bazen anılara en çok yakışan elbise
birkaç damla gözyaşıdır unutma…
_________________ gece ye____________
Ağa Camii;
Havsalam almıyordu bu hazin hali önce
Ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce
Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım;
Allahımın ismini daha çok candan andım.
Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen!
Böyle sokaklarda ki, anası can verirken,
Işıklı kahvelerde kendi öz evladı var...
Böyle sokaklarda ki, çamurlu kaldırımlar,
En kirlenmiş bayrağın taşıyor gölgesini,
Üstünde orospular yükseltiyor sesini.
Burda bütün gözleri bir siyah el bağlıyor,
Yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor.
Kendi elemim gibi anlıyorum ben bunu,
Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu
Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen
Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen!
Ey bu caminin ruhu: Bize mucize göster
Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer
Bir gün harap olmazsa Türkün kılıç kınıyla,
Baştan başa tutuşsun göklerin yangınıyla! '
Nazım Hikmet Ran
İşte gidiyorum çeşmi siyahım
Önümüze dağlar sıralansa da
Sermayem derdimdir servetim ahım
Karardıkça bahtım karalansa da
Hayli dolaşayım yüce dağlarda
Dost beni bıraktı ah ile zarda
Ötmek istiyorum viran bağlarda
Ayağıma cennet kiralansa da
Bağladım canımı zülfün teline
Sen beni bıraktın elin diline
Güldün Mahzuni'nin berbat haline
Mervan'ın elinde parelense de
--- yiğit hemşehrim mahzuni şerif.in--
Ask, unutulmus bir sanat gibi,
agirbasli bir cileyle ogreniliyor simdi...
Ne kadınlar gördüm zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiştir
Hayır sanmayın ki beni unuttular
Hala arasıra mektupları gelir
Gerçek değildiler birer umuttular
Eski bir şarkı belki bir şiir
Aşkın felsefesi, psikolojisi, zamansal geçişleri, tarifleri bir tarafa kadın erkek boyutunda ele alırsak yalın olarak, görünenler;
Galıba gerçekte aşık olan kadın, aşık olan erkekten bitiriş, dönüş ve yeni başlangış açısından daha çabuk kararlar alan, duygusallık boyutunu belki fırtanalı yaşanyan ama çabuk geçen taraf gibi.
Diger taraftan yine gerçekçi, gerçek aşk.ilişkisi açısından kadın düz düşünen, nokta atışlarında saplantılı kalan taraf gibi.
Ve kadında serbest zeka kadar kötü bir şey olamaz. Keşke duyğuları da serbest olsa ;))
Sadece bir iki fikir işte.......
bir gün kuleden aşagı kız saçını uzatacak...
yapmayın....
aşk tüm sıkıntılarına ve tariflerine rağmen insana dair insanca bir şey değilmidir. şiirdeki gibi......
seni benim kadar sevecek olan
başını taşlarda çürütmelidir
yarasına dikenleri sarmalı
kalbinde dağları yürütmelidir
gözleri her sabah başka bir çeşme
her akşam krater, her gece duman
gökleri günboyu alevlenirken
boynunda bir kement olmalı zaman
yollar düğüm düğüm boğmalı onu
ızdırap sızmalı baktığı yerden
kaplan tutuşmalı, kurt inlemeli
saçından bir teli yaktığı yerden
sana benim kadar tutulmak demek
vurulmak demektir kartallar gibi
tâcını, tahtını kaybetse bile
gülümseyebilmek krallar gibi
seni benim kadar sevecek olan
ruhunu kapından kovabilir mi
seni benim kadar sevemeyenler
seni benden fazla sevebilir mi
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim....
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...
aynı kilimin faklı bir deseni. ama bizim.