Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • Lautreamont ya da Maldoror'un Şarkıları17.03.2004 - 20:35

    'Lautreamont'u açın! Bütün edebiyat şemsiye gibi tersine döner! '
    Francia Ponge

  • Lautreamont ya da Maldoror'un Şarkıları17.03.2004 - 20:30

    Comte de Lautreamont (Isidore Ducasse) yirmi iki yaşında Maldoror'un şarkıları ile şiirin klasik söylemini tamamen değiştirdi ve yirmi dört yaşında öldü. Üst gerçekçi (sürrealist) şairler tarafından keşfedilinceye kadar elli yıl şiirin yeraltında yaşadı. Özgürleşen şiirin yalvacı olan Lautreamont, şiirin ve edebiyatın insanı bütünlüğü içinde yansıtabileceğini kanıtladı; kurulu düzene başkaldırının ve hapishane-dil'e karşı ayaklanma çığlığının simgesi oldu. Lautreamont, üstgerçekçilik, psikanaliz ve kendini araştıran 'yazının' öncüsüdür; bilincin ve bilincin sınırlarının şairidir.

  • erasmus15.03.2004 - 17:15

    'Beni tanımlamak bana sınırlar çizmektir; oysa kudretimin sınırı yoktur.'
    Deliliğe Övgü / Erasmus

  • cellat15.03.2004 - 13:43

    Cellat uyandı yatağında bir gece
    'tanrım' dedi 'Bu ne zor bilmece:
    Öldürdükçe çoğalıyor adamlar
    Ben tükenmekteyim öldürdükçe...'

    Ataol Behramoğlu/1974

  • cellat13.03.2004 - 13:04

    ...
    Biz bu kendimizi boşuna soruyoruz kendimize
    Boşuna asıyoruz onları, boşuna öldürüyoruz
    Bu bizim gözlerimizden ufacık şeyler geçiyor - acaba?
    Evet, çok değil, bakışırken düzeltiyoruz
    Biz ne garip şeyleriz ki, doluyuz, bazıyız, avuntuluyuz
    Ve bizim en güzel öldüğümüzdür bu: yaşamak
    Ben biliyorum, yalan mı, sizde biliyorsunuz.

    Edip Cansever, Umutsuzlar Parkı

  • kitap13.03.2004 - 12:46

    I. Kitaplar ve fahişelerle yatılabilir.
    II. Kitaplar ve fahişeler zamanı dokur. Geceye gündüz, gündüze
    geceymişcesine hükmederler.
    III. Ne kitaplar ne de fahişeler dakikaların onlar için değerli olduğunu
    belli ederler. Ama biraz daha yakından tanındıklarında, ne kadar
    büyük bir telaş içinde oldukları görülebilir. Biz kendimizi
    kaptırdığımızda onlar dakikaları saymaktadır.
    IV. Kitaplar ve fahişeler öteden beri mutsuz bir aşkla birbirlerini severler.
    V. Kitaplar ve fahişeler - her ikisinin de onlardan geçinen ve onlara kötü
    davranan bir erkeği vardır. Kitaplarınki, eleştirmenler.
    VI. Kitaplar ve fahişeler umuma açık yerlerde hizmet verirler -öğrenciler
    için.
    VII. Kitaplar ve fahişeler - onlara sahip olanlar nadiren sonlarına tanık
    olurlar. Göçmeden gözden yitmenin bir yolunu bulurlar.
    VIII. Kitaplar da fahişeler de nasıl bu yola düştüklerini anlatan hikaye
    uydurmaya bayılırlar. Oysa çoğunlukla ne olduğunu kendileri bile
    fark etmemişlerdir. Yıllar boyunca 'kalbin' sesine kulak verilir;
    günün birinde sırf 'hayatı gözden geçirmek' için durulan bir
    köşebaşında kellifelli bir gövde pazarlığa başlar.
    IX. Kitaplar ve fahişeler kendilerini sergilerken sırtlarını dönmeyi
    severler.
    X. Kitaplar ve fahişeler doğurgan olur.
    XI. Kitaplar ve fahişeler - 'Darkafalı yaşlılar, genç orospular.'
    Bir zamanların kötü şöhretli kitaplarından ne kadar çoğu bugün
    gençleri eğitmekte kullanılıyor.
    XII. Kitaplar ve fahişeler kavgalarını herkesin gözü önünde ederler.
    XIII. Kitaplar ve fahişeler - birinin sayfalarındaki dipnotlar neyse, ötekini
    çoraplarındaki banknotlar da odur.
    Walter Benjamin 'Son bakışta Aşk'

  • erasmus13.03.2004 - 12:25

    'deli olmak kendini tutkuların akışına bırakmaktır. deli kendi zararına olarak bilge olmayı öğrenir. bütün taşkın tutkuları delilik doğurur. çünkü bir deli ile bir bilge arasında ki fark birincisinin tutkularına, ikicisinin ise aklına boyun eğmesidir. bence delilik cinsine ne kadar sahipsek o nispetlede de mutluyuzdur. ki herkes şahit, köyün delisinin fırlattığı taş çooook uzaklara gitti.” erasmus

  • deli13.03.2004 - 12:23

    'deli olmak kendini tutkuların akışına bırakmaktır. deli kendi zararına olarak bilge olmayı öğrenir. bütün taşkın tutkuları delilik doğurur. çünkü bir deli ile bir bilge arasında ki fark birincisinin tutkularına, ikicisinin ise aklına boyun eğmesidir. bence delilik cinsine ne kadar sahipsek o nispetlede de mutluyuzdur. ki herkes şahit, köyün delisinin fırlattığı taş çooook uzaklara gitti.” erasmus