Comte de Lautreamont (Isidore Ducasse) yirmi iki yaşında Maldoror'un şarkıları ile şiirin klasik söylemini tamamen değiştirdi ve yirmi dört yaşında öldü. Üst gerçekçi (sürrealist) şairler tarafından keşfedilinceye kadar elli yıl şiirin yeraltında yaşadı. Özgürleşen şiirin yalvacı olan Lautreamont, şiirin ve edebiyatın insanı bütünlüğü içinde yansıtabileceğini kanıtladı; kurulu düzene başkaldırının ve hapishane-dil'e karşı ayaklanma çığlığının simgesi oldu. Lautreamont, üstgerçekçilik, psikanaliz ve kendini araştıran 'yazının' öncüsüdür; bilincin ve bilincin sınırlarının şairidir.
... Biz bu kendimizi boşuna soruyoruz kendimize Boşuna asıyoruz onları, boşuna öldürüyoruz Bu bizim gözlerimizden ufacık şeyler geçiyor - acaba? Evet, çok değil, bakışırken düzeltiyoruz Biz ne garip şeyleriz ki, doluyuz, bazıyız, avuntuluyuz Ve bizim en güzel öldüğümüzdür bu: yaşamak Ben biliyorum, yalan mı, sizde biliyorsunuz.
I. Kitaplar ve fahişelerle yatılabilir. II. Kitaplar ve fahişeler zamanı dokur. Geceye gündüz, gündüze geceymişcesine hükmederler. III. Ne kitaplar ne de fahişeler dakikaların onlar için değerli olduğunu belli ederler. Ama biraz daha yakından tanındıklarında, ne kadar büyük bir telaş içinde oldukları görülebilir. Biz kendimizi kaptırdığımızda onlar dakikaları saymaktadır. IV. Kitaplar ve fahişeler öteden beri mutsuz bir aşkla birbirlerini severler. V. Kitaplar ve fahişeler - her ikisinin de onlardan geçinen ve onlara kötü davranan bir erkeği vardır. Kitaplarınki, eleştirmenler. VI. Kitaplar ve fahişeler umuma açık yerlerde hizmet verirler -öğrenciler için. VII. Kitaplar ve fahişeler - onlara sahip olanlar nadiren sonlarına tanık olurlar. Göçmeden gözden yitmenin bir yolunu bulurlar. VIII. Kitaplar da fahişeler de nasıl bu yola düştüklerini anlatan hikaye uydurmaya bayılırlar. Oysa çoğunlukla ne olduğunu kendileri bile fark etmemişlerdir. Yıllar boyunca 'kalbin' sesine kulak verilir; günün birinde sırf 'hayatı gözden geçirmek' için durulan bir köşebaşında kellifelli bir gövde pazarlığa başlar. IX. Kitaplar ve fahişeler kendilerini sergilerken sırtlarını dönmeyi severler. X. Kitaplar ve fahişeler doğurgan olur. XI. Kitaplar ve fahişeler - 'Darkafalı yaşlılar, genç orospular.' Bir zamanların kötü şöhretli kitaplarından ne kadar çoğu bugün gençleri eğitmekte kullanılıyor. XII. Kitaplar ve fahişeler kavgalarını herkesin gözü önünde ederler. XIII. Kitaplar ve fahişeler - birinin sayfalarındaki dipnotlar neyse, ötekini çoraplarındaki banknotlar da odur. Walter Benjamin 'Son bakışta Aşk'
'deli olmak kendini tutkuların akışına bırakmaktır. deli kendi zararına olarak bilge olmayı öğrenir. bütün taşkın tutkuları delilik doğurur. çünkü bir deli ile bir bilge arasında ki fark birincisinin tutkularına, ikicisinin ise aklına boyun eğmesidir. bence delilik cinsine ne kadar sahipsek o nispetlede de mutluyuzdur. ki herkes şahit, köyün delisinin fırlattığı taş çooook uzaklara gitti.” erasmus
'deli olmak kendini tutkuların akışına bırakmaktır. deli kendi zararına olarak bilge olmayı öğrenir. bütün taşkın tutkuları delilik doğurur. çünkü bir deli ile bir bilge arasında ki fark birincisinin tutkularına, ikicisinin ise aklına boyun eğmesidir. bence delilik cinsine ne kadar sahipsek o nispetlede de mutluyuzdur. ki herkes şahit, köyün delisinin fırlattığı taş çooook uzaklara gitti.” erasmus
'Lautreamont'u açın! Bütün edebiyat şemsiye gibi tersine döner! '
Francia Ponge
Comte de Lautreamont (Isidore Ducasse) yirmi iki yaşında Maldoror'un şarkıları ile şiirin klasik söylemini tamamen değiştirdi ve yirmi dört yaşında öldü. Üst gerçekçi (sürrealist) şairler tarafından keşfedilinceye kadar elli yıl şiirin yeraltında yaşadı. Özgürleşen şiirin yalvacı olan Lautreamont, şiirin ve edebiyatın insanı bütünlüğü içinde yansıtabileceğini kanıtladı; kurulu düzene başkaldırının ve hapishane-dil'e karşı ayaklanma çığlığının simgesi oldu. Lautreamont, üstgerçekçilik, psikanaliz ve kendini araştıran 'yazının' öncüsüdür; bilincin ve bilincin sınırlarının şairidir.
