söyleye geldiğimiz kalıplaşmış sözlerden... 'bu devirde babana bile güvenmeyeceksin' devir ne olursa olsun babansa şayet güvenmeli insan. sırtını dayayıp yaşayıp gitmek olmaz elbet de, ara sıra da olsa sıcaklığını hissetmek sana inanan birilerinin olduğunu bilmek güzel olsa gerek...
ordunun dereleri aksa yukarı aksa vermem seni ellere ordu üstüme kalksa sürmelim ammaaann oy mehmetim mehmetim sana küstüm demedim ...... annem pek bi sever :)
lalenin sarısı, kırmızısı demem her birini pek bir severim...hatta ters olanı daha bir güzel gelir gözüme de, bugünlerde her dinlendiğinde yüzümde tebessüm oluşturan güzel bir şarkıyı akla getiriyor.mesele şarkının kaç satırdan oluştuğu değil unutttuğumuz/unutmak üzere olduğumuz sevmeyi bu kadar güzel anlatmasında sanırım... ya da lalenin tuhaf çekiciliği şarkıya da bulaşmıştır :)
'İnsanın kendi seçtiği ahenk ile benimsediği düşünce arasında rabıta olduğu kabul edilebilir.Ahenk en bariz biçimiyle insanın musiki ile olan münasebetinden neşet eder.Itri dinlemekten sıkılan bir adamın Süleymaniye'nin mimarisinden tad alabileceğini mümkün sayamayız.' (Zor Zamanda Konuşmak 2000)
insanoğlunun zaaflarından biri...ne tuhaf ki uzun süre sabretmesi gerekiyor bu duyguyu iyi besleyip, büyütmesi ve zamanı gelince hayat bulmasını sağlamak için...
söyleye geldiğimiz kalıplaşmış sözlerden...
'bu devirde babana bile güvenmeyeceksin' devir ne olursa olsun babansa şayet güvenmeli insan.
sırtını dayayıp yaşayıp gitmek olmaz elbet de, ara sıra da olsa sıcaklığını hissetmek sana inanan birilerinin olduğunu bilmek güzel olsa gerek...
ordunun dereleri aksa yukarı aksa
vermem seni ellere ordu üstüme kalksa
sürmelim ammaaann
oy mehmetim mehmetim
sana küstüm demedim
......
annem pek bi sever :)
lalenin sarısı, kırmızısı demem her birini pek bir severim...hatta ters olanı daha bir güzel gelir gözüme de, bugünlerde her dinlendiğinde yüzümde tebessüm oluşturan güzel bir şarkıyı akla getiriyor.mesele şarkının kaç satırdan oluştuğu değil unutttuğumuz/unutmak üzere olduğumuz sevmeyi bu kadar güzel anlatmasında sanırım... ya da lalenin tuhaf çekiciliği şarkıya da bulaşmıştır :)
'İnsanın kendi seçtiği ahenk ile benimsediği düşünce arasında rabıta olduğu kabul edilebilir.Ahenk en bariz biçimiyle insanın musiki ile olan münasebetinden neşet eder.Itri dinlemekten sıkılan bir adamın Süleymaniye'nin mimarisinden tad alabileceğini mümkün sayamayız.'
(Zor Zamanda Konuşmak 2000)
aşk dediğin huzur vermeli insana...
gerçeğinden bile meddet umamaz hala gelmişken, sanalı da nerden çıktı? !
bak onun da nasıl umrundaydı, barışmak için vakit kolluyo :-)
tüm kapılarım kapalı sana, bu gece uzak ol benden yana...
tuhaf bir şey belki ama, bugünlerde m.f.ö nün 'sarı laleler' şarkısı her dinlendiğinde hissettiğim...sevgi böyle birşey olsa gerek!
Ayrılık
Gönlüme bir kor düşer
Gitme öyle zamansız
Önce hayaller biter
Yanar külsüz, dumansız
Baharlar hiç gelmez
Mevsim hep kış olur
Günlerime güneş doğmaz
Hislerim uyur
Dilimden hiç düşmez
Adın hasret olur
Yüreğimde sızı dinmez
Gülmek güç olur
Ayrılıklar yara açar yara üstüne
Yağmur ağlar sensizliğe iç çekişime
Sensiz olmaz bu yerlerde dünya dar olur
Eğer gidersen bu aşka çok yazık olur
gittin hayaleler yandı /kül yok duman yok/ hiç hiç bişey yok,/burda bahar yok/mevsim hep kış/ güneş hiç doğmayacak...
insanoğlunun zaaflarından biri...ne tuhaf ki uzun süre sabretmesi gerekiyor bu duyguyu iyi besleyip, büyütmesi ve zamanı gelince hayat bulmasını sağlamak için...