
Ayla Selçukoğlu
İTİRAZ ETTİKÇE BİZ,KUSTUK KANA KANAYA,ÖĞÜRDÜKLERİ YARINLARI.ALÇALTTILAR AYAKLARIMIZIN ALTINI YA BÜYÜKLENEREK,BOLİS ÇUKURU,KİBRİYAT VE KÜFRİYATTA BİRBİRİYLE YARIŞANLARIN SON MEKÂNI OLACAKTIR. (AYLİN AYLA)
ELDEM DOSTUM AHMET' E! ! !
Kayitsiz ismin dolanir.Belli belirsiz,biraz içten,biraz ciliz,biraz da “SEN”! Hem gülerken sevincime ortak,ya ki üsüdügümde kapi ardinda yanimdaki.Bir kelimeyle ifade edilmeye çalisilan ama zaten bastan galip bir tabir.Adi belki Ahmet,belki Gülsah.Ya da ne bileyim Yunus,Songül,Yelda. Önemli olan hepsinin tarafimdan bilerek ve isteyerek DOST ortak parantezinde bir araya getirilmesi,”TEK” ifadesi.Dost demek istendik sözlerle gururumuzu oksayan,istege bagli yanimizdaligiyla bize hareket serbestisi saglayan,gel gitlerde nefessiz kalan misale tamamen ters.Günesin yakici harinda da semsiyesi hazir bekleyen,ünlemeden; saganak yagmurun ortasinda bitisen sirtimiza,ellerimizden biz el vermeden tutabilen,dokunabilen bazen yüregimize eski türk filmi hissiyatinda,açabilen kapilarini umarsizca belki gecenin en zifir vakti,tüm agirliginca yüklenebilen ve mümkünse yikabilen engel teskil edebilecek tüm duvarlari,çözebilen tek selamiyla en çogul SIZ-BIZ leri,eksik ve yanlis yasanmisligini hakkiyla yüklenebilen ve yasama sirasi gelmemisleri senle süsleyebilen…Yapilacak ve beraber ömre katilacak öyle çok güzellik var ki; BEN olarak tasimasi zor ama birinci çogul haliyle her mevsim degisikliginde omuz omuza en unutulmayasi.Yanlislarin üzerine bir çizik atmak yerine beraber silebilmek ve neticesinde yan yana en güzel görülebilecek BIZ’ce hazirlanmis yediveren bir hayat tablosu.Bezek yerine ister ellerini kullan,ister gözlerini.Her haliyle bir isik oyunu.Basrolü beraber paylasirken bu sahnede “SEN”le yer almaktan mutluyum,en güzel DOSTUM! ...
----------
yaşamak beraberce;
tarifi aşağıdadır :)))
Yeknesakligi çigrindan çikarip sadece senle kurulu olmayan bir dünyada sadece senle kapi aralamak en güzel düslere.Sessiz,masum,bir o kadar da bir önceki düsle “sen” hariç bir alâkasi olmayan büyük düsler.Bir yaprak “sen”i,bir telefon ya da aynadaki yüzüm “sen”i haykirirken nasil olur da sükretmem sensiz de olsam seni yasadigim için her anima? Kendi kendime kalmayi hiç bu kadar siddetle dilememistim. Sadece gülümseyen yüzünü ve bocugumsu parlayan gözlerini görsem yeter.Belki ancak o zaman bendeki hasret firtinalari diner,akarim zamana inat.
Dünlerde yasanan düs kiriklarini; canimi acitmadan,kendi elleriyle toplayan sen varken yamacimda,her sikintiya mukavemet bu denli edna iken senle… Düslerimde bir gün sahildeyiz,bir gün odalari krem ve maviye boyali huzurlu günesin salina salina kol gezdigi evde,bir de bakmissin ki; bir düste de tüm çarsi ve sokaklar bizim.Seni düslerimde konuk edisim,ruhen bütünlendigimin resmidir.Seni daha önce hiç görmedim,ama bir bakima mâzim sensin.Sesini hiç duymadim,ama nedense en kalabaliklardan bende yanki bulan tek,senin sesin. Nasil ki bir anne,henüz dünyaya gelmemis en kiymetlisinin en içten düslerine sarilir; sen de benim için henüz görmeden düsüne sarildigim en kuytum,en KIYMETLIMSIN.Zira kilometrelerce uzakliga,gün asiri uzayip giden yollara,bilmedigim bir memleketin bilmedigim insanlarinin yüzlerine bakarken hem de.Hayata pembecik sarilmak ve varliginla günü; dünden güzel icra etmek.Yasamak budur; biraz sen’ce,biraz ben’ce,YANI BERABER’CE…
21.03.2005-Pazartesi 11.30
Hayat dedigimiz sonlu süreç,tek bilinmeyenli bir denklemden ibaret.Kendini buldun mu hayatin en karmasik çözülmeyenini çözmüssün demektir.Yani esitligin bilinenler tarafinda yer almaktasin.
Geçmisin yeseren küfsü kokusunu da esitligin karsi tarafinda yek basina birakabilmissen,umut dolanmadaysa en kilcal damarlarinda,güne her seye ragmen gülen yüzünü dönebilmissen,akabiliyorsan gürül gürül agaran safakla ve dahasi bezeyebilmekteysen en canli ve sicak renklerle ömür yelpazeni; iste o zaman yasiyor ve yasatiyorsundur umudunla suladigin,zâtina bahsedilen nefesi.Ardimizda biraktigimiz illâki çirkin görünmez aslinda.Hani demem o ki,bugün bile dünkü aklimiz yetim kalir zannimca.