'Beni tanımlamak bana sınırlar çizmektir; oysa kudretimin sınırı yoktur.'
Deliliğe Övgü / Erasmus
Cellat uyandı yatağında bir gece
'tanrım' dedi 'Bu ne zor bilmece:
Öldürdükçe çoğalıyor adamlar
Ben tükenmekteyim öldürdükçe...'
Ataol Behramoğlu/1974
...
Biz bu kendimizi boşuna soruyoruz kendimize
Boşuna asıyoruz onları, boşuna öldürüyoruz
Bu bizim gözlerimizden ufacık şeyler geçiyor - acaba?
Evet, çok değil, bakışırken düzeltiyoruz
Biz ne garip şeyleriz ki, doluyuz, bazıyız, avuntuluyuz
Ve bizim en güzel öldüğümüzdür bu: yaşamak
Ben biliyorum, yalan mı, sizde biliyorsunuz.
Edip Cansever, Umutsuzlar Parkı
I. Kitaplar ve fahişelerle yatılabilir.
II. Kitaplar ve fahişeler zamanı dokur. Geceye gündüz, gündüze
geceymişcesine hükmederler.
III. Ne kitaplar ne de fahişeler dakikaların onlar için değerli olduğunu
belli ederler. Ama biraz daha yakından tanındıklarında, ne kadar
büyük bir telaş içinde oldukları görülebilir. Biz kendimizi
kaptırdığımızda onlar dakikaları saymaktadır.
IV. Kitaplar ve fahişeler öteden beri mutsuz bir aşkla birbirlerini severler.
V. Kitaplar ve fahişeler - her ikisinin de onlardan geçinen ve onlara kötü
davranan bir erkeği vardır. Kitaplarınki, eleştirmenler.
VI. Kitaplar ve fahişeler umuma açık yerlerde hizmet verirler -öğrenciler
için.
VII. Kitaplar ve fahişeler - onlara sahip olanlar nadiren sonlarına tanık
olurlar. Göçmeden gözden yitmenin bir yolunu bulurlar.
VIII. Kitaplar da fahişeler de nasıl bu yola düştüklerini anlatan hikaye
uydurmaya bayılırlar. Oysa çoğunlukla ne olduğunu kendileri bile
fark etmemişlerdir. Yıllar boyunca 'kalbin' sesine kulak verilir;
günün birinde sırf 'hayatı gözden geçirmek' için durulan bir
köşebaşında kellifelli bir gövde pazarlığa başlar.
IX. Kitaplar ve fahişeler kendilerini sergilerken sırtlarını dönmeyi
severler.
X. Kitaplar ve fahişeler doğurgan olur.
XI. Kitaplar ve fahişeler - 'Darkafalı yaşlılar, genç orospular.'
Bir zamanların kötü şöhretli kitaplarından ne kadar çoğu bugün
gençleri eğitmekte kullanılıyor.
XII. Kitaplar ve fahişeler kavgalarını herkesin gözü önünde ederler.
XIII. Kitaplar ve fahişeler - birinin sayfalarındaki dipnotlar neyse, ötekini
çoraplarındaki banknotlar da odur.
Walter Benjamin 'Son bakışta Aşk'
'deli olmak kendini tutkuların akışına bırakmaktır. deli kendi zararına olarak bilge olmayı öğrenir. bütün taşkın tutkuları delilik doğurur. çünkü bir deli ile bir bilge arasında ki fark birincisinin tutkularına, ikicisinin ise aklına boyun eğmesidir. bence delilik cinsine ne kadar sahipsek o nispetlede de mutluyuzdur. ki herkes şahit, köyün delisinin fırlattığı taş çooook uzaklara gitti.” erasmus
'deli olmak kendini tutkuların akışına bırakmaktır. deli kendi zararına olarak bilge olmayı öğrenir. bütün taşkın tutkuları delilik doğurur. çünkü bir deli ile bir bilge arasında ki fark birincisinin tutkularına, ikicisinin ise aklına boyun eğmesidir. bence delilik cinsine ne kadar sahipsek o nispetlede de mutluyuzdur. ki herkes şahit, köyün delisinin fırlattığı taş çooook uzaklara gitti.” erasmus