Yapilandan ya da yasatilandan öte yarinin sadece gerçek yarindan ibaret olmadigini,belki bundan iki gün önce hayal edemezdik ama ihtimali bile bugüne tasimaya yetmistir bizi.Ama belki yarim yasanmis ya da hiç yasanmamis sayilmis anilara benim sözüm.Tabi ki hepsi yasanacak ki; duygularimiz ve sözümüzle soluk alip veren biz,bugünden talimli olacagiz yarinlarda yer alan yasama.Hayata,ayakta ve dimdik bir sarilisla ödetecegiz sevgiye; bugünün bedelini.
Dün zaten bizim olmusken,yarinlara kapi aralayacagiz umutla satin aldigimiz bugünden.Öyleyse tasinma vaktidir.Ezilmek,üzülmek ve hüzün adina telaffuz edilebilecekler için vakit yok.Sevgiyle,inançla ve sabirla yarina yolculuk vakti…Hem “Basari her zaman en güçlünün degil,sonunda basaracagina inananindir”(Annom) denmistir.Inanin ve sevgi ile kol kola umut kokan yarinlarda hep birlik olalim!
Hüznün resmi olmayacak,aynaya bakinca gördügüm.Gözümü kapatmaya zorlamak yerine büyük bir istekle yumacagim,gözümde tüterken “sen”! Sanki kendimi bildim bileli yalniz sana uyudum da yine uyanisim sana oldu her sabah.Sanki göz yaslarim sadece,ayaz vurunca yüzüme,döküldü istemeden.Gülmeler ve sevmeler sanki sadece “sen” le yasandi.Ince belli bardakta alti sekerle içtigim çayim degil,yudumlamaya doyamadigim “SEN”din.Seni bugün yasiyorum ama dedim ya; sanki dünümdün de…Di’li geçmis zamani kullanisim bundan.Evvel,bütün renklerimi zifir yutuyordu.Alabildigine en büyük tutkum denizlerim siyah; ruhumun,aydinligina eslik ettigi semâlar siyah,bildiklerim ve gördüklerim siyahti.Belki sözlerim,hatta gözlerim ve saçlarim misâli.Ama simdi siyah olanlar; yalnizca olmasi gerekenler.Aralarina; yillarin habersizce serpistirdigi aklara ragmen saçlarim,gözlügümün siper aldigi gözlerim ve zorla bulabildigim minicik ayakkabilarim.Hepsi bu.Hatiri sayilir sözlerim ebrûli,baktiklarim ve yasadiklarim ebrûli.Dileklerim,sinirlarim ve ellerim de tabi.Bir de seni satirlarima tasiyan kalemim.Kursun kalemim; adres olarak satirlara yönelir,bana hiç dokunmadan.Bana tek dokunan,sensiz uzayip giden,tutamadigim saatlerim.Ama olsun.Ayaküstü siirler yazarken adina,ben her anima sükür secdesindeyim…
24.03.2005 Persembe 09.24
Bencilce tüketirken ademoğlu nefesini yek başına,ben ' sencillik' etmekte ısrarlıyım :)))
İSTANBUL’DA RAPSODİ
Kaygan bir esinti korkularimi senle ürkütür
Aglar karalar,elvedalar ve küsmeleri nefesin öldürür
Derken yari aralik gözlerimle,bilmedigim Istanbul’u senle süslerim
Açlik çeken gözlerimi Yeditepe’den kaçirip Kanlica’ya gizlerim
Islak persembelerden kalanlar,Istanbul’un koynunda süzülür
Masrapalar mutluluktan tokusurken bensizlikten Istanbul büzülür
Eskiden kalma müvezziler yitmis ki ulasmaz rehin sözlerim
Kalin siltelere dolali sonbahar sarhosluklari,soygun yeri gözlerim
Uskumrunun çigliklari âfâkin yankisini söndürür
Bogaziçi köprüsünden baktigim ziynet mavilik,basimi döndürür
Yuvarlanir uzun yolculuklarda,yoksulluga terk edilmis ellerim
Yeminler sandallara dizilir,yaninda yasmagi yitmis,kirilmis testilerim
Tövbeler pencerelerden sabah saatlerinde Istanbul’a bürünür
Saçaklari tüketmeden süregiden umutlar yarinlara sürünür
Belenir nasirli yürekler pembeye,sebep sirmalardan parlak hayallerim
Sürükler hiçlerimi heplere,Istanbul tokalasirken benle,diner zelzelelerim…
22.05.2005 Pazar 00.46-00.57
İSTANBUL'U HİÇ GÖRMEDİM,HİÇ HAVASINI TENEFFÜS ETMEDİM,NÜFUSUNA HİÇ DAHİL OLMADIM AMA SADECE DUYDUM,HİSSETTİM.İSTANBUL'U DEĞİL TABİ :)) İSTANBUL BİR KOCAMAN BÜTÜN.ONUN BİR PARÇASINI DEMEK İSTEDİM :